10. Ceza Dairesi 2020/6445 E. , 2020/4122 K.
Adalet Bakanlığı'nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 09/01/2018 tarihli, 2016/540 esas ve 2018/5 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 30/01/2020 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-)Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Şüpheli ... hakkında 16/12/2015 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma eylemi nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yapılan soruşturma sonucunda; 31/05/2016 tarihli ve 2016/63322 soruşturma, 2016/1629 sayılı karar ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesi gereğince beş yıl süre ile kamu davası açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, aynı Kanun'un 191/4. maddesi gereğince erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ya da tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması durumunda hakkında kamu davası açılacağının ihtarına karar verildiği, kararın doğrudan mernis adresine tebliğe çıkarıldığı, 15/06/2016 tarihinde mernis adresi olduğu belirtilerek 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, kararın 14/07/2016 tarihinde infazı için İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'ne gönderildiği,
2- İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'nce infaz işlemlerine başlandığı, 15/07/2016 tarihli ve 2016/4762 DS sayılı çağrı yazısının doğrudan mernis adresine tebliğe çıkarıldığı, 26/07/2016 tarihinde mernis adresinde şüpheliye bizzat tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması üzerine, 08/08/2016 tarihli ısrar uyarısını içeren çağrı yazısının doğrudan mernis adresine tebliğe çıkarıldığı, 15/08/2016 tarihinde mernis adresi olduğu belirtilerek 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, yine müdürlüğe başvurmaması üzerine İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonunca 08/09/2016 tarihinde dosyanın kapatılmasına karar verilerek 26/09/2016 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği,
3- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca erteleme kararı kaldırılarak 12/12/2016 tarihli, 2016/63322 soruşturma, 2016/42870 esas ve 2016/33812 sayılı iddianame ile, yükümlülüklerini ihlalde ısrar ettiği gerekçesiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/4-a maddesi yollamasıyla 191/1 ve 53.maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi'ne kamu davası açıldığı,
4-Kanun yararına bozma istemine konu İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 09/01/2018 tarihli, 2016/540 esas ve 2018/5 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 30/01/2018 tarihinde istinaf edilmeden kesinleştiği,
5-Kanun yararına bozma incelemesine konu olayın dışında, sanığın daha önceden 09/09/2012 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle, sanık hakkında, İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 12/05/2015 tarihli, 2014/86 esas ve 2014/378 sayılı kararı ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62.maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5320 sayılı Kanun’un geçici 7/2. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 1 yıl süreyle tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın 10/06/2015 tarihinde kesinleştiği, denetimli serbestlik tedbirinin infazı aşamasında sanığın yükümlülüklerini ihlal etmesi nedeniyle kaydın kapatılarak 03/08/2015 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği, İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 07/02/2019 tarihli, 2015/496 esas ve 2019/66 sayılı kararı ile, sanığın cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölde adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi'nin 27/05/2019 tarihli, 2019/702-1425 esas-karar sayılı kararı ile; mahkûmiyet hükmün kaldırılmasına ve ısrar şartı gerçekleşmediğinden kamu davasının durmasına karar verildiği, “sanığın 16/12/2015 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun 06/09/2012 tarihli eylemi nedeni ile 6545 sayılı Kanun ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7/2. maddesi gereğince verilen zorunlu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ihlali mahiyetinde olduğu, soruşturma ve kovuşturma konusu edilemeyeceği, düşme kararı verilmesi gerektiği halde mahkûmiyet kararı verildiği belirlenmekle, İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 09/01/2018 tarihli,2016/540 esas ve 2018/5 sayılı kararına karşı kanun yararına bozma yoluna gidilmesi için mahkemesine bildirimde bulunulmasına” karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
B-)Kanun Yararına Bozma İstemi:
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak ve satın almak suçundan sanık ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca verilen 31/05/2016 tarihli ve 2016/63322 soruşturma, 2016/1629 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararın kesinleşmesini müteakip, sanığın denetimli serbestlik tedbirini ihlâl etmekte ısrar ettiği gerekçesiyle kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonunda, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 09/01/2018 tarihli ve 2016/540 esas, 2018/5 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Benzer bir konuya ilişkin olarak (Kapatılan) Yargıtay 20. Ceza Dairesi'nin 26/05/2016 tarihli ve 2016/1582 esas, 2016/3201 karar sayılı ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 16/05/2016 tarihli ve 2016/927 esas, 2016/4447 karar sayılı ilâmlarında da değinildiği üzere, şüpheli hakkında verilen 'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı,
