6. Ceza Dairesi 2018/3263 E. , 2021/3252 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tefecilik, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, tehdit, nitelikli yağma
HÜKÜMLER : Mahkumiyet, Beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, sanıklar ..., ... ve ... hakkında mağdur ...’a yönelik nitelikli yağma suçundan verilen beraat kararına karşı temyiz başvurusu bulunmadığından, her ne kadar tebliğnamede görüş bildirilmişse de, nitelikli yağma suçu hariç tutularak dosya incelenip, gereği düşünüldü:
I- Sanıklar hakkında tefecilik suçundan kurulan hükümlere karşı katılan ..., ... ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Katılanlar ..., ... ve ...’nun tefecilik suçu yönünden suçtan zarar gören sıfatı bulunmaması nedeniyle bu suçtan açılan kamu davasına katılmaya hakları bulunmadığından; katılanlar ..., ... ve ... vekillerinin bu yöndeki temyiz isteminin, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi gereğince tebliğnameye aykırı olarak REDDİNE,
II- Sanık ... hakkında tefecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanık müdafiinin ve katılan ... hazinesi vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık ... hakkında 25/06/2010 tarihli iddianame ile yalnızca mağdur ...’a yönelik tefecilik suçundan dava açıldığı ve mağdurun aşamalardaki beyanlarına göre faizle para alma olayının 2006 yılına kadar devam ettiği, böylece suç tarihinin 2006 yılı olarak kabul edilmesi gerektiği,
Sanığa yüklenen tefecilik suçu için 5327 sayılı TCK’nin 241. maddesinde öngörülen cezanın miktarı ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu aynı Kanunun 66/1-e maddesinde öngörülen 12 yıllık olağanüstü dava zamanaşımı süresinin 2006 yılından temyiz inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan ... Hazinesi vekilinin ve sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, bozma sebebi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK'un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davasının anılan suçlar yönünden zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
III- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında, tefecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıklar müdafiilerinin ve katılan ... Hazinesi vekilinin, katılanlar ... ve ...’a yönelik tehdit ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen beraat kararlarına karşı katılanlar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
a) Tefecilik suçu yönünden yapılan incelemede;
Sanıklar hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 25/06/2010 tarihli iddianamesi ile;
Sanık ...’un; müştekiler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’a karşı,
Sanık ...’un; müştekiler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’a karşı,
Sanık ...’un; müştekiler ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’a karşı tefecilik suçundan cezalandırılmaları istemi ile kamu davasının açıldığı, yapılan yargılama neticesinde sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK'nın 241 ve 43. maddelerine göre cezalandırılmalarına karar verildiği,
Aşamalarda beyanları alınan müştekilerden; ... 1998 yılında, ..., ... ve ... 2003 yılında, ... 2004 yılında, ... ve ... 2006 yılında, ... ve ... 2008 yılında, ... ve ... 2009 yılında sanıklardan faizle para aldıklarını, müştekilerden ..., parayı eşi olan ...’ın alıp kendisinin boş senetlere imza attığını, ...’ın sanıklardan bizzat para almayıp eniştesi olan ...’e kefil olup senet verdiğini, ...’ın kendisi bizzat para almayıp eşinin para aldığını ve kendisinin kefil yapıldığını, ...’ın sanıklardan parayı ortağı olan
...’ın aldığını kendisinin para alış verişinin olmadığını beyan ettiklerinin tüm dosya kapsamından anlaşıldığı olayda;
Sanıklara yüklenen tefecilik suçunun, müştekiler ..., ..., ..., ... ve ... yönünden en son suç tarihinin 2004 yılı olduğu dikkate alındığında; 5237 sayılı TCK’nin 241/1, 66/1-e, 67/4. maddeleri ile aynı suça uyan 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Kanunu 18. maddesinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucu; 5237 sayılı TCK'nin 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında, zamanaşımı bakımından 4422 ve 765 sayılı Yasa hükümlerinin sanıklar yararına olduğu ve anılan suç yönünden 765 sayılı TCK'nin 102/4 ve 104/2. maddelerinde 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı süresinin öngörüldüğü ve suç tarihi olan 1998-2003-2004 yılından karar tarihi olan 05/05/2015 tarihine kadar geçmiş olduğu;
