4. Ceza Dairesi 2020/1970 E. , 2020/7535 K.
Yaralama suçundan sanık ..., silahla tehdit suçundan sanık ... haklarında yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetlerine dair, Kula Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen, 26/03/2014 gün ve 2013/51 esas, 2014/73 karar sayılı hükmün, adı geçen sanık tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 16/12/2019 gün ve 2015/23497 esas, 2019/19784 sayılı kararıyla;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
Sanık ...’ya yükletilen yaralama, sanık ...’na yükletilen silahla tehdit eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararının ve TCK'nın 53/1-c maddesinde düzenlenen hak yoksunluğunun uygulanma süresi ve şeklinin Kanunda öngörülen biçimde infaz aşamasında gözetilebileceği,
Anlaşıldığından, sanıklar ... ve ...’nun ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, şeklinde karar verilmiştir.
I-İTİRAZ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 06/05/2020 gün ve KD-2020/36230 sayılı yazısı ile;
'İTİRAZ EDİLEN KARAR:
Yüksek Dairenizin, Kula Asliye Ceza Mahkemesinin 26/03/2014 gün ve 2013/51 Esas 2014/73 Karar sayılı kararına ilişkin 16/12/2019 gün ve 2015/23497 Esas, 2019/19784 Karar sayılı ilamı.
KONUNUN ANLATIMI :
Kula Asliye Ceza Mahkemesinin 26/03/2014 gün ve 2013/51 Esas, 2014/73 Karar sayılı ilamıyla sanık ... hakkında Tehdit suçundan 5237 sayılı TCK'nın 106/2-a, 43, 29, 62, 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis ve 6136 Sayılı Yasaya muhalefetten aynı Yasanın 13/3, 5237 sayılı TCK'nın 62, 52, 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 400 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, katılan sanıklar ... ve ... hakkında ise basit yaralama suçundan 5237 sayılı TCK'nın 86/2, 53. maddeleri uyarınca 6'şar ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Hükmün sanıklar ve o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından temyizi üzerine Başsavcılığımızca 2014/230474 sayılı Tebliğname düzenlenerek, Dairenizin 16/12/2019 gün ve 2015/23497 Esas, 2019/19784 Karar sayılı ilamı ile sanık ...'ın temyiz isteminin süresinde olmadığından RED, sanık ... hakkındaki basit yaralama ve sanık ... hakkındaki Tehdit suçundan ONAMA kararı verilerek bu hükümler kesinleşmiş, sanık ... hakkındaki 6136 Sayılı Yasaya muhalefet suçundan kurulan hükmün de BOZULMASINA karar verilmiştir.
Yüksek Dairenin, sanık ... hakkındaki süre yönünden temyiz isteminin reddi kararı ile sanık ... hakkındaki 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçundan kurulan hükmün bozulmasına ilişkin olarak itirazı gerektirir bir durum sözkonusu değildir.
Ancak, sanık ... hakkındaki basit yaralama suçundan haksız tahrik indirimi uygulanmamasına ve sanık ... hakkındaki tehdit suçunun oluşumuna yönelik olarak itiraz yoluna başvurmak gerekmiştir. Şöyle ki;
Dosya kapsamına göre; Sanık ...'ın, ...da, '... Birahanesi' isimli bir işyerini diğer sanık ... ile birlikte işlettiği, saat 22.00 sıralarında daha önceden aralarında sorun bulunan sanıklardan ...'in, yanındaki dört kişi (...) daha olduğu halde birahaneye gelerek bir masaya oturdukları, bir süre sonra, sanık ...'ın savunmasına göre ...'in, sanık ...'in savunmasına göre ise...'ın bir şey konuşacağını söyleyerek başka masaya çağırmasıyla her ikisinin de bir masaya oturduktan sonra aralarındaki tartışmanın karşılıklı yumruk atma şeklinde kavgaya dönüştüğü, kavgada her iki tarafın da ilk yumruğu karşı tarafın attığını söylediği, kavga bir şekilde başlayıp karşılıklı birbirlerini yumruklayınca diğer masada oturan ...'in arkadaşları ...'ın, ...'ın üzerine doğru saldırmasıyla sanık ...'ın barın arka tarafına geçtiği, bu kişilerin...'a yöneldiğini gören sanık ...'nün olayın daha fazla büyümemesi için işyerinde bulunan ruhsatsız silahla havaya 1 el ateş ettiği, kavganın bu şekilde sona erdiği, karşılıklı yumruk atma nedeniyle sanıklar... ve ...'in yaralanmalarının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu sabit olup, mahkemece de oluş bu şekilde kabul edilmiştir.
