Ceza Genel Kurulu 2012/8-1241 E. , 2013/25 K.PARADA SAHTECILIKSUÇ IŞLEME IRADSINDE ORTAKLIKASLI IŞTIRAKORANTILILIK ILKESITÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 342TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 61TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 3TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 318TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 316
Parada sahtecilik suçundan sanık Turan’ın 765 sayılı TCK’nun 316/3 ve 318. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis ve 94 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.01.2009 gün ve 81-15 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 28.09.2011 gün ve 15049 -10229 sayı ile;
“Temel cezanın tayininde, suça konu sahte para miktarı ve olayın oluş şekline göre 5237 sayılı TCK’nun 3. maddesinde yer alan 'suç işleyen kişi hakkında fiilin ağırlığıyla orantılı cezaya hükmolunur' şeklindeki orantılılık ilkesi gözetilmeden temel cezanın alt sınırın çok üzerinden tayini ' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 26.01.2012 gün ve 189 -13 sayı ile;
“...Mahkememizce cezalandırılan sanıkların tümünün fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiği kabul edilmiş, eylemin hukuken örgüt niteliği taşımasa da belirli bir organizasyon içerisinde gerçekleştirilmesi, planlı ve ustaca hareket etmesi, suçu birlikte işlediği kabul edilen sanıkların aynı ceza süresi ile cezalandırılması adil ve hakkaniyetli olarak kabul edilmiştir. Nitekim Yüksek Dairece suça katılanların 'fikir ve eylem içerisinde hareket etmek' suretiyle suçun asli maddi faili oldukları yönündeki kabulün aksine bir değerlendirme ve gerekçe ortaya konulmadığı anlaşılmıştır.
Burada hukuken tartışılması gereken olayın faillerin birbirinden bağımsız veya ortak hareket edip etmedikleri hususudur. Nitekim mahkememizce cezalandırılan failler bakımından suçun işlenmesinde ortak iradeyle hareket ettikleri yani fikir ve eylem birliği içinde bulundukları kabul edilmiştir. Sanık Turan' ın diğer suç ortaklarına kıyasen piyasaya daha az sahte para sürdüğü kabul edilse de, suç işleme iradesindeki ortaklık nedeniyle salt bu nedene dayanarak diğer suç ortaklarından daha az bir cezaya hükmolunması, ortak suç işleme iradesinin varlığıyla çelişir bir uygulama olacağı düşünülmüştür. Sanıklar bakımından temel cezanın belirlenmesinde esas alınması gereken hususlar 765 sayılı TCK'nın 29 ve 5237 sayılı TCK'nın 61/1. maddesinde düzenlenmiştir. Mahkememizce temel ceza belirlenirken aynı suçu birlikte işlediği kabul edilen sanıklar bakımından asli iştirak hali söz konusu olduğuna göre suç teşkil eden eylemin bir bütün olması karşısında, temel ceza belirlenirken her bir sanık için farklı cezaya hükmolunması, ceza adaletinin sağlanması ve öte yandan objektif şekilde uygulama yapıldığını tespit bakımından kuşkuya yol açacak, ayrıca uygulanan temel cezaların miktarı bakımından çelişki oluşturacaktır...' gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istekli 04.07.2011 gün ve 92098 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanık Turan hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmış olup, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık hakkında parada sahtecilik suçundan belirlenen temel cezanın alt sınırdan ayrılmak suretiyle 6 yıl olarak tayin edilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Birbirini takip eden operasyonlar sonucunda düzenlenen çok sayıda olay yakalama ve zaptetme tutanaklarına göre; istihbari çalışmalarda piyasaya sahte 100 Amerikan Doları sürdüğü bilgisine ulaşılan Mehmet 'in 4 adet sahte 100 Dolar ile yakalanması sonrası sözkonusu paraları Erol 'dan aldığını, istenirse, telefon irtibatı kurarak onu yakalatabileceğini söylemesi üzerine, görevlilerin bilgi ve gözetiminde Mehmet'in Erol'u telefonla arayıp, Kafe E…'de buluşmak üzere anlaştıkları, tertibat alınan kafeye Erol'un, Cafer ve Naci ile birlikte aynı araçla geldiği ve üçünün de yakalandıkları, aracın torpido gözünün üst kısmında serili bulunan örtünün altında 26 adet 100 Amerikan Doları ile 6 adet sahte 10 Liranın ele geçtiği, adı geçenlerin ev aramalarında başkaca suç unsuruna rastlanmadığı, Naci'nin kız arkadaşı İlknur ‘un evinde de bir adet sahte 10 lira ele geçtiği, Erol'un cep telefonunun şüphe uyandıracak biçimde sürekli aranması nedeniyle arayanın sorulduğu, Şakir olduğunu, ona da 22 adet 100 Amerikan Doları verdiğini beyan etmesi üzerine Şakir'in telefon ile aranmasının sağlanarak, çay parkında buluşmak üzere randevu verildiği, buluşmaya gelen Şakir'in üst aramasında sahte para ele geçmeyip bir adet çek bulunduğu, Şakir'in şifahi anlatımında, Ahmet 'e 21 adet 100 Amerikan Dolarını 80 Lira karşılığında verdiğini söylediği, Ahmet'in evinde yapılan aramada yakalandığı ve suç unsuruna rastlanmadığı, Erol bir kısım sahte paralarla Salihli'nin bir köyünde Ahmet adlı bir kişiden 4.500 Lira karşılığı 42 koyun satın aldığını da söyleyince, verdiği telefon numarasından Ahmet'e ulaşıldığı, hayvan satışının sorulduğu, elindeki paraları kontrol etmesinin söylendiği ve sahte olabileceği hatırlatılarak Afyon'a gelmesinin istenmesi üzerine Ahmet'in 443 adet sahte 10 lirayı getirip teslim ettiği, 70 Lirayı harcadığı için teslim edemediği kendisini dolandıran sanıktan şikayetçi olduğunu belirttiği,
