19. Ceza Dairesi 2019/29075 E. , 2019/8879 K.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na aykırı davranmaktan dolayı kabahatli Milas Kapalı Ceza İnfaz Kurumu hakkında anılan Kanun’un 102. maddesi uyarınca 1.777,00 Türk lirası idarî para cezası uygulanmasına dair Muğla Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünü 24/10/2017 tarihli ve 12895727 sayılı kararına karşı yapılan başvurunun kabulü ile idarî para cezasının kaldırılmasına ilişkin Milas Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/12/2017 tarihli ve 2017/1418 Değişik İş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 08/11/2018 gün ve 11875 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16/11/2018 gün ve KYB-2018-91117 sayılı ihbarnamesi ile dairemize sunulmuştur.
Dairemizin 04/04/2019 gün ve 2018/7969 Esas, 2019/6766 sayılı kararıyla;
5510 sayılı Kanun’un 102. maddesinde yer alan, “İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idarî para cezası kesinleşir.” şeklindeki düzenleme karşısında, davaya bakma görevinin idare mahkemesine ait olduğu, sulh ceza hâkimliğince görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde başvurunun kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla, gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Milas Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/12/2017 tarihli ve 2017/1418 Değişik İş sayılı kararının CMK'nun 309/4-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, oy birliğiyle karar verilmiştir.
İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07/05/2019 gün ve KD-2018/91117 Kanun Yararına Bozma sayılı yazısı ile;
''KONUNUN ANLATIMI : 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na aykırı davranmaktan dolayı kabahatli Milas Kapalı Ceza İnfaz Kurumu hakkında anılan Kanun’un 102. maddesi uyarınca 1.777,00 Türk lirası idarî para cezası uygulanmasına dair Muğla Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünü 24.10.2017 tarihli ve 12895727 sayılı kararına karşı yapılan başvurunun kabulü ile idarî para cezasının kaldırılmasına ilişkin Milas Sulh Ceza Hâkimliğinin 29.12.2017 tarihli ve 2017/1418 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde, 5510 sayılı Kanun’un 102. maddesinde yer alan, “İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idarî para cezası kesinleşir.” şeklindeki düzenleme karşısında, davaya bakma görevinin idare mahkemesine ait olduğu, sulh ceza hâkimliğince görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde başvurunun kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 08.11.2018 tarihli yazısı ile ihbar olunmakla, Milas Sulh Ceza Hakimliğinin 29.12.2017 tarihli ve 2017/1418 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi gereğince kanun yararına bozulmasına ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.11.2018 gün ve 2018/91117 sayılı tebliğnamesiyle ilgili dosya Yargıtay 19. Ceza Dairesi Başkanlığına gönderilmiştir.
Yüksek 19. Ceza Dairesinin, 04.04.2019 gün ve 2018/7969 esas, 2019/6766 karar sayılı ilamı ile özetle, 'Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Milas Sulh Ceza Hâkimliğinin 29.12.2017 tarihli ve 2017/1418 sayılı kararının CMK'nin 309/4-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine' karar verilmiş, 5271 sayılı CMK'nin 308. maddesi çerçevesinde yapılan incelemede, Yüksek 19. Ceza Dairesinin anılan kararına karşı aşağıda açıklanmaya çalışılacak nedenlerden dolayı itiraz edilmesi zorunluluğu doğmuştur.
İTİRAZ NEDENLERİ : Yüksek Daire ile Başsavcılığımız arasında itirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık; idari yaptırım kararına yönelik itirazın kabul edilerek, idari yaptırım kararının kaldırılmasına dair kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi halinde, Özel Dairece, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca mı yoksa (c) bendi uyarınca mı işlem yapılacağının, başka bir ifadeyle idari para cezasının iptaline ilişkin mahkeme kararlarının kanun yararına bozulması durumunda, 5271 sayılı CMK'nin 309/4-c maddesi gereğince 'aleyhe sonuç doğurmamak üzere' bozma kararı verilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hâkim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur. 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle 'karar' ve 'hüküm' ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Bozma nedenleri; 5271 sayılı CMK'nin 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, aynı Kanun'un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise anılan fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, 'tekriri muhakeme' yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. 5271 sayılı CMK'nin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde ise cezanın kaldırılmasına karar verilecek, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi durumunda bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, bozma konusu yapılan kararın yerine verilmesi gereken karar, doğrudan ilgili daire tarafından verilecektir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi gereğince kanun yararına bozma istemi, davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışında kalan hükümlere ilişkin olduğundan aleyhe sonuç doğurmaz ve yeniden yargılama da yapılamaz. Başka bir ifadeyle mahkûmiyet hükmü dışında kalan davanın esasını çözen hükümlerin hangi nedenle olursa olsun kanun yararına bozulması, aleyhe sonuç doğurmayacak ve yeniden yargılama yapılmasını da gerektirmeyecektir. Bu hükümlerin, kanun yararına bozulmasının aleyhe sonuç doğurmayacağı ve yeniden yargılama yapılmayacağı kanunun açık hükmü gereğidir. 5271 sayılı CMK'nin 223. maddesinde mahkemece verilen kararlardan hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır. Buna göre; 'mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları' birer hükümdür.