6. Ceza Dairesi 2014/11081 E. , 2015/39887 K.
Tebliğname No : 9 - 2014/70153
MAHKEMESİ : İzmir (Kapatılan) 8. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. Madde İle Görevli)
TARİHİ : 24/10/2013
NUMARASI : 2012/64 (E) ve 2013/194 (K)
SUÇLAR : Yağma, Yağmaya kalkışma, 6136 sayılı Yasaya Muhalefet, Mala zarar verme, Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, tehdit, kasten yaralama, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme, örgüte üye olmak, kurulan örgüte yardım etmek, mala zarar verme, dolandırıcılık
Yerel Mahkemece verilen hüküm sanıklar H.. S.., C.. D.., P.. D.., Ü.. A.. ve N.. A.. savunmanları tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre tayin edilen günde yapılan duruşma sonunda dosya okunarak gereği görüşülüp düşünüldü;
Süresinden sonra olan ve ayrıca sanık Ü.. A.. yönünden de hükmedilen cezanın türü ve süresine göre sanıklar Ü.. A.. ve N.. A.. savunmanının duruşmalı inceleme isteminin, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK'nın 318. maddesi gereğince REDDİNE,
Soruşturmanın sonuçlarını içeren tutanaklar, belgeler ve sanıklar P.. D.., C.. D.. ve H.. S.. hakkında mağdur H.. Ö..'e yönelik yağma suçu ile sanıklar P.. D.. ve H.. S.. hakkında mağdur H.. D..'e yönelik yağma suçu yönüyle duruşmalı inceleme sırasında ileri sürülen savunmalar doğrultusunda yapılan incelemede:
I-Sanık İ.. P.. hakkında mağdur A.. Ç..'e yönelik tehdit ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etmek suçlarına yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesi kapsamında verilen kararların temyizi olanaklı bulunmayıp aynı maddenin 12. fıkrası uyarınca itirazı olanaklı kararlardan olduğu ve itiraz mercii tarafından da bu konuda karar verilmiş olduğunun anlaşılması karşısında; dosyanın incelenmeden İADESİNE,
II-Sanık P.. D.. hakkında mala zarar verme suçu ile katılan S.. P..'a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Hükmolunan cezaların miktar ve türüne göre; 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Yasanın 26.maddesi ile 5320 sayılı Yasaya eklenen Geçici 2/1.maddesi gereğince hüküm tarihine göre temyizi olanaklı olmadığından; O Yer Cumhuriyet Savcısı ile sanık P.. D.. savunmanının temyiz isteklerinin, 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'nın 317.maddesi gereğince istem gibi REDDİNE,
III-Sanık P.. D.. hakkında mağdur M.. K..'e yönelik yağma; sanıklar P.. D.. ve C.. D.. hakkında, mağdur B.. Y..'ya yönelik yağmaya kalkışma; sanıklar P.. D.., C.. D.. ve H.. S.. hakkında, mağdur H.. Ö..'e yönelik yağma; sanık P.. D.. hakkında, mağdurlar Ş.. Y.. ve D.. Y..'a yönelik kasten yaralama; sanıklar P.. D.. ve C.. D.. hakkında, mağdur A.. Ç..'e yönelik yağma; sanıklar P.. D.., S.. B.. ve F... D... hakkında yakınan Mehmet Geldi ile mağdur Ş... K..'a yönelik dolandırıcılık; sanık P.. D.. hakkında, 6136 sayılı Yasaya aykırılık; sanık P.. D.. hakkında, suç işlemek amacıyla örgüt kurma-yönetme; sanıklar C.. D.., H.. S.., F.. D.., S.. B.., N.. A.., A.. Ç.., H.. K.., H.. Ö.. ve H.. K.. hakkında, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Sanıklar P.. D.., C.. D.. ve H.. S.. hakkında, mağdur H.. Ö..e yönelik yağma suçu nedeniyle kurulan hükümde TCK'nın 62.maddesinin uygulanması neticesinde tayin olunan hapis cezasının 10 yıl 5 ay olarak hesaplanmasında ay ibaresinin yazılmaması, yerinde ilavesi mümkün görüldüğünden; sanık P.. D.. hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma-yönetme suçu yönünden, tefhimle infazı esas olan kısa kararda TCK'nın 220/3. maddesi uyarınca artırım oranının 1/2 olarak gösterilmesine karşın, gerekçeli kararda zuhulen 1/4 olarak olarak gösterilmesi de yerinde düzeltilmesi mümkün görüldüğünden bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanıklara yükletilen dava konusu eylemlerin yasada öngörülen suç tiplerine uygun olarak nitelendirildiği,