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesi'nin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında ise, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta 'ısrar' ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa 'önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı' uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymamakta ısrar edeceğinin belirtildiği,
Somut olayda, sanık hakkında 6545 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191/2. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verildiği, 191/3. maddesi gereğince bir yıl denetimli serbestlik süresi belirlendiği ve bu kararın sanığın bilinen ve aynı zamanda mernis adresi olan '...' adresine, mernis şerhi düşülerek doğrudan 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi uygulanmak suretiyle 15/07/2016 tarihinde tebliğ edilmesini müteakip, anılan kararın infazı için gönderildiği denetimli serbestlik müdürlüğünce çağrı yazısının aynı adreste sanığa 26/07/2016 tarihinde bizzat tebliğ edilmesi sonrasında, sanığın süresinde müracaat etmemesi üzerine, uyarı yazısının ise, yine mernis şerhi düşülmek suretiyle söz konusu adresine 15/08/2016 tarihinde doğrudan 7201 sayılı Kanun'un 21/2. maddesi gereğince tebliğ yapılmasını takiben yükümlülüklerine uymadığı gerekçesiyle denetim dosyasının kapatılarak bildirimde bulunulması üzerine, mahkemesince yapılan yargılama sonunda, sanığın mahkumiyetine karar verilmiş ise de;
Öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi hâlinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği nazara alındığında, doğrudan mernis adresine yapılan kamu davasının ertelenmesi kararının tebliği ile denetim sırasında yapılan uyarı yazısına ilişkin tebligatın usulsüz olduğu, bu halde kamu davasının açılması kararının usulüne uygun tebliğ edilmemesi nedeniyle kesinleşmediği anlaşılmakla sanık hakkında denetim süresinin başlamayacağı gibi, çağrı yazısının bizzat tebliğ edilerek müracaat etmemesi üzerine adı geçen denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından sanığa yapılan uyarı yazısının tebligatının da usulsüz olduğu gözetildiğinde, usulüne uygun uyarılmasından bahsedilemeyecek olan sanığın, yükümlülüklerine uymamakta ısrar etmiş sayılmasının da kabulünün mümkün olmadığı cihetle, kamu davası hakkında durma kararı verilerek, hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi, denetimli serbestlik tedbirine uygun davranılmaması hâlinde yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 09/01/2018 tarihli ve 2016/540 esas, 2018/5 sayılı kararının 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması istenilmiştir.
C-) Konunun Değerlendirilmesi:
Şüpheli ... hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 31/05/2016 tarihli ve 2016/63322 soruşturma, 2016/1629 sayılı karar ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, sanığın denetimli serbestlik tedbirini ihlâl etmekte ısrar ettiği gerekçesiyle kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonunda, İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 09/01/2018 tarihli ve 2016/540 esas, 2018/5 sayılı kararı ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
1-Kanun yararına bozma incelemesine konu olayın dışında, sanığın daha önceden 09/09/2012 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle, sanık hakkında, İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 12/05/2015 tarihli, 2014/86 esas ve 2014/378 sayılı kararı ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5320 sayılı Kanun’un geçici 7/2. maddesi
uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresi belirlenmesine ve 1 yıl süreyle tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın 10/06/2015 tarihinde kesinleştiği, denetimli serbestlik tedbirinin infazı aşamasında sanığın yükümlülüklerini ihlal etmesi nedeniyle kaydın kapatılarak 03/08/2015 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği, İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 07/02/2019 tarihli, 2015/496 esas ve 2019/66 sayılı kararı ile, sanığın cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi'nin 27/05/2019 tarihli, 2019/702-1425 esas-karar sayılı kararı ile; mahkûmiyet hükmün kaldırılmasına ve ısrar şartı gerçekleşmediğinden kamu davasının durmasına karar verildiği,
Sanığın, kanun yararına bozma incelemesine konu 16/12/2015 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun 06/09/2012 tarihli eylemi nedeni ile 6545 sayılı Kanun ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7/2. maddesi gereğince verilen zorunlu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ihlali niteliğinde olduğu, TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca soruşturma ve kovuşturma konusu yapılamayacağı, bu nedenle mahkemece düşme kararı verilmesi ve İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2015/496 esas ve 2019/66 karar sayılı dosyasına bildirimde bulunulması gerektiği gözetilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi kanuna aykırıdır.
