Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2020/2141 E. , 2021/1295 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/2141
Karar No : 2021/1295
TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR) : 1- … 2- …
VEKİLLERİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / …
VEKİLİ : 1. Hukuk Müş. Yrd. V. …
İSTEMLERİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı'nda meydana gelen terör saldırısında yaralanan davacı ... ve yaralanan şahsın eşi olan davacı ... tarafından, söz konusu patlama sebebiyle yaralanan davacı için uğranıldığı ileri sürülen 1.000,00 TL maddi ve 500.000,00 TL manevi zararın ve yaralan şahsın eşi olan davacı tarafından da 50.000,00 TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin kararıyla; sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağandışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesinin amaçlandığı, genel bir ifade ile 'terör olayları' olarak nitelenen eylemlerin, Devlete yönelik olduğu, Anayasal düzeni yıkmayı amaçladığı, bu tür olaylarda zarar gören kişi ve kuruluşlara karşı kişisel husumetten kaynaklanmadığı, sözü edilen olaylar nedeniyle zarara uğrayan kişilerin, kendi kusur ve eylemleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle zarar gördükleri, belirtilen şekilde ortaya çıkan zararların ise, özel ve olağandışı nitelikleri dikkate alınıp, terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece, sosyal risk ilkesine göre, topluma pay edilmesi suretiyle tazmininin hakkaniyet gereği olduğu, sosyal devlet ilkesine de uygun düşeceği, terör olayları nedeniyle meydana gelen ve sosyal risk ilkesi kapsamında bulunup 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanmayan ilgililerin ileri sürdükleri manevi zarara bağlı tazminat taleplerine ilişkin uyuşmazlıklarda, idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Kanunun öngördüğü usullere tabi olarak manevi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin yargısal incelemenin yapılması gerektiği, uyuşmazlıkta, davacının, 28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanında meydana gelen ve dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerden, terör hadisesi olduğu güvenlik güçlerince tespit ve değerlendirilen saldırı sonucunda yaralandığı, vücut bütünlüğünde kalıcı nitelikte eksilmenin olduğu, bu kapsamda; davacının maluliyetinin tespiti amacıyla, Zonguldak İdare Mahkemesi'nden istinabe suretiyle Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi'nden alınan ve bir örneği dosyada mevcut adli rapor uyarınca, davacının % 100 oranında ve sürekli olarak malul olduğu, dolayısıyla terör saldırısı neticesinde vücut bütünlüğünde zarar meydana gelen davacının, söz konusu zararının sosyal risk ilkesi uyarınca davalı idareden tazmininin gerektiği, davacının, maddi tazminat istemi bakımından yapılan incelemede; Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi'nden alınan rapor gereğince ve davacının olay sebebiyle %100 oranında sürekli malul olduğu tespitine istinaden, Mahkemece davacının maddi zararının hesaplanması amacıyla 12/07/2018 tarihinde dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, inceleme neticesinde davacının maddi zararının 1.647.092,60 TL (sürekli iş görememezlikten kaynaklanan 1.054.181,90 TL ve bakıcı giderinden kaynaklı bilinen dönem 86.426,70 TL + işleyecek bilinmeyen dönem ise 506.484,00 TL) olduğunun tespit edildiği ve taraflara tebliğ edilen söz konusu rapor uyarınca, davacı tarafından dava konusu miktarın bilirkişi raporu uyarınca tespit edilen tutar kadar artırıldığı, bu durumda; davacı ...'ın 1.647.092,60 TL maddi zararının davalı idareden tazmin edilerek davacıya verilmesine, davalı idareden tazmin edilecek olan maddi zararın 1.000,00 TL'sinin 27/02/2017 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle, kalan 1.139.608,60 TL zararın (sürekli maluliyete ilişkin zarar+bilinen dönem bakıcı gideri) ise davanın ıslah edildiği tarih olan 25/02/2019 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, öte yandan; 1.647.092,60 TL maddi zarara dahil olan 592.910,70 TL bakıcı giderine ilişkin zarar kaleminin, bilinen döneme ilişkin 86.426,70 TL'sinin işbu kararın akabinde peşin ödenmesine, kalan tutarın ise davalı idarece re'sen ağır engelli kişinin yaşadığı tespit edilmek ve ilgili yıldaki brüt asgari ücret üzerinden hesaplanmak suretiyle her takvim yılının başında peşin olarak ödenmesine, davacı, ...'ın 500.000,00 TL, yine davacı ...'ın (...'