Hukuk Genel Kurulu 2017/1333 E. , 2021/1283 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Bitlis Eren Üniversitesinde Genel Sekreterlik görevini yapmakta iken Rektörlük makamının 09.07.2009 tarihli ve 2009/21 toplantı sayılı yönetim kurulu kararı ile görevine son verilerek eski görevi olan Sağlık Yüksek Okulu sekreterliğine atandığını, bu işleme karşı idare mahkemesinde açılan iptal davasında yürütmenin durdurulmasına karar verildiğini, daha sonra 05.08.2010 tarihli Rektörlük Makamı kararı ile Genel Sekreterlik kadrosundan alınarak Bilgi İşlem Daire Başkanlığı Şube Müdürlüğüne atandığını ve pasif bir görev olan Kütüphane Daire Başkanlığı emrine verildiğini, müvekkilinin hakkında uygulanan bu idari işlemin iptali için de idare mahkemesinde yürütmenin durdurulması istemli dava açtığını ve yürütmenin durdurulmasına karar verildiğini, bunun üzerine müvekkilinin Rektörlük tarafından eski görevi olan Genel Sekreterlik görevine başlatılıp aynı gün yedi ünvan alt kadro olan Bilgi İşlem Daire Başkanlığına şube müdürü olarak atandığını, oradan da Kütüphane Daire Başkanlığının emrine verildiğini, davalıların hukuk yoluna başvuran müvekkilinden intikam alma kastı ile hareket ettiklerini, ayrıca Rektörlük hizmet binasının zemin katındaki bulunan bir odaya ait anahtarın müvekkilinde olduğu gerekçesi ile müvekkiline kınama cezası verildiğini, davalıların müvekkilini yıpratmak ve Üniversiteden uzaklaştırmak için dayanağı olmayan disiplin cezaları verdiklerini, yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle müvekkilinin manevi olarak zarar gördüğünü ileri sürerek 20.000TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5.1 Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; Van 2. İdare Mahkemesinin 2010/278 E. sayılı yürütmenin durdurulması kararının uygulanarak davacının eski görevine atandığını, İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma gerekçesi dikkate alınarak davacı hakkında yeni bir işlem tesis edildiğini, Üniversitesinin imkânları ve fiziki şartları elverdiği ölçüde davacıya görevini yürütebileceği bir mekân sağlandığını, kaldı ki şube müdürlüklerine oda tahsisi hususunun müvekkilinin görevi olmadığını, davacının hangi odada görevini ifade edeceğine ilişkin oda tahsis kararının da bulunmadığını, görevini yürüttüğü sırada bir çok usulsüz işlem yaptığını, davaya konu olaylarla ilgili müvekkilinin kasıtlı bir davranışının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
5.2 Davalılar ... ve ... vekili cevap dilekçesinde; Van 2. İdare Mahkemesinin 2010/278 E. sayılı yürütmenin durdurulması kararının uygulanıp uygulanmamasının müvekkilleri ile bir ilgisinin bulunmadığını, sorumluluğun Rektörlük makamına ait olup müvekkillerinin rektör yardımcısı olduğunu, bahse konu mahkeme kararının uygulandığını, davacının yasal süresi içinde eski görevi olan genel sekreterlik görevine atandığını, İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma gerekçesi dikkate alınarak davacı hakkında yeni bir işlem tesis edildiğini, bu işlemin mahkeme kararını etkisiz kılmak amacıyla yapılmadığını, Üniversitenin imkânları ve fiziki şartları elverdiği ölçüde davacıya görevini yürütebileceği bir mekân sağlandığını, kaldı ki şube müdürlüklerine oda tahsisi hususunun müvekkillerinin görevi olmadığını, davaya konu olaylarla ilgili müvekkillerinin kasıtlı bir davranış sergilemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
6. Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.03.2013 tarihli ve 2011/172 E., 2013/81 K. sayılı kararı ile; Anayasa’nın 129/5 ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13. maddeleri uyarınca kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlarından doğan tazminat davalarının kamu görevlileri aleyhine değil, ancak idare aleyhine açılabileceği gerekçesiyle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 17.09.2013 tarihli ve 2013/10450 E., 2013/14402 K. sayılı kararı ile karar oy çokluğu ile onanmıştır.
