1. Hukuk Dairesi 2021/7133 E. , 2022/1385 K.
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istekli dava sonunda, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tümden reddine, davacının istinaf başvurusunun ise esastan reddine ilişkin olarak verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 22/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ...... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ...... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan annesi ... ...’ün, 05/09/2002, mirasbırakan babası ...’ün ise 01/11/2015 tarihinde öldüğünü, dava konusu 350 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payı mirasbırakan ... ... adına kayıtlı iken, mirasbırakanın anılan payı 21/10/1986 tarihinde davalı torununa satış yoluyla temlik ettiğini, işlem tarihinde davalının 14 yaşında öğrenci olduğunu, dava konusu 349 parsel sayılı taşınmazın 21/10/1986 tarihinde, dava konusu 150 parsel sayılı taşınmazın 10/09/1996 tarihinde mirasbırakan ... tarafından yine davalı toruna satış yoluyla temlik edildiğini, dava konusu 302 parsel sayılı taşınmazın ise mirasbırakan ... tarafından 06/11/1969 tarihinde dava dışı oğlu ...’e ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle ve adı geçen tarafından da 10/09/1996 tarihinde ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle davalı toruna temlik edildiğini, bakım görevinin yerine getirilmediğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, dava konusu 350 parsel sayılı taşınmazın satışı öncesinde mirasbırakan ... üzerinde ikrah ve baskı söz konusu olduğunu ileri sürerek, dava konusu 349, 350, 150, 302 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payının adına tescilini, olmazsa tenkisini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, temliklerin muvazaalı olmadığını, bilakis mirasbırakan ... tarafından davacıya ve onun dava dışı oğlu ...’e birtakım temlikler yapıldığını ve mirasbırakanın bu hususta açtığı iptal tescil
davasının derdest olduğunu, dava konusu 350 parsel sayılı taşınmazda sadece mirasırakan ...’nın değil, dava dışı diğer paydaşların da paylarını kendisine devrettiğini, anılan işleme anne ve babasının velayeten katıldıklarını, dava konusu 349 ve 350 parsel sayılı taşınmazların satış bedellerinin dava dışı babası ... tarafından ödendiğini, satış bedeli ile mirasbırakanların 1987 yılında Hacca gittiklerini, dava konusu 302 parsel sayılı taşınmazın ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle devredildiğini ve bakım görevinin de yerine getirildiğini, 102 yaşında ölen mirasbırakan ...’nin bakıma ihtiyacı olduğunu, dava konusu 150 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ... tarafından intifa hakkı üzerinde bırakılarak gerçek bir satış işlemiyle devredildiğini, mirasbırakanların hak dengesini gözetir şekilde paylaştırma yaptıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davalıya satış yoluyla temlik edilen dava konusu 349 ve 350 parsel sayılı taşınmazların temlik tarihinde davalının 14 yaşında olup, alım gücü bulunmadığı, bu iki taşınmaz yönünden temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalıya 1996 yılında satış yoluyla temlik edilen dava konusu 150 parsel sayılı taşınmaz ile ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle temlik edilen dava konusu 302 parsel sayılı taşınmaz (ifrazla 1218 ve 1219 parseller) yönünden temliklerin muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı, minnet duygusuyla yapıldığı, bakım görevinin de yerine getirildiği gerekçesiyle bu iki taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Davacı vekili vekili istinaf itirazlarında
Dava konusu 150 ve 302 parseller yönünden verilen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı gibi, davalının da 150 parsel sayılı taşınmazı alım gücü bulunmadığını, temlikin bedelsiz olduğunu, 1996 yılında davalının henüz 24 yaşında olduğunu, özellikle davalı tanıkları ... ile ...’ın beyanlarıyla muvazaanın ispatlandığını, dava konusu 302 parselin ise mirasbırakan ... tarafından 1969 yılında oğlu ...’e, onun tarafından da 1996 yılında davalı torun ...’e yine ölünceye kadar bakma aktiyle devredildiğini, her iki bakım sözleşmesinin de göstermelik olduğunu, her iki taşınmazın da aynı tarihte devredildiğini, mirasbırakanın bakıma ihtiyacı olmadığı gibi, bakımın da layıkıyla yapılmadığını, mirasbırakanın ölümünden geriye dönük 10 yıllık süre içinde bakımını davacı ile oğlunun yaptığını, eksik ve hatalı inceleme sonucu bir kısım taşınmaz bakımından davanın reddine karar verildiğini belirterek, ret kapsamındaki iki parça taşınmaz yönünden kararın kaldırılmasını istemiştir.
