Hukuk Genel Kurulu 2011/1-768 E. , 2012/96 K.GÖREVSİZLİK KARARININ KESİNLEŞMESİKAT İRTİFAKLI TAŞINMAZDA ORTAK YERLERE MÜDAHALENİN ÖNLENMESİHUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 25HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 193KAT MÜLKİYETİ KANUNU (634) Madde 16KAT MÜLKİYETİ KANUNU (634) Madde 19KAT MÜLKİYETİ KANUNU (634) Madde 45KAT MÜLKİYETİ KANUNU (634) Ek Madde 1
Taraflar arasındaki “El Atmanın Önlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gemlik Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair 07.07.2010 gün ve 2010/339E-490 K sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 10.02.2011 gün ve 2010/13425E-2011/1131K sayılı ilamı ile:
(...Dava, kat irtifakı kurulmuş taşınmazdaki ortak yere elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların, kat irtifakı kurulmuş ana taşınmazdaki B blokta bağımsız bölüm maliki oldukları halde, davalının taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, ancak ana taşınmazdaki ortak yeri kullandığı anlaşılmaktadır.
İddiaya karşı davalı, çekişmeye konu edilen taşınmazın ortak yerinin bazı kat maliklerinden kiralanmak suretiyle kullanıldığını savunmuş ise de, taşınmazda kat irtifakı kurulu olduğuna göre kiracılık savunmasının, 634 Sayılı Yasanın 45.maddesi hükmü gözetilerek değerlendirilmesi gerektiği,bir başka ifade ile geçerli bir kira aktinin varlığının kabul edilebilmesi için anılan ve özel nitelik taşıyan bu düzenleme ile birlikte Kat Mülkiyeti Yasasının 16. ve 19. maddeleri hükümleri çerçevesinde çekişmenin giderilmesinin gerektiği tartışmasızdır.
Hemen belirtilmelidir ki, 634 Sayılı Yasaya 2814 Sayılı Yasa ile eklenen (Ek.1) maddesinde aynen 'Değeri ne olursa olsun Kat Mülkiyeti Kanununun uygulamasından doğan her türlü uyuşmazlıkların çözümünde Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olacağı' hükmü öngörülmüştür.
Bilindiği üzere, görev kaidesi kamu düzeniyle ilgili olup, yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken bir kuraldır.
Hal böyle olunca; taraflar arasındaki çekişmenin çözümünde görevli olan mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu mahkemece gözardı edilerek işin esası bakımından yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Öte yandan, her ne kadar dava sulh hukuk mahkemesinde açılmış ve Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerektiği gerekçeyle verilen ve Yüksek 14.Hukuk Dairesinin denetiminden gerekçeli karar kesinleşmiş ise de, kesinleşen görevsizlik kararı değere ilişkin olup, HUMY'nin 25.maddesinin olayda uygulanamayacağı da kuşkusuzdur...)
gerekçesiyle bozularak, bozma nedenine göre sair hususlar incelenmeksizin, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN:Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kat irtifakı kurulmuş taşınmazdaki ortak yere elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacılar, kayden bağımsız bölüm maliki oldukları kat irtifakı kurulu 13 parsel sayılı taşınmazın bahçe olan ortak yerine davalının müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının müdahalesinin haksız olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçelerle, kesinleşen görevsizlik kararı değere ilişkin olmakla HUMY'nin 25.maddesinin olayda uygulanamayacağına da işaret edilmek suretiyle karar görev noktasından bozulmuş; bozma nedenine göre sair hususlar incelenmemiştir.