9. Özel Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 10.02.2014 tarihli ve 2013/17863 E., 2014/1959 K. sayılı kararı ile; “...Anayasanın 138/4 maddesi gereğince; yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28/1 maddesi gereğince de; idare, idare mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının gereklerine göre gecikmeksizin işlem yapmak ve eylemde bulunmak zorunda olup, bu süre hiçbir biçimde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Aynı maddenin 4. fıkrası, mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde, ilgili idare aleyhine dava açılabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir hükmünü getirmiştir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın husumetten reddi doğru olmadığından işin esasına girilerek hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir…’’ gerekçesi ile karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
11. Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, 03.07.2014 tarihli ve 2014/129 E., 2014/244 K. sayılı karar ile; davacının hakkında yürütülen disiplin soruşturmaları sonucunda kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezaları aldığı, dava konusu idari işlem ile de genel sekreterlik görevinden alınarak şube müdürlüğü görevine atandığı, davalılar tarafından gerçekleştirilen ve hukuka uygun olmayan yönetim kurulu kararları neticesinde davacının çalışma şevkinin kırıldığı ve ruh sağlığını olumsuz etkilediği, bu sebeplerle tarafların sosyal ekonomik durumları, paranın alım gücü, davacının çalışma hayatında ve ruh sağlığında meydana gelen olumsuzluklar dikkate alınarak davanın kısmen kabulü ile 12.000TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
12. Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
13. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24.11.2014 tarihli ve 2014/14391 E., 2014/15797 K. sayılı kararı ile karar onanmıştır.
14. Özel Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
15. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09.04.2015 tarihli ve 2015/967 E., 2015/4445 K. sayılı kararı ile;
“...1- Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birine uygun olmayan aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme itirazları reddedilmelidir.
2- Diğer karar düzeltme itirazlarına gelince; dava yargı kararının uygulanmaması nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar Dairemizin 24/11/2014 günlü ve 2014/14391 esas, 2014/15797 karar sayılı ilamı ile onanmış, davalılar tarafından kararın düzeltilmesi istenmiştir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun (hak ve nasfetle) karar vereceği Medeni Kanun'un 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu olayda; olay tarihi, davacının genel sekreterlik görevinden alınmasına ilişkin işlemin toplantı nisabına uyulmaması nedeniyle iptal edilmiş olması ve yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı çok fazladır. Davacı yararına daha alt düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerektiğinden, davalıların karar düzeltme istemi kabul edilmeli, onama kararı kaldırılmalı ve karar açıklanan nedenle bozulmalıdır...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
16. Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.11.2015 tarihli ve 2015/268 E, 2015/459 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
17. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
18. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı ve daha az miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
19. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
20. Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir.
21. Bunlar kişilik değerlerinin zedelenmesi [4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 24], isme saldırı (TMK m.26), nişan bozulması (TMK m. 121), evlenmenin butlanı (TMK m.158/2), boşanma (TMK m. 174/2) bedensel zarar ve ölüme neden olma [818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) m.47, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56] durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi (BK m.49, TBK m. 58) olarak sıralanabilir.
22. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesi ile Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır.
23. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesi;
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”
hükmünü içermektedir.
24. Dava konusu olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde ise;
“Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
Hâkim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.”
hükmü yer almaktadır.
25. Türk Medeni Kanunu’nun 24. ve Borçlar Kanunu’nun 49. maddelerinde belirlenen kişisel haklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
26. Görüldüğü üzere BK’nın 49. maddesi gereğince kişilik hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır.
27. Borçlar Kanunu’nun 49. ( 6098 sayılı TBK’nın 58.) maddesi hükmüne göre takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar 22.06.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
28. Hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır.
29. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır.
30. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hâl ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenler karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü Kanun’un takdir hakkı verdiği hususlarda hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği TMK'nın 4. maddesinde belirtilmiştir.
31. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır.
32. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna dair bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
33. O hâlde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
34. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde; davalılar tarafından yapılan işlemlerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu hususunda yerel mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
35. Ancak olay tarihi ve olayların gelişim biçimi ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarı fazladır.
36. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
37. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen geçici 3. maddeye göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440 III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.10.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.