Ceza Genel Kurulu 2012/6-58 E. , 2012/208 K.SUÇ İŞLEMEK İÇİN ÖRGÜT KURMAK SUÇUNDAN BERAAT KARARI VERİLEN HALLERDE, CMK 250.MADDE KAPSAMINA GİRMEYEN DİĞER SUÇLARDAN DOLAYI YARGILAMAYA DEVAMLA HÜKÜM KURULABİLMESİÖZEL YETKİLİ ACM'NİN BAĞLANTILILIK SEBEBİYLE DAVADA ÖRGÜT SUÇUNDAN BERAAT KARARI VERİLSE BİLE, DİĞER TÜM SUÇLAR YÖNÜNDEN BİR KARAR VERMESİ GEREKLİLİĞİCEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 6CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 8CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 9CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 10CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 11CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 250CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 252
Sanıklar Osman, Mehmet, Aziz, Muhammet, Mustafa Furkan ve Ahmet’in suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve bu örgüte üye olma suçlarından beraatlarına,
Sanıklar Osman, Mehmet, Aziz ve Muhammet hakkında 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçundan açılan kamu davasının tefrikine, tefrik edilen davanın Nöbetçi Ümraniye Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine,
Sanıklar hakkında tehdit suçundan açılan kamu davasında, tehdit eyleminin yağma suçunun bir unsuru olması nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına,
Sanıkların;
a) Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan, 5237 sayılı TCY’nın 109/2, 109/3-a, b ve 62. maddeleri uyarınca 3’er yıl 4’er ay hapis,
b) Nitelikli yağma suçundan, 5237 sayılı TCY’nın 149/1-a, c ve 62. maddeleri uyarınca 10’ar yıl hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkin, 5271 sayılı CYY’nın 250. maddesinde sayılan suçlara bakmakla özel görevli İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.03.2010 gün ve 331-60 sayılı hükmün, sanıklar müdafileri, sanıklar Osman, Aziz ve Ahmet tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 02.11.2011 gün ve 6402-44848 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.02.2010 gün, 2009/8-151 sayılı kararında da belirtildiği gibi, sanıkların yüklenen suçları kurup, yönettikleri, üyesi olarak içinde bulundukları çıkar amaçlı suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlediklerinden ötürü 5271 sayılı CMK’nın 250/1-b maddesine göre özel yetkili Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmış ve 5237 sayılı TCY’nın 220. maddesindeki suçtan sanıkların beraatine karar verilmiş olması nedeniyle inceleme konusu diğer suçların örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş sayılamayacağı açıktır. Beraat kararıyla evrakın bağlantı kuramının kesilmesi, hukuk birliği ilkesi gereği aynı suç için iki farklı usulün uygulanamaması, doğal yargıç ilkesi, savunma hakkı, özel görevli mahkemenin görev alanının sınırlı oluşu dikkate alınarak görevsizlik kararı verilerek, dosyanın genel görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi yerine, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.01.2012 gün ve 14098 sayı ile;
“Sorun, 5271 sayılı CMK'nın 250. maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza mahkemelerince bu madde kapsamında yargılama yapılan suç işlemek için örgüt kurmak suçundan beraat kararı verilen hallerde madde kapsamına girmeyen diğer suçlardan dolayı (somut olayda, yağma, yağmaya teşebbüs, dolandırıcılık, tehdit, 6136 sayılı Yasaya muhalefet) yargılamaya devamla hüküm kurulabilmesinin mümkün olmadığına dairdir.
1- CMK m. 250 ile görevli mahkemeler, Ağır Ceza Mahkemesi emsali olarak örgütlenmiştir.
2- CMK 250. maddesi ile görevli mahkemede, dava CMK 3, 4, 8. maddeleri uyarınca bağlantılılık sebebiyle özel yetkili Ağır Ceza Mahkemesine açılmaktadır.
Mahkeme yargılamanın başında yetkisine girmeyen suçlarda 252/1-g maddesine göre görevsizlik kararı verebilir. Ama bunu yapmayarak örgütün var olma ihtimalini düşünerek, (aksini kabulü hemen işin başında ihsas-ı rey olarak ta nitelendirilebilir) Yargılamaya devamla bir hüküm vermesine usule aykırılık söz konusu değildir.
Bu konuda yasal hiçbir engelde bulunmamaktadır.
Somut olayımızda,
Özel Yetkili ACM, bağlantılılık kuralını benimseyerek yargılama yapmış ve sonucunda delilleri, sübutu ve vasfı tartışarak bir sonuca varmış.
