Hukuk Genel Kurulu 2010/17-664 E. , 2010/689 K.
MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 27/05/2010
NUMARASI : 2010/109-2010/303
Taraflar arasındaki “Kasko sigorta tazminatı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen 10.7.2008 gün ve 2006/665 E., 2008/332 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 13.04.2009 gün ve 2008/5949 E., 2009/2323 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili dava dilekçesinde, davalıya kasko sigortalı olan müvekkilinin maliki olduğu aracın, 16.1.2006 tarihinde meydana gelen trafik kazasında hasarlandığını, davalı tarafından ödeme yapılmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup şimdilik 500.-YTL'nin kaza tarihinden ticari reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, daha sonra ıslah dilekçesiyle talebini 16.625.-YTL'ye yükseltmiştir.
Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde, istiap haddinin aşılması nedeniyle rizikonun teminat dışında kaldığını, ancak gerçek zararın istenebileceğini savunarak davanın reddini istemiş, ıslah dilekçesine karşı da, zamanaşımı definde bulunmuştur.
Mahkemece, ıslah edilen kısım yönünden 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu benimsenerek, davanın kısmen kabulü ile 500.-YTL'nin 10.4.2006 temerrüt tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ve reeskont faizinin yasal faiz olmasına göre davalı sigorta vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, Kasko Sigortasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109/1.maddesinde 'motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar', 2.fıkrasında ise, 'Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir' hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, kazada bir kişi ölmüş, birden fazla kişi yaralanmış olup, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 66/1-d maddesi uyarınca, olayda uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Buna göre, kaza 16.1.2006 günü gerçekleşmiş olup, 9.7.2008 tarihinde ıslah dilekçesi verilmiştir. Mahkemenin kabul ettiği gibi, olayda 2918 sayılı yasaca belirlenen iki yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur. Ne var ki, davaya konu olayın suç teşkil etmesi gözardı ederek uzamış ceza zamanaşımı ile ilgili kuralı uygulamaması doğru değil bozmayı gerektirmiştir.”)
gerekçesiyle, diğer temyiz itirazları reddedilip, bozma ilamının (2) nolu bendinde açıklanan nedenlerle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; kasko sigorta poliçesine dayalı araç hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verdiği karar, taraf vekillerinin temyizleri üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Hükmü davacı vekili, temyize getirmiştir.
Araçta meydana gelen hasarın kasko sigorta poliçesi kapsamında bulunduğu ve sigorta ettiren davacının süresi içerisinde açtığı kısmi davada talep ettiği maddi tazminatın kabulü gerektiği konularında yerel mahkeme ile Yüksek Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kasko sigorta poliçesine dayalı araç hasar bedelinin tazmini istemli eldeki davada, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK.)'nun 109/2.maddesindeki uzamış ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağı, burada varılacak sonuca göre de, ıslaha konu edilen hasar bedelinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, noktalarında toplanmaktadır.
İlkin, sigortası sözleşmesi hakkında genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır:
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK.)'nun 1263.maddesinin birinci fıkrasında sigorta sözleşmesinin tanımı yapılmıştır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında; “Sigorta bir akittir ki, bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Görüldüğü üzere, sigorta sözleşmesi ile teminat altına alınan husus malın bizatihi kendisi değil, sigorta ettirenin o mal üzerindeki menfaatidir.
Özel sigorta türlerini, zarar sigortası ve meblağ sigortası olmak üzere iki ana gruba ayırmak mümkündür. Birinci gruba giren zarar yani mal ve malvarlığı sigortalarında, riziko para ile ölçülmesi mümkün olan menfaatlere ilişkin olduğu halde, diğer grupta insan hayatı gibi konusu para ile değerlendirilemeyen menfaat ilişkileri sigorta teminatı altına alınmaktadır. Bunlardan ilk gruba kısaca “menfaat (zarar) sigortası”, diğerine ise, “meblağ sigortası” denilmektedir.
Öte yandan, motorlu kara taşıt araçları kasko sigortası, diğer bir deyişle uygulamada kısaca “kasko sigortası” olarak adlandırılan bu sigorta türü, gerçek anlamda ayrı bir sigorta türü olmayıp, mal/zarar sigortaları türlerinden bir kısmının karma olarak motorlu kara taşıt araçlarında birlikte uygulanmasıdır. Kasko sigortası da niteliği itibariyle, bir sigorta sözleşmesidir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, kasko sigortası, mal sigortasının bir türü olmakla, bu genel düzenleme dışında Türk Ticaret Kanunu'nda ayrıca ve özel olarak düzenlenmemiştir.