Yerel Mahkemece; “davacının, dava dilekçesi ile kat irtifakı kurulu bulunan taşınmaza davalının elatmasının önlenmesi yönünde talepte bulunduğu ve yargılama boyunca bu dilekçesini değiştirmediği ayrıca ıslah da etmediği, Sulh hukuk mahkemesince yapılan ilk yargılama sonucunda asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararının verildiği, verilen bu kararın 1086 Sayılı Yasanın 25/son maddesi uyarınca Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiği,her ne kadar sulh hukuk mahkemesi kararı görev yönünden temyiz edilmemiş ise de görev hususunun kamu düzenine ilişkin bulunduğu ve taraflarca ileri sürülmese bile hem ilk derece mahkemelerince hem de Yüksek Yargıtay’ca resen gözetilmesi gerektiği düşünüldüğünde Yargıtay Yüksek 14. Hukuk Dairesinin incelemesinin sadece vekalet ücretine hasren yapıldığını söyleme imkanının bulunmadığı, Yargıtay Yüksek 14. Hukuk Dairesinin görev hususunu da gözetmek suretiyle anılan kararı düzelterek onadığı,buna göre Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş bulunan görevsizlik kararı 1086 Sayılı Yasanın 25/son maddesi uyarınca esasen görevsiz olan mahkemeyi de bağlayacağı gibi mahkeme kararını temyizen incelemekle yetkili Yüksek Özel Daireyi de bağlayacağı” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; daha önce dava değeri nedeniyle görevsizlik kararı verilmiş ve bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş olması durumunda; bu yolla görevli olduğu belirlenen mahkemenin, başka bir sebeple görevsiz olduğu anlaşıldığı durumda yeniden görevsizlik kararı verilip verilemeyeceği ve görev hususunun yeniden bozma nedeni yapılıp yapılamayacağı, noktasında toplanmaktadır.
Dava, 5.000.00 YTL (TL) değer gösterilerek Sulh Hukuk Mahkemesinde açılmış,keşif yapılmış müdahale edilen yerin değeri belirlenmiş ve mahkemece görevsizlik kararı ve harç ile yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına, davalı yararına vekalet ücreti verilmesine karar verilmiş,verilen karar davalı tarafından vekalet ücreti ve sair nedenler denilmek suretiyle temyiz edilmiş, Yargıtay 14.Hukuk Dairesince, göreve ilişkin bir değerlendirme yapılmaksızın, karar sadece vekalet ücreti yönünden onanmıştır. Böylece, Sulh Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararı kesinleşmiştir.
Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 25/III.maddesinde:
“Yargıtay’ca verilen merci tayini kararları ile temyiz incelemesi sonucu kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.”
hükmü yer almaktadır.
Anılan yasa maddesinin hükümet gerekçesinde ise:
“25 inci maddede yapılan değişiklikle ...,kesinleşen göreve ve yetkiye ilişkin kararların yeniden temyiz incelemesine sunularak yargı merciinin tayininde uygulamada müşahade edilen gecikmeleri bertaraf etmek için yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu düzenlemeye göre, göreve ve yetkiye ilişkin mahkeme kararları temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkemeyi Yargıtay belirleyecektir. Diğer bir deyişle Yargıtay iki mahkeme arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlığını halledecektir. Yargıtay’ca verilen merci tayini kararları ile temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen göreve ve yetkiye ilişkin kararlar daha sonra bakacak mahkemeyi bağlayacağı cihetle bu konuda görev veya yetki uyuşmazlığının söz konusu olmayacağı açıktır.”
ifadelerine yer verilmiştir.
Şu hale göre; bir mahkemenin verdiği görevsizlik kararı temyiz edilmiş ve Yargıtay bu görevsizlik kararını onamış (ve böylece görevsizlik kararı kesinleşmiş) ise, dava dosyası görevsizlik kararında görevli olduğu bildirilen mahkemeye gönderilir(md.193).
Bu mahkeme, temyiz incelemesi sonucu kesinleşmiş olan bu görevsizlik kararı ile bağlıdır(md.25/III ); görevsiz olduğu kanısına varsa bile, davayı görmeye devam eder. Yani artık görevsizlik kararı veremez.
(Prof.Dr.Baki Kuru ;Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı; 2001; cilt.1; s.659,665, vd.)