İddiaya, savunmalara ve toplanıp karar yerinde gösterilen yeterli kanıtlara göre belirtilen suçların sanıklar tarafından işlendiği,
Soruşturma aşamalarında ileri sürülen iddia, itiraz ve savunmaların incelenip tartışıldığı ve kanıtlara uygun olarak değerlendirildiği,
Yasal ve takdiri arttırıcı ve indirici nedenlerin gözetildiği,
Duruşma sonunda oluşan vicdani kanı ve uygulama maddeleri uyarınca cezaların doğru olarak belirlendiği,
Anlaşıldığından, O Yer Cumhuriyet Savcısı ile sanıklar H.. S.., F.. D.., C.. D.., H.. K.., P.. D.., S.. B.., N.. A.. savunmanları ile sanıklar H.. K.. ve H.. Ö..'ün temyiz dilekçelerinde ve sanık H.. S.. savunmanı Av.Ö... Ö...G.. sanıklar P.. D.. ve C.. D.. savunmanı Av.İ... E..'in duruşmada ileri sürdüğü tüm itiraz ve savunmaların reddiyle, eleştiriler dışında usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin kısmen istem gibi ONANMASINA,
IV-Sanıklar P.. D.., C.. D.. ve H.. S.. hakkında, mağdur H... Ö..'e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanık N.. A..
hakkında, mağdur H.. Ö..'e yönelik yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanıklar P.. D.. ve C.. D.. hakkında, mağdur Z.. Ş..'a yönelik yağmaya kalkışma; sanıklar P.. D.. ve H.. U.. hakkında, mağdur F.. Y..'e yönelik tehdit; sanıklar P.. D.., H.. S.., H.. K.. ve B.. G.. hakkında, mağdur H.. D..'e yönelik
yağma; sanık H.. S.. hakkında, 6136 sayılı Yasaya aykırılık; sanıklar Ü.. A.. ve S.. K.. hakkında, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma; sanık H.. U.. hakkında, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etmek; sanık B.. G.. hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüt adına suç işlemek suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesine gelince;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak,
1-UYAP sisteminden alınarak dosyaya konulan nüfus kayıt örneğinden sanık S.. K..'un 06.11.2014 tarihinde öldüğünün anlaşılması karşısında; sanığın ölüp ölmediğinin mahkemece araştırılarak, ölmüş olduğunun tespiti halinde hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın 64/1.maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,
2-Sanık B.. G..'e yüklenen mağdur H.. D..'e yönelik yağma eylemi için kanun maddesinde öngörülen cezanın alt sınırına göre, 5271 sayılı CMK’nun 150/3. maddesi uyarınca zorunlu savunmanı bulundurulmadan sorgusunun yapılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması; sanıklar P.. D.., H.. S.. ve H.. K..'ın, mağdur H.. D..'e yönelik yağma suçları ile sanık B.. G.. hakkındaki suç işlemek amacıyla kurulan örgüt adına suç işlemek suçunun da bu suçla bağlantılı olması,
3-Sanıklar P.. D.., C.. D.., H.. S.. ve N.. A..'un, mağdur H.. Ö..'e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediklerine dair hükümlülüklerine yeter, inandırıcı, kesin, somut ve hukuka uygun kanıtlar bulunmadığı gözetilmeden, beraatleri yerine yazılı biçimde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
4-Mağdur H.. Ö..'e yönelik yağma suçu yönünden; sanık N.. A..'un Cumhuriyet Savcılığında da tekrar ettiği 27.10.2011 tarihli müdafii huzurundaki kolluk anlatımında özetle, “....30.09.2010 tarihinde yanında bulunan M.. U..
