Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2015/4818 E. , 2020/6575 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/4818
Karar No : 2020/6575
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): Kendi adına asaleten, çocukları … ve …'a velayeten …
VEKİLLERİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : 1. Huk. Müş. Yrd. …
İSTEMLERİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü kısmen reddi yolundaki kararının temyizen incelenerek bozulması taraflarca istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların yakını …'ın, … Emniyet Müdürlüğü'nde görev yapmakta iken, polis memuru … ile ilgili vakaya müdahalesi sırasında silahtan çıkan kurşunla vurularak ölmesi olayında idarenin hizmet kusuru bulunduğu, destekten yoksun kaldıkları, ağır şekilde elem ve psikolojik travma yaşadıklarından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlarına karşılık eşi … için 280.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi, oğlu … için 130.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, oğlu … için 130.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 740.000,00 TL tazminatın manevi tazminatlara olay tarihinden, maddi tazminatlara ise adli yargıda dava açma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; yapılan değerlendirme neticesinde; cinnet geçiren polis memuru ikna edilip silahını yere bırakması sağlandıktan sonra, söz konusu silahın polis memurlarınca elden ele dolaşması sırasında ateş aldığı ve merminin ...'a isabet etmesi sonucunda davacılar murisinin vefat ettiğinin tartışmasız olduğu, bu kapsamda, her ne kadar yapılan ceza yargılamasında silahın hangi memurun elinde iken ateş aldığı hususu tespit edilememiş ise de, polis memuru olan kişilerin söz konusu silahın emniyetini sağlamadan (ateş almasına engel olmadan) elden ele dolaştırarak ölüme sebebiyet vermelerinde idarenin hizmet kusuru bulunduğu ve idarenin davacıların uğradığı zararı tazmin etmesi gerektiği soncuna varıldığı, davacıların …'ın ölümünden kaynaklı olarak destekten yoksun kaldıkları tazminat miktarının hesaplanması amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bu bağlamda hazırlanarak sunulan 19/11/2014 tarihli bilirkişi raporunda özetle '... davacılara ödenen 10.000,00 TL şehit yardımı ve 15.000,00 TL vefat yardımı ödemesinin yardım niteliğinde olmasından ötürü tazminattan tenzil edilmediği, ancak 2330 sayılı Kanun uyarınca davacılara ödenen 65.393,00 TL nakdi tazminat miktarının miras payları oranınca hesaplanarak toplam tazminattan tenzil edildiği, bu kapsamda eş Deniz Aslan için 323.195,23 TL, çocuk … için 66.243,45 TL ve diğer çocuk … için ise 73.999,38 TL destekten yoksun kalma tazminatı alabileceği hesaplanmıştır...' görüşlerine yer verildiği, davacıların destekten yoksun kalma nedeniyle uğradığı zararın tespiti amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan rapora itibar edilerek ve talep edilen miktarlar da dikkate alınarak, … için talep edilen 323.195,23 TL maddi tazminatın tamamına hükmedilmesi, çocuklar … için 66.243,45 TL ve … için ise 73.999,38 TL maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği, davacılar tarafından toplamda 200.000,00 TL manevi tazminat talep edildiği, olayın oluş şekli ve zararın niteliği dikkate alındığında, takdiren talep edilen manevi tazminat tutarının yarısı 100.000,00 TL'nin (eş için 50.000,00 TL, çocuklar için ise ayrı ayrı 25.000,00 TL) davacılara ödenmesinin hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle, maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, kabul edilen maddi ve manevi tazminatın adli yargıda dava açma tarihinden (12/01/2012) itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI: Davacılar tarafından, çocuklar için destekten yoksun kalma tazminatının 18 yaşına kadar hesaplanmasının, anne ve babasının üniversite mezunu olması, sosyal ve ekonomik olanaklar dikkate alındığında yerinde olmadığı ve manevi tazminatın düşük olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı İdare tarafından, hükme esas alınan bilirkişi raporunda destekten yoksun kalma tazminat hesabının hatalı yapıldığı, kanuni mirasçılara 15/07/2011 tarihinden itibaren 1. derece vazife malüllüğü aylığı bağlandığı, nakdi tazminat ödemesinde bulunulduğu bunun da maddi ve manevi zararların karşılığı olduğu ve manevi tazminatın yüksek takdir edildiği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMASI: Taraflarca, diğer tarafın temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Tarafların temyiz istemlerinin kabulü ile İdare Mahkemesinin davanın kısmen kabulü kısmen reddi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
A- İdare Mahkemesi Kararının, Maddi Tazminat İsteminin Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacıların yakını …'ın, … Emniyet Müdürlüğü'nde görev yapmakta iken polis memuru … ile ilgili vakaya müdahale ettiği sırada silahtan çıkan kurşunla vurularak ölmesi olayında idarenin hizmet kusuru bulunduğu, destekten yoksun kaldıkları, ağır şekilde elem ve psikolojik travma yaşadıklarından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlarına karşılık eşi … için 280.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi, oğlu … için 130.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, oğlu … için 130.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 740.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açılmıştır.
