T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1005 Esas
KARAR NO : 2018/898
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/10/2017
NUMARASI : 2017/533 Esas, 2017/756 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 23/05/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, 06.06.2017 tarihli dava dilekçesinde, davacının Bulgaristan göçmeni olduğunu, 1995 yılında göçmenlere sağlanan arsa ve para yardımlarından faydalanılarak kurulan davalı kooperatife , 04.01.1995 tarihli yönetim kurulu kararı İle ortak olduğunu, ortaklık senedinin verildiğini, 24.09.2000 tarihinde yapılan kura çekiminde davacıya A-1 blok 5. Kat ve 24 nolu dairenin isabet ettiğini, 10.04.2006 tarihinde, davacının kooperatif ortağı olarak 1995-2006 yılları arasında 11 yıl boyunca yaklaşık 28.000,00 TL ödeme yaptığını, 03.09.2006 tarihli genel kurulda, kredi kullanma yetkisi başlığı altında 5. maddede yok hükmünde bir karar alındığını, genel kurulda alınan her üyeden yeniden 30.000 YTL alınmasının istenmesinin, bir tek maaşı ile geçinen davacı için evini yeniden satın almak anlamına geldiğini, davalı kooperatif vekilinin haksız kararları göstererek müvekkiline, 30.000 YTL nin ödenmesi için Noter ihtarnamelerini, ihraca ilişkin ihtarnameleri gönderdiğini, ancak ihtarnamelerin hiçbirinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, 25.10.2007 tarihinde, kooperatiften ihracın kesinleştiğini düşünen davalı kooperatifin, davacıya tahsis edilen daireyi önce davalı ... adına görünüşte tapuda kaydettiğini, 24.12.2012 tarihinde, davalı kooperatife görünüşte satış işlemi gerçekleştirildiğini, 18.04.2013 tarihinde ferdileşme yapıldığı iddiası İle davalı ...’a devredildiğini, 17.12.2013 tarihinde ise davalı ...'a görünüşte satış işlemi gibi devredildiğini , genel kurul kararının kredi kullanma başlığı altındaki kararının yok hükmünde olduğunu, davacı hakkında uygulanamayacağını , bu nedenle davacının ihracına ilişkin yönetim kurulu kararının mutlak butlunla batıl olduğunu , tüm tapu işlemlerinin danışıklı ve muvazaalı olduğunu iddia ederek, davalı kooperatifin 03.09.2006 tarihli genel genel kurulunda alınan kredi kullanma yetkisi başlıklı 5. madde gereğince alınan kararın yoklukla malül olması nedeniyle iptaline, davacı hakkında davalı kooperatif tarafından üyeliğin ihracına ilişkin 13.02.2007 tarihli yönetim kurulu kararının haksız ve hukuka aykırı olması nedeniyle iptaline, davacının davalı kooperatif üyesi olduğunun tespitine, Tekirdağ İli, ..o: 24 bağımsız nolu taşınmazın ferdileştirilmesine, satış ve devir işlemleri ile ilgili tüm tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline, bu taleplerin kabul edilmemesi halinde, taşınmazın dava tarihindeki bedelinin avans faizi ile birlikte tazminat olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000 TL değerin ve 20.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili, müvekkilinin kooperatife ait 8 adet bloğun dış cephe ısı yalıtım mantolama işini yapıp, yaptığı işlere karşılık anılan kooperatiften daireler verilerek ödemelerin gerçekleştirildiğini, dava konusu edilen taşınmazın müvekkiline tahsis edilip tapusu verilen dairelerden biri olduğunu, müvekkilinin bağımsız bölümü 17.12.2013 günü ...’a satış suretiyle devir ettiğini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının Kooperatif ortağı iken ödemelerini gerçekleştirmemesi nedeniyle ihtarname keşide edilerek davalıya tebliğ edildiğini, davacının yasal tasarruf hakkının ortadan kalkması nedeniyle davacıya davalı kooperatif tarafından İstanbul ... Noterliği aracılığı ile 10.04.2013 günlü ihtarname tebliğ edilerek davaya konu taşınmazda ki haksız işgalinin sona erdirilmesinin istendiğini, davalı kooperatif adına kayıtlı ve işgal altında bulunan kat irtifaklı dairenin kooperatif yönetim kurulunun 25.03.2013 günlü kararı İle tahsis edildiğini, yönetim kurulunun tapuya yazısı üzerine 18.04.2013 günü ferdileşme yolu ile tapusunu aldığını , keşide edilen ihtarname ve verilen süreye rağmen işgal sona erdirilmediğinden Çerkezköy 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/472 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, dava devam ederken taşınmazın ...”a satıldığını, 22.11.2013 tarihli kararla kabul kararı verildiğini, Yargıtay 1.HD’nin 2014/7560 Esas, 2015/13607 Karar ve 24.11.2015 günlü kararı ile dava konusunun devredilmesi nedeniyle HMK 125. maddesi uyarınca usuli işlemlerin tamamlanması için bozulduğunu, dosyanın 2016/589 Esas sayılı numarayı aldığını derdest olduğunu savunarak davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, müvekkili kooperatifin kusurunun bulunmadığını, 24.09.2000 günlü kura sonucunda dairenin davacıya isabet ettiğini, artan İnşaat maliyetleri, yüksek enflasyon nedeniyle , İnşaat faaliyetlerinin durma noktasına gelmesi nedeniyle 09.09.2006 günü kooperatif genel kurulunun olağanüstü toplandığını, ... Bankası Çerkezköy Şubesinden tahsis edilen 30.000,00 YTL kredi için ilgili bankadan kredi kullanılması, kredi kullanmak istemeyen ortakların ise 15.10.2006 tarihine kadar nakten ve defaten ödemesi için karar alındığını, bu karara karşı davacının hiçbir hukuki girişiminin olmadığını , genel kurul kararının iptali için dava açmadığından genel kurul kararının kesinleştiğini, genel kurul kararının yerine getirilmesi için davacıya ihtarnameler keşide edilip süreler verildiğini, genel kurulda alınan kararı yerine getirmemesi üzerine davacının yönetim kurulu kararı ile ortaklıktan ihraç edildiğini, ihraç kararının tebliğ edildiğini, müracaat olmadığından kararın kesinleştiğini, davacıya daireyi haksız işgal etmesi nedeniyle boşaltması için ihtarname gönderildiğini ve haksız el atmanın önlenmesi tahliye için dava açıldığını, davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, ileri sürülen taleplerin maddi gerçeklikle hiçbir ilgisi olmadığını, genel kurul kararı ve yönetim kurulu kararlarının iptali İsteminin hak düşümü nedeniyle, diğer taleplerinin ise koşulları bulunmadığından reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., haricen öğrendiğine göre, ... isimli şahsın, Kooperatifin bir takım yapılacak işlerine karşın taşınmazı devir aldığını, dava dışı 5 adet daire ile birlikte ...’den parası karşılığı satın aldığını, davanın süresinde açılmadığını, iddiaların yerinde olmadığını savunarak davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Davalı ... davaya karşı cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI :
Mahkemece, Anayasa’nın 141/son, HMK 30.maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesi gerekçe olarak belirtmek suretiyle dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 1163 sayılı yasanın 16. maddesinde bildirilen bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, ihraca ilişkin 13.02.2007 tarihli yönetim kurulu kararının İstanbul 23.Noterliğinin 16.02.2007 tarihli ihtarnamesi ile davacıya 27.07.2007 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, davacının ihraç kararından haberdar olmasına rağmen 3 aylık hak düşürücü süre içinde genel kurula itiraz edilmediği, davanın 3 aylık hak düşürücü süreden