3. Ceza Dairesi 2021/6860 E. , 2022/1080 K.
İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtiraz Edilen Daire Kararı : Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14.04.2021 tarih ve 2020/1522 - 2021/2664 sayılı kararı
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı: İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.11.2019 tarih ve 2019/252 - 2019/279 sayılı kararı
İtirazla İlgili Hüküm : İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.11.2019 tarih ve 2019/252 - 2019/279 sayılı kararı ile TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK'nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca ayrı ayrı verilen mahkumiyet kararlarına dairdir
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
I-İTİRAZ KONUSU:
Anayasayı İhlal suçundan sanıklar hakkında TCK'nın 309/1, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca mahkumiyetlerine dair İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.02.2018 tarih ve 2017/127 Esas, 2018/22 Karar sayılı kararına yönelik istinaf istemleri hakkında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 27.06.2018 tarih ve 2018/1380 Esas, 2018/1232 Karar sayılı ilamı ile esastan ret kararı verildiği, bu kararın sanıklar ve müdafileri ile katılanlar vekilleri tarafından temyizi üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 05.07.2019 tarih ve 2019/521 Esas, 2019/4769 Karar sayılı kararı ile itiraza konu sanıklar bakımından sübut bulan eylemlerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğundan bahisle Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu yönünden kurulan mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına oybirliğiyle ile karar verildiği, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanıklar hakkında TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK'nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca mahkumiyetlerine dair İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.11.2019 tarih ve 2019/252 Esas, 2019/279 Karar sayılı kararının sanıklar müdafileri tarafından temyizi üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14.04.2021tarih ve 2020/1522 Esas, 2021/2664 Karar sayılı kararı ile itiraza konu sanıklar bakımından Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçu yönünden kurulan mahkumiyet hükümlerinin onanmasına oybirliği ile karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 29.04.2021 tarih ve 16-2020/5508 sayılı yazısı ile Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14.04.2021 tarih ve 2020/1522 Esas, 2021/2664 Karar sayılı kararının itiraza konu sanıklar yönünden KALDIRILARAK;
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının, sanıklar ..., ... ve ... yönünden BOZULMASI talep edilmiştir.
II-İTİRAZ NEDENLERİ:
Mezkur ilama, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 29.04.2021 tarih ve 16 - 2020/5508 sayılı yazısı ile;
1-'...Celse arasında 31.10.2019 tarihinde yazılı olarak sunulan iddia makamının esas hakkındaki mütalaasının sanıklar ..., ... ve ... ve müdafiilerine CMK’nın 176/4 maddesinde öngörülen sürede tebliğ edilmemesi ve mütalaanın yazılı olarak dosyaya sunulduğu tarihten dört gün sonra 04.11.2019 tarihinde yapılan karar oturumunda iddia makamının esas hakkındaki görüşünün hazır bulunan sanıklar ve müdafiileri yüzüne karşı okunmaması ve duruşma tutanağına geçirilmemesi suretiyle CMK’nın 176/4, 190/2 ve 216. maddelerine muhalefet edilerek savunma hakkının düşüncesine varılmıştır.'
2-'... Beyanları sanıklar ... ve ... yönünden hükme esas alınan tanıklar ... ve ...'un duruşmaya celp edilip dinlenmesi, sanıklara tanıkları sorguya çekme hakkı tanınması yerine bu yöndeki taleplerin de mahkemece yetersiz ve yasal olmayan gerekçe ile reddedilerek sanıkların adil yargılanma hakkını da kısıtlayacak şekilde CMK'nın 217. maddesine muhalefet edildiği düşüncesine varılmıştır'.
3-' Mahkemece sanıkların örgütsel faaliyetlerinin süreklilik, yoğunlu ve çeşitlilik arz ettiğine ilişkin kabulünde yer alan Bank Asyaya örgüt liderinin talimatı ile para yatırıldığına dair tespitin, 24.01.2017 günlü Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkalığı yazsının ekindeki analiz çalışması raporuna dayandığı, bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, oysa ki sanıkların savunmalarında ileri sürdükleri hususların tespiti, hesapların maaş hesabı olup olmadığı, hesap hareketlerinin sanıkların pozisyonuna göre rutin bankacılık işlemi olarak kabul edilip edilemeyeceği, sanık ...'in çocukları adına açılan hesapların tam olarak kim tarafından açtırıldığının tespiti gerekirken bu iki sanık yönünden eksik kovuşturma ile hüküm kurulduğu düşüncesine varılmıştır.'
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
İtirazın KABULÜ ile, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14.04.2021 gün ve 2020/1522 Esas, 2021/2664 Karar sayılı ONAMA kararının sanıklar ..., ... ve ...'e atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçu yönünden KALDIRILMASI, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.11.2019 gün ve 2019/252 Esas, 2019/279 Karar sayılı hükümlerinin bu suçlar yönünden BOZULMASI, talep edilerek dairemiz kararına itiraz isteminde bulunulmuştur.