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun getirdiği kendine özgü sistem nedeniyle idari para cezasına ilişkin idari yaptırım kararlarına başvuru üzerine ya da itiraz üzerine adli mercilerce verilen kararlara karşı kanun yararına bozma isteminde bulunup bulunulamayacağı hususu tartışmalara ve yargısal kararlara konu olmuş, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.12.2010 gün ve 235-247, 19.10.2010 gün ve 166-197 ile 19.10.2010 gün 167-195 sayılı kararlarıyla, idari yaptırım kararlarına ve bu kararlara karşı itiraz üzerine verilen kararlara karşı da kanun yararına bozma yoluna gidilebileceği kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Sosyal Güvenlik Kurumu Muğla İl Müdürlüğünce kabahatli Milas Kapalı Ceza İnfaz Kurumu hakkında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102. maddesi uyarınca hükmedilen idari para cezasının iptali istemiyle yapılan başvurunun reddi üzerine 5326 sayılı Kanun uyarınca inceleme yapan Milas Sulh Ceza Hakimliğince kabahatli adına yapılan başvurunun kabulüne ve söz konusu idari yaptırım kararının kaldırılmasına ilişkin 29.12.2017 gün ve 2017/1418 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nin 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak kendine özgü bir sistem getiren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'na göre, idari yaptırım kararlarına karşı yapılan başvuru üzerine yerel mahkemece verilen idari yaptırımın kararının iptaline ilişkin kararın, davanın esasını çözen bir karar olduğu gözardı edilmemelidir. Bu çerçevede 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na aykırılıktan kabahatli Milas Kapalı Ceza İnfaz Kurumu hakkında 1.777,00 TL idari para cezası uygulanmasına dair Sosyal Güvenlik Kurumu Muğla İl Müdürlüğünce düzenlenen idari para cezasına yönelik başvurunun kabulü ile cezanın ortadan kaldırılmasına ilişkin kararın davanın esasını çözmesi ve mahkumiyet hükmü olmaması nedeniyle CMK’nin 309. maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilmesi, hakkaniyete uygun bir kabul olacaktır.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun oybirliği ile sonuçlandırdığı 30.04.2019 gün ve 2016/1035 esas, 2019/364 karar; 09.04.2019 gün ve 2016/936 esas, 2019/304 karar sayılı ilamlarında da aynı sonuca ulaşılmış olup, bu itibarla, kesin olarak verilen idari yaptırım kararının kaldırılmasına ilişkin Milas Sulh Ceza Hakimliğince verilen 29.12.2017 tarih ve 2017/1418 değişik iş sayılı kararın Özel Dairece CMK’nin 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe tesir etmemek üzere kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekirken, aynı Kanun'un 309/4-a. maddesi uyarınca bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yapılmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmış, olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.
SONUÇ VE İSTEM : Açıklanan gerekçelerle;
1) Yüksek Dairenizin, 04.04.2019 tarih ve 2018/7969 esas, 2019/6766 karar sayılı İLAMININ KALDIRILMASI,
2) Milas Sulh Ceza Hakimliğinin 29.12.2017 tarihli, 2017/1418 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca 'aleyhe sonuç doğurmamak üzere' kanun yararına bozulmasına karar verilmesi,
3) Yüksek Daireniz aksi kanaatte ise dosyanın Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi, 5271 sayılı CMK'nin 308. maddesi uyarınca itirazen arz ve talep olunur.” isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR:
5271 sayılı CMK'nun 3/1.maddesinde 'mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir' denilmek suretiyle önemli bir ilkeye yer verilmiştir. Görev konusu kamu düzenini ilgilendirdiğinden mahkemelerce resen gözetilir.
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda görevsiz mahkemece yapılan işlemler ve verilen kararların hukuki sonuçları konusunda açık bir düzenleme olmaması uygulamada tereddütlere yol açmış, gerek doktrinde gerekse de yerleşik mahkeme kararlarında sadece görevsizlikten dolayı yapılan işlem veya verilen kararın yok sayılamayacağı, yasal bir işlemle ortadan kaldırılıncaya kadar hüküm ifade edecekleri kabul edilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 7/2.maddesinde 'Yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında görevli olmayan hakim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür.' denilerek konuya açıklık getirilmiştir.
Görevli olmayan Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemelerince verilen kararları dahi kendi içinde hükümsüz kılan bu düzenleme karşısında idare mahkemesinin görevli olduğu bir konuda sulh ceza hakimliğince verilen kararın hukuken geçerli sayılması hiç düşünülemez. Hukuken geçersiz olan bir karar da davanın esasını çözen karar olarak nitelendirilemez.
Ayrıca idare mahkemelerince görülmesi gereken bir davanın adliye mahkemelerince, adliye mahkemelerince görülmesi gereken bir davanın da idare mahkemelerince sonuçlandırılması yargı yetkisinin kullanılmasında kargaşaya neden olur.
Her ne kadar, 26.10.1932 tarih ve 2/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı 'yazılı emir ile bozulan mahkeme hükmü davanın esasını çözümlüyorsa yargılamanın tekrarlanmaması, davanın esasını çözümlemiyorsa yargılamanın tekrarlanması gerekir' şeklinde ise de; itiraza konu eylemde sulh ceza mahkemesince verilen karar hüküm niteliğinde olmadığı gibi yargılama yapılmak suretiyle değil evrak üzerinde inceleme yapılmak suretiyle verilmiş bir karar olup, görevli idare mahkemesince yeniden yapılacak muhakeme yargılamanın yeniden tekrarlanması anlamına da gelmeyecektir.
Açıklanan nedenlerle, Milas Sulh Ceza Hakimliğinin 29/12/2017 tarihli ve 2017/1418 Değişik İş sayılı kararı hukuken geçerli ve davanın esasını çözen bir karar niteliğinde olmadığından;
Dairemizin 04/04/2019 gün ve 2018/7969 Esas, 2019/6766 sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanun'un 308. maddesinin 3. fıkrası gereğince itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMEK üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.