2-Kabule göre de;
6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilebilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK'nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan 'Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.' şeklindeki düzenleme gereği, 'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilerek kesinleştirilmesi gerektiği, şüpheli hakkında verilen 'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilmeden ve kesinleşmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı,
Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı aşamasında, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta 'ısrar' ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa 'önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı' uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymamakta ısrar ettiğinin kabul edilebileceği,
Somut olayda, sanık hakkında 6545 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191/2. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verildiği, 191/3. maddesi gereğince bir yıl denetimli serbestlik süresi belirlendiği ve bu kararın sanığın bilinen ve aynı zamanda MERNİS adresi olan '...' adresine, MERNİS şerhi düşülerek doğrudan 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi uygulanmak suretiyle 15/06/2016 tarihinde tebliğ edilmesini takiben, kararın infazı için gönderildiği denetimli serbestlik müdürlüğünce çağrı yazısının aynı adreste sanığa 26/07/2016 tarihinde bizzat tebliğ edilmesi sonrasında, sanığın süresinde müdürlüğe başvurmaması üzerine, uyarı yazısının ise, yine MERNİS şerhi düşülmek suretiyle söz
konusu adresine 15/08/2016 tarihinde doğrudan 7201 sayılı Kanun'un 21/2. maddesi gereğince tebliğ edildiği, yine müdürlüğe başvurmaması üzerine yükümlülüklerine uymadığı gerekçesiyle denetim dosyasının kapatılarak bildirimde bulunulması üzerine, mahkemesince yapılan yargılama sonunda, sanığın mahkûmiyetine karar verilmiş ise de;
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; somut olayda denetimli serbestlik müdürlüğünce çıkarılan çağrı yazılarının öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, doğrudan mernis adresine yapılan kamu davası açılmasının ertelenmesi kararının tebliği ile denetim sırasında yapılan uyarı yazısına ilişkin tebligatın usulsüz olduğu, bu halde kamu davasının açılması kararının usulüne uygun tebliğ edilmemesi nedeniyle kesinleşmediği anlaşılmakla sanık hakkında denetim süresinin başlamayacağı gibi, çağrı yazısının bizzat tebliğ edilerek müdürlüğe başvurmaması üzerine denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından sanığa yapılan uyarı yazısının tebligatının da usulsüz olduğu gözetildiğinde, usulüne uygun uyarılmasından bahsedilemeyecek olan sanığın, yükümlülüklerine uymamakta ısrar etmiş sayılmasının da kabulünün mümkün olmadığı anlaşıldığından, kamu davası hakkında durma kararı verilerek, hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi, denetimli serbestlik tedbirine uygun davranılmaması hâlinde yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden sanığın mahkumiyetine karar verilmesi de kanuna aykırıdır.
Yukarıdaki (1) numaralı açıklama doğrultusunda kanun yararına bozma istemi değişik gerekçe ile yerinde görülmüştür.
D)Karar:
Açıklanan nedenlere göre; mahkemece düşme kararı verilmesi ve İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2015/496 esas ve 2019/66 karar sayılı dosyasına bildirimde bulunulması gerektiği gözetilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi değişik gerekçe ile yerinde görüldüğünden, İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 09/01/2018 tarihli ve 2016/540 esas, 2018/5 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince değişik gerekçe ile kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun'un 309. maddesinin 4. fıkrasının ( a ) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı'na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine,
23/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.