Diğer taraftan, yukarıda açıklandığı üzere, HUMK.’un 25/III.maddesi uyarınca temyiz incelemesi sonucu kesinleşen göreve ilişkin kararlar davaya ondan sonra bakacak mahkemeleri olduğu gibi Yargıtay Dairelerini de bağlar.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.11.2006 gün ve 2006/13-742 E-743 K.; 28.03.2007 gün ve 2007/13-191 E.-167 K. sayılı Kararlarında da aynı hususlara işaret edilmiştir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemenin artık Yargıtay’ın göreve ilişkin bozma yapamayacağı yönündeki direnme kararı doğrudur.
Ne var ki, davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, dosyanın Dairesine gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, göreve ilişkin direnme uygun olup; davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 1.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 22.02.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacılar vekili, müvekkillerinden Zeyyat’ın site yöneticisi ve her iki müvekkilinin aynı sitede bağımsız bölüm maliki olduklarından davalının sitenin ortak yerlerinden olan bahçeye haksız olarak elattığından, keşide edilen ihtarnameye rağmen işgale son verilmediğini ileri sürüp, Gemlik Sulh Hukuk Mahkemesinde elatmanın önlenmesi istemiyle dava açmıştır.
Davalı vekili, davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerektiğini, yöneticinin tek başına dava açamayacağını bildirip, husumet itirazında bulunmuş, esas yönünden ise, A Blok Yöneticiliği ile imzalanan bir kısım B Blok malikleri tarafından da muvafakat edilen kira sözleşmesine dayandıklarını, davanın haksız olarak açıldığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Getirtilen tapu kayıtlarından, taraf beyanları ve dosya kapsamından, dava konusu taşınmazda kat irtifakı kurulduğu ve davalının bağımsız bölüm maliki olmadığı anlaşılmıştır.
Gemlik Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davalının elattığı yerin 12.430,97.- TL değerinde olduğundan dava değerine göre, davaya Sulh Hukuk Mahkemesinde değil, Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerektiğinden verilen görevsizlik kararını davalı vekili temyiz etmiş ve Yargıtay 14. Hukuk Dairesince düzeltilerek onanmış ve karar kesinleşmiştir.
Gemlik Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; davalı yanın davacıların dava ehliyeti bulunmadığına ilişkin iddiası yerinde görülmemiş, dava konusu taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti tesis edildiğinden, Kat Mülkiyeti Kanununun 45. maddesine göre ana taşınmazın bir hakla kayıtlanması, bölünmesi, devrolunması, kiralanması gibi önemli işlemlerin bütün kat maliklerinin oybirliği ile verecekleri karar üzerine yapılabileceği, somut olayda, dava konusu taşınmazın bir bölümü A Blok Yöneticiliği tarafından davalıya kiralanmış ise De, kiralama işlemine tüm kat maliklerinin icazet vermediği, aksine bazı kat maliklerinin bu işleme karşı çıktığı, taraflar arasında yasanın aradığı koşullara uygun bir kira sözleşmesinin varlığından bahsetmenin mümkün olmadığı gerekçeleriyle davanın esastan kabulüne, davalının taşınmaza müdahalesinin men’ine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyiz ettiği karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesince ; “davalının ileri sürdüğü kiracılık savunmasının 634 sayılı Yasanın 45. maddesi hükmü gözetilerek değerlendirilmesi ” geçerli bir kira aktinin varlığının kabul edilmesi için anılan ve özel nitelik taşıyan bu düzenleme ile birlikte Kat Mülkiyeti Yasasının 16. ve 19. maddeleri hükümleri çerçevesinde çekişmenin giderilmesi, … 634 sayılı Yasaya 2814 sayılı Yasa ile eklenen (Ek1) maddesine göre; değeri ne olursa olsun Kat Mülkiyet Kanununun uygulanmasından doğan her türlü uyuşmazlıkların çözümünde Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olacağı, görev kaidesinin kamu düzeni ile ilgili olduğu, yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği, taraflar arasındaki çekişmenin çözümünde görevli olan mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunun mahkemece gözardı edilerek işin esası bakımından karar verilmiş olmasının doğru olmadığı, Yüksek 14.Hukuk Dairesinin denetiminden geçerek kesinleşen görevsizlik kararının değere ilişkin olduğu HUMY.'nın 25.maddesinin olayda uygulanamayacağı...” gerekçeleriyle bozulmuştur.