ile birlikte, S.. K.. isimli şahsın büfesine gittiğinde, büfenin karşı tarafında bulunan kahvehanenin önünde H.. S.., C.. D.., arap lakaplı S... V.... ve Soykan'ın arkadaşı soy adını bilmediği Fuat isimli şahısların yanlarında H.. Ö.. olduğu halde bulunduklarını, bir müddet sonra Halil'in oğlu Ömer isimli şahsın gelerek Halil'e 250-300.- TL para verdiğini gördüğünü, Halil'in parayı aldıktan sonra Ömer ile birlikte oradan ayrılıp gittiğini, H.. S..'ın yanına gelip 50.- TL para uzatıp almasını istediğini, kendisinin de ne parası olduğunu sormadan alıp cebine koyduğunu” beyan ettiği; sanık H.. S..'ın da Cumhuriyet Savcılığında tekrar ettiği 27.10.2011 tarihli müdafii huzurundaki kolluk anlatımında özetle, “...Halil'in cebindeki 2.000.- TL parayı Cüneyt'e verdiğini, Cüneyt'in de parayı kendisine verdiğini, Piran'ı aradığında Piran'ın kendisine orada kimlerin olduğunu sorduğunu, kendisinin de söylediğini, Piran'ın paranın bir kısmını paylaştırmasını söylemesi üzerine, orada bulunan C.. D...'a 100.- TL, N.. A..'a 50.- TL, arap lakaplı S.. V..'a 50.- TL ve Fuat isimli şahsa 50.- TL verdiğini, kendisinin de 150.- TL aldığını, geriye kalan parayı da Piran'ın evine bırakması için Cüneyt'e verdiğini” beyan etmesine rağmen kovuşturma aşamasında alınan savunmasında, “...sanıklar N... A.. ve F...Ş..'in kesinlikle olay yerinde olmadığını” beyan ettiği; iletişim tespit tutanakları içeriğinden mağdur Halil'in oğlu Ömer isimli şahsın da olay yerine gelerek bir kısım sanıklarla görüştüğünün anlaşılması karşısında; beyanlarda ismi geçen mağdurun oğlu Ömer isimli şahıs ile sanıklar N.. A.. ve H.. S..'ın hazırlık beyanlarında ismi geçen S.. V.. isimli şahsın açık kimlik bilgilerinin tespiti ile adı geçen şahısların tanık olarak beyanları tespit edilip, S... V.. isimli şahsın “Arap lakaplı” şahıs olup olmadığı da belirlenerek, sanık N.. A..'un hazırlık beyanlarında belirttiği S.. K..'a ait büfe ile olay yeri arasındaki mesafe ve adı geçen sanık Nazım'ın olay yerindeki konumu da tespit edildikten sonra sonucuna göre sanık N.. A..'un hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, sanığın suça doğrudan katıldığına ilişkin kanıtların nelerden ibaret bulunduğu da karar yerinde tartışılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
5-Sanık H.. U..'ın, mağdur F.. Y..'den olan alacağını tahsil etmesi için örgüt lideri sanık P.. D..'a müracaat etmesi neticesinde, mağdur ile aralarında hukuki bir ilişki bulunmayan sanık P.. D..'un mağduru tehdit etmek suretiyle ondan para aldığının anlaşılması karşısında; sanık P.. D..'un eyleminin yağma suçunu oluşturduğu, sanık H.. U..'ın da tehdit suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık P.. D.. hakkında tehdit suçundan mahkumiyet, sanık H.. U.. hakkında da beraat kararı verilmesi,
6-Sanık H.. U..'ın alacağının tahsili amacıyla suç örgütüne iş vererek finansman sağlamak suretiyle üzerine atılı suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etmek suçunu işlediği gözetilmeden, mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
7-Mağdur Z.. Ş..'a yönelik eylem yönünden; mağdurun iş yerinde bir süre çalışan M.... Ş... isimli şahsın alacaklı olduğunu iddia ettiği parayı alamaması üzerine sanık C.. D..'u devreye soktuğu, sanık Cüneyt'in mağduru telefonla arayarak konu hakkında görüştüğü, iletişim tespit tutanaklarındaki telefon görüşmesinin tamamı dikkate alındığında, sanık Cüneyt'in sarf ettiği sözlerin yağma boyutunda bir tehdit teşkil etmediği gözetilmeden, sanıklar C.. D.. ve P.. D..'un beraatleri yerine, yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
