18. Ceza Dairesi 2019/8373 E. , 2020/1833 K.
KARAR
Hakaret ve yaralama suçlarından suça sürüklenen çocuk ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 86/2, 31/3, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince (iki kez) 1.320,00 Türk lirası ve 1.000,00 Türk lirası; yaralama suçundan suça sürüklenen çocuk ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 31/3, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince (iki kez) 1.320,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmalarına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesi gereğince 3 yıl denetime tâbi tutulmasına dair İzmir 2. Çocuk Mahkemesinin 25/06/2015 tarihli ve 2015/276 esas, 2015/465 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, suça sürüklenen çocuk ...'ın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle yapılan ihbar üzerine adı geçen suça sürüklenen çocuk hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Kanun'un 125/1, 86/2, 31/3, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince (iki kez) 1.320,00 Türk lirası ve 1.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 2. Çocuk Mahkemesinin 31/05/2018 tarihli ve 2017/1014 esas, 2018/264 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; 'Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 10/04/2018 tarihli ve 2014/15-487 esas, 2018/151 sayılı kararında '5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmayacağı hüküm altına alınmış ise de; sanığın belirli sürelerle denetime tabi tutulmasını öngörmesi, adli sicile işlenmese dahi kendisine mahsus bir sisteme kaydedilmesi, 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra ikinci kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel teşkil etmesi, yine müsadere, yargılama giderleri ve bu kapsamda vekâlet ücretinin sanığa yüklenmesi bakımından hukuki etkilerinin bulunması nedenleriyle bu karar, esasında kesin bir hükmün bir kısım hukuki sonuçlarını doğurmaktadır. Bu bağlamda temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği kabul edilmelidir.' şeklinde belirtildiği üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların kanun yararına bozmaya konu yapılabileceği nazara alınarak yapılan incelemede;
1-Suça sürüklenen çocuk ...'ın katılanlara yönelik hakaretlerinin aynı yer ve zamanda, aynı suç işleme kararıyla, aynı sözle gerçekleşmesi nazara alındığında, hukuken bir bütün halinde tek bir hakaret fiilini oluşturduğu anlaşılmakla, tek fiille birden çok katılana karşı hakaret suçunu işleyen suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43/2. maddesinde düzenlenmiş bulunan aynı nev’iden fikri içtima hükümleri uyarınca tek ceza verilip, bu cezanın aynı Kanun'un 43/1. maddesi uyarınca arttırılması gerektiği gözetilmeksizin, her iki katılana yönelik eylemlerinin ayrı, bağımsız hakaret suçlarını oluşturduğu kabul edilerek ayrı ayrı iki cezaya hükmedilmesinde,
2-Dosya kapsamında yer alınan nüfus kayıtlarına göre, suça sürüklenen çocuk ...'ın kayden 26/10/2000 doğumlu, suça sürüklenen çocuk ...'ın ise 02/07/2000 doğumlu oldukları nazara alındığında, suçun işlendiği 14/07/2014 tarihinde 12-15 yaş gurubunda olduğu anlaşılan her iki suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan cezadan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31/2. maddesi uyarınca 1/2 oranında indirim yapmak gerekirken, anılan Kanun’un 31/3. maddesi uyarınca 1/3 oranında indirim yapılmak suretiyle fazla ceza tayini ile yazılı şekilde karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.' denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
1- '1'numaralı istem açısından yapılan değerlendirmede,
Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu'nun 2013/13-293 Esas, 2013/297 Karar sayılı ve 11/06/2013 tarihli kararında da belirtildiği üzere TCK'nın 43. maddesinin ikinci fıkrası; 'Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır' hükmünü içermekte olup, zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil yani hareket tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanunun 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.
Ancak burada kastedilen, fiil ya da hareketin, doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliğidir. Hakaret suçunun farklı mağdurlara karşı tek fiille gerçekleştirildiğinden söz edilebilmesi için hakaretin mutlaka ortak söz veya davranışlarla gerçekleştirilmiş olması şart değildir. Her bir mağdura veya mağdurlardan bazılarına özel olarak hitap edilerek hakaret içeren sözler söylenmiş veya davranışlarda bulunmuş olsa bile objektif bir gözlemcinin bakış açısıyla bakıldığında failin hareketlerinin tek bir iradi karara dayalı olduğu, aralarında yer ve zaman bakımından bağlantı bulunduğu, bu nedenle bir bütünlük oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunda, fiilin hukuken tek olduğu kabul edilmelidir.
İnceleme konusu somut olayda; suça sürüklenen çocuk ...'ın katılanlara aynı anda ve tek bir fiille hakarette bulunması şeklinde gerçekleşen eylemi nedeniyle, TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekirken, her bir katılan için ayrı ayrı ceza verilmesinin hukuka aykırı olduğu belirlenmekle kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.