Oluş ve kabule göre sanıkların hukuki durumu değerlendirildiğinde;
1-Sanık ... hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması yönünden yapılan incelemede;
Karşılıklı yumruklaşmada bulunan sanıklar... ve ... hakkında basit yaralama suçundan kurulan hüküm fıkrasında haksız tahrikle ilgili açık bir ifade bulunmmakla birlikte 'Oluşa ve mevcut dosya kapsamına göre sanığın cezasından başkaca artırım ya da indirim yapılmasına yer olmadığına' ibaresine yer verilmiş, gerekçeli kararın 'Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe' kısmında ise, 'her iki sanığın yaralanmasına sebep olan kavganın kimin tarafından başlatıldığının tespit edilemediğinden haksız tahrik teşkil eden eylemin sanıklardan hangisinin gerçekleştirdiğinin anlaşılamadığından her iki sanık hakkında da üzerlerine atılı kasten yaralama suçundan haksız tahrik hükümlerinin uygulanmadığı' şeklindeki bir gerekçeyle, sanıklar hakkında haksız tahrik indirimi uygulanmadığı anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen ve ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen Haksız Tahrik, failin haksız bir tahrikin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için; a)Tahriki oluşturan haksız bir fiil olmalı, b)Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı, c)Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı, d) Haksız tahrik teşkil eden fiil, mağdurdan sadır olmalıdır.
Buna göre, ilk haksız hareketin, mağdurdan sanığa yönelmiş olması durumunda, sanık hakkında haksız tahrik indirimi uygulanmasında, tersi durumunda yani ilk haksız hareketin sanıktan sadır olması durumunda ise, bu hükmün uygulanamayacağında bir tartışma söz konusu değildir.
İlk haksız hareketin hangi taraftan geldiğinin tespit edilememesi halinde ise, “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca sanık/sanıklar lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği, hem Yargıtay ilgili Daireleri hem de Yargıtay Ceza Genel Kurulunca mutlak şekilde kabul görmüş, evrensel bir hukuk kuralıdır.
Yerel mahkemece, bu kural adeta tersine çevrilerek, 'her iki sanığın yaralanmasına sebep olan kavganın kimin tarafından başlatıldığının tespit edilemediği' şeklinde yerinde olmayan gerekçe ile haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, hükmü süresinde temyiz eden sanık ... yönünden bozma nedeni yapılması gerekirken, bu husus dikkate alınmaksızın hükmün onanmasına karar verilmiş olması nedeniyle itiraz yoluna başvurma zorunluluğu doğmuştur.
Hükmü süresinden sonra temyiz etmesi nedeniyle, temyiz istemi reddedilen sanık ... hakkında CMK'nın 306. maddesi uyarınca bozmanın bu sanığa da sirayeti, Yüksek Dairenin takdirindedir.
2-Sanık ... hakkında tehdit suçunun oluşumu yönünden yapılan incelemede;
Sanık ... hakkında tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün gerekçesinde 'sanık...'nun ortak olarak çalıştığı Köşem birahanesinde meydana gelen kavgada sanıkların...'ın üzerine geldiklerini görünce işyerinde bulunan silahla sanıkları korkutmak amacıyla havaya ateş ettiği, sanığın bu eyleminin iş ortağına yönelen haksız eylemi defetme amacı taşıdığı' şeklinde bir ibareye yer verilmiş ve bu husus sanık hakkında haksız tahrik indirimine de gerekçe yapılmıştır.
Yukarıda da açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen 'Haksız Tahrik' failin haksız bir tahrikin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder. 5237 sayılı TCK'nın 25/1. maddesindeki 'Meşru savunma' ise 'Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez' şeklinde tanımlanmıştır. Haksız tahrik, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak cezadan indirim yapılmasını, meşru savunma ise bir hukuka uygunluk nedeni olup, faile ceza verilmemesini ifade eder.