ın eşi) 50.000,00 TL manevi tazminat istemi bakımından yapılan incelemede; olayın vuku buluş şekli ve davacıların bundan sonraki yaşamı üzerindeki neticeleri, bu nedenle duyduğu elem ve ızdırabın karşılığı olarak sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak düzeyde davacılardan ...'ın 500.000,00 TL manevi tazminat isteminin 250.000,00 TL'sinin kabulüyle fazlaya ilişkin kısmının reddine, yine davacı ...'ın eşi davacı ...'ın (yaralanan şahsın eşi olması hasebiyle) 50.000,00 TL manevi tazminat isteminin tamamının kabulüne, söz konusu tutarların davalı idareye başvuru tarihi olan 27/02/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tazmin edilerek davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesince; kararın manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne yönelik kısmının incelenmesinden: istinafa konu mahkeme kararının, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısmında kanunda sayılan kaldırma nedenlerinin bulunmadığının anlaşıldığı, davalı idarenin kararın bu kısmına yönelik istinaf isteminin yerinde görülmediği, kararın maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne yönelik kısmının incelenmesinden: uyuşmazlığın, 5233 sayılı Kanun'un yürürlüğünden sonra gerçekleşen dava konusu olayda, karşılanması talep edilen maddi zararın genel tazminat hukuku ilkeleri kapsamında mı yoksa, 5233 sayılı Kanun'un kendi özel düzenlemeleri kapsamında mı karşılanacağı hususundan doğduğu, bu durumda, 28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı'nda meydana gelen terör saldırısında yaralanan davacı ... lehine 5233 sayılı Kanun ve anılan Kanuna dayanılarak çıkartılan Yönetmelik hükmü uyarınca 59.441,76 TL maddi tazminata hükmedilmesi ve yine söz konusu tutara uyuşmazlık tutanağının imzalandığı tarihten itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği, maddi tazminat isteminin kabulü yolundaki başvuruya konu kararın bu kısmında hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle kararın maddi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmının kaldırılmasına, maddi tazminat isteminin 59.441,76 TL'lik kısmının kabulüne, anılan tutarın uyuşmazlık tutanağının imzalandığı tarih olan 11/04/2019 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar vekili tarafından, sulhname imzalanmaması durumunda 5233 sayılı Kanun kapsamında kişilerin gerçek zararlarının tazmini için genel hukuk ilkelerine dayalı dava açabilecekleri, bu yönde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararlarının bulunduğu, maddi tazminat hesabında bakıcı giderinin hesaplanarak peşin ödenmesi gerektiği, davalarının İdari Yargılama Usulü Kanunu 13. madde kapsamında irdelenerek karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, Zarar Tespit Komisyonu tarafından davacılara 59.441,76 TL teklif edildiği, davacıların kabul etmemesi üzerine uyuşmazlık tutanağı imzalandığı, bu nedenle hükmedilen miktara faiz işletilmesinin yerinde olmadığı, Bölge İdare Mahkemesince maddi tazminatın tamamının reddedilmesi gerektiği, davanın açılmasında idarelerinin kusurunun bulunmadığı, manevi tazminat miktarının fahiş olduğu, idarelerinin harçtan muaf olduğu, idare aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN SAVUNMALARI : Davacılar vekili tarafından, savunma verilmemiştir. Davalı idare tarafından, davacıların temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Dava konusu olayda istihbari bilgi, belge veya olaya yönelik ihbarın bulunmadığı görüldüğünden olayın terör olayı olduğu ve olayda idarenin hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk halinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda davacıların genel hükümlere dayalı olarak açtığı davalarda, olayın 5233 sayılı Kanun kapsamında mı, genel hükümler kapsamında mı değerlendirileceği uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun terör olaylarında maddi tazminat istemlerinde gerçek zararın karşılanmasına ilişkin kararları ile Anayasa Mahkemesi'nin 03/11/2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 08/09/2020 tarih ve Başvuru No:2016/7302 sayılı … Başvurusu kararı gereği; 5233 sayılı Kanun'un geçici maddelerinde yer alan dönemler dışında meydana gelen terör veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle oluşan zararların mutlak olarak 5233 sayılı Kanun usulleriyle çözümlenmesi gerekmediği, ilgili kararda olduğu üzere, tazminat hukukunun genel hükümlerine göre açılan davada başvurucunun sosyal risk ilkesi gereği tazmini gereken maddi, manevi tazminatlarının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerektiği, bu yönde inceleme yapılmamasının mahkemeye erişim hakkına müdahale olduğu kabul edilmiştir.