Erol 'un devam eden anlatımında sanık Turan 'a da 4 tane sahte 10 Lira verdiğini açıklaması üzerine bu defa Turan'ın evine gidildiği, yakalanan sanığın evinde ve üzerinde suç unsuruna rastlanmadığı, Erol'dan aldığı paraların üç tanesini sarhoşken düşürdüğünü, bir tanesini Ş… Belediyesinde muavin olarak görev yapan Sıtkı'ya Afyon otogarında bozdurduğunu bildirmesi üzerine, adresi belirtilen yerde Sıtkı'ya ulaşıldığı, adı geçenin paralarının içinden bir adet sahte 10 Liranın bulunduğu,
Sahte paraları İstanbul'da bulunan Niyazi adlı şahıstan aldığını söylemesi ve telefon numarasını bildirmesi üzerine Afyon Kaçakçılık Şube Müdürlüğündeki bir ekiple birlikte İstanbul'a giden Erol'un, görevlilerin isteği ile belirttiği numaradan Niyazi'yi aradığı, telefonu açan Ramazan 'a İstanbul'a geldiğini, Niyazi'den yine para almak istediğini ve yanında 500 Lirasının olduğunu söyleyince, Ramazan'ın Kenedy Caddesindeki M…. Kafe'ye Niyazi'yi göndereceğini söylediği, daha önceden eşkali belirlenen Niyazi'nin tertibat alınan kafede yakalandığı, üzerinde suç unsuru çıkmadığı, Niyazi'nin sahte paraları Ramazan'dan aldığını söyleyip telefon numarasını bildirmesinden sonra görevlilerin isteği ile Ramazan'ı aradığı ve Erol'dan 500 lira aldığını söyleyerek kafeye çağırdığı, bir süre sonra kafeye gelen Ramazan'ın da yakalandığı ve üst aramasında suç unsuruna rastlanmadığı,
Merkez Bankası Banknot Matbaası Genel Müdürlüğü Sahte Banknot ve Efektif İnceleme Komisyonunun 11.05.2001 gün 1105 sayılı raporları ile, suça konu 451 adet 10 Lira ile 30 adet 100 Amerikan Dolarının sahte olduğu, aldatma kabiliyetinin bulunduğu, yapılışındaki özen ve ustalık nedeniyle sahte olduğunun ilk bakışta kolaylıkla anlaşılamayacağı, para destesi ve paketi içinde yer alması durumunda sahte olduğunun anlaşılmasının mümkün olmadığı, uzmanlarca veya veznedar gibi sürekli parayla uğraşan insanlarca sahte olduğunun anlaşılabileceğinin belirtildiği,
Soruşturma sonucunda sanıklar Turan, Naci, Ahmet, Cafer, Mehmet, İlknur, Ramazan, Erol, Niyazi ve Şakir hakkında parada sahtecilik suçundan 765 sayılı TCK'nun 316. maddesi gereğince, sanıklar Erol ve Şakir için ayrıca resmi evrakta sahtecilik suçundan aynı Kanunun 342/1. maddesi uyarınca cezalandırılmaları talebiyle kamu davasının açıldığı ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,
Sanığa dört adet sahte 10 Lira veren Erol ‘un soruşturma aşamasındaki ifadelerinde, sahte paralarının olduğunu Turan ve Şakir'e söylediğini, Turan'ın ilk etapta hiç ilgilenmediğini, Şakir'in önce çeklerle sonra da paralarla ilgilendiğini, birkaç gün sonra yanına gelen Turan paraya ihtiyacı olduğunu söyleyince ona harçlık olarak 4 tane 10 Lira verdiğini belirtmişken, yargılama aşamasında paraların sahte olduğundan Turan'ın haberinin olmadığını söylediği, Erol'un Turan'la ilgili başka bir anlatımı bulunmayıp diğer sanıkların da Turan'dan hiç bahsetmedikleri,
Sanığın tüm aşamalarda alacağına karşılık olmak üzere Erol'dan 40 Lira aldığını ve sahte olduğunu bilmediğini savunduğu,
Yargılama sonucunda sanıklar Naci, Ahmet, Cafer, Mehmet, İlknur ve Ramazan hakkında yeterli değil bulunmadığından bahisle beraat kararı verildiği ve hükümlerin temyiz edilmeksizin kesinleştiği,
Sanıklar Turan, Erol, Şakir ve Niyazi 'nin fikir ve irade birliği içinde hareket ettikleri kabul edilerek, 765 sayılı TCK'nun 316/3 ve 318. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis ve 94 Lira adli para cezası ile mahkumiyetlerine karar verildiği,
Tüm sanıklar hakkında alt sınırdan uzaklaşma gerekçesinin; 'Sanıklar Erol, Şakir, Turan ve Niyazi 'nin fikir ve eylem birliği içersinde piyasaya sahte para sürdükleri sabit sayıldığından, eylemlerine uyan ve sanıklar lehine sonuç doğuran 765 sayılı TCK'nun 316/3. maddesi gereğince suçun işleniş biçimi, suçun konusunun önem ve değeri sahteliğe konu paraların miktarı sanıkların kasıtlarının yoğunluğu' şeklinde açıklandığı,
Sanıklar müdafilerinin temyizi üzerine Özel Dairece inceleme dışı olan sanıklar Erol, Şakir ve Niyazi ile ilgili mahkûmiyet hükümlerinin onandığı, sanık Turan ile ilgili hükmün bozulmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanığa atılı parada sahtecilik suçu, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 316. maddesinde 3 seneden 12 seneye kadar hapis ve adli para cezası, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 197/1. maddesinde ise 2 yıldan 12 yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmıştır.
