Hukuk Genel Kurulu 2019/839 E. , 2022/169 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 9. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ...'nin sürücüsü olduğu diğer davalı ... Paz. Gıda Tem. Ürün. Ltd. Şti'ne ait 45 LV 018 plakalı araç ile müvekkilinin 35 AE 0557 plakalı aracına çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığını ve sürekli sakatlığının oluştuğunu, davalı sürücünün olayda %100 kusurlu olduğunun İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/528 E., 2010/395 K. sayılı dosyasındaki adli tıp raporu ile sabit olduğunu, davacının tedavisinin hâlen devam ettiğini, sağ bacağının kısa kaldığını ve aksadığını, 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi değiştirilerek tedavi giderlerinin tazmininden Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumlu tutulduğunu, İzmir 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/472 E., 2012/507 K. sayılı dosyası ile açılan tazminat davasının neticelendiğini, davacının açılan davadan sonra da tedavilerinin devam ettiğini, bu davadaki 13.04.2011 tarihli bilirkişi raporu ile 11.565,80TL tedavi gideri alacağının tespit edildiğini, dava dilekçesi ekinde sunulan makbuzlardan da anlaşılacağı üzere davacının 32.580,84TL tedavi gideri alacağının bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 37.082,64TL tedavi masrafının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (SGK/Kurum) cevap dilekçesinde; davanın iş mahkemesinde açılması gerektiğini, davacının Kuruma başvurusunun bulunmadığını, 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesi ve 2012/5 sayılı genelge dikkate alındığında trafik kazalarına bağlı tedavi giderlerinin SUT hüküm ve ekleri esas alınarak karşılanacağını, davalıların sorumluluğu haksız fiil sorumluluğu iken Kurumun sorumluluğunun yasadan kaynaklandığını, davacının davalı Kurumdan talep ettiği tedavi giderlerinin belirtilmesi ve tüm belgeleri ile davalı Kuruma başvurması için davacıya süre verilmesi gerektiğini, davanın açılmasına davalı Kurumun sebebiyet vermediğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
6. Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
Mahkemenin Kararı:
7. İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.03.2015 tarihli ve 2013/64 E., 2015/78 K. sayılı kararı ile; davanın niteliği itibariyle 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'ndan kaynaklandığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesinin 20.11.2012 tarihli ve 2783 sayılı kararı ile 6352 sayılı Kanunla 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde yapılan değişiklik dikkate alınarak bir kısım uyuşmazlıkların münhasıran sosyal güvenlik davalarına bakmakla görevlendirilen mahkemelerde görülmesine karar verildiği, bu itibarla söz konusu karar uyarınca mahkemenin görevli olmadığı, öte yandan davalılar arasında davanın aynı olaydan kaynaklanması nedeniyle ve davacıya karşı müteselsilen sorumlu olmaları dolayısıyla dava arkadaşlığı bulunduğundan usul ekonomisi bakımından davanın aynı mahkemede görülmesinin hukuka daha uygun olacağından tefrik edilmeden tüm davalılar bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmiştir.
8. Görevsizlik kararı üzerine dosyanın tevzi edildiği İzmir 9. İş Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2015/332 E., 2015/377 K. sayılı kararı ile; davanın cismani zarar nedeni ile açılan alacak davası olduğu, mahkemenin Sosyal Güvenlik Mahkemesi sıfatı ile görev yapan İş Mahkemesi olduğundan bu mahkemede görülmesi mümkün bulunmadığından mahkemenin görevsizliğine ve görevli mahkemenin alacak davalarına bakan iş mahkemeleri olduğuna, dosyanın 1,9,12,14. İş Mahkemeleri dışında kalan İzmir İş Mahkemelerine gönderilmek üzere tevzi bürosuna gönderilmesine karar verilmiştir.