Bu halde dava konusu olayda olduğu üzere, genel hükümler kapsamında açılan davanın talep gereği olayda hizmet kusuru, kusursuz sorumluluk hali de olmadığı tespit edilirse sosyal riskten incelenmesi hukuka uygundur. İdare Mahkemesi kararında maddi tazminata ilişkin hesaplamanın idarenin kusurlu olduğundan hareketle davacıların maddi tazminat talebi hakkında hesaplama yapılmıştır. Bu durumda terör olaylarında, sosyal riske dayalı olarak incelenen dosyalarda, tazminat hesabının hizmet kusuru hukuki gerekçesinin hesaplama yöntemiyle karşılanması hali ortaya çıkmaktadır. Sosyal risk ilkesinin idarenin herhangi bir kusuru bulunmayan, davacınında toplumun bir ferdi olarak zararlarının karşılandığı dosyalarda uygulanmasına rağmen tazminatın hizmet kusuru hesaplama yöntemiyle karşılanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu açıktır. Bu dosyalarda maddi tazminat hesaplamasında; sosyal risk ilkesine uygun olarak tazminat ve sorumluluk dengesi sağlanması açısından hesabın % 50'sinin kabul edilmesinin hem davacı ve davalı yönünden adil, hem de hukuki gerekçeye uygun bir çözüm olduğu düşünülmektedir. Bu nedenlerle Bölge İdare Mahkemesi kararının maddi tazminat yönünden bozulması, manevi tazminat yönünden onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Dosyanın ve aynı olaya ilişkin temyiz dosyalarının birlikte incelenmesinden; 28/06/2016 tarihinde terör saldırısı nedeniyle Atatürk Havalimanında meydana gelen patlama nedeniyle zarara uğrayan davacı/davacılar tarafından, olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru/kusursuz sorumluluk hali bulunduğu ileri sürülmüş, ancak İdare Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemesi tarafından olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru/kusursuz sorumluluk hali bulunmadığı sonucuna varılmış, davacı/davacılar tarafından dosyalarda bulunan olaya ilişkin bilgi ve belgelerin değerlendirilmediği, temyiz aşamasında da aynı iddiaları devam ettiğinden Dairemizce öncelikle bu hususa ilişkin olarak davacı/davacıların temyiz iddiaları doğrultusunda dava konusu olay değerlendirilmiştir.
Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu açık olmasına rağmen, bu terör olayında idarenin hizmet kusuru/ kusursuz sorumluluğunun bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Dairemizin konuyla ilgili yerleşik içtihadı da; terör eylemi sonucu bir zararın ortaya çıkması durumunda, öncelikle söz konusu olayın meydana gelmesinde idarelere atfı kabil bir hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk hallerinin bulunup bulunmadığının araştırılması, idarenin gerek hizmet kusuru gerekse kusursuz sorumluluk hallerinin olayda bulunmaması durumunda 5233 sayılı Kanun kapsamında gerekli inceleme ve araştırma yapılarak karar verileceği yönündedir. Bu nedenle idarenin / idarelerin olay öncesi genel güvenlik hizmetlerine ilişkin kusuru / kusursuz sorumluluğunun tespiti için olay öncesinde olaya ilişkin ihbar veya istihbari bilgi ve belge olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Olay öncesinde ve olaya ilişkin istihbari bilgi belge var ise idarenin bu konuda özel bir önlem almaması neticesinde oluşan zarardan hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumlu tutulacağı açıktır.
İncelenen dosyalarda İdare Mahkemeleri tarafından yapılan ara kararlar üzerine dosyalara giren bilgi ve belgelere göre; İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ilgili birimlerince emniyete ulaşan ve gerekli birimlerle paylaşılan genel nitelikteki muhtemel eylemlere ilişkin yazıların sunulduğu, olaya ilişkin ihbarın bulunmadığının belirtildiği, söz konusu yazıların incelenmesinden; davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için olay öncesinde olaya ilişkin istihbari bilginin yer, zaman, kişi unsurlarından bir ya da bir kaçının belirli olacak şekilde idarece bilinmesi ve idarenin bu bilgiye rağmen gerekli önlemi almaması halinde söz konusu olacağı değerlendirildiğinde; dava konusu olayda Emniyet birimlerinde olay öncesinde olaya ilişkin herhangi bir ihbarın bulunmadığına ilişkin yazıları da gözönünde tutularak idarenin hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluğundan söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın ... İdare Mahkemesine gönderilmesine, artan posta ücretinin istemleri halinde taraflara iadesine, 23/03/2021 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X)KARŞI OY :
Dava konusu olay, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda 28/06/2016 tarihinde DEAŞ mensubu teröristlerin yanlarındaki bombayı patlatmaları ve ellerindeki silahlarla etrafa ateş etmeleri sebebiyle meydana gelmiştir.
Olayın oluş şekli, olay tarihi, olaya yakın zamanlarda ülkemizde meydana gelen benzer terör olayları (20/07/2015 tarihinde Suruç Patlaması, 10/10/2015 Ankara Gar Patlaması, 17/02/2016 Merasim Sokak Patlaması, 13/03/2016 tarihinde Güvenpark Patlaması, 07/06/2016 tarihinde Vezneciler Patlaması...), olay öncesinde havalimanı gibi yerlerde bombalı terör eylemi yapılacağına dair istihbari bilgilerin bulunduğu, olay tutanağına göre teröristlerin güvenlik tarafından kamera sistemi ile fark edildiği, polisin müdahalesi sırasında olayın yaşandığı dikkate alınarak ülkemiz gibi terör olaylarının sık yaşandığı ve sürekli teyakkuz halinde olunması gereken bir ülkenin en büyük havalimanında meydana gelen bu patlama ve silahlı saldırı olayında öncelikle idarenin olaya ve olayın önlenmesine ilişkin hizmet kusurunun olduğu oyuyla aksi yöndeki Daire çoğunluk kararına katılmıyorum.