çok sonra açıldığı, özellikle taşınmazın son maliki davalı ... tarafından Çerkezköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/472 esasında açılan haksız elatmanın önlenmesi ve tahliye istemli davadan çok sonra açıldığı, anılan davada 22.11.2013 tarihli kabul kararı verildiği, o halde davacının genel kurul kararlarının ve yönetim kurulu kararlarının ve dayanak ihtarnamelerin tebliğine yönelik itirazları nazara alınsa dahi en son Çerkezköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde davanın görüldüğü sırada tüm kararlara ve yapılan tebligatlara ıttıla kesbettiği, dolayısıyla Tebligat Kanunun 32. madde uyarınca usulsüz tebliğ itirazınında dinleyemeyeceği ayrıca ihraç kararı şahsi bir karar olmakla davacının butlan sebebinede dayanmadığı anlaşılmakla, davanın davalı kooperatif yönünden gerek genel kurul kararı, gerekse de yönetim kurulu kararı yönünden hak düşürücü süre sebebiyle reddine, diğer şahıs davalılar hakkındaki davanın ise pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar, davacı vekili tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, yerel mahkemenin kararı İle adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, genel kurul kararının yok hükmünde olduğunu belirttikten ve dava dilekçesinde belirtildiği gibi genel kurul kararı ayrıntılı şekilde yazıldıktan sonra, yok hükmünde olduğunu, dosya üzerinde verilen kararda bunun hiç tartışılmadığını, davalı kooperatifin yok hükmünde olan genel kurul kararına dayanak ihraç kararının yok hükmünde olduğunu, mutlak butlanla batıl olduğunu, ana sözleşmede yönetim kurulunun ihraç kararı alacağına dair düzenleme olmadığını, tensip ara kararı yerine getirilmeyip çelişki yaşandığını, HMK 27. madde gereğince açıklama ve ispat haklarının engellendiğini, ancak Kanunun hukuken cevaz verdiği hallerde dosya üzerinde karar verilebileceğini, hukuki dinlenilme hakkı verilmesinin Anayasal bir hak olduğunu, duruşma açılmaksızın , tüm delilleri toplanmaksızın, dava dosyasına sunmaları beklenmeksizin, süre verilmeksizin, hiçbir delile bakılıp toplanmadan, kararda dikkate alınmaksızın, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda davanın esastan reddinin adil yargılama hakkının ihlali olduğunu, çekişmeli yargıda kural olarak duruşma yapılmasının zorunlu olduğunu belirterek, olayların gelişimi uzun şekilde özetlendikten sonra, davada talep ettikleri konuları tekrar edip, kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, kooperatif genel kurul kararının yoklukla malul olması gerekçesi ile iptali, ihraca ilişkin Kooperatif yönetim kurulu karının iptali, Kooperatif üyeliğinin tespiti, tahsis edilen ancak davalı gerçek kişiler adına tapuda tescil edilen taşınmaz tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili, olmadığı takdirde taşınmaz değeri İle birlikte manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Davacının kooperatif üyesi iken tapusunun iptali talep edilen taşınmazın davacı adına tahsis edildiği, yoklukla malul olduğu iddası ile iptali talep edilen kooperatif genel kurul kararının varlığı ve içeriği, yine iptali talep edilen yönetim kurulunun ihraç kararı ve içeriği ile davacı tarafça bu kararlara karşı dava tarihine kadar herhangi bir iptal davası açılmadığı, satışı gerçekleştiren taşınmazın son maliki tarafından davacı hakkında Çerkezköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/472 Esas sayılı dosyada el atmanın önlenmesi ve tahliye istemli açılan davanın derdest olduğu konularında taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur.
