T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/711 Esas
KARAR NO : 2018/612
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 16/09/2014
KARAR TARİHİ : 22/05/2018
Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile davalı ... tarafından 11.02.2014/2015 vadeli ve .. poliçe numaralı ZMMS poliçesi ile sigortalı ... plaka sayılı aracın, davalı ... idaresinde iken 27.04.2014 tarihinde İstanbul ... 58. ... caddesi üzerinde kutlama yapan kalabalığın arasında yürüyen vekil edene çarpıp kaçtığını, davacının yaralanmasına sebep olduğunu beyanla maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı ... vekili, ... plakalı aracın, müvekkili şirkete 11/02/2014-2015 tarihleri arasında geçerli olmak üzere ... numaralı ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, sigortalının kusuru oranında olmak üzere, bedeni zararlarda şahıs başına azami 268.000-TL ile sınırlı olduğunu beyan etmiştir.
Davalı ... vekili, vekil edenin ... plakalı araç ile yolda ilerlerken, ... taraftarlarının şampiyonluk kutlaması yapmak için yola indikleriini, aniden araca saldırdıklarını, daha sonra kalabalığın içinden bir kişinin kendisine yolu açması sonucunda o kalabalıktan kurtularak oradan uzaklaştığını, müvekkilinin kimseye zarar vermemek için kalabalığın arasında kalmak pahasına aracını son derece dikkatli idare ettiğini, davacının iddialarının aksine davalı kendisine aracı ile çarpıp kaçmadığını, hukuki açıdan kendisine hiçbir kusur izafesi mümkün olmayan davalı vekil edenin tamamen kusurlu çıkarılmaya çalışılmasının hakkaniyet kuralların aykırı olduğu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... davaya yanıt vermemiştir.
Dava trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı Yasanın 85 ve devam maddeleri gereğince bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir. Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Yasa gereğince işleten, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olmakla, Yasanın 3.maddesinde tanım çerçevesinde, sürücü ve şoför aracı sevk ve idare eden kişi; araç sahibi araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi; işleten ise araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Buna göre, kural olarak zarar gören, sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu bulunması durumunda Borçlar Kanunu'nun 49.maddesine göre sürücüye, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85/1 maddesi hükmünce de motorlu araç işletenine karşı dava açabilecektir. Sürücü ile araç işletenin sorumluluğu BK md 61 anlamında dayanışmalıdır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10, Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiş olup, bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa'nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa'nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan yasal hükümlerden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.
İşletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkindir.
6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddeleri gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
Bedensel zararlar özellikle tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olup, bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.
Manevi zarar haksız eylem sonucu kişinin manevi cephesinde meydana gelen zararı ifade eder. Burada kişinin duygu yaşamında uğradığı bir kayıp söz konusu olup kişinin haksız fiil sonucu acı ızdırap ve elemi nedeni ile duygu yaşamında uğradığı bu kaybın giderilmesi bir borç kaynağı oluşturur. Manevi zararın, maddi zarardan farklı olarak, somut olarak kanıtlanması mümkün değildir. Zira kişinin duygu yaşamında uğradığı zararın elle tutulur gözle görülür kanıtlara dayandırılması düşünülemez. Bu nedenle ancak duygu yaşamındaki kaybın dışa yansıyan görüntülerine dayanılarak kanıtlanabilir. Haksız fiil nedeni ile manevi tazminata hükmedilebilmesi için haksız fiilin tüm unsurlarının gerçekleşmiş olması gerekir. Ancak burada haksız fiilin zarar unsuru manevi zarar olarak gerçekleşmektedir. Ölenin yakınlarının talep edebilecekleri manevi tazminat ölüm nedeni ile kendi uğradıkları manevi zararın karşılığı olup ölüm nedeni ile manevi zarara uğradığını iddia edenler kendi manevi zararlarını kanıtlayacaklardır. ( Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuk Genel Hükümler, 5. Baskı)
