Ceza Genel Kurulu 2012/6-1431 E. , 2013/18 K.
İtirazname : 2006/108561
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi : İZMİR 17. Asliye Ceza
Günü : 27.12.2005
Sayısı : 583-1174
Hırsızlık suçuna teşebbüsten sanık F.Ç..'ın 5237 sayılı TCK’nun 141/1, 35/2, 62/1, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin, İzmir 17. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.12.2005 gün ve 583-1174 sayılı hükmün, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 14.12.2011 gün ve 1072-48593 sayı ile;
“5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasanın 108/2. maddesi uyarınca tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacağının anlaşılması karşısında, tekerrüre esas alınan ilamların hüküm fıkrasında gösterilmemesi,
Kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkûmiyetinin yasal sonucu olarak sanığın 5237 sayılı TCY’nın 53/1. maddesinin (a), (b), (d) ve (e) bentlerinde yazılı haklardan cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, (c) bendinde yazılı 'kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri' açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkum olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 23.02.2012 gün ve 108561 sayı ile;
“Mahkemece sanığın cezası için mükerrirlere özgü infaz rejimine işaret edilmiş, ancak tekerrüre esas alınan ilam gösterilmemiştir. Konuya ilişkin düzenlemeye bakıldığında;
TCK'nun 58/7. maddesinde mahkumiyet kararında hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağının belirtilmesi zorunluluğuna işaret edilmiş tekerrüre esas ilamın hangisi olduğunun belirtilmesi konusunda bir zorunluluk getirilmemiştir. Her ne kadar infaz aşamasında tekerrüre esas alınacak ilam hükümlünün infaz kurumunda kalacağı süre yönünden önem taşısa da infaz kurumunda kalınacak süre ile ilgili 5275 sayılı Yasa’nın 108/2. maddesinde zaten hüküm bulunmaktadır. Buna göre tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacaktır.
Söz konusu düzenlemenin 5275 sayılı Yasa’da yer alması da tekerrüre esas alının ilamın gösterilmemesinin mutlak bir bozma nedeni olmaması gerektiğini göstermektedir. Yerine getirilmekte olan ilamlarla ilgili sonraki yasıl düzenlemeler karşısında uyarlamalar yapılacağından bu nedenle önceki ceza miktarları da lehe değişebileceğinden temyiz aşamasındaki bir ilamda gösterilen tekerrüre esas alınan ilam daha az cezayı içerebilecektir Bu durumda daha az ceza içerse de hükümde gösterilen tekerrüre esas ilam uygulanacağından 5275 sayılı Yasa’nın 108/2. maddesine aykırı durum ortaya çıkacaktır.
O halde mükerrirlere özgü infaz rejimine işaret edilmiş olmak şartıyla 5275 sayılı Yasanın 108/2. maddesi uyarınca sanık hakkında tekerrüre esas alınan ilamın adli sicil kaydındaki en ağır cezayı içeren ilam olacağı belirtildiğine göre hükümde tekerrüre esas alınacak ilamın gösterilmemesi bozma nedeni sayılmamalıdır.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün TCK’nun 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği Yargıtay 6. Ceza Dairesince itiraz nedenlerinin yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5237 sayılı TCK’nun 58/6. maddesi uyarınca sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilirken tekerrüre esas alınan ilamın kararda gösterilmesinin zorunlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanığın, 5237 sayılı TCK'nun 141/1, 35/2, 62/1 ve 53/1. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve tekerrüre esas sabıkası olması nedeniyle aynı kanunun 58/6. maddesi uyarınca cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine hükmolunduğu, ancak sabıka kaydında yer alan ilamlardan hangisinin tekerrüre esas alındığının kararda gösterilmediği,
Sanığın adli sicil kaydında altı adet mahkûmiyet ilamının yer aldığı, yaş küçüklüğü nedeniyle indirim uygulaması yapılan üç ilamın tekerrüre esas nitelikte olmadığı, diğer üç ilamın ise tekerrüre esas alınabilir nitelikte olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Tekerrür, 765 sayılı TCK’da cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüş iken, yeni sistemde koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi kurumu olarak düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK'nun “suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesi;
“(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(3) Tekerrür hâlinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.