III-İTİRAZ DEĞERLENDİRİLMESİ VE KARAR:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KISMEN kabulüne;
1-)Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, iddia makamının esas hakkında mütalaasının sanıklar müdafiilerine Ceza Muhakemesi Kanunu'nda öngörülen süreye riayet edilerek tebliğ edilmediği ve bu sebeple savunma hakkının kısıtlandığına yönelik itirazlarının incelenmesinde;
Savunma hakkı ile ilgili yasal düzenleme, tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve yerleşik yargısal uygulamalara bakıldığında;
CMK’nın 176. maddesinde, iddianamenin sanığa tebliği ve duruşmaya çağrılmasına yer verilmiş olup, “çağrının tebliği ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir.” şeklinde, sanıklara savunma için en az bir haftalık süre öngörülmüştür. Bu süreye riayet edilmemesi halinde CMK'nın 190/2 maddesi uyarınca sanığa ve müdafiine “duruşmaya ara verilmesini” isteme hakkının olduğu bildirilecektir. Sanığın mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi veya geçerli bir nedene dayalı olmaksızın sorgusunun yapılamaması halinde, delillerin ortaya konulmasına engel teşkil etmeyecektir ( CMK 206/1 m).
“Deliller ortaya konulduktan sonra tartışmada söz, sırası ile katılana, vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa, müdafiine veya kanuni temsilcisine verilir. Hükümden önce son söz sanığa aittir.” (CMK 216. m) Bu düzenleme ile delillerin ne şekilde tartışılacağı ve söz alma sırası gösterilmiştir.
Anayasanın 36/1 maddesinde, “herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilerek, savunma hakkı vurgulanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 'Adil yargılanma hakkı' kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında: 'Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir'.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise:
'Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
c)Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek…' şeklinde adil yargılama ilkelerine yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına göre adil yargılama ilkelerine ilişkin kriterlerden bazıları aşağıdaki başlıklar halinde toplanabilir.
a) Yargılamanın makul süre içinde sonuçlandırılabilmesi ve kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkının tanınması,
b) Savunmayı hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı, bu hakkın kullanımının sağlanmasında dosyanın hacmine ve delillerin çeşitliliğine bağlı olarak makul bir sürenin verilmesini gerektirmektedir. Savunmayı hazırlamak için gerekli kolaylıklara sahip olma dava dosyasının içeriğinde yer alan delillere erişebilme imkanını içermektedir. Bu hak sadece müdafiiye değil sanığa da tanınmalıdır.
c) Kendi kendine savunma veya bir müdafiinin hukuki yardımından yararlanma hakkı,
Adil yargılama ilkelerinden tartışma konusu olan savunma hakkının üzerinde durmak gerekecektir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 'hakkaniyete uygun yargılama' kavramından hareket ederek adil yargılamanın zımni gereklerini saptamıştır. Bu gereklerden en önemlisi Anayasanın 36. maddesinde de açıkça ifade edilmiş olan 'savunma hakkı'dır. Ceza yargılamasındaki savunma haklarının güvence altına alınması demokratik toplumun temel bir ilkesidir. Bu sebeple Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, Ludi/İsviçre ve Artico/İtalya davalarında verilen kararlarda da belirtilmiş olduğu üzere, hakkaniyete uygun bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için yargılamanın yürütülmesi sırasında alınan önlemlerin, savunma hakkının yeterince ve tam olarak kullanılması ile uyumlu olması ve bu hakların teorik ve soyut değil, etkili ve pratik olacak şekilde yorumlanması gerekmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan 'hakkaniyete uygun yargılama' kavramı, aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında yer alan 'suç isnat edilmiş kişi'nin asgari haklarıyla doğrudan bağlantılıdır. Hakkında bir suç isnadı olan kişiye tanınmış anılan fıkradaki haklar, (1) fıkrada yer alan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin somut görünümleridir. Fakat hakkaniyete uygun yargılama çerçevesindeki haklar ve ilkeler, (3) numaralı fıkradaki kapsamlı olmayan listedeki minimum haklarla sınırlı değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Asadbeyli ve Diğerleri/Azerbaycan kararında belirtilmiş olduğu üzere, (3) numaralı fıkrada yer alan asgari şüpheli/sanık hakları, (1) numaralı fıkrada koruma altına alınmış olan daha genel nitelikteki 'hakkaniyete uygun yargılanma' hakkının özel görünüm şekilleridir. Bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan özel güvencelerin, (1) numaralı fıkrada yer alan 'hakkaniyete uygun yargılanma hakkı' ışığında değerlendirilmesi gerekir. Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Pélissier ve Sassi/Fransa kararında da belirtildiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a-e) bentlerinde düzenlenen güvenceler arasında da bağ bulunmakta olup bunlardan her biri yorumlanırken diğerleri de dikkate alınmalıdır. Bu nedenle yalnızca (3) numaralı fıkrada sayılan haklara uygun olarak yapılan bir ceza yargılamasının, (1) numaralı fıkrada yer alan 'hakkaniyete uygun yargılanma hakkı' ışığında değerlendirilmeden, hakkaniyete uygun ve dolayısıyla adil olduğu söylenemez.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendinde hakkında bir suç isnadında bulunulan kişinin 'Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden ayrıntılı olarak haberdar edilmek' hakkı, kişinin savunmasını hazırlayabilmesi için getirilmiş bir güvencedir. 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında güvence altına alınmış olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ışığında, (3) numaralı fıkranın (a) bendi, cezai konularda hakkaniyete uygun bir yargılama yapılmasının temel ön koşulu olarak şüpheli veya sanığa detaylı bilgi verilmesini öngörmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendi, bilgilendirmenin şekline ilişkin herhangi bir yükümlülük içermemekle birlikte bu güvence, şüpheliye veya sanığa hakkındaki 'suçlamayı bildirme' konusunda özel bir çaba gösterilmesi gerekliliğine işaret etmektedir. Bu nedenle (a) bendi uyarınca sanığa verilecek bilgi, kendisinin hangi fiil nedeniyle suçlandığını ve bu fiilin hukuki nitelemesinin ne olduğunu içermeli ve detaylı olmalıdır. Ceza kovuşturmasında esaslı bir yeri olan iddianamenin tebliğ edilmesiyle, sanığın, yazılı bir biçimde, suçlamaların maddi ve hukuki temelinden resmi olarak haberdar olduğu kabul edilmektedir.
Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (a) bendi ile hakkında bir suç isnadında bulunulan kişinin 'Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak' hakkına yer verilen (b) bentlerinin birbiriyle bağlantılı olduğunu; suçlamanın nedeni ve niteliği hakkında bilgilendirilme hakkının, şüphelinin veya sanığın savunmasını hazırlama hakkı ışığında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Savunmanın hazırlanması için gerekli zamana sahip olma hakkı, Anayasanın 36. maddesinde belirtilen 'meşru vasıta ve yollardan yararlanmak' kavramının kapsamındadır. Bu hak gereğince sanığa ve müdafiine savunma için gerekli hazırlıkları yapabilecekleri zamanın verilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında dava dosyası ve yargılama süreci bir bütün olarak incelendiğinde;
İddia makamının esas hakkında mütalaasının 31.10.2019 tarihinde dosya içerisine gönderildiği, tutuklu bulunan sanıklar ..., ... ve ...'ya aynı gün Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla tebliğ edildiği, esas hakkında mütalaanın elektronik tebligat yoluyla 31.10.2019 tarihinde sanıklar müdafiilerinin e-posta adreslerine gönderildiği, 31.10.2019 tarihinde gönderinin tebligat alıcıları tarafından açıldığı, mevzuat gereği belirlenen süre sonunda 05.11.2019 tarihinde otomatik olarak okundu sayılarak sanıklar müdafiilerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, öte yandan 04.11.2019 tarihinde yapılan karar duruşmasında bir kısım sanık ve müdafiilerinin esas hakkında mütalaaya karşı savunma hazırlamak için süre talebinde bulundukları, mahkeme başkanı tarafından bu taleplerinin reddedildiği anlaşılmakla;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İddia makamının esas hakkında mütalaasının sanıklar müdafiilerine Ceza Muhakemesi Kanunu'nda öngörülen süreye riayet edilerek tebliğ edilmediği ve bu sebeple savunma hakkının kısıtlandığına ilişkin itirazının KABULÜNE, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14.04.2021 tarih ve 2020/1522 Esas 2021/2664 Karar sayılı onama kararının bu bakımdan KALDIRILMASINA,
İddia makamının esas hakkında mütalaasının karar tarihi itibariyle sanıklar müdafiilerine tebliğ edilmediği ve bu itibarla esas hakkında savunma hazırlayabilmeleri için yeterli süre ve olanaklarının da bulunmadığı anlaşıldığından; Çelişmeli yargılamanın gereği olan “silahların eşitliği” ilkesi ve Anayasanın 36., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddeleri ile teminat altına alınan adil yargılanma ilkesi dikkate alınarak; adaletin selameti açısından sanıklar ve müdafiilerine esas hakkında mütalaaya karşı savunma yapma imkanı tanındıktan sonra sanıkların hukuki durumunun tayini gerekirken savunma hakkının kısıtlanmasına yol açacak ve bu hakkın kullanılmasını etkisiz kılacak şekilde sanık ve müdafiilerine yeterli sürenin verilmemesi sonucu CMK’nın 176/4, 190/2. ve 216. maddelerine muhalefet edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı bu nedenle yerinde görüldüğünden sanıklar ..., ... ve ... hakkındaki sair yönleri incelenmeyen hükümlerin öncelikle bu sebepten BOZULMASINA,
2-)Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının; esas hakkında mütalaanın sanıklar ve müdafiilerinin yüzüne karşı okunmadığı ve duruşma tutanağına geçirilmediğine, tanıklar ... ve ...'un duruşmaya celp edilip dinlenilmediğine, sanıkların BankAsya hesapları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadığına ilişkin itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden REDDİNE, 02.07.2012 gün ve 6352 sayılı Kanunun 99 maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesine eklenen (2) ve (3) fıkra hükümleri uyarınca itirazın değerlendirilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.02.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.