3- Özel yetkili ACM kendi yetkisine giren suçta beraat kararı verirken dosya içersinde bağlantılılık sebebiyle birlikte değerlendirilen delilleri (tanık, belge, tutanak, bilirkişi raporu, doktor raporu, vb.) kabul ve ret ederek bir sonuca varırken gelecekte görevsizlikle gönderilen mahkemenin hakiminin de yargılama faaliyetlerini kısıtlamış olacaktır.
4- Özel yetkili mahkeme eylemin nitelendiriliş biçimine göre kendisini görevli kabul ederek yargılama faaliyetine başlamış ve kanıtları toplayarak eylemin nitelendirilmesine girmiştir. Ancak bu durumda uygulamayı yapması gerekir ki bu hal dava ekonomisine, adalet dağıtımındaki istikrar ve sürat ilkeleri ile hukuka da uygun olur.
Aksini kabul halinde, Özellikle şimdilerde bütün ülkemizin gündeminde olan iş yükümüz daha da katlanacaktır.
5- Şayet özel yetkili mahkeme kendi yetkisine giren suçta beraat kararı verirken, yargılamanın başlangıcında bağlantılı olduğu düşünülen diğer suçlar nedeniyle görevsizlik kararı verecek olursa,
Uzun yıllar sürebilecek örgütlü davalarda görevsizlik üzerine CMK 7. maddesi karşımıza çıkmaktadır. Bu takdirde görevsiz mahkemede yapılan işlemlerin tekrarlanması mümkün olmayan işlemlerin dışında tüm işlemlerin yenilenmesi gerekmektedir. Bu durumda, davaların aşırı uzamasına, zamanaşımı tehlikesine, mağdurların olumsuz psikolojiye düşmelerine ve AİHS'nin adil yargılama hükmüne açık aykırılık oluşturacaktır.
Bunun neticesinde de, büyük tazminatların ödenmesinin kaçınılmaz olacağı da açıktır.
Bu ve benzeri nedenlerle, adaletin bir an evvel tecellisi için,
Özel yetkili ACM'nin bağlantılılık sebebiyle benimsediği davada örgüt suçundan beraat kararı verilse bile, diğer tüm suçlar yönünden görevsizlik kararı vermeksizin, bir karar vermesi gereklidir.
Somut olayımızda da,
5271 sayılı CMK'nın 250. maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerince, bu madde kapsamında yargılama yapılan suç işlemek için örgüt kurmak suçundan beraat kararı verilmesine rağmen yağma ve kişi hürriyetinden yoksun bırakmak suçlarından, yargılamaya devamla hüküm kurulabilmesi mümkün olmalıdır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, dosyanın incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, 5271 sayılı CYY’nın 250. maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerince yargılama yapılarak anılan maddede sayılan suçlardan beraat kararı verilen hallerde, madde kapsamına girmeyen diğer suçlardan (somut olayda, yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma) yargılamaya devamla hüküm kurulmasının olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı CYY’nın “Görevsizlik kararı verilemeyecek hâl” başlıklı 6. maddesinde;
“Duruşmada suçun hukukî niteliğinin değiştiğinden bahisle görevsizlik kararı verilerek dosya alt dereceli mahkemeye gönderilemez”,
“Bağlantı kavramı” başlıklı 8. maddesinde;
(1) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.
(2) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır”,
“Davaların birleştirilerek açılması” başlıklı 9. maddesinde;
“(1) Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir” ,
“Görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması” başlıklı 10. maddesinde;
(1) Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
(2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.
(3) İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam olunur”,
“Geniş bağlantı sebebiyle birleştirme” başlıklı 11. maddesinde;
“(1) Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir”,
“Bazı suçlara ilişkin muhakeme” bölümde yer alan “Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi” başlıklı 250 maddesinde;
“(1) Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imâl ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçu,
b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç),
Dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür…”,
5271 sayılı CYY’nın 250. maddesi uyarınca kurulan Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemelerin kovuşturma usulünü belirleyen “kovuşturma” başlıklı 252. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinde ise “Bu Kanunun 6 ncı maddesi, 250 nci madde kapsamına giren suçlara bakan ağır ceza mahkemeleri hakkında uygulanmaz” şeklindeki düzenlemelere yer verilmiştir.