(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.
(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.
(6) Tekerrür hâlinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.
(8) Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.
(9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir ” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin 1. fıkrasında önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacağı, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmadığı belirtilmiştir. Kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi koşulunu aramadığı halde, 2. fıkrada ise infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.
5237 sayılı TCK'nun 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenmesi yeterli olup, ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin ise mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Maddenin 4. fıkrasında tekerrüre esas alınamayacak suçlar sayılmış 5. fıkrasında ise fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış kişiler hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilmiştir.
Maddenin 3. ve 6. fıkralarında mükerrirliğin sonuçları düzenlenmiş, 3. fıkrada sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis ve para cezası öngörülmesi durumunda hapis cezasının seçilmesi gerektiği, 6. fıkrasında ise hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve infazdan sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması gerektiği belirtildikten sonra, 7. fıkrada bu durumun kararda açıkça gösterilmesi gerektiği düzenlenmiş, 8. fıkrada mükerrirlere özgü infazın ve denetimli serbestlik tedbirin kanunda gösterilen şekilde yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Maddenin 9. fıkrasında ise mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve denetimli serbestlik tedbirinin itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu hakkında da uygulanmasına hükmedilmesi gerektiği düzenlenmiştir.
Görüldüğü gibi TCK'nun 58. maddesinde tekerrüre esas alınan ilamın açıkça kararda gösterilmesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
Mükerrirlere özgü infaz rejimi ise, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda düzenlenmiş olup, “Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri” başlıklı 108. maddesinin 2. fıkrasında; “tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz” hükmüne yer verilmiş, 1. fıkrasının (c) bendine göre ise mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler hakkında infaz koşulları ağırlaştırılarak koşullu salıverilme süresi, süreli hapis cezasında cezanın dörtte üçü olarak belirlenmiştir.
Ayrıca, aynı maddenin 3. fıkrasında “İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez” düzenlenmesine yer verilmiştir. Sanık hakkında birinci tekerrürün koşullarının oluşması nedeniyle tekerrür hükümleri uygulandıktan ve bu tekerrür uygulanan mahkûmiyet kesinleştikten sonra, yeniden tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren bir suçun işlenmesi halinde ikinci defa tekerrür hükümleri uygulanacak ve hükümlü artık koşullu salıvermeden yararlanamayacaktır.
Anılan kanuni düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, hükümde tekerrüre esas alınan ilamın gösterilmesine gerek olmadığı, bu durumun infaz aşamasında gözetilebileceği, sanık hakkında birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde ise bunlardan en ağırının tekerrüre esas alınması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Adli sicil kaydında tekerrüre esas kabul edilen ilamları bulunan sanık hakkında hırsızlık suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükmünde hangi ilamın tekerrüre esas alındığı kararda gösterilmeden yalnızca tekerrüre esas sabıkası olduğu belirtilerek 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, Özel Daire kararının 1 nolu bendindeki bozma nedeni yerinde değildir.
Bununla birlikte, Özel Daire bozma kararının 2. bendinde de belirtildiği üzere yerel mahkeme tarafından 5237 sayılı TCK’nun 53/1-c maddesinde belirtilen kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerinden yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca koşullu salıverme tarihine kadar uygulanabileceğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır. Ancak tek başına bu aykırılık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesi uyarınca hükmün düzeltilmek suretiyle onanması mümkündür.
Bu itibarla, itirazın kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün 5237 sayılı TCK’nun 53/1-c maddesinde belirtilen kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerinden yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca koşullu salıverme tarihine kadar uygulanabileceğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan on Genel Kurul Üyesi; itirazın reddi gerektiği yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 14.12.2011 gün ve 1072-48593 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- İzmir 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.12.2005 gün ve 583-1174 sayılı hükmünün 5237 sayılı TCK’nun 53/1-c maddesinde belirtilen kendi alt soyu üzerindeki velayet vesayet ve kayyımlık yetkilerinden yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca koşullu salıverme tarihine kadar uygulanabileceğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesindeki yetkiye istinaden karar verilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm çıkarılarak yerine “sanığın 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c, d, e bentlerinde sayılan hakları kullanmaktan mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.01.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.