Manevi zarar tazminatı uğranılan haksız bir eylemden doğan maddi ölçüsü bulunmayan manevi üzüntülerin,duyulan keder elem ve açıların giderilmesini veya dindirilmesini,bozulan ruhsal düzenin dengelenmesini ve yaşama bağlılığı tazelemeyi amaçlayan şahsi menfaatlere yapılan haksız saldırı eyleminin karşılığı olan bir para tutarıdır. BK 47.(6098 sayılı Yasanın 56.maddesi) maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır.Burada amaç zarara uğrayanda bir huzur duygusu doğurmaktır. BK 47.(6098 sayılı Yasanın 56.madesi) maddesi hükmü özel bir hüküm olup fiziki kişilik değerlerinin yani yaşama hakkı ile vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan hallerde manevi zararların tazminini düzenlemiştir.Sosyal fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldıraya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türü olup amacı kişinin hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi,kişinin duygusal olarak tatmin edilmesidir.Manevi tazminat kişinin çekmiş olduğu manevi acıları dindirmeyi,hafifletmeyi amaçlar.Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. HGK 01/03/2006 tarih ve 2-14/26 sayılı kararı. Ancak böyle bir karşılığın söz konusu olabilmesi için öncelikle kişinin gerçekten manevi tatmin ihtiyacı doğmuş bulunmalıdır.Bu madde kapsamında manevi tazminata kusursuz sorumluluk hallerinde de hükmedilebilir. Hükmedilecek bu para zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminat benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır bir ceza olmadığı gibi mamelet hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.Takdir edilecek miktar mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. (Zekeriya Yılmaz, Tazminat Sigorta ve Rücu Davaları, 2. Baskı) Manevi zarar tek başına manevi tazminatı gerektirmeyip manevi zarar yanında manevi tazminatı haklı kılan özel durumların bulunması gerekir. Manevi zararın niteliği, zarar gören nezdinde meydana getirdiği ruhi çöküntü, olayın özelliği ve diğer durumlar tazminatı gerektirmelidir. (Hasan Tahsin Gökcan, Tazminat Hukuku, 3. Baskı)
Bu yasal çerçevede somut olay değerlendirildiğinde, davacı, davalı ...'nun sevk ve idaresindeki aracın davalının tam kusuru ile neden olduğu kazada davacıya çarpması sonucu yaralanmış ve Adli Tıp Kurumu raporuna göre %18 sürekli iş göremezliği oluşmuştur.
Bilirkişi heyetince dosyaya sunulan rapora göre davalı sürücü kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olup, hesaplamaya göre davacının, yapılan ödeme nedeni ile geçici iş göremezlik zararının kalmadığı, ancak 55.533,54 TL sürekil iş göremezlik zararı bulunduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu araç davalı ... nezdinde sigortalı olup, hesaplanan zarar, poliçe teminat limiti kapsamında kalmaktadır.
Davalılar bu zarardan yukarıda belirtilen Yasal düzenleme gereğince müteselsil olarak sorumludur.
Gerek Adli Tıp Kurumunca belirlenen sürekli ve geçici iş göremezlik oran ve süresi gerek heyetçe belirlenen kusur ve tazminat oranları dosya kapsamına uygun görülmekle, davacının sürekli iş göremezlik zararının davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş, davadan evvel sigorta şirketine başvuru bulunmadığı nazara alınarak faiz başlangıç tarihi sigorta şirketi yönünden dava tarihi ve diğer davalılar yönünden haksız fiilin meydana geldiği tarih olarak alınmıştır.
Davacının bir diğer istemi de manevi tazminat olup, davalının tam kusuru ile neden olduğu kazada davacının sürekli iş göremezlik oranı, tarafların ekonomik ve sosyal durumları yukarıda belirtilen ilkeler göz önünde bulundurularak takdiren 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş, bu tazminata da haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren faiz işletilmesine karar verilmiştir.
Sonuç olarak davacının maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kabulü ile 55.533,54-TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalı ... yönünden 05.09.2014 tarihi ve diğer davalılar yönünden 27.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile takdiren 10.000 TL'nin 27.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...'dan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine,
3-Alınması gerekli 4476,59 TL harçtan peşin alınan harç ve ıslah sureti ile yatırılan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan başvuru harcı, peşin harç ve ıslah harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen maddi tazminat istemi üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'ye göre hesaplanan 6458,68 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine; kabul edilen manevi tazminat istemi üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'nin 10.maddesi nazara alınarak hesaplanan 1200,00 TL vekalet ücretinin davalılar ... ve ...'dan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalılar ... ve ... kendilerini temsil ettirdiğinden reddedilen manevi tazminat istemi üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'nin 10.maddesi nazara alınarak hesaplanan 1200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalılara verilmesine,
7-Davacı tarafından karşılanan 1880,00 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre belirlenen 1167,43 TL'sinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı 22/05/2018
Katip ... Hakim ...