Ceza Genel Kurulu 2018/16 E. , 2018/459 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 58-201
Kasten yaralama suçundan sanık ...'in TCK'nın 86/1, 87/3, 62 ve 53/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.09.2008 tarihli ve 347-799 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 12.09.2012 tarih ve 6849-29368 sayı ile;
'Sanığın aşamalarda, kendi iş yerinde araç yıkama işçisi olarak çalışan ve iş yerinde kalan katılanın, kaldığı yerin yanındaki iş yerinin anahtarını kırıp içerisinde bulunan ve müşteriye ait olan aracı izinsiz alarak kullanmakta iken görevli polis memurlarına yakalanmasına kızarak eylemi gerçekleştirdiği beyanı karşısında, sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışmasız bırakılması,' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 30.01.2013 tarih ve 853-64 sayı ile; sanığın kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/1, 87/3, 29, 62 ve 53/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiş, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 24.11.2014 tarih ve 27397-38580 sayı ile;
'Sanık hakkında 11.09.2008 tarihli 2007/347 E. 2008/799 K. sayılı kararla TCK'nin 51. maddesi gereğince erteli 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası verildiği ve bu kararı yalnızca sanığın temyiz ederek dairemizin 12.09.2012 tarihli 2010/6849 E. 2012/29368 K. sayılı ilamla hükmün bozulmasına karar verildiği, sanığın adli sicil kaydında TCK'nin 51. maddesinin uygulamasına engel teşkil edecek ilamlar olduğu anlaşılmış ise de; CMUK'un 326/son maddesi gereğince ilk hükmün sanık açısından kazanılmış hak teşkil ettiği ve sonraki hükmün daha ağır olamayacağı gözetilmeden sanık hakkında TCK'nin 51. maddesi gereğince erteleme hükmü uygulanmadan yazılı şekilde 1 yıl 1 ay 3 gün hapis cezasına hükmedilmesi,' nedeninden bozulmasına karar verilmiştir.
Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi ise 11.03.2015 tarih ve 58-201 sayı ile; '...Sanık ... hakkındaki hürriyeti bağlayıcı cezanın ertelenmemiş olduğu' gerekçesiyle bozma kararına direnerek sanığın önceki hükümdeki gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.06.2017 tarihli ve 157233 sayılı 'onama' istekli tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 18.12.2017 tarih ve 7431-16765 ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık ..... hakkında kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık hakkında verilen ilk hükümde hapis cezasının ertelenmesine karar verilmiş olup olmadığının,
2- Birinci uyuşmazlığın sonucuna göre; aleyhe yönelen temyiz bulunmayan ilk hükmün kazanılmış hak teşkil edip etmediğinin,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Suç tarihinde on sekiz yaşını doldurmamış olan katılan ...’nün Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek sanık ... ve inceleme dışı sanık ....tarafından 11.03.2007 tarihinden itibaren üç gün boyunca darbedildiği iddiasıyla şikâyette bulunması üzerine sanıklar hakkında soruşturma başlatıldığı,
Bursa Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 15.03.2007 tarihli raporda; katılanın burun bölgesinde orta sol bölümde 1 cm uzunluğunda hafif kabuklu raddi yara, burunda ödem ve ekimoz, sol üst kol dış yanda 6 cm uzunluğunda çizik, boyun bölgesi orta hatta sternum üst uçta 3x1 cm ebadında kırmızı, mor renkte ekimoz, sol temporoparietalde hafif ödem, sol kolda eskiye ait self destrüktif kesi izleri bulunduğu, kati rapor düzenlenebilmesi için şahsın nöroşirurji konsültasyonunun yaptırılması ve lateral nazal grafisinin çektirilerek gönderilmesi gerektiğinin belirtildiği,
21.03.2007 tarihli tutanakta; katılan ...’nin Adli Tıp Kurumundan Devlet Hastanesine sevki yaptırıldıktan sonra ilgili kuruma gitmek üzere karakoldan çıktığı ancak bir daha karakola gelmediği ve adresinde bulunamadığından kati raporunun aldırılamadığının bildirildiği,
Bursa Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 29.03.2007 tarihli raporda; 15.03.2007 tarihli bulgulara göre katılanın yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğu, nazal kemikte lineer fraktür görüldüğü, kırığın hayat fonksiyonlarını hafif (1) derecede etkilediği bilgilerine yer verildiği,
Katılanın aşamalarda; suç tarihinden üç gün önce Yalova’dan Bursa’ya çalışmak için geldiğini, adresini bilmediği bir yerde yıkama yağlama istasyonunda yıkamacı olarak işe girdiğini, geceleri de burada kaldığını, 13.03.2007 tarihinde akşam saatlerinde müşterilerden birisine ait aracı alarak marketten ekmek almaya gittiğini, yolda giderken trafik polislerinin kendisini durdurduklarını, ehliyeti olmadığı için aracı bağladıklarını, bunun üzerine iş yerinin sahibi olan inceleme dışı sanık ....’ın kendisini dövdüğünü, nüfus cüzdanını aldığını ve ödediği trafik cezalarının parası çıkıncaya kadar yanında para almadan çalışacağını söylediğini, inceleme dışı sanık ....ile aynı iş yerinde çalışan sanık ...’ın kendisini dövdüklerini, şikâyetçi olduğunu,
İnceleme dışı sanık ....'ın aşamalarda; olay günü daha önceden tanımadığı katılan ...’nin, kendisine ait iş yerine gelerek iş aradığını söylediğini, gariban olması nedeniyle katılanı yıkama yağlama işine aldığını, katılanın akşama kadar kendilerine yardımcı olduğunu, parasının ve yatacak yerinin olmadığını söylemesi üzerine 5 TL harçlık vererek iş yerinde kalabileceğini söyleyip anahtarları bıraktığını, iş yerinde müşterilerden birisine ait bir aracın bulunduğunu, aracın bulunduğu bölmenin kilitli olmasına rağmen katılanın kilidi kırarak buraya girdiğini ve aracı çalıştırarak gezmeye çıkmış olduğunu, ehliyetsiz olması nedeniyle kendisini durduran polislerin aracı bağladıklarını, trafik cezalarını ödeyerek aracı sahibine teslim ettiğini, yanında çalışan sanık ...’ın ise bu olaylar üzerine katılana iki tokat atmış olduğunu öğrendiğini, kendisinin ise katılana vurmadığını, katılan ile trafik cezalarının parası çıkıncaya kadar yanında çalışması konusunda anlaştıklarını, daha sonra katılanın bir sabah akrabasını görmek üzere iş yerinden ayrıldığını ve bir daha geri gelmediğini,
Beyan ettikleri,
Sanığın aşamalarda; inceleme dışı sanık ....’a ait iş yerinde yıkama yağlama işiyle uğraştığını, olay günü yeni işe başlayan katılan ...’nin kalacak yeri olmadığı için akşam iş yerinde kalması için patronu olan inceleme dışı sanık ....’ın izin verdiğini, ertesi sabah saat 07.00 sıralarında iş yerini açmaya geldiğinde kilitli olması gereken bölümün kepenklerinin açık olduğunu ve içeride duran aracın yerinde olmadığını, katılana neler olduğunu sorduğunda, katılanın müşterilerden birisine ait aracı alarak dışarı çıktığını ancak kendisini durduran polislerin aracı bağlayarak ceza kestiğini öğrendiğini, bunun üzerine kendisine hâkim olamayarak katılana iki tokat attığını, suçlamayı kabul etmediğini savunduğu,
Adli sicil kaydının incelenmesinde, sanık hakkında İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesince 03.11.2004 ve 26-223 sayı ile verilen, 765 sayılı TCK'nın 491/3, 522, 81/2 ve 40. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 18 gün hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün 11.11.2004 tarihinde kesinleştiğinin, 19.02.2005 tarihinde de infaz edildiğinin görüldüğü,
Yapılan yargılama sonucunda, Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesince 11.09.2008 tarih ve 347-799 sayı ile, sanık ... ve inceleme dışı sanık ....'ın 1 yıl 5 ay 15'er gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, ....hakkındaki hapis cezasının TCK'nın 51/1-3. madde ve fıkraları uyarınca ertelendiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenmesi için 'cezayı aleyhe değiştirememe' müessesesi üzerinde durulmalıdır.
Cezayı aleyhe değiştirememe kuralı, öğreti ve uygulamada; 'Temyiz davası yalnızca sanık veya müdafisi ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi ya da yasal temsilcisi tarafından açıldığında hükümde yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, diğer bir anlatımla aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılamaması veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması' şeklinde tanımlanmaktadır.
Cezayı aleyhe değiştirememe kuralı, hükmün temyiz incelemesine başlarken, bakış açısını belirleyen bir usul kuralı olduğu gibi bozmadan sonraki aşamada da ceza miktarının sınırını belirleyen bir yargılama ilkesidir. Bu sebeple temyiz incelemesinde öncelikle temyizin lehe veya aleyhe mi olduğu tespit edilip inceleme buna göre yapılmalı ve sanık lehine tecelli eden bir hatanın doğuracağı hukuki neticeler aleyhte başvuru bulunmadıkça değiştirilmemelidir.
Latince 'Reformatio in pejus judici appellato non licet' olarak adlandırılan, 'Bir hükmün aleyhe değiştirilmesi caiz değildir' şeklinde tercüme edilen, öğreti ve uygulamada ise, 'Lehe kanun yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme, aleyhe bozmama zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, yaptırım ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe ya da ağırlaştıramama kuralı, aleyhe bozma yasağı' olarak ifade edilen bu ilkenin amacı; hükmün aleyhine bozulabileceğini düşünen sanığın bazı davalarda istinaf ya da temyiz kanun yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Anılan kural, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326. maddesinin dördüncü fıkrasında; 'Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz' şeklinde kanuni düzenlemeye dönüştürülmüştür. Buna göre ceza hukukumuzda genel anlamda bir kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, yalnızca 1412 sayılı CMUK'nın 326. maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek olan 'cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi' veya 'aleyhte düzeltme yasağı'nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu kuralla ilgili olarak 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesinin dördüncü fıkrasında ise; 'Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz' düzenlemesine yer verilmiştir.
Gerek bozma ilamında, gerekse yerel mahkemece bozmadan sonra kurulan hükümde yaptırım ve sonuçları aleyhe değiştirme yasağına aykırılığın söz konusu olup olmadığı önceki ve sonraki hükümlerde yer alan ceza ve yaptırımların tüm yönleri ile karşılaştırılması suretiyle belirlenecektir.
Ceza Genel Kurulunun 20.06.2006 tarihli ve 124-165 sayılı kararında; istinaf ve temyiz kanun yolları bakımından pozitif hukukumuzda yer alan “cezanın aleyhe değiştirilmemesi” ilkesinin, ceza muhakemesinin mutlak ve vazgeçilemez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke olmadığı, kanunun düzenleniş biçimi ve amacı itibarıyla, asıl ceza yargılamasında verilen kararlara karşı kesin hükme kadar masumiyet karinesinden yararlanma hakkı bulunan sanığın temyiz kanun yoluna başvurudan çekinmemesini temine yönelik bir prensip olduğu açıklanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesince 11.09.2008 tarih ve 347-799 sayı ile, sanık ... ve inceleme dışı sanık ....'ın ayrı ayrı 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, sanık ....hakkındaki hapis cezasının TCK’nın 51/1-3. madde ve fıkraları uyarınca ertelendiği, hükmün sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, bozmaya uyan Yerel Mahkemece sanık hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanmak suretiyle neticeten 1 yıl 1 ay 3 gün hapis cezasına hükmolunduğu, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece aleyhe yönelen temyiz bulunmaması nedeniyle ilk hükümde verilen erteleme kararının sanık hakkında kazanılmış hak oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yerel Mahkemece kurulan ilk hükümde sadece inceleme dışı sanık ....hakkındaki hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmiş olan sanık ... hakkındaki hapis cezasının ise ertelenmemesi karşısında; sanık hakkında kazanılmış hak oluşturan erteleme kararından söz edilemeyeceği için Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan, sanığın adli sicil kaydında yer alan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.11.2004 tarihinde kesinleşen, 19.02.2005 tarihinde infaz edilen, 03.11.2004 tarihli ve 26-223 sayılı 1 yıl 1 ay 18 gün hapis cezasından ibaret mahkûmiyet hükmünün tekerrüre esas olduğu ve sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 58. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe yönelen temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Bununla birlikte, diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan Yerel Mahkeme'nin direnme kararına konu hükmünün, 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunduğundan 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 321. maddesi gereğince bozulmasına, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu durumun, aynı Kanun'un 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından hak yoksunluğuna ilişkin bendin çıkarılması ve yerine ' Kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetine karar verilen sanık hakkında 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı iptal kararı da gözetilerek TCK'nın 53/1-2-3. maddesinin uygulanmasına' ibaresinin yazılması suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
Birinci uyuşmazlık konusunda ulaşılan sonuç karşısında, ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.03.2015 tarihli ve 58-201 sayılı hükmün; ilk hükümde sanık hakkındaki hapis cezasının ertelenmediği ve kazanılmış hak oluşturmadığı anlaşıldığından direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- 'Tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır' eleştirisi ile;
Diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün, 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunduğundan 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu durumun, aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından hak yoksunluğuna ilişkin bendin çıkarılması ve yerine 'Kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetine karar verilen sanık hakkında 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı iptal kararı da gözetilerek TCK'nın 53/1-2-3. maddesinin uygulanmasına' ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 23.10.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.