Davacıya isabet eden mermi nedeniyle polisler hakkında açılan ceza davası sonucunda taksirle ölüme neden olmak suçu nedeniyle … Asliye Ceza Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karar 22/01/2014 tarihinde kesinleşmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden Mahkeme kararına esas alınan bilirkişi raporunda PMF yaşam tablosu esas alınarak, aktif dönemde görev aylığı üzerinden zararın hesaplandığı, zarar miktarından davalı idarece ödenen nakdi tazminat tutarının (yarısının manevi tazminatın karşılığı olduğu kabul edilerek) yarısının düşülmesiyle, çocuklar için 18 yaşına kadar, çocuklar destekten çıktıktan sonra gelirin %45'i eşe verilmek ve eş yönünden %17 evlenme şansı indirimi uygulanmak suretiyle davacıların maddi zararlarının hesaplandığı görülmektedir.
Kamu görevlilerine, vazife malûllüğüne sebep olan olaydan dolayı prim ödemek suretiyle kapsamında bulunulan sosyal güvenlik sisteminin doğal sonucu olarak bağlanan vazife malüllüğü aylığının, adi malüllük aylığını aşan, bir başka ifade ile adi malüllük aylığına yapılan zamma ilişkin kısmını, vazife malüllüğüne sebep olan olay nedeniyle sağlanan yarar olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır. Bu zam, kamu görevlileri/hak sahipleri yönünden ifa amacını taşıyan bir ödeme niteliğinde olup, yarar kabul edilip hesaplanan zarardan indirim yapılacak bir kalem değildir. Aksine bir yaklaşım, vazife malûllüğüne sebep olan olaydan dolayı kamu görevlilerine/hak sahiplerine bağlanan vazife malüllüğü aylığının idarenin bir lütfu, kamu görevlileri/hak sahipleri yönünden ise gerçekleşmesi istenilen ve beklenilen bir olay olduğu sonucunu ortaya çıkarır.
Diğer taraftan muris …'ın ve davacıların muhtemel ömrünün ülkemize özgü olan ve güncel verilere göre hazırlanan TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenmesi gerekmekte olup, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise desteğin ve davacıların muhtemel ömrü, PMF 1931 hayat tablosuna göre belirlenmiştir.
Bu itibarla, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hesaplama yöntemi bakımından hükme esas alınacak nitelikte olmadığı görüldüğünden, davacıların yakınlarının hayatını kaybetmesi nedeniyle uğradıklarını iddia ettikleri maddi zararları aşağıda belirtilen şekilde bilirkişi tarafından yeniden hesaplanmalıdır.
Aktif dönemde işlemiş dönem zararı, desteğin ölüm tarihinden bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, desteğin emsali polis memurunun aylar itibarıyla aldığı görev aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibarıyla ödenen vazife malullüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin görev aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malullüğü aylığı tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin hesaplanmayacağı da dikkate alınmalıdır.
Aktif dönemde işleyecek dönem zararı, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten desteğin yasal emeklilik yaşını dolduracağı tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde de, desteğin emsali polis memurunun aylar itibarıyla alabileceği görev aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibarıyla ödenecek vazife malullüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin görev aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malullüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destekten yoksun kalma zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
Pasif dönemdeki zararı, desteğin yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarih ile muhtemel ömrünün sonuna kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, yasal emeklilik yaşını tamamladığı ve yasal emekli olma koşullarına sahip olduğu farzedilen desteğin alacağı emekli aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibarıyla ödenecek vazife malullüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin emekli aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malullüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerlerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
Öte yandan, yapılacak hesaplamada, davacılara davalı idarece ödenen nakdi tazminat tutarının tamamının yarar olarak kabul edilip, yeniden düzenlenecek rapor tarihindeki yasal faiz esas alınarak güncel değerinin bulunarak hesaplanan maddi zarar tutarından indirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, davacı erkek çocukları için 18 yaşın ikmaline kadar destekten istifade edeceği gerekçesiyle hesaplama yapılmış ise de; müteveffa polis memuru ve diğer davacı eş/annenin üniversite mezunu olmaları, ekonomik ve sosyal durumları ile ülkemizde üniversite sayılarının giderek artmasına bağlı olarak üniversite mezunu olanların sayılarının da arttığı dikkate alındığında davacı çocukların 25 yaşın ikmaline kadar destekten istifade edeceklerinin kabulü ile maddi tazminat hesaplamasının bu husus da gözönüne alınarak yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte, destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında davacı eş için çocukları destekten çıktıktan sonra desteğin gelirinin % 50'si ayrılmak suretiyle hesaplamanın yapılması gerektiği kuşkusuzdur.
B- İdare Mahkemesi Kararının, Manevi Tazminat İsteminin Kısmen Kabulüne Kısmen Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de, tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek miktarın aynı zamanda duyulan elem ve ızdırabı giderecek bir oranda olması gerekmektedir.
Dava konusu olayda, olayın gerçekleşme şekli, zararın niteliği ve kalıcılığı dikkate alındığında, Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının, uğranılan zarara göre orantısız ve düşük kaldığı, duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa giderecek düzeyde olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yetersiz bulunduğundan, manevi tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak yukarıda belirtilen ölçütlere göre manevi tazminatın miktarının yeniden belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.