2.2. Davalı vekili istinaf itirazlarında
Dava konusu edilen tüm taşınmazlar yönünden davanın reddi gerekirken, iki parça taşınmaz bakımından kabul kararı verildiğini, 1986 yılında temlik edilen iki taşınmaz bakımından davalının o tarihte 14 yaşında olması nedeniyle kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu, mirasbırakan tarafından davacıya ve onun oğlu ...’e temlik edilen dava dışı taşınmazların değerlerinin saptandığını, davacı tarafa yapılan temlikler nazara alındığında savunmaların ispatlandığını, mirasbırakanın terekesinde başkaca taşınmazlar da bulunduğunu, böyle bir durumda davalıya muvazaalı temlik yapıldığından söz edilemeyeceğini, davacı tarafa yapılan taşınmaz devirlerinden gerekçede bahsedilmediğini, oysaki davacının oğlu gibi davalının da torun olduğunu, dava konusu 350 parsel yönünden temlike konu pay oranı 1/3 olduğu halde tamamının iptal tescil kapsamına alındığını, bu taşınmazda dava dışı hissedarların da payını davalıya devrettiklerini, mirasbırakan ... üzerinde bir baskı olmadığını, 349 ve 350 parsellerin bedelleri ödenmek suretiyle satın alındığını, davalının babası ... tarafından satış bedellerinin ödendiğini, mirasbırakanların satış parasıyla Hacca gittiklerini, satış bedellerinin davalının babası tarafından ödendiği hususunun gözardı edildiğini, mirasbırakanın paylaştırma iradesi ve minnet duygusuyla da hareket ettiğini, mirasbırakanın çocukları arasında ayrım yapmadığını, davacının oturduğu evin bedelinin mirasbırakan tarafından ödendiğini ve yaptırıldığını, davacıya ve oğluna daha çok taşınmaz devredildiğini, paylaştırma halinde mal kaçırma iradesinden söz edilemeyeceğini, yatalak hale gelen mirasbırakana davalı tarafın baktığını belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 08/06/2021 tarihli 2021/720 Esas 2021/761 Karar sayılı kararıyla; mirasbırakan ... yönünden ikrah iddiasının ispatlanamadığı gibi, iddianın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde de ileri sürülmediği, mirasbırakan ... tarafından yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı, davalı ve davalının babası tarafından bakım görevinin yerine getirildiği, mirasbırakan ... tarafından davacının dava dışı oğluna da taşınmaz temlik edildiği ve bu taşınmazlardan bazılarının davacıya devredildiği, mirasbırakanın paylaştırma iradesiyle hareket ettiği gerekçesiyle HMK’nin 353/1.b.2. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tümden reddine; HMK’nin 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz itirazlarında
Dava konusu 350 parsel yönünden ikrahın varlığının davacının isticvap beyanlarıyla sabit olduğunu, satış işleminin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup, hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesinin bu taşınmazla ilgili değerlendirmesinin hatalı olduğunu, dava konusu 349 ve 150 parseller yönünden de gerekçenin yerinde olmadığını, 349 parselin temliki sırasında davalının 14 yaşında olduğunu, mirasbırakanın terekesinde müstakilen adına kayıtlı yalnızca iki parça taşınmazı bulunduğunu, diğer taşınmazlarda mirasbırakanın hissesi olduğunu, davacıya satış yoluyla devredilen taşınmazların satış bedelinin mirasbırakana ödendiğini, mirasbırakanın sadece iki taşınmazını dava dışı torunu ...’e bağışladığını, davacı ile oğlu ... aleyhinde ikame edilen davanın reddine karar verildiğini, kanun yoluna başvurulmadığından hükmün kesinleştiğini, mirasbırakanın iki evladı arasında paylaştırma yapmak amacıyla hareket etmediğini, davalının 150 parsel sayılı taşınmazı satın almasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalının da alım gücü bulunmadığını, mirasbırakan ...’nin dava dışı 389 parsel sayılı taşınmazı, davalının traktör borcunu ödemek amacıyla dava dışı 3. kişiye 09/09/1996 tarihinde sattığını, bir gün sonra da dava konusu 150 parsel sayılı taşınmazı davalıya satış yoluyla devrettiğini, davacının oturduğu evin arsasını 3. kişilerden satın alıp kendi parasıyla evi inşa ettiğini, mirasbırakanlarla ilgisi olmadığını, 349, 350 ve 150 parsellerin satış işlemlerinin muvazaalı olduğunu, 302 parselle ilgili gerekçenin de yerinde olmadığını, bu taşınmazla ilgili ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin göstermelik olduğunu, 150 ve 302 parsellerin devir tarihlerinin aynı olduğunu, bakım görevinin de layıkıyla yapılmadığını, mirasbırakanların bakımıyla davacının ilgilendiğini, davalı ve ailesinin ise mirasbırakana kötü davrandıklarını, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun'un 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Bilindiği gibi; 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 01.04.1974 günlü ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
3.2.2. Bilindiği üzere, tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 565. maddesinde tenkise tabi sağlar arası karşılıksız kazandırmalar düzenlenmiş olup, TMK 565/4. maddesinde, “ Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar” tenkise tabi sağlar arası kazandırmalar arasında belirtilmiştir.