5271 sayılı CYY’nın 250. maddesinde, bu madde kapsamına giren suçların kovuşturmasının, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca görevlendirilen ve yargı yetkisi birden fazla ili kapsayan Ağır Ceza Mahkemelerince yapılacağı belirtilmiş, maddenin 1. fıkrasında, mahkemenin görev alanındaki suçlar sınırlı olarak sayılmış, Yasanın 251. maddesinde soruşturma, 252. maddesinde ise kovuşturma ile ilgili hükümlere yer verilmiştir. Bu genel düzenleme yanında, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 3. maddesinde terör suçları, 4. maddesinde ise terör amacı ile işlenen suçlar tanımlanmak suretiyle bu suçlara da 5271 sayılı CYY’nın 250. maddesi uyarınca kurulmuş Ağır Ceza Mahkemelerince bakılacağı anılan Yasanın 9. maddesinde hüküm altına alınmış, ayrıca bir kısım Özel Yasalarda da, bu mahkemenin görev alanında yer alan suçlarla ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan bu normlar uyarınca belirtilen suçların yargılamalarının, özel ve sınırlı görevli Ağır Ceza Mahkemesince yapılıp sonlandırılması zorunlu olup, bu konuda herhangi bir ayrıksı düşünce de bulunmamaktadır.
CYY’nın 250. maddesinde sayılan suçlarla birlikte işlenen araç suçlar, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar ve bu mahkemelerin görev alanında bulunan suçların kanıtını ve dayanağını oluşturan suçlardan açılacak davalara dahi zorunlu bağlantı nedeniyle, CYY’nın 250. maddesi uyarınca kurulan Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemelerce bakılması zorunludur.
CYY’nın 250. maddesi uyarınca kurulan Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemesinin görev alanında bulunan suçlarla eylemsel bağ bulunan davaların hem kısa zamanda bitirilmesi, hem de aynı sanık veya eylemle ilgili kanıtların bir arada toplanıp, bir bütün halinde değerlendirilmesi ve somut gerçeğin en doğru şekilde ortaya çıkarılmasının başka yolu da yoktur.
Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemesinin iddianame ile açılan davada iddianameyi kabul ederek, görevsizlikle gönderilen dosyada karşı görevsizlik kararı vermeyerek veya merci tayini yoluyla görevlendirilerek başladığı yargılama faaliyetinde delilleri toplayıp, eylemlerin nitelendirmesini yaparak yargılamayı tamamlaması ve tüm suçlar yönünden davayı sonuçlandırması gerekir. Bu kabul, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasamızın 141/4 ile davaların makul bir süre içerisinde bitirilmesi gerektiğini vurgulayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddeleri uyarınca dava ekonomisi, adalet dağıtımında istikrar ve çabukluk sağlanması esaslarının bir sonucudur. Anılan uygulama Özel Görevli Mahkemelerin görevlerinin kanunla sınırlandırılmış olması ilkesine de aykırılık oluşturmaz.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.02.1990 gün ve 372-10 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Diğer taraftan, bir kısım ayrıksı düzenlemeler nedeniyle Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada savunma hakkının kısıtlandığı ileri sürülebilir ise de; Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemesinin görev alınan giren suçtan beraat hükmünün verildiği âna kadar sanıkların aynı usulle yargılanması, Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararı sonrasında genel mahkemelerce yenilenecek usul işlemleri ve devam edecek olan yargılama süreci nedeniyle yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamaması sonucunu ortaya çıkaracaktır. Tüm kanıtları toplayan ve değerlendiren CYY’nın 250. maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemesince yargılamanın sonuçlandırılması, davaların en hızlı ve doğru şekilde bitirilmesini sağlayacağı gibi, bu durum savunma hakkını sınırlayan bir sonuç da doğurmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve bu örgüte üye olma suçlarından açılan kamu davasında, yüklenen suçun sabit olmaması nedeniyle sanıkların bu suçlardan beraatlarına, araç suç niteliğinde olan ve bağlantı nedeniyle CYY’nın 250. maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemesine hitaben düzenlenen iddianamede yer alan yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından cezalandırılmalarına karar verilen olayda, Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemesinin görev alanına giren suçlardan beraat kararı verdiği hükümde, görev alanına girmeyen yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından da yargılamayı sonuçlandırıp mahkumiyet kararı vermesinde dava ekonomisi, adalet dağıtımında istikrar ve çabukluk sağlanması, davaların en hızlı ve doğru şekilde bitirilmesi ilkeleri göz önüne alındığında, usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece esastan incelenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, dosyanın hükmün esastan incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi; “itirazın reddine karar verilmesi gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 02.11.2011 gün ve 6402-44848 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın hükmün esastan incelenmesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.05.2012 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.