Müştekiler ..., ..., ... ve ... yönünden sanıkların işlediği tefecilik suçunun 5237 sayılı TCK'nın 241, 66/1-e, 67/4. maddeleri kapsamında 12 yıllık kesintili zamanaşımı süresine tabi olduğunun ve suç tarihleri olan 2006-2008 yılından inceleme tarihine kadar olağanüstü zamanaşımı süresinin geçtiğinin,
Hal böyle iken;
Sanıklar ... ve ... hakkında müşteki ... dışında tefecilik suçundan zamanaşımı içinde hüküm kurulabilecek başkaca mağdurunun kalmadığının tüm dosya kapsamından anlaşılması karşısında;
1- Sanıklar ... ve ... yönünden tefecilik suçundan hüküm kurulurken TCK'nın 43. maddesi ile arttırım yapılarak fazla ceza tayini,
2- 5237 sayılı TCK'nin 241/1. maddesinde ''Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır'' hükmü karşısında, sanıklar ..., ... ve ... hakkında hüküm kurulurken hapis cezasının yanında adli para cezasına da karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
3- Müştekiler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’ya yönelik tefecilik suçlaması ile ilgili olarak 2009/471 Soruşturma numaralı dosya üzerinden 25/06/2010 tarihinde Ek Kovuşturmaya Yer olmadığı kararı verilmiş olmasına rağmen, gerekçeli karar başlığında ...’in katılan, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’nın ise müşteki olarak gerekçeli karar başlığında isimlerine yer verilmesi,
4- Suçu birlikte işleyen sanıklar hakkında neden oldukları yargılama giderlerinin 'Sebebiyet verdikleri yargılama giderinin sorumlu oldukları oranda ayrı ayrı tahsili' yerine “Sanıklardan eşit olarak” alınmasına karar verilmesi suretiyle, 5271 sayılı CMK’nin 326/2. maddesine aykırı davranılması,
b) Tehdit ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları yönünden yapılan incelemede ise;
Katılan ...’ın aşamalarda değişmeyen istikralı anlatımlarında, 2003 yılında ...’dan aylık %20 faiziyle birlikte geri ödemek kaydıyla birkaç kez ödünç para aldığını, İsmet’e ödediği yüksek faiz nedeniyle mali açıdan zor duruma düştüğünü, bu açığı kapatmak amacıyla sanıklar ... ve ... tan %15 faiziyle birlikte geri ödemek şartıyla 3.000 TL. ödünç para aldığını, karşılığında 7.500 TL'lik kooperatif çekini imzalayarak verdiğini, takip eden tarihlerde yine sanık ...’dan 2.000 TL. daha faize para aldığını ve teminat olarak bu kez Karip köyündeki 1075 parselde kayıtlı taşınmazın devrini vermek zorunda kaldığını, faiz borcunu ödedikten sonra tekrar geri almak üzere 9.100 metrekarelik taşınmazı şüphelilerden ...’a devrettiğini, Isparta’da avukatlık yapan ... ve ...’in de hazır bulunduğu bir sırada ... ile yaptığı görüşmede (Av.... bu görüşmeyi ifadesinde doğrulamıştır); taşınmazın devrini ...’tan tekrar geri alma karşılığında 52.000 TL'lik senedi görüşme sırasında ...’a teslim ettiğini, bu anlaşmaya dair aralarında yazılı bir belge düzenlemediklerini ancak taşınmazı iade edeceğine dair ...’in sözlü olarak huzurda teminat verdiğini, buna rağmen takip eden tarihlerde taşınmazın kendisine iade edilmediği gibi sürekli tehdit almaya başladığını, ...’in “bize bir kere borçlandın mı bir daha borcun bitmez, ailene ve sana zarar veririz..” gibi ifadeler kullanarak tehdit etmeye başladığını, kendisini ve ailesini sürekli taciz ettiğini, 2006 yılının 7’inci ayında eşiyle birlikte Isparta il merkezine geldiğinde ... ailesi adına çalışan şahıslar tarafından takip edildiğini, zor kullanılmak suretiyle ... Otomotiv’in yazıhanesine götürüldüğünü ve ..., ... ve tanımadığı kişilerin yazıhane içerisinde kendisini darp ettiklerini, can güvenliğinden endişe ettiği için suç tarihinde şikayet edemediğini, 13 Eylül 2006 yılında ... ilçesine bağlı ... köyündeki evine silahlı beş erkek şahsın gelerek “bizi ... gönderdi, bu araziyi hemen terk edin, boşaltın..” diyerek kendisini ve eşi ’ü silahla tehdit ettiklerini ve evinde bulunan ruhsatlı av tüfeğini de yanlarına alarak olay yerinden uzaklaştıklarını, katılan ...’ın da eşi olan Halil ’ün anlatımlarını doğrular şekilde beyanlarda bulunduğunun anlaşıldığı olayda;
Sanıklar ..., ... ve ...’un katılan ... ve ...’a yönelik gerçekleştirdikleri iddia edilen fiilin bir bütün olarak yağma ve katılan ... 'e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını oluşturacağı kabul edilerek yapılan incelemede;