8-Sanık H.. S..'ın ikametinde yapılan aramada bir adet merminin ele geçirilmiş olduğunun anlaşılması karşısında; sanığa ikametinde yakalanan mermiyi hangi amaçla bulundurduğu sorulup, sanığın kişilik özellikleri de dikkate alınarak suç kastının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde “suç kastının bulunduğuna dair delil elde edilemediği” gerekçesiyle sanığın beraatine karar verilmesi,
9-Sanık Ü.. A..'ün üzerine atılı suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçunu işlediğine dair hükümlülülüğüne yeter, inandırıcı, kesin, somut ve hukuka uygun kanıtlar bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine, yazılı biçimde mahkumiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, O Yer Cumhuriyet Savcısı ile sanıklar B.. G.., H.. S.., C.. D.., H.. K.., P.. D.., N.. A.., Ü.. A.. savunmaları ile sanık S.. K..'un temyiz dilekçelerinde ve sanık Hüseyin Sudaduran savunmanı Av.Ö... Ö.. G... ile sanık P.. D.. savunmanı Av.İ... E..'in duruşmada ileri sürdükleri tüm itiraz ve savunmaları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sanıklar P.. D.., H.. S.., H.. K.. ve B.. G.. hakkında, mağdur H.. D..'e yönelik yağma ve sanık B.. G.. hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüt adına suç işlemek suçları yönünden, diğer cihetleri incelenmeyen hükümlerin açıklanan nedenlerle kısmen istem gibi BOZULMASINA, ilişkin Üye ....'un usule yönelik karşı oyuyla ve oyçokyuğuyla alınan karar 22.04.2015 günü Yargıtay Cumhuriyet Savcısı .....'ın katıldığı oturumda sanıklar ve savunmanlarının yokluklarında açıkça ve yöntemince okunup anlatıldı.
KARŞI OY:
6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanunun geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen, CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler, 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da, anılan maddenin 4. fıkrasına, “Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay'ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.” hükmü konulmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin, konumu gereği; başta terör olmak üzere, örgütlü suçlarla mücadele edebilmesi için; Kanun Koyucunun özel yetkili mahkemeleri kaldırırken; kaldırma gerekçesinde ortaya koyduğu sakıncaları taşımayan; evrensel hukuk kurallarına uygun; yetki ve görev sınırları iyi çizilmiş; alt yapısı iyi oluşturulmuş; ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olduğu, inancını taşıyorum.
Düşüncem bu olmakla birlikte, benim muhalefetim; bu mahkemeler kaldırılırken; dosyası henüz sonuçlanmamış sanıklarla; dosyası karara bağlanıp,
Yargıtay'a gönderilmiş olan sanıklar arasında ayrım yapan yukarıda açıklandığı şekilde bir hükme yer verilmesinin, kaldırma nedenleriyle örtüşmediği ve çeliştiği noktasına ilişkindir. Çünkü;
5271 sayılı Kanunun 2/f maddesi 'kovuşturma: iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi' ifade eder, şeklinde tanımlanmış olup, bu tanıma göre, temyiz aşamasındaki dosyalar kovuşturması devam eden derdest dosyalardır. Bu tanım karşısında, henüz kovuşturma süreci tamamlanmamış dosyalardan; özel yetkili mahkemelerce karar verilmemiş olanların genel (normal) ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi; temyiz aşamasındakilerin ise Yargıtay tarafından incelenmesi yolunda düzenleme yapılmak suretiyle ayrıma gidilmesinin doğru bir çözüm şekli olmadığını düşünüyorum. Sebeblerini aşağıda açıklayacağım üzere, bu Kanun hükmüne rağmen; Yargıtay'da bulunan dosyalarında, aynen, karar verilmemiş dosyalarda olduğu gibi; hiçbir incelemeye tâbi tutulmadan salt, söz konusu mahkemelerin kaldırıldığı gerekçesi ile genel bir kanun bozması yapılıp, mahalline iade edilmeleri ve muhakemelerinin; genel (normal) mahkemelerde yapılmasının sağlanması görüşündeyim. Aksi bir çözüm, yani esasa girilerek bu dosyaların inceleneceği kuralına uyulması 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ve 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olur.