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler 765 sayılı TCK'nun 29. maddesinin son fıkrasında;
'Hakim, iki sınır arasında temel cezayı, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suç konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği zaman ve yer, fiilin diğer özellikleri, zararın veya tehlikenin ağırlığı, kastın veya taksirin yoğunluğu, suç sebepleri ve saikleri, failin amacı, geçmişi, şahsi ve sosyal durumu, fiilden sonraki davranışı gibi hususları gözönünde bulundurmak suretiyle takdirini kullanarak belirler. Cezanın asgari hadden tayini halinde dahi takdirin sebepleri kararda mutlaka gösterilir' şeklinde açıklanmış,
Bu düzenlemeye benzer olarak 5237 sayılı TCK’nın 61/1. maddesinde;
“(1) Hakim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” hükmüne yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin 765 sayılı TCK’nun 29. ve 5237 sayılı TCK'nun 61. maddelerine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır.
Parada sahtecilik suçuna konu edilen sahte paranın miktarı, gerek 765 sayılı TCK'nun 29. ve 316. maddelerinde, gerekse 5237 sayılı TCK’nun 61. ve 197. maddelerinde özel bir alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak sayılmadığına göre, “suçun konusunun önem ve değeri” kapsamında değerlendirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
Hakkındaki mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanarak kesinleşen Erol'un İstanbul'da Niyazi'den sahte paraları aldıktan sonra Salihli'de oturan Ahmet'ten 450 adet sahte 10 Lira karşılığında koyun satın alması, Mehmet'e 4 tane 100 Amerikan Doları vermesi, çek alışverişinden sonra Şakir'e de sahte para vermesi, İlknur'un evine bir adet 10 Lira bırakması ve yakalandığı gün aracında 6 adet 10 Lira ile 26 adet 100 Amerikan Doları bulundurması olaylarında, sanık Turan'ın adının hiçbir anlatımda geçmediği ve diğer sanıklarla tanıştığı ve birlikte hareket ettiğine ilişkin bir beyan ve dosya içinde aleyhine değerlendirme yapılarak başka bir delil de bulunmadığı anlaşıldığından, yerel mahkemece temel ceza belirlenirken, sanık Turan'ın haklarındaki mahkûmiyet hükümleri kesinleşen diğer sanıklarla fikir ve irade birliği içinde tüm eylemlere iştirak ettiğinin kabul edilmesi usul ve yasaya aykırıdır. “Suçun işleniş biçimi, sanığın amaç ve saiki, suç konusunun önem ve değeri, sanığın kastının yoğunluğu” şeklinde kullanılan gerekçe 765 sayılı TCK’nun 29. maddesi anlamında yasal ve yeterli olup, bu gerekçeye bağlı olarak alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi doğru bir uygulama olmakla birlikte, toplam değeri 40 Liradan ibaret 4 adet sahte para nedeniyle alt sınırı 3 yıl olan bir suç için temel cezanın 6 yıl olarak belirlenmiş olması isabetli değildir.
Sanık hakkında 765 sayılı TCK'nun lehe olduğunun kabulü ile uygulama yapılmış olması karşısında, Özel Daire tarafından yerel mahkeme kararının 5237 sayılı TCK'nun 3. maddesi gerekçe gösterilerek bozulması, gösterilen gerekçe itibariyle yerinde değil ise de; sonucu itibariyle doğrudur.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, temel cezanın 765 sayılı TCK'nun 29. maddesinde belirtilen ilkeler dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi; 'direnme hükmünün onanması gerektiği' görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.01.2012 gün ve 189 – 13 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.01.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.