Hukuk Genel Kurulu 2019/771 E. , 2022/353 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Tespit' davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gaziantep 1. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin 12.06.2018 tarihli ve 2018/34 E., 2018/196 K. sayılı kararın davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
2. Davacı vekili dava dilekçesinde; 1479 sayılı Kanun sigortalısı olan müvekkilinin tescil ve vergi kaydı başlangıç tarihinin 10.11.1989 olduğunu, 10.11.1989-01.12.1994 tarihleri arasında Şahinbey Vergi Dairesinde, 01.12.1994-30.04.1995 tarihleri arasında ayrıca 29.04.1999 ve 21.04.2009 tarihlerinde başlayan ve hâlen devam eden Suburcu Vergi Dairesinde vergi mükellefiyet kayıtlarının bulunduğunu, 24.11.1989-31.12.2010 tarihleri arasında esnaf odası, 29.11.1989 tarihinde başlayan ve devam eden esnaf sicil kayıtlarının; 1711 gün de 506 sayılı Kanun’a tabi sigortalılığının mevcut olduğunu, 30.06.1990-01.10.2008 tarihleri arasındaki prim borçlarını 5510 sayılı Kanun'un geçici 17. maddesi uyarınca; 01.10.2008 tarihinden sonraki prim borçlarını ise 6111 sayılı Kanun'un tanıdığı yapılandırma imkanından yararlanarak ödediğini, böylece 10.11.1989-27.05.2011 dönemine ilişkin prim borcu kalmadığını, tahsis talep tarihine kadar da primlerini düzenli olarak yatırdığını, ayrıca 539 gün askerlik borçlanması yaptığını, 22.02.2013 tarihli tahsis talebinin prim gün sayısının 7224 gün olduğundan bahisle reddedildiğini ancak müvekkilinin prim gün sayısının 9000 günün üzerinde olmasına rağmen davalı Kurumun müvekkilinin primlerini ödediği 01.09.2003-23.04.2009 tarihleri arasındaki 1479 sayılı Kanun'a tabi sigortalılığını bu dönemde vergi kaydının bulunmadığını gerekçe göstererek reddettiğini, Kurumun yeterli araştırma yapmadan sigortalı kabul ettiği süreye ilişkin müvekkilinden tahsil ettiği primleri uzun süre kullandığını, ayrıca 540 günlük askerlik borçlanması yapması durumunda emekli olabileceğinin bildirilmesi üzerine bu süreyi borçlandığını, bu nedenle Kurum işleminin iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını ileri sürerek müvekkilinin 01.09.2003-23.04.2009 tarihleri arasındaki sigortalılığının geçerli olduğunun ve 22.02.2013 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
3. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; 1479 sayılı Kanun’un 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile değişik 24. maddesi uyarınca istek dönemine ilişkin vergi kaydı bulunmayan davacının bu dönemde zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmasının mümkün olmadığını, geriye dönük hatalı prim tahsilatlarının ise icra takibi sonucu veya 3780 ve 4247 sayılı Kanun hükümleri gereğince yapılmadığı sürece ilgili yararına usulî kazanılmış hak teşkil etmeyeceğini, bu itibarla tahsis talep tarihinde 1614 gün Bağ-Kur, 1711 gün SSK, 3360 gün Ek-19 borçlanması ve 539 gün askerlik borçlanması olmak üzere toplam 7724 gün hizmeti bulunan davacının ancak 9000 gün ve 49 yaş şartlarını yerine getirmesi durumunda aylığa hak kazanacağını, Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Karar:
4. Gaziantep 1. İş Mahkemesinin 19.08.2014 tarihli ve 2013/277 E., 2014/331 K. sayılı kararı ile; vergi kaydına istinaden 10.11.1989 tarihinde 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık kayıt ve tescili yapılan davacının vergi kaydının kesintilerle, esnaf sicili ve oda kayıtlarının ise 24.11.1989 tarihinden itibaren kesintisiz devam ettiği, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile değişik 1479 sayılı Kanun’un 24. maddesinde sigortalılık için öngörülen sicil ve oda kayıtlarının yanı sıra vergiden muaf olma koşulunun ilk tescili 04.10.2000 tarihinden önce yapılmış olan davacı yönünden aranmaması gerektiği, sigortalılığının devamı etmesi için oda ve sicil kayıtlarının yeterli olduğu, bu nedenle davacının 01.09.2003-23.04.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun sigortalısı sayılması gerektiği, buna göre de 22.02.2013 tahsis talep tarihini takip eden 01.03.2013 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
5. Gaziantep 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 01.10.2015 tarihli ve 2014/21685 E., 2015/16930 K. sayılı kararı ile; '...1479 sayılı Yasa'nın 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile değişik 24. maddesinde, zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma , gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması şartının aranmakta olması karşısında, mahkemece vergi muafiyeti olmayan davacının 01.09.2003 – 23.04.2009 tarihleri arasında meslek odası kaydı ile esnaf sicil kaydının olduğu gerekçesi ile davacının bu tarihler arasında Bağkur sigortalılığının geçerli olduğuna karar verilmiş olması hatalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir...' gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
7. Gaziantep 1. İş Mahkemesinin 27.10.2016 tarihli ve 2015/371 E., 2016/303 K. sayılı kararı ile bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu; bozma ilamında belirtilen eksikliklerin tamamlandığı, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre istemin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
8. Gaziantep 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
9. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 23.11.2017 tarihli ve 2017/45 E., 2017/9631 K. sayılı kararı ile; '...Somut olayda, 10/11/1989 tarihinde vergi mükellefiyetine dayanılarak tescili yapılan davacının 30/04/1995 tarihinde vergi mükellefiyetinin son bulmasından sonra oda kaydı ve esnaf sicil kaydı bulunması nedeniyle Bağ-Kur sigortalılığının devam ettirildiği, 506 sayılı Yasa kapsamındaki çalışmaları da dikkate alınarak sigortalılık sürelerinin düzenlendiği, 31/08/2003 tarihinde son bulan SSK çalışmasından sonra da 01/09/2003 tarihinden itibaren oda kaydı ve esnaf sicil kaydına dayanın önceki sigortalılığının devam ettirilmesi gerektiği, bu haliyle Dairemizin Bozma İlamının maddi hataya dayalı olduğu, maddi hataya dayanan bozma ilamının usuli kazanılmış hak sağlamasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, davacının önceden beri devam eden oda kaydı ve esnaf sicil kaydına göre Bağ-Kur sigortalılığının 01/09/2003 tarihinden sonra da devam edeceğini ve davacının 01/09/2003-21/04/2009 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olduğunu kabul ederek tahsis talep tarihinde yaşlılık aylığı koşullarının oluşup oluşmadığını değerlendirmek ve sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...' gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin Üçüncü Kararı:
10. Gaziantep 1. İş Mahkemesinin 12.06.2018 tarihli ve 2018/34 E., 2018/196 K. sayılı kararı ile bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu; 10.11.1989 tarihinde vergi kaydına dayalı olarak tescili yapılan davacının 30.04.1995 tarihinde vergi mükellefiyetinin son bulmasından sonra oda ve sicil kayıtlarının devam ettiği, önceden beri devam eden bu kayıtlar nedeniyle 01.09.2003-21.04.2009 tarihleri arasındaki dönemde de sigortalılığının devam ettirilmesi gerektiği, bu döneme ilişkin primlerini de ödediği, bu nedenle 22.02.2013 tarihini takip eden aybaşı olan 01.03.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının 01.09.2003-21.04.2009 tarihleri arasındaki Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun ve tahsis talebi olan 22.02.2013 tarihini takip eden aybaşı olan 01.03.2013 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
11. Gaziantep 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
12. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 17.10.2019 tarihli ve 2018/5633 E., 2019/6283 K. sayılı kararı ile; '...Dava, davacının 01/09/2003-23/04/2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunun tespiti ile tahsis talep tarihi olan 22/02/2013 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkin olup, Mahkemenin kararı Dairemizin 01/10/2015 tarihli 2014/21685 E. 2015/16930 K. Sayılı bozma ilamı ile Dairemizin 23/11/2017 tarihli 2017/45 E 2017/9631 K. Sayılı bozma ilamı gerekçesinden farklı gerekçe ile bozulduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 373/6. maddesi gereğince temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği anlaşılmıştır...' gerekçesiyle dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Davacının 01.09.2003-21.04.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun kabul edilip edilemeyeceği ve tahsis talep tarihi olan 22.02.2013 tarihini takip eden 01.03.2013 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle Özel Dairenin ikinci bozma kararının ilk bozma kararını ortadan kaldırır nitelikte olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanması gereken 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 439. maddesinin 5. fıkrasından ve aynı Kanun’un 5236 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki 429. maddesinin 3. fıkrasından sonra gelmek üzere 6460 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle eklenen düzenlemeler gereğince temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurul tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. 17.04.2013 kabul tarihli ve 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesiyle 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 373. maddesinin 5. fıkrasından, 18.06.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 439. maddesinin 5. fıkrasından ve aynı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 16. maddesi ile değiştirilmeden önceki 429. maddesinin 3. fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkra ile, “Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
16. Anılan maddenin gerekçesinde ise; “Madde ile, davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların mevzuatta bir değişiklik olmadığı halde, önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen hükmün temyiz incelemesinin Yargıtayın ilgili dairesi yerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması öngörülmektedir. “Kesin Bozma” denetim mahkemelerinin yargılama hukukuna kazandırdığı bir kavramdır. Bu kavram, ilk derece mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini öngören bozmaları içermektedir. Denetim mahkemesinin, aynı dava hakkında, verilerde değişme olmadan, birden fazla ve birbirine zıt kesin bozma kararı vermesi, başlı başına hukuk güvenliği sorununa işaret eder. İkinci kesin bozma kararı üzerine verilen ilk derece mahkeme kararlarının temyiz incelemesinin, veriler değişmediği hâlde, birbirleriyle çelişen bozma kararlarını veren dairece değil, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması, hem sorunun doğasının, hem de adil yargılama hakkının bir gereği...' olduğu belirtilmiştir.