Kasko sigortası ile kısaca “trafik sigortası” olarak da anılan “motorlu araçlar zorunlu ve ihtiyari mali sorumluluk sigortası”nın birbirine karıştırılamaması gerekir. Kasko sigortası ile sigorta ettirenin bizzat uğradığı zararlar sigortaca güvence altına alındığı halde ikincisinde, sigorta ettirene ait aracın karıştığı kazayla üçüncü kişilerin uğradığı zararlar sigorta tarafından karşılanmaktadır (Ulaş, I.:Uygulamalı Sigorta Hukuku-Mal ve Sorumluluk Sigortaları-, Ankara 2010, Sahife:539, 551).
Kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan davalar, TTK.'nun 1268.maddesi gereğince iki yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Nitekim, zamanaşımı süresinin iki yıl olduğuna ilişkin bu düzenlemeye, Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları (KTKSGŞ.)'nın C.9.maddesinde de aynen ve açıkça yer verilmiştir.
Öğretide de, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan davaların iki yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu benimsenmiştir (Eriş, G.: Açıklamalı-İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu, Cilt 5, Ankara 2010, s.6105; Ulaş, I.: a.g.e., s.644; Gökcan, H.T./Kaymaz, S.:Karayolları Trafik Kanununa Göre Hukuki Sorumluluk, Tazminat-Sigorta Rücu Davaları Trafik Suç ve Kabahatleri, Ankara 2010, s.528; Doğanay, İ.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Cilt 3, Ankara 1990, s.2957).
TTK.'nun 1268.maddesinde zamanaşımı süresinin başlangıcının hangi tarih olması gerektiği gösterilmediğinden bu hususun genel hükümler çerçevesinde tespiti gerekmektedir.
Bilindiği üzere, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 128.maddesine göre, zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu tarihte başlar.
Zarar sigortalarında, tazminatın ne zaman muaccel olacağı hususunda ise TTK.'nun 1292 ve 1299.maddeleri uygulanır. Bu madde hükümlerine göre, zamanaşımı süresinin başlangıcı, alacağın muaccel olduğu gün, yani sigortalının rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği günden itibaren başlayan beş günlük ihbar tarihinin son günüdür.
Bu arada, konuyla ilgisi bakımından 818 sayılı Borçlar Kanunu(BK.) ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu(KTK.)'nun ilgili hükümlerine de değinmek gerekir:
BK.'nun 41.maddesinde haksız eylem tanımlanmış, 60.maddesinde de, haksız eylemden zarar görenin, bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir (1) ve her halde haksız eylem tarihinden itibaren on (10) yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşın, KTK.'nun 109.maddesinin ilk fıkrasında, yine bir haksız eylem niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin tabi bulunacağı zamanaşımı süresi yönünden BK.'nun 60.maddesindeki düzenlemeden farklı, özel bir hüküm getirilmiş; anılan hükümdeki bir yıllık zamanaşımı süresi, bu tür tazminat talepleri için açılacak davalar yönünden iki (2) yıl olarak belirlenmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, davanın cezayı gerektiren bir eylemden doğması ve Ceza Kanunu’nun bu eylem için daha uzun bir dava zamanaşımı süresi öngörmesi halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri (ve bu taleple açılacak davalar) için de geçerli olacağı hükme bağlanmıştır.
Görüldüğü üzere, BK.'nun 60. ve KTK.'nun 109/2.maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin, trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından bir (1) yıl yerine, iki (2) yıl olarak öngörülmesidir.
KTK.'nun 109/2.maddesindeki uzamış ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için, tedavi giderleri ve/veya ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemi gibi, yaralama veya ölüm ile ilişkili bir olaydan (dolayısıyla haksız eylemden) zarar gören tarafın açtığı bir dava olması gerekir.
Kasko sigortası nedeniyle maddi tazminat talebinin dayanağı ise, sigorta ettiren ve sigortacının tarafı olduğu sözleşmedir.
KTK.'nun 109/2.madde hükmünde, davanın cezayı gerektiren bir eylemden doğması ve Ceza Kanununun bu eylem için daha uzun bir dava zamanaşımı süresi öngörmüş bulunması halinde, bu sürenin, maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Bu madde hükmünde geçen 'maddi tazminat talepleri' kavramı ile kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan araç hasarına ilişkin davadaki istemin (maddi tazminatın) ilişkilendirilmesi mümkün değildir.
KTK.'nun 109/2.maddesi kapsamında haksız eylem nedeniyle zarar gören üçüncü kişi veya kişiler, zararlarının karşılanması bakımından, anılan Yasa'nın 91 ila 101.maddeleri arasında düzenlenen zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında sigortacıya başvuruda bulunabilirlerse de, kasko sigorta sözleşmesine dayalı olarak hiçbir zaman “sigortacı kasko şirketine”, hukuki sorumluluğuna dayanarak başvuramazlar.