Şöyle ki;
1-Özel Yetkili Mahkemeler, 'Adil Yargılanma Hakkı' ve 'Ağır Ceza Mahkemeleri' arasındaki ayrıma son vermek amacıyla kaldırılmış olup, bu husus anılan Kanunun genel ve sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; böylece, bütün Ağır Ceza Mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması sağlanarak, adil yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda baktığımızda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ve Yargıtay'ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunacağına ilişkin düzenlenme yapılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun düşmez.
Zira, Kanun Koyucu, bizzat kendisi, özel yetkili mahkemeleri adil yargılanma hakkını temin etmek amacıyla kaldırıldığını, Kanun gerekçesinde yer vermesine ve bu mahkemelerin normal ağır ceza mahkemelerine göre, daha güvencesiz olduğunu kabul etmesine rağmen; bu mahkemelerce kurulan hükümlerin, normal ağır ceza mahkemelerinden verilen kararlar gibi incelenmesini öngörmesi; kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen bir sonuç yaratır.
2-Mahkemeler, bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar. 6526 sayılı Kanunla delil toplama yöntemleri değiştirilmiş; önceden CMK'nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli ve sanıklar yönünden kısıtlayıcı hükümler kaldırılarak, hukukî güvenlik ile yargılama eşitliği sağlanmıştır. Ancak Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması sonucu, bu mahkemelerce karara bağlanmayan ve diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen davaların sanıkları ile; kararları Yargıtay'da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında ayrım yapılarak, fark yaratılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden ayrım gözetilmeksizin, herkesin yararlanmasını hüküm altına alan 14. maddesine ve iç hukukumuz yönünden de, Anayasamızın 'Kanun önünde eşitlik' başlıklı 10; 'Hak Arama Hürriyeti' başlıklı 36; 'Kanunî Hâkim Güvencesi' başlıklı 37; 'Suç ve Cezalar' başlıklı 38. maddelerine aykırılık oluşturur.
Görüldüğü üzere;
Söz konusu Kanunî düzenleme, bu hâliyle, hem Anayasamıza aykırıdır, hemde tarafı olduğumuz ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalarla çatışmaktadır.
Şimdi, burada sorun, Anayasamıza ve yukarıda açıkladığımız milletlerarası antlaşmalara aykırılık oluşturan, anılan Kanun hükmünü aşıp aşamayacağımız; aşabilecek isek, bunu nasıl yapabileceğimiz noktasında toplanmaktadır.
Aslında, bu konu, bir sorun iken, Anayasamızın 90/5. maddesinde 07.05.2014 tarih ve 5170 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle, milletlerarası antlaşma hükümlerine üstünlük tanınarak, temelinden çözülmüş olup, bu gün için tartışma kalmamıştır.
Şöyle ki;
Anayasamızın 90/5. maddesi ile; bir kanun hükmüyle usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen bir antlaşma kuralının çatışması hâlinde, antlaşma hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.
Bu hükümden hareketle somut olayımızı değerlendirecek olursak, 6526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrası son cümlesinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalar ile çeliştiği açıkça görülmekte olup, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümlerine üstünlük tanınması suretiyle sorunun çözülmesi ve özel yetkili mahkemelerce verilen hükümlerin; başka yönleri incelenmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkı gereğince, bütünüyle bozularak, genel (normal) ağır ceza mahkemelerinde; muhakemelerinin yapılması ve sonucuna göre, hüküm kurulması için bozulması gerekmektedir. Aksi bir düşüncenin kabul edilmesi; kanun koyucunun bu mahkemeleri kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen sonuçlar doğuracağı gibi hukukun; adalet, yerindelik ve hukukî güvenlik başlıkları altında toplanabilecek temel değerlerine de aykırı olur, kanaatindeyim.
Bu nedenlerle söz konusu dosyada; yüksek çoğunluğun esasa girerek inceleme yapma görüşüne ve bu görüşe bağlı olarak verdiği karara katılmıyorum.