Uyuşmazlık, öncelikle böyle bir davada tarafların tüm delilleri dosyaya celb edilmeden karar verilmiş olmasının yerinde olup olmadığı, adil yargılama hakkının ihlal edilmiş olup olmadığıdır. Diğer uyuşmazlık olan konular işin esası İle ilgili olduğundan bu aşamada değerlendirme yapılması yerinde görülmemiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun ilgili maddelerinde gerek yazılı yargılama gerekse de basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerde, davanın açılması, dilekçelerin verilmesi, ön inceleme , tahkikat ve hüküm şeklinde ayrıntılı şekilde düzenlemelere yer verilmiştir.1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 99/2. fıkrasında bu kanundan doğan davalarda basit muhakeme usulünün uygulanacağı düzenlenmiştir. Mahkemece de bu doğrultuda, 07.06.2017 tarihli tensip ara kararında basit yargılama usulünün uygulanacağı belirtilmiştir. Mahkemenin kabul şekline göre somut olayda uygulanması gereken HMK 316 vd maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüdür.322. maddede, bu kanun ve diğer kanunlarda hüküm bulunmayan hallerde yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. HMK 320/1.fıkrada ise, mahkemenin mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceği ifade edilmiş, ancak mümkün olan haller yasada açıkça düzenlenmemiştir.ikinci fıkrada ise, daha önceden karar verilemeyen hallerde mahkemenin dava şartları ve ilk itirazlar hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinleyeceği, daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit edeceği ifade edilmiştir.Somut olayda mahkeme dilekçe safhası tamamlandıktan sonra, taraflara ön inceleme duruşmasına dair davetiye tebliğ edilmeden dosya üzerinde karar verilmiştir. Verilen karar, davalı kooperatif yönünden hak düşürücü süre nedeniyle, gerçek kişiler yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle redde ilişkindir. Kararda, davacı talebi eksik nitelendirilmiştir. Davacının, kooperatife karşı açmış olduğu, genel kurul kararı ile yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğu iddiası ile iptali, üyeliğin tespiti yanında, taşınmaz tapu kaydının iptali ile kendi adına tescili ve bu taleplerin kabul görmediği takdirde taşınmaz bedeli ile manevi tazminat İstemli ve terditli dava olduğu gözden kaçırılmış ve mahkeme gerekçesi bu kabul şekli üzerinde oluşturulmuştur. Bu ise, dava gerekçesinin yerinde olmaması, yetersiz olması sonucunu doğurmuştur. Öncelikle, yasal düzenleme kapsamında, gerek basit yargılama usulüne tabi davalarda, gerekse de yazılı yargılama usulüne tabi davalarda, hak düşürücü süre ve pasif husumet nedeniyle davanın reddine dair verilecek kararların dosya üzerinde, duruşmasız verileceğine dair açık bir düzenleme mevcut değildir. Mahkemece, dilekçe safhası tamamlandıktan ve deliller toplandıktan sonra, ön inceleme duruşmasına dair duruşma günü belirlenip, duruşmaya katılan taraflar dinlendikten sonra, tahkikat duruşmasına başlanması aşamasından önce hak düşürücü süre ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken aksi kabul ile dosya üzerinde karar verilmiş olması , usul kurallarına uygun ve yerinde değildir. Diğer taraftan, tapu iptali tescil davası açılan, aynı zamanda zarara uğratıldığı iddiasının da ileri sürüldüğü gerçek kişiler hakkındaki davanın da, neden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddedildiği gerekçeden anlaşılamamıştır. Bu yanılgının hukuki nitelemediki hatadan kaynaklanmış olabileceği kanaatine varılmıştır.
Mahkeme gerekçesinde, Anayasa’nın 141/son ve HMK ‘nun 30. maddelerinde düzenlenen usul ilkesi uyarınca dosya üzerinde karar verildiği belirtilmiştir. Anayasa’nın 141. maddesinin son bendinde, HMK 30.Maddede de vurgulandığı gibi, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması belirtilmişken, duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması da belirtilmiştir.Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun ikinci bölümünde, “ Yargılamaya Hakim Olan İlkeler” üst balığı altında, 27. maddede hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir. Yasada, bu hakkın , yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını ve mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içereceği ifade edilmiştir
Açıklanan tüm nedenler ve özellikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun yargılama ilgili hükümlerinin olaya uygulanmasında hatalı yorum yapılarak ve duruşma açılmaksızın dosya üzerinde karar verilmiş olması, delilerin toplanmamış ve hukuki nitelemenin eksik belirlenmiş olması yerinde görülmediğinden ve bu şekilde verilen bir karara karşı istinaf incelemesi yapılamayacağından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2- İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/533 Esas, 2017/756 Karar ve 18.10.2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine GÖNERİLMESİNE,
4- İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5- Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin , yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/6. bendi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.23/05/2018