Söz konusu bozma kararına karşı, Gemlik Asliye Hukuk Mahkemesince;”... uyuşmazlığın çözümünde 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun uygulanacağı tartışmasızdır. Ayrıca, 634 sayılı Yasanın Ek 1. maddesi uyarınca değeri ne olursa olsun Kat Mülkiyeti Kanunu'nun uygulamasından doğan her türlü uyuşmazlıkların çözümünde görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu, ... görev kaidesinin kamu düzeniyle ilgili olduğu ve yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmese bile re'sen gözetilmesi kuralının sınırsız olmadığı, konuya ilişkin 1086 sayılı Yasa'nın 25/son maddesine göre, kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararların davaya sonra bakacak mahkemeyi bağlayacağı, bu kuralın kamu düzeni ile ilgili olduğu, bu hükmün hem ilk derece mahkemelerince hem de Yargıtay'ca re'sen uygulanması gerektiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Daire kararlarının bu yönde olduğu gerekçesiyle direnilmiş ve bazı kararlar örnek olarak gösterilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, dava konusu olayda, davalı tarafça dayanılan kira sözleşmesinin geçerli olup olmayacağı konusunda 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 45.maddesi gözetilerek değerlendirme yapılacağı, buna bağlı olarak çekişmenin Aynı Yasa'nın 16. ve 19. maddeleri hükümleri çerçevesinde giderilmesi gerektiği konularında Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlık yoktur, bu hususlar Yerel Mahkemenin de kabulündedir. Ayrıca uyuşmazlıkta 634 sayılı Yasa uygulanacağından aynı yasaya 2814 sayılı Yasa ile eklenen Ek 1 maddeye göre davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesine ait olduğu da tartışmasızdır. Bu tür davalara bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesine ait olduğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 günlü ve 2002/18-861 esas 2002/853 karar sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, 1086 sayılı HUMK’nun 25/son maddesinde yapılan düzenlemenin-ilk derece mahkemelerince verilip kesinleşen iki bozma kararı olmadan ve merci tayini yapılmadan- Yargıtay Özel Dairesini bağlayıp bağlamayacağı, görev konusunun bu aşamada incelenip incelenemeyeceği konusunda toplanmaktadır. Yerel mahkeme kararında dayanak olarak gösterilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Özel Daire Kararları kesinleşen iki yerel mahkeme kararından sonra merci tayini üzerine verilen kararlara ilişkin olup, davaların seyri farklıdır ve inceleme konusu olan bu kararla örtüşmemektedir. Mademki, görev konusu kamu düzeni ile ilgilidir ve yargılamanın her aşamasında incelenebilmektedir. – merci tayini de yapılmadığına göre-bu dosyada da incelenebilmeli ve Yüksek Hukuk Genel Kurulunca görevli mahkeme belirlenmelidir. Nitekim benzer bir dosyada, Tekirdağ Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 20.06.1990 günlü ve 1989/181-1990/138 sayılı karar Yüksek 14.Hukuk Dairesince, 28.03.1991 günlü ve 1991/2731-1991/3232 sayılı kararla, davada 3533 sayılı Yasanın uygulanması gerektiğinden söz edilerek bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra direnme kararı verilmiş ve görevle ilgili usuli kazanılmış hak olamayacağından, görev kamu düzeni ile ilgili olduğundan ve yargılamanın her aşamasında re’sen nazara alınması gerektiğinden yerel mahkemenin davaya kadastro mahkemesinde bakılması gerektiğine ilişkin direnme kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.03.1995 günlü ve 1994/14-855 esas 1995/242 karar sayılı kararı ile onanmıştır. (Yargıtay Kararları Dergisi 1996/8-Sayfa:1205)
Açıklanan gerekçelere göre direnme kararı usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulması gerektiği görüşündeyiz ve çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.