17. Yapılan bu değişiklikle kanun koyucu tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna yeni bir görev verilmiş, Yargıtay Dairesinin davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozma ilamına uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine mahkemece verilen kararın temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda yapılacağı kabul edilmiştir.
18. Öte yandan, Hukuk Genel Kurulunun görevi davanın esastan reddini veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararlarla sınırlı bulunmaktadır.
19. Bu nedenle, nihai karar kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.
20. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294. maddesinin 1. fıkrasında mahkemelerin usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdireceği hükme bağlanmıştır. Hâkimin davadan el çekmesini gerektiren ve davayı sonuçlandıran kararları nihai karar olarak adlandırılmaktadır. Nihai kararlar, usule ilişkin nihai kararlar veya esasa ilişkin nihai kararlar (hükümler) olmak üzere ikiye ayrılır. Usule ilişkin nihai kararlar, davanın esasıyla ilgili olmayan kararlar olup mahkemenin maddi hukuk bakımından değil de usul hukuku bakımından verdiği kararlardır. Bu nedenle, mahkemece verilen görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar usule ilişkin nihai kararlar olduğu gibi dava şartı yokluğu nedeni ile verilen usulden ret kararları (HMK m. 115/2) da usule ilişkin nihai kararlardır.
21. Esasa ilişkin kararlar ise hâkimin uyuşmazlığın esasını inceleyerek verdiği kararlardır (HMK m. 294/1). Yani davada ileri sürülen taleplerin maddi hukuk açısından incelenerek esas bakımından kabul veya reddine ya da kısmen kabul ve kısmen reddine ilişkin kararlardır.
22. Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca) artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında aynı taraflar arasında aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m. 303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, C.III, s. 3005).
23. Somut olayda davacı vekili müvekkilinin davalı Kurum tarafından iptal edilen 01.09.2003-23.04.2009 tarihleri arasındaki 1479 sayılı Kanun'a tabi sigortalılığının geçerli olduğunun ve 22.02.2013 tahsis talep tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini istemiş, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece 1479 sayılı Kanun'un 4956 sayılı Kanun ile değişik 24. maddesinde öngörülen sigortalılık için gerekli koşullar gözetildiğinde vergi muafiyeti bulunmayan davacının devam eden esnaf sicili ve oda kayıtlarının bulunduğundan bahisle 01.09.2003-23.04.2009 tarihleri arasındaki Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle bozulmuş ancak yaşlılık aylığı bağlanması talebiyle ilgili bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece bozmaya uyularak verilen davanın reddine ilişkin karar ise davacı vekilinin temyizi temyizi sonrasında Özel Dairece davacının 31.08.2003 tarihinde sona eren 506 sayılı Kanun kapsamındaki çalışmasından sonra da 01.09.2003 tarihinden itibaren önceden beri devam eden oda ve sicil dayanan sigortalılığının devam ettirilmesi gerektiği, bu hâliyle önceki bozma kararının maddi hataya dayandığı belirtildikten sonra davacının 01.09.2003-21.04.2009 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olduğu kabul edilerek tahsis talep tarihi itibariyle yaşlılık aylığı koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Bu bozma ilamına da uyan mahkemece davacının 01.09.2003-21.04.2009 tarihleri arasındaki Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğu ve 22.02.2013 tahsis talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.03.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
24. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, Özel Dairenin ilk bozmasında yaşlılık aylığı tahsis koşullarının oluşup oluşmadığı konusunda herhangi bir karar verilmediği, ikinci bozma kararında ise bu konuda kesin bir bozma yapılmayıp bu hususun değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapıldığı, bu itibarla ikinci bozma kararının ilk bozma kararını ortadan kaldırır mahiyette olmadığı, bu nedenle kararın temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından değil Özel Daire tarafından yapılması gerektiği ve ön sorun bulunduğu sonucuna varılmıştır.
25. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında uyuşmazlık konusunun davacının 01.09.2003-23.04.2009 tarihleri arasındaki sigortalılığının geçerli olup olmadığı noktasında toplandığı, Özel Dairenin ilk bozma kararı ile ikinci bozma kararının birbirinin aksi yönde olduğu, bu nedenle temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği ve ön sorun bulunmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
26. Hâl böyle olunca son karara ilişkin temyiz incelemesinin yapılması için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin son karara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyasının YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 22.03.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.