9. Dosyanın tevzi edildiği İzmir 13. İş Mahkemesinin 23.12.2015 tarihli ve 2015/489 E., 2015/430 K. sayılı kararı ile; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi dikkate alındığında davacı ile tüm davalılar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığı, davanın Sosyal Güvenlik Kurumu yönünden sosyal güvenlik hukukundan kaynaklandığı bu nedenle Hakimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesinin 20.11.2012 tarihli 2783 sayılı kararında belirtilen ve mahkemenin görev ve yetkisi dahilinde olmayan işlerden olduğu, tüm davalılar yönünden görevli mahkemenin sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan davalara bakmakla görevli iş mahkemeleri olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın İzmir 9. İş Mahkemesine gönderilmesine ancak daha önce 9. İş Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle HMK’nın 21. maddesi hükümleri uyarınca yargı yerinin belirlenmesi için Yargıtay ilgili dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
10. Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 20.04.2016 tarihli 2016/2873 E., 2016/4774 K. sayılı kararı ile; mahkemeler arasındaki ihtilâf değerlendirildiğinde, mezkur mahkemeler arasında gerçek anlamda (HMK m.20) bir görev veya teknik anlamda bir işbölümü ilişkisinin mevcut olmadığı, 'iş dağılımı' ilişkisinin bulunduğu, merci tayini (yargı yeri belirlenmesi) yoluyla davaya bakacak görevli mahkemenin belirlenmesine olanak ve gerek bulunmadığı gerekçesiyle mahkemeler arasındaki ihtilâf bakımından, merci tayini (yargı yeri belirlenmesi) yoluyla davaya bakacak görevli mahkemenin belirlenmesine olanak ve gerek bulunmadığından, dosyanın mahal mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
11. İzmir 9. İş Mahkemesinin 18.07.2016 tarihli ve 2016/237 E., 2016/336 K. sayılı kararı ile; bilirkişi raporu doğrultusunda SGK’nın sorumlu olduğu fatura bedelinin 31.494,70TL, diğer davalılar sorumluluğundaki giderler toplamının ise 1086,14TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
12. İzmir 9. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
13. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 09.04.2018 tarihli ve 2016/16266 E., 2018/3493 K. sayılı kararı ile; “..Dava, tedavi giderlerinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyize konu uyuşmazlık, görevli mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
İş Mahkemeleri 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş olan istisnai nitelikteki özel mahkemelerdir. Yasal düzenleme 5521 sayılı Yasa’nın 1. maddesidir. Anılan maddede; işçiyle iş veren veya işveren vekili arasında iş aktinden veya İş Kanunu'na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının İş Mahkemeleri'nde çözümleneceği hükmü öngörülmüştür. Maddede belirtildiği üzere, İş Mahkemesinin görevli olması için şu iki unsurun birlikte gerçekleşmesi koşuldur. a)Uyuşmazlığın tarafları işçi ve işveren (ya da işveren vekili) olmalıdır. b)Uyuşmazlık iş sözleşmesinden veya İş Kanunundan kaynaklanmalıdır.
Diğer taraftan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. Maddesinin 1.fıkrasında, trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı düzenlenmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının, geçirdiği trafik kazası nedeniyle yaptığı tedavi harcamalarının bedelini Kurumdan ve davalılardan talep ettiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlığın çözümü, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesi gözetildiğinde iş mahkemelerinin görev alanına girmemekte olup, genel mahkemelerde görülmesi gerekmektedir.
Hal böyle olunca mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde SGK vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
14. İzmir 9. İş Mahkemesinin 10.12.2018 tarihli ve 2018/243 E., 2018/412 K. sayılı kararı ile; eldeki davanın, davalı şirkete ait araç ile seyir hâlinde bulunan davalı ...'nin davacıya çarpması sonucu meydana gelen kazada davacının yaralanması nedeniyle yapılan tedavi giderlerinin davalı Kurum dahil davalılardan teselsülen tahsili istemine ilişkin olduğu, Kuruma karşı açılan davanın yasal dayanaklarından birinin 5510 sayılı Kanun’un 60. ve devamı maddelerine dayalı genel sağlık sigortasına dair hükümler olduğu, 5510 sayılı Kanun’un 101. maddesi ve Hakim ve Savcılar Kurulu 1. Dairesinin 20.11.2012 tarihli ve 2783 sayılı kararına istinaden mahkemenin görevli olduğu belirtilerek önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
15. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 98. maddesinde belirtilen tedavi giderlerinin tahsili istemine ilişkin eldeki davada iş mahkemelerinin mi genel mahkemelerin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
17. Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenleme ve kavramlar üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
18. Genel anlamda bir mahkemenin görevi; belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılacağını belirtir.
19. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur.
20. Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, Cilt 1, s.164).
21. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
22. Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin (veya ihtisas mahkemelerinin) kuruluşu da mutlaka ayrı (özel) bir kanun hükmü ile düzenlenir. Özel mahkemelerin kuruluşunun tabiî hâkim ilkesine aykırı düşmeyeceği 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 37. maddesinde belirtilmiştir.
23. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142. maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (05.12.1977 tarihli ve 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesinden). Yine 23.05.1960 tarihli ve 11/10 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, ayrık hükümlerin dar olarak yorumlanması yoruma ilişkin temel bir kuraldır.
24. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Görevin belirlenmesi ve niteliği” kenar başlıklı 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmü mevcut olup HMK’nın 114. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir.
25. Gelinen bu noktada iş mahkemelerinin görevine kısaca değinilmelidir. Dava tarihinde yürürlükte olan mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun (5521 sayılı Kanun) 1. maddesine göre;
“İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.
Bu mahkemeler:
A) (Mülga: 18/10/2012-6356/81 md.)
B) İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar”.
26. Diğer taraftan 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 5. maddesinde iş mahkemelerinin görevi;
“İş mahkemeleri;
a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4'üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,
c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
27. Yukarıda açıklandığı üzere iş mahkemelerinin görevleri istisnaî nitelik taşıdığı için, görevlerinin geniş yoruma değil dar yoruma tabi tutulması esastır (08.12.1982 tarihli ve 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
28. Mahkemelerin görevlerini belirleyen usul hukuku kuralları kamu düzenine ilişkin olup görev itirazı yargılamanın her aşamasında usul hukukuna ilişkin hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın taraflarca ileri sürülebileceği gibi davayı gören mahkeme de bu yönde bir itiraz olmasa bile görevli olup olmadığını kendiliğinden değerlendirmekle yükümlüdür. Her dava, usul hukukunun kamu düzenine ilişkin kurallarının gösterdiği görevli mahkeme hangisi ise o mahkemede görülmelidir.
29. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” başlıklı 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 98. maddesinde yapılan değişiklikle “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.
Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının %15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. Aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının bu teminat kapsamındaki yükümlülükleri sona erer. Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu söz konusu tutarı % 50’sine kadar artırmaya veya azaltmaya yetkilidir.
Bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.
Sigorta şirketleri ve Güvence Hesabından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılacak meblağın belirlenmesi ve ödenmesi ile sağlık hizmetleri için teminat sağlanan sigortaların tespiti ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir. Trafik kazası sebebiyle Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarınca gerçekleştirilen tedavi giderleri bakımından, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Sağlık Bakanlığına yapılacak ödemeye ilişkin usul ve esaslar Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı tarafından ayrıca belirlenir.” hükmü getirilmiş;
30. Yine 6111 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi ile de; 'Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59. maddesine göre belirlenen tutarın % 20'sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği' öngörülmüştür.
31. Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-1. maddesinde; sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı KTK’ya göre işletene düşen hukukî sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği, düzenlenmiştir. KTK’ya göre, zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunludur. Sigorta poliçesinde belirtilen ve motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin Kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır.
32. Somut olayda davalı ...'nin sürücüsü olduğu diğer davalı şirkete ait olan araç ile davacıya çarpması sonucu meydana gelen kazada yaralanan davacının kaza sonrası yaptığı tedavi giderlerinin tahsili talebi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
33. Şu hâlde yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında, sosyal güvenlik prim ve diğer alacaklarının hesaplanması veya tahsili, sigortalı olma hakkının kazanılması ya da kaybedilmesi, gelir/aylık bağlanması veya iş sözleşmesinden kaynaklanan türden uyuşmazlık sözkonusu olmayıp, uyuşmazlığın sosyal güvenlik ve iş hukuku mevzuatının uygulanmasıyla çözümlenebilecek nitelikte bulunmadığı, bu itibarla davacı tarafından talep edilen tedavi giderlerinin tahsiline ilişkin uyuşmazlığın 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesi kapsamında değerlendirilip çözümü gerektiğinden genel mahkemeler görevli bulunmaktadır.
34. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
35. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Davalı kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.02.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.