2- '2' numaralı istem açısından yapılan değerlendirmede;
a) Suça sürüklenen çocuk ... hakkında verilen İzmir 2. Çocuk Mahkemesinin 31/05/2018 tarihli ve 2017/1014 esas, 2018/264 sayılı kararı yönünden yapılan incelemede,
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 5377 sayılı Kanun ile değişik 31/2. maddesinde 'Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.'' hükmü yer almaktadır.
İncelenen somut olayda; dosyadaki nüfus kayıt belgelerine göre, suça sürüklenen çocuk ...'ın 26/10/2000 doğumlu olup, suçun işlendiği 14/07/2014 tarihinde, 12 yaşını bitirip 15 yaşını doldurmayan suça sürüklenen çocuk hakkında verilen adli para cezalarının, 5237 sayılı TCK'nın 31/2. maddesi gereğince 1/2 oranında indirilmesi gerekirken aynı Kanunun 31/3. maddesi uyarınca 1/3 oranında indirildiği görülmektedir.
Bu itibarla, suça sürüklenen çocuk ... hakkında hüküm kurulurken, TCK’nın 31/3. maddesi uygulanarak fazla ceza belirlenmesi hukuka aykırıdır.
b) Suça sürüklenen çocuk ... hakkında verilen İzmir 2. Çocuk Mahkemesinin 25/06/2015 tarihli ve 2015/276 Esas, 2015/465 sayılı kararı yönünden yapılan incelemede,
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için, anılan maddenin 6. fıkrasında belirtilen objektif ve subjektif koşulların bulunması ve öncelikle sanığın isnad edilen suçu işlediğinin yapılan yargılama sonucu belirlenmesi gerekmektedir.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nın 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup 'İtiraz olunabilecek kararlar' başlıklı 267. maddesinde; 'Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir' şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet Savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet Savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda istek de bulunabilecektir.
CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, O Yer Cumhuriyet Savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK'nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
Ancak;
Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda, dosyadaki nüfus kayıt belgelerine göre, suça sürüklenen çocuk ...'ın 02/07/2000 doğumlu olup, suçun işlendiği 14/07/2014 tarihinde, 12 yaşını bitirip 15 yaşını doldurmayan suça sürüklenen çocuk hakkında verilen adli para cezalarının, 5237 sayılı TCK'nın 31/2. maddesi gereğince 1/2 oranında indirilmesi gerekirken aynı Kanunun 31/3. maddesi uyarınca 1/3 oranında indirildiği görülmektedir.
Hükmün içeriğine yönelik delil değerlendirmesi kapsamında kalacak incelemenin ancak hükmün açıklanması ile mümkün olduğundan bu aşamada kanun yararına bozma yoluyla giderilmesi gereken bir hukuka aykırılık tespit edilmediği anlaşıldığından kanun yararına bozma talebinin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden,
1- Yaralama suçlarından suça sürüklenen çocuk ... hakkında İzmir 2. Çocuk Mahkemesinin 25/06/2015 tarihli ve 2015/276 Esas, 2015/465 sayılı kararı yönünden KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,
2- Hakaret ve yaralama suçlarından suça sürüklenen çocuk ... hakkında, İzmir 2. Çocuk Mahkemesinin 31/05/2018 tarihli ve 2017/1014 esas, 2018/264 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3- Suça sürüklenen çocuk ... hakkında yaralama suçları açısından ise karardaki hukuka aykırılıklar suça sürüklenen çocuğa daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle, aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrası uyarınca, dosyadaki belge ve bilgiler, Yerel Mahkeme uygulaması ile suça sürüklenen çocuğun kişisel, sosyal ve ekonomik durumu da gözetilerek, yaralama suçundan, TCK'nın 86/2. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuğun .....'e karşı) 2 kez 120 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, TCK'nın 31/2. maddesi uyarınca 2 kez 60 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, TCK'nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak 2 kez 50 gün karşılığı adli para cezasına hükmolunmasına, suça sürüklenen çocuğun verilen cezanın TCK'nın 52/2. maddesi uyarınca günlüğü 20,00 TL'den hesaplanarak, 2 kez 1000 TL adli para cezası olarak belirlenmesine, TCK'nın 52/4. maddesi gereğince adli para cezalarının aylık 10 eşit taksitler halinde birer ay ara ile ödenmesine,
4- İnfazın bu miktar üzerinden yapılmasına, yaralama suçlarına ilişkin hükümlerin diğer bölümlerinin aynen korunmasına,
5- Hakaret suçlarından suça sürüklenen çocuk ... hakkında, İzmir 2. Çocuk Mahkemesinin 31/05/2018 tarihli ve 2017/1014 esas, 2018/264 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
6- Aynı Kanun maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 22/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.