Mahkeme gerekçesinde, sanığın suç işleme kastıyla değil, iş ortağına yönelen haksız eylemi defetme kastıyla hareket ettiği kabul edilmiştir. Gerçekten de, oluşa uygun kabule, sanığın savunmasına, olayın çıkış sebebi ve gelişimine göre, sanığı silahla havaya bir el ateş
etmeye yönelten saik, yaşanan kavga sırasında diğer sanık ...'in dört arkadaşının sanık ...'a yönelmesi üzerine sanık ...'ın mekanın bar kısmına kaçtığı sırada devam eden saldırının önlenmesidir. Nitekim havaya yapılan ateş sonrasında, saldırı ve kavga sona ermiştir. Bu durumda sanığın suç işleme kastıyla değil, iş ortağının vücut bütünlüğüne ve kavganın devamı halinde işyerine verilebilecek zararı önleme kastına yönelik olduğu açıktır. Buna göre, mahkemece kabul edilen oluş ve gerekçenin, sanığın meşru savunma altında hareket ettiğine ilişkin olmasına karşın, mahkumiyet hükmü kurularak haksız tahrik indirimi yapılması çelişki oluşturmakla, hükmün bu yönüyle de bozulmasına karar verilmesi gerekirken, Onama kararı verilmesi nedeniyle CMK'nın 308. maddesi uyarınca itiraz yoluna başvurmak gerekmiştir.
SONUÇ VE İSTEM:
İtirazın Kabulü ile;
Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/12/2019 gün ve 2015/23497 Esas, 2019/19784 Karar sayısı ile sanıklar ... ve ... hakkındaki ONAMA ilamının kaldırılarak, yukarıda sayılan nedenlerle hükmün BOZULMASINA karar verilmesi;
İtirazın kabul edilmemesi halinde dosyanın Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurul Başkanlığına gönderilmesi biçiminde istemde bulunulması üzerine, dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Sanık ... ile temyizi süreden reddedilen sanık ...'ın karşılıklı olarak yumruk vurup birbirlerini yaraladıkları sabittir. Dosyada mevcut ifadelerden bu kavgayı kimin başlattığı tam olarak tespit edilememiştir. Mahkeme hükmün gerekçesinde her iki sanığın da yaralanmasına sebep olan kavganın kimin tarafından başlatıldığının tespit edilemediğinden haksız tahrik teşkil eden eylemin sanıklardan hangisinin gerçekleştirdiğinin anlaşılamadığından her iki sanık hakkında da haksız tahrik uygulamamıştır. Ancak ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespit edilemediği durumlarda 'şüpheden sanık yaralanır ilkesi gereğince her iki taraf lehinde de haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğinin mahkemece gözetilmediği anlaşılmaktadır.
Sanık ... hakkında silahla tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmünde sanığın iş ortağı olan katılan sanık ...'nın zarar görmesini engellemek amacıyla katılanlar, müşteki ve mağdurları kokutmak amacıyla havaya ateş ettiğinin sabit olduğunu, sanık ...'nün eyleminin 'haksız fiilin bu kişide yarattığı elem ve şiddetin etkisiyle orantılı bir şekilde karşı bir eylemde bulunması gerektiği, sanık ...'nün eyleminin bu kapsamda değerlendirildiği' belirlenerek hakkında TCK'nın 29. maddesi gereğince cezasından 1/4 oranında indirim yapıldığı belirtilmiş ise de; kavga sırasında ..., ..., ..., ..., ... isimli şahısların ...'nın üzerine yürüdüğünü gören sanık ...'nün bu haksız eylemi sonlandırmak amacıyla ruhsatsız silahıyla havaya iki el ateş etme eyleminde TCK'nın 25. maddesindeki meşru müdafaa şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itiraz gerekçesi yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen, 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
Dairemizce verilen 16/12/2019 gün ve 2015/23497 esas, 2019/19784 karar sayılı kararının itiraz edilen kısmının KALDIRILMASINA,
Dosyanın yeniden incelenmesi neticesinde;
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Sanık ... ile temyiz isteği süre yönünden reddedilen sanık ...'ın birbirlerini yaralama eylemlerinde, kavgayı başlatan tarafın kim olduğunun belirlenemediğinin kabul edildiği halde sanık hakkında TCK'nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
2-Sanık ...'nun iş ortağı olan ...'ya karşı birden fazla kişinin saldırması üzerine onun zarar görmemesi amacıyla korkutma amacıyla ruhsatsız silahıyla havaya iki defa ateş etme eyleminin TCK'nın 25. maddesinde düzenlenen meşru savunma koşulları kapsamında gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılmaması,
Kanuna aykırı, sanıklar ... ve ...'nun itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan HÜKÜMLERİN, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozmanın hükmü süresinden sonra temyiz etmesi nedeniyle temyizinin reddine karar verilen sanık ...'a 1412 sayılı CMUK'nın 325. maddesi gereğince sirayetine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.