Katılan ...’ın, 2006 yılı Temmuz ayında ... ailesi adına çalışan şahıslar tarafından takip edildiğini, zor kullanmak sureti ile ... Otomotiv’in yazıhanesine götürüldüğünü ve ..., ... ve tanımadığı kişilerin yazıhane içersinde kendisini darp ettiklerini, can güvenliğinden endişe ettiği için o tarihte şikayette bulunamadığını belirterek, daha sonraki tarihlerde yaptığı şikayet üzerine; 13.09.2006 tarihli ölümle tehdit suçu ile ilgili olarak Senirkent Cumhuriyet Başsavcılığının 2006/280 soruşturma numaralı dosyası üzerinden, sanık ... hakkında, yine 2002-2003-2004-2006 yıllarında işlendiği iddia olunan tefecilik, konut dokunulmazlığını ihlal ve yağma suçlarından Isparta Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/2536 Soruşturma sayılı dosyası üzerinden sanıklar ... ve ... hakkında 2009/203 sayı ile “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar” verildiği, bu kararların kesinleşip kesinleşmediğinin, kesinleşmiş ise CMK'nin 172-173. maddelerine göre ortadan kaldırılıp kaldırılmadığının araştırılmadığı, buna dair hukuki sürecin başlatılıp başlatılmadığı yönünde dosyaya bir bilginin yansımadığı, şayet şahıslar hakkında kesinleşmiş kovuşturmama kararı varsa, yeni delil ortaya çıkmadıkça ve/veya kovuşturmama kararı kaldırılmadıkça aynı konu ile ilgili bir kamu davası açılamayacağı,
Şöyle ki;
Cumhuriyet Savcısı soruşturma evresi sonunda kamu davasının açılmasına ya da kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin iki karardan birini verir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair, kararlar kesin hüküm niteliğinde değillerdir.
Kovuşturmama kararına karşı;
Suçtan zarar gören, kovuşturmasızlık kararının kendisine bildirilmesinden başlayarak 15 gün içinde bu karara itiraz eder ve itirazı inceleyen makam itiraz dilekçesinde kamu davasını haklı gösterecek olaylar ve deliller görür ise kamu davasının açılmasına karar verir. Cumhuriyet Savcısı bu halde kamu davası açar.
Hakimin Cumhuriyet Savcısının yerine geçerek dava açması dahi söz konusu olamaz. (Kovuşturmaya yer olmadığına dair Cumhuriyet Savcısının kararına itiraz CMK'nin 173. maddesinde düzenlenmiştir.)
Cumhuriyet Savcısı, şüpheli ve/veya şüphelilere karşı yeni delillerin çıkması durumunda da yeniden değerlendirme yaparak daha önce kovuşturmama kararı, verdiği konuda dava açabilir. (CMK'nın 172/2)
Ancak; kovuşturmama kararı sanık veya/sanıklar için bir baskı aracı da olamaz, o halde gelişi güzel bu karar kaldırılıp dava açılamaz.
Ayrıca sanık .../veya sanıkların, haklarında her aşamada suçları oluşturan hangi eylemlerden usulüne uygun bir yargılama yapıldığını bilme hakkına sahip olduğu da önemsenmelidir.
CMK'nın 171. maddesinde Cumhuriyet Savcısının kamu davasını açıp açmayabileceği hususuna yer verilmiştir. Yani her durumda dava açma yetkisi Cumhuriyet Savcısında bulunmaktadır.
CMK'nın 174. maddesine göre, ''Soruşturma, kovuşturma ve hüküm, yalnız iddianamede beyan olunan suç ve zan altına alınan şahıslara yöneliktir. Hükmün konusu, duruşma sonucuna göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir.'
İddianamede anlatılan olay hükmün konusudur. Dava konusu yapılmayan bir eylem nedeniyle yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya aykırıdır.
Hal böyle olunca,
Öncelikle; Senirkent Cumhuriyet Başsavcılığının 20/07/2007 gün ve 2006/280 Soruşturma ve Isparta Cumhuriyet Başsavcılığının 19/01/2009 gün ve 2008/2536 Soruşturma ve 2009/203 karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararların akıbeti araştırılıp, kesinleştiğinin belirlenmesi halinde yukarıda belirtilen ve daha önceden verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararları Cumhuriyet Başsavcılıklarınca 5271 sayılı Yasanın 172/2. maddesi uyarınca, yeni delillerin ortaya çıkması halinde ve/veya olağanüstü kanun yolu ile kaldırılmadıkça aynı konuda adı geçen sanıklar hakkında kamu davası açılmasının mümkün olmadığı dikkate alınmadan ve/veya bu usulü hataların giderilip giderilmediği, duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanmadan ve anılan soruşturma dosyaları getirtilip incelenmeden yargılamaya devamla sanıklar ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'a yönelik silahla tehdit suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılanlar ... ve ... vekili ve katılan ... vekili ile sanıklar ..., ... ve ... müdafiilerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 22/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.