Sonuç olarak; haksız eylemin özel bir türü olarak düzenlenen KTK.'nun 109/2.maddesindeki yaralamadan veya ölümden dolayı zarar gören üçüncü kişilerin alacak hakkı yönünden açılacak davalarda, haksız eylem aynı zamanda Ceza Kanunu bakımından suç oluşturmakta ve daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmekte ise, uzamış ceza davası zamanaşımı süresi uygulanabilir ise de; kasko sigorta sözleşmesine dayalı eldeki davaya konu tazminat istemi, bu madde kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, uzamış ceza davası zamanaşımı süresi de uygulanamayacaktır.
Araç hasarının da meydana geldiği trafik kazasına neden olan dava dışı kişinin eylemi, Ceza Kanunu bakımından suç oluştursa bile, eldeki davanın kasko sigorta sözleşmesine dayalı olması karşısında somut uyuşmazlığın çözümü yönünden, sonuca etkisi bulunmamaktadır.
Öyleyse, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan ve araç hasar bedeli istemine konu tazminat taleplerinde uygulanacak dava zamanaşımı süresi iki yıldır.
Öte yandan, yargı kararlarında ve öğretide kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ait hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir. Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir (Hukuk Genel Kurulu'nun 20.3.1968 gün ve 9/210 E., 151 K.; 23.11.1966 E.T/593, 296 K.; 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E., 572 K. sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı asilin trafik tescil belgesinde kayden maliki olduğu aracını, davalı sigorta şirketine 13.12.2004 ila 13.12.2006 tarihleri arasında kasko sigorta poliçesi ile sigortalattığı anlaşılmaktadır.
Sigorta poliçesine konu aracın dava dışı kişinin yönetiminde iken, 16.01.2006 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazası olayında; araçta bulunanlardan bir kişinin ölümü ile birden fazla kişinin yaralandığı da aşikardır.
Görüldüğü üzere, dava dışı kişinin yönetiminde iken tek taraflı trafik kazası sonucu aracın hasarlanması olayında, davalı sigorta şirketinin bir eylemi veya katkısı söz konusu değildir.
Öte yandan, meydana gelen trafik kazasının üçüncü kişinin eylemi nedeniyle doğması halinde de, davalı sigorta şirketi bakımından bir illiyet (nedensellik) bağının varlığından söz edilemez.
Eldeki dava, trafik kazası olayında yaralanan veya ölen kişinin yakınlarının tedavi giderleri ve/veya ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemi gibi, yaralama veya ölüm ile ilişkili bir olaydan (dolayısıyla haksız eylemden) zarar gören tarafın açtığı bir dava olmayıp; belirgin biçimde kasko sigorta sözleşmesinin tarafı olan sigorta ettiren davacının, trafik kazası nedeniyle hasara uğrayan aracının sigorta tazminatının (araç hasar bedelinin) tahsili istemiyle açılmıştır.
Yukarıda da belirtildiği üzere, kasko sigorta tazminatı talebi, KTK.'nun 109/2.maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, eldeki davada uzamış ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanması olanaklı değildir.
Öyleyse, somut uyuşmazlığın çözümü yönünden araç hasarının da meydana geldiği trafik kazasına neden olan dava dışı kişinin eylemi, Ceza Kanunu bakımından suç oluştursa bile, sonuca etkisi bulunmayacağından; eldeki davaya konu tazminat talebi, TTK.'nun 1268.maddesi gereğince iki yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir.
Şu durumda, süresinde açılan kısmi davaya konu 500,00-TL.sı tazminat alacağı bakımından zamanaşımı süresi kesilir ise de, kısmi davada, dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olması zamanaşımını kesmeyeceğinden, 09.07.2008 tarihinde davacı vekilince ıslaha konu yapılan ve fazlaya ilişkin hak kapsamında talep edilen tazminat alacağının iki yıllık dava zamanaşımı süresi geçtikten sonra talep edilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Nitekim, davalı vekilince ıslaha konu tazminat miktarının, iki yıllık süre içerisinde istenmediği gerekçesiyle zamanaşımı def'inde bulunulmuş; bu miktar yönünden davaya karşı çıkılmıştır.
Sonuç itibariyle; yerel mahkemece, iki yıllık dava zamanaşımı süresi içerisinde kasko sigorta tazminatının tahsili istemiyle açılan kısmi davanın kabulüne; ıslaha konu fazlaya ilişkin hak kapsamında talep edilen tazminat alacağının ise davalı tarafın zamanaşımı def’i kabul edilerek, bu nedenle reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 22.12.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi.