16. Ceza Dairesi 2018/6266 E. , 2019/8436 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.10.2017 tarih ve 2016/247 - 2017/194 sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 53, 58/9-6-7, 63 maddeleri uyarınca mahkumiyet
hükümlerine yönelik istinaf başvurularının esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatları, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanıklar ..., ... ve ...’un silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ilk derece mahkemesince yapılan yargılamaları sonunda mahkumiyetlerine ilişkin hükümlerin, sanıklar ve sanıklar müdafileri tarafından istinaf edilmesi sonucu Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararlarının temyiz edilmesi üzerine, sanık ...’un ve ...’in temyiz dilekçelerinin CMK’nın 291/1 maddesinde öngörülen onbeş günlük süre geçtikten sonra verilmiş olduklarının; sanık ... müdafisinin temyiz dilekçesinin de CMK’nın 294/1 maddesinde belirtilen içerikte olmayıp, temyiz sebeplerini içermediği anlaşılmış olmakla, öncelikle sanıkların temyiz taleplerinin reddine karar vermek gerekip gerekmediğinin incelemesi yapılacaktır.
Kanun yolu, aykırılıkları gidermek, isabetli karar verilmesini sağlamak bakımından sanık için olduğu kadar toplum içinde büyük bir teminat olduğundan bir insan hakkıdır. (Yenisey-Nuhoğlu, CMK 4. Baskı syf.838) Nitekim konu insan hakları çerçevesinde ele alınarak ülkemizin 14.03.1985 tarihinde imzalayıp 10.03.2016 tarihinde onayladığı 7 nolu protokol; “Bir Ceza Mahkemesince mahkum edilen sanığın üst yargılama merciine başvurarak hakkındaki kararı inceletmek” bu hak kapsamında kabul edilerek, hakkın nasıl düzenleneceği kanunlara bırakmıştır. (madde 2/1) Protokol öncesinde de taraflara ceza ve hukuk yargılamalarında genel olarak “kanun yoluna” başvurma imkanı sağlanmıştır. Mevzuatta yer alan istisnalar da (1412 sayılı CMUK 305/2. fıkra) Anayasa mahkemesinin kararıyla iptal edilmiştir. Protokole göre, başvuru hakkının ne şekilde kullanılacağına ilişkin şartlar kanuni düzenlemeyle belirlenecektir. Bir hakkın özüne dokunulmaksızın sınırlandırılıp kurallara bağlanması bu ilkenin ruhuna aykırı olmayacaktır. Esasen demokratik hukuk devletinde gerçek ve tüzel kişilerin hukuk kurallarına uygun davranmak yükümlülüğü vardır.
Bu çerçevede ceza muhakemesine ilişkin eski ve yeni mevzuatın karşılaştırılması sorunun çözümüne ışık tutulacaktır.
1412 sayılı CMUK’a göre; Temyiz başvurusu yapılan dosyada, süresi içinde temyiz edilmemiş, hükmün temyiz edilemez olduğu ya da temyiz edenin buna hakkının bulunmadığı anlaşılırsa işin esası incelenmeden temyiz isteği reddedilecektir.(m. 317/1) Görüldüğü üzere “temyiz sebebi” ret nedenleri arasında gösterilmemiştir. Yargılamada ikili sistemin benimsendiği bu dönemde, verilen kararın temyizi halinde hüküm kesinleşmeyecektir. Temyiz eden taraf, hükmün hangi cihetine itiraz ve neden dolayı bozulmasını talep etmekte olduğunu temyiz dilekçesinde veyahut layihasında göstermesi gerekir (CMUK md.313/1). Temyiz sebebi gösterilmemiş ise temyiz süresinin bitmesinde yahut gerekçeli kararın kendisine tebliğinden itibaren bir hafta içinde sebepleri gösterir bir layiha verebilir. (m. 314/1)
Layihanın verilmemesi veya dilekçe veya beyanda temyiz sebeplerinin gösterilmemesi temyiz tetkikatı yapılmasına mani değildir. (m. 314/2) Görüldüğü üzere CMUK hükümlerine göre temyiz dilekçesinde temyiz nedeni gösterilmese dahi inceleme yapılacak ve res’en nazara alınacak nedenlerden dolayı hükmün bozulmasına karar verilebilecektir. Yerleşik uygulama bu doğrultuda olup, temyiz nedeni gösterilmemesi veya ek layiha verilmemesi, kararın incelenmesi bakımından ihtiyari bir nedendir. Ek temyiz dilekçesinin verilmemesi temyizin reddi sonucunu doğurmayacaktır.
5271 sayılı CMK’nın kanun yolu düzenlemesi eski usul yasasına göre farklı hükümler içermektedir. İstinaf Mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucunun, hem maddi olay hem de hukuki denetim yapacak olan istinaf başvurusunda sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken (5271 sy. CMK madde 273/4), incelemesi hukuki denetimle sınırlı (CMK madde 294/2) olan temyiz yolunda; mülga 1412 sayılı CMUK'dan (madde 305.) da farklı şekilde, re'sen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde/layihasında temyiz edenin hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini/temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu (CMK madde 294/1) şart koşmuş ve temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilmesini öngörmüştür. Temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermemesi durumunda; tıpkı başvurunun süresi içinde yapılmaması, hükmün temyiz edilemez olması ya da temyiz edenin buna hakkı bulunmaması hallerinde olduğu gibi usulüne uygun açılmış bir temyiz davasından bahsedilemeyeceğinden temyiz isteminin reddedilmesini (CMK madde 298) emretmiş (F.Yenisey-A.Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku sh. 923, Centel-Zafer Ceza Muhakemesi Hukuku sh. 826, C.Şahin-N.Göktürk Ceza Muhakemesi Hukuku sh. 278) olmasına, anılan Kanunun 289. maddesinin, usulüne uygun açılmış bir temyiz davasının 'sınırlı inceleme ilkesinin' bir istisnasını teşkil etmesine (F. Yenisey-A. Nuhoğlu, age sh. 905), şartları ve usulü açık bir şekilde ortaya konulmak şartıyla (AİHM Galstyan/Ermenistan Başvuru No; 26986/03 15.01.2007 t.) öngörülen usul şartlarına uyulmaması sebebiyle kanun yolu başvurusunun reddedilmesinin bu hakkın ihlali sonucunu doğurmayacağının (AİHM Sjöö/İsveç Başvuru No; 37604/97) kabulü gereklidir.
Temyiz nedenlerinin gösterilmemesi Bölge Adliye Mahkemesi açısından ret sebepleri olarak sayılmamıştır. (m. 296/1) Bu düzenlemedeki kanun koyucunun amacı, eski hale getirmede olduğu gibi, hangi hususların temyiz nedeni sayılacağının temyiz incelemesi yapacak mercii tarafından takdir edilmesini sağlamak içindir. Ek dilekçenin temyiz incelemesine kadar verilebileceği sonucunu çıkarmak olanaklı değildir.
İstinaf mahkemelerinin faaliyete geçip temyize ilişkin hükümlerin yürürlüğe girmesiyle yargılamada üç aşamalı sisteme geçilmiştir. 5271 sayılı CMK’nın da yeni bir anlayışla düzenlenen temyiz sisteminde, temyiz kanun yoluna başvuran taraftan, hükümdeki hangi hususlara itiraz ettiğini açıkça bildirmesi istenmiştir. Bu nedenle temyiz başvurusunda sebebe yer verilmemişse, ek dilekçe sunma imkanı sağlanarak, bu dilekçenin kimler tarafından hangi süre içinde verebileceği yoruma meydan vermeyecek derecede açıklıkta düzenlenmiştir. Kanun koyucunun fuzuli işlerle iştigal ettiği ileri sürülemeyeceğine göre, eski usul yasamızdaki sebep bildirmedeki ihtiyari sistemden vazgeçilerek mecburi sistem benimsenmiş, bu şekilde temyiz kanunyolu, istinaf yargılamasında hukuki denetimin anlayışına uygun şekilde disipline edilmiştir. Bir hakkın kullanımının makul bir süreye bağlanması, hakkın kullanılmasını engellediğini kabul etmek mümkün değildir. Zira; şekil, keyfiliğin can düşmanıdır.
Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf incelemesinin esastan reddine dair kararlarının temyiz incelemesi yapılabilmesi için her şeyden önce verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın CMK’nın 286. maddesinde belirtilen koşullara uygun olması gerekir. Bundan sonra, CMK’nın 298. maddesinde belirtildiği üzere, temyiz edenin temyiz kanun yoluna başvurma hakkına sıfat olarak sahip olması, yani temyiz etme hak ve yetkisine sahip olması; temyiz başvurusunun süresinde yapılmış olması ve temyiz iradesinin de usulüne uygun şekilde beyan edilmiş olması gerekir.
Nitekim, CMK’nın 293/1 maddesinde “Süresi içinde yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller” denilmek suretiyle bu husus belirtilmiştir. Zira, aynı maddenin ikinci fıkrasında “Hüküm, temyiz eden Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükmün temyiz edildiğinin bölge adliye mahkemesince öğrenilmesinden itibaren gerekçe, yedi gün içinde tebliğ edilir” denilmek suretiyle de temyiz sürecinin temyiz iradesinin usulünce açıklanması ile birlikte başladığı ancak temyiz nedenlerini içerir dilekçenin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren süresi içinde belirtileceği ifade edilmiştir. Böylece, CMK’nın “Temyiz Başvurusunun Etkisi” başlıklı anılan 293. maddesi ile özellikle de madde başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde, temyiz sürecinin temyiz iradesinin usulünce ortaya konulması ile birlikte başladığının hükme bağlandığı anlaşılmaktadır.
Nihayet, CMK’nın “Temyiz Gerekçesi” başlıklı 295. maddesinin birinci fıkrasında da; “Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir…” denilmek suretiyle temyiz nedenlerini içeren dilekçenin en geç hangi süre içinde verilebileceği belirtilmiştir.
CMK’nın 34/2 maddesinde, “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir” denilmiştir. CMK’nın 231/2 maddesinde de hükümde başvurulacak kanun yollarının, merciinin ve süresinin bildirileceği belirtilmiştir. Benzer şekilde, CMK’nın 232/6 maddesinde de “Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir” denilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 40/2 maddesinde; 'Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” denilmektedir. CMK’da yer alan yukarıda yazılı olan kuralların da belirtilen bu anayasal kuralla örtüşür ve anayasal güvenceyi koruyucu nitelikte oldukları anlaşılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi ile adil yargılanma hakkı korunmuş; “Etkili başvuru hakkı” başlıklı 13. maddesinde de “Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir” denilmek suretiyle etkili bir başvuru yapma hakkı tanınmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin anılan maddelerinin uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmiştir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Vilko E. – Finlandiya; Sürmeli – Almanya kararları).
CMK’nın 295. maddesinde yer alan “Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir…” şeklindeki kuralın yukarıda belirtilen usul kuralları ve bunlara ilişkin olduğu sabit olan Anayasal kurallar ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. Buna göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararında temyiz kanun yolu başvurusunun şekline ilişkin ve bu kapsamda temyiz nedenlerinin de gösterilmesi gerektiğine ilişkin bildirimde bulunulması gerekir.
Dosya kapsamından, Anayasanın 40/2, AİHS 6 ve 13, CMK'nın 34/2, 231/2. ve 232/6 maddeleri uyarınca, hüküm fıkrasında, hükme karşı başvurulacak kanun yolu, merci, başvuru şekli süresi ve bu sürenin başlangıcı açıkça ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde gösterilmesi gerekir iken, tutuklu bulunan sanıklar hakkında verilen istinaf başvurularının esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararında “Tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde dairemize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt katibine beyanda bulunmak veyahut da bir başka İlk Derece Ceza Mahkemesi veya Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi aracılığıyla dilekçe gönderilmek suretiyle Yargıtay İlgili Ceza Dairesi tarafından incelenmek üzere CMK 286. maddesi gereğince Temyiz yasa yolu açık olmak üzere 01.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi” denilmek suretiyle temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerinin belirtilmesi gerektiği hususları bildirilmediği anlaşılmıştır.
Bu kapsamda, sanık ... müdafisinin süresi içinde gerekçeli bir şekilde usulüne uygun olarak temyiz dilekçesi vermiş olduğu; Bölge Adliye Mahkemesi kararının 24.04.2018 tarihinde sanık ... müdafisine, sanık ...’a ise cezaevinde ayrı ayrı 18.05.2018, 16.07.2018, 04.09.2018 tarihlerinde tebliğ edildiği, sanık tarafından temyiz talebinde bulunulmadığı, sanık ... müdafisinin ise 27.07.2018 tarihinde temyiz dilekçesini sunarak CMK’nın 291/2. maddesinde öngörülen yasal süresi içerisinde gerekçeli temyiz dilekçesi vermediği anlaşılmıştır.
Sanık ... hakkındaki temyiz istemi yönünden ise; sanık ... ... müdafiiine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin 01.03.2018 tarih ve 2017/2133 Esas, 2018/437 karar sayılı kararının usulüne uygun olarak “temyiz süresinin tebliğ tarihinden itibaren on beş gün olduğu; temyiz isteminin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine dilekçe verilerek veya zabıt katibine beyanda bulunulması ve bu beyanın tutanağa geçirilip hakime onaylattırılması suretiyle yapılacağı; tutuklu bulunan sanıkların tutuklu bulundukları ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek temyiz kanun yoluna başvurabilecekleri; temyiz edenlerin hükmün neden dolayı bozulmasını istediklerini temyiz başvurusunda göstermek zorunda oldukları” ihtarını içerecek şekilde tebliği ile sanık ... müdafisinin temyiz dilekçesi sunması halinde, dilekçesi de eklenmek suretiyle ve temyizi hakkında görüş bildiren ek tebliğname de düzenlenip gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.