3.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi
3.3.1. Somut olaya gelince; 1913 doğumlu mirasbırakan ...’ün 01/11/2015 tarihinde, 1925 doğumlu mirasbırakan ... ...’ün ise 05/09/2002 tarihinde ölümü üzerine davacı kızları ... ile 2017 yılında ölen oğulları ...’in eşi dava dışı ... ile çocukları davalı ... ve dava dışı ... ve ...’in mirasçı kaldıkları; 30/10/1971 doğumlu davalı ...’in, mirasbırakanların torunu olduğu, dava konusu 350 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payı mirasbırakan ... ... adına kayıtlı iken anılan payını; dava konusu 349 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken, bu taşınmazın tamamını 21/10/1986 tarihinde davalı torun ...’e satış yoluyla temlik ettikleri, davalı ...’in işbu satış tarihinde anne ve babasının velayeti altında olup, işleme velayeten anne-babasının katıldığı, dava konusu 150 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken bu taşınmazın çıplak mülkiyetini 10/09/1996 tarihinde satış yoluyla davalı torunu ...’e temlik ettiği, dava konusu 302 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken, 06/11/1969 tarihinde ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle dava dışı oğlu ...’e (... oğlu), adı geçenin de 10/09/1996 tarihinde ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle davalı torun ...’e (... oğlu) temlik ettiği, işbu 302 parsel sayılı taşınmazın ifrazen 1218 ve 1219 parsellere gittiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle mirasbırakan ... tarafından ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle temlik edilen dava konusu 302 parsel (ifrazen 1218 ve 1219 parseller) sayılı taşınmaz yönünden temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, mirasbırakanın bakım ihtiyacı bulunduğu ve bakım görevinin de yerine getirildiği, mirasbırakanın saklı payı ihlal kastıyla hareket etmediği gibi, ölünceye kadar bakma sözleşmesi ivazlı akitlerden olup, karşılıksız sağlar arası kazandırmadan söz edilemeyeceği ve tenkis koşullarının oluşmadığı gözetilerek, bu taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Davacı vekilinin dava konusu diğer taşınmazlara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkin olup; uyuşmazlık konusu, ön inceleme duruşmasında da bu şekilde nitelendirilmiştir.
Ne var ki, Bölge Adliye Mahkemesince, mirasbırakan ... ... tarafından davalıya 21/10/1986 tarihinde satış yoluyla temlik edilen dava konusu 350 parsel sayılı taşınmaz (1/3 payı) yönünden davanın ikrah hukuksal nedenine dayalı olduğu, ikrah iddiasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmediği gibi, ikrah iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Dava konusu diğer taşınmazlar gibi, bu taşınmazla ilgili olarak da davacının, muris muvazaası hukuksal nedenine dayandığı açıktır.
Somut olayda, 21/10/1986 satış tarihinde henüz 14 yaşında olup anne-babasının velayeti altında olan, yine 10/09/1996 satış tarihinde 24 yaşında olan davalı ...’in dava konusu 150, 349 ve 350 parsel sayılı taşınmazları alım gücü bulunmadığı, dinlenen tanık beyanlarına göre mirasbırakanların taşınmaz satmaya ihtiyaçları olmadığı, resmi akitte gösterilen bedeller ile keşfen saptanan değerler arasında fark bulunduğu, mirasbırakanların satış ihtiyacı olsa dahi dava konusu taşınmazları aynı evde yaşadıkları davalı toruna devretmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gözetildiğinde, dava konusu 150, 349 ve 350 parsel sayılı taşınmazlar yönünden temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, dava konusu 150, 349, 350 parsel sayılı taşınmazlar yönünden mirasbırakanlardan davalıya geçen pay oranları ve davacının miras payı gözetilmek suretiyle davanın kabulü ile iptal tescile karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmekle kararın değinilen yönden bozulması gerekmiştir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371/1-a maddesi uyarınca Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.