Ceza Genel Kurulu 2019/321 E. , 2021/577 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 240-747
Şikâyetçi : ...
Sanık ...’in kasten yaralama suçundan TCK’nın 37. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-son, 62, 53 ve 58/6. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2014 tarihli ve 428-831 sayılı hükmün sanık müdafisince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 19.02.2018 tarih ve 7390-2481 sayı ile;
“...a) Hükmün gerekçesinde, 5271 sayılı CMK'nın 230/1-b maddesine aykırı olarak savunma tanıklarının anlatımları değerlendirilmeden ve hangi beyana neden itibar edildiği ya da itibar edilmediği karar yerinde açıklanıp tartışılmadan yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
b) Tekerrüre esas sabıkası olan sanık ... hakkında TCK'nın 58. maddesi uyarınca cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi ile birlikte TCK'nın 58/6-7. maddesi uyarınca cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına da karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
c) Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas-2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanıkların hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,” nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan ... 7. Asliye Ceza Mahkemesince 07.12.2018 tarih ve 240-747 sayı ile; sanığın TCK’nın 37. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-son, 62, 53 ve 58/6. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmiş, bu hükmün de sanık müdafisince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 04.03.2019 tarih ve 1182-4339 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise; 24.09.2019 tarih ve 42006 sayı ile;
“...Tüm sanıkların aynı sonuçtan sorumlu tutulmasına yeterli delil bulunmadığı, her bir sanığın saptanabilen kendi kusurlu hareketinden sorumlu tutulması gerektiği, bu manada katılanın adli raporlarında belirtilen yaralanmalarının her birinin özelliklerine göre ne tür bir aletle gerçekleştirildiğinin tespiti, bu yaralanmalardan sopa ile gerçekleştirilmeyenlerin etkisinin basit tıbbi müdahale giderilip giderilemeyeceğinin belirlenerek buna göre sanık ...'ın hukuki durumunun tayin edilmesi gerektiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 13.05.2019 tarih ve 11567-10230 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar ... ve ... hakkında kasten yaralama suçundan verilen beraat kararları temyiz edilmeksizin, sanık ... hakkında mağdurlar ... ve ...’e yönelik kasten yaralama suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar itiraz edilmeksizin, sanık ... hakkında mağdurlar ... ve ...’e yönelik kasten yaralama suçundan verilen adli para cezaları kesin nitelikte olduklarından, sanık ... hakkında şikâyetçi ...’a yönelik kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında şikâyetçi ...’a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık ...’in inceleme dışı sanık ... ile iştirak hâlinde silahla neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçunu işleyip işlemediğinin,
2- Silahla neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçuna iştirak etmediğinin kabulü hâlinde, kasten yaralama suçundan hakkında eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığının,
3- Eksik araştırmayla hüküm kurulmadığı sonucuna ulaşılması hâlinde, sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/1, 86/3-e ve 87/1. maddeleri uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulmasının isabetli olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Özel ... Medicine Hospital Hastanesince şikâyetçi ... hakkında düzenlenen 21.05.2006 tarihli adli raporda; “2 gün önce darp ifadesiyle başvuran hastanın bilincinin açık, koopere, batın rahat, rebaund yok, solunum sesleri bileteral eşit ve doğal, sol göz içi ve etrafında ekimoz, mevcut, pupiller izokorik ve hareketleri doğal, ışık refleksleri normal olduğu, çekilen kranial tomografi sonrası hastaya müşahede yatış ve takip önerildiği, hastanın kendi isteğiyle Devlet Hastanesine yönlendirildiği,” bilgilerine yer verildiği,
... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce şikâyetçi hakkında düzenlenen 07.04.2008 tarihli raporda; çekilen BT’de sol temporoparietal bölgeye uyan kısımda 6,5x1,5 cm’lik epidural hematom izlendiği, acil olarak servise alınan hastanın genel durumunda iyileşme olduğu, GKS’si 15 olan hastanın çekilen konrol BT’sinde kanamanın azaldığının görülmesi üzerine önerilerle taburcu edildiğine ilişkin epikriz raporu da irdelenerek, yaralanmanın şikâyetçinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının ifade edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Şikâyetçi ... 21.05.2006 tarihinde Kollukta; 19.05.2006 tarihinde arkadaşları inceleme dışı mağdurlar ... ve ... ile birlikte ... isimli gece kulübüne eğlenmeye gittiklerini, bir tane 35 cc’lik rakı içtiklerini, kulüpten ayrıldıkları sırada ... ve ... isimli iş yeri sahipleri ile 6-7 çalışanın ellerindeki sopalarla sebepsiz yere kendilerine vurduklarını, vücudunun çeşitli yerlerinden yaralandığını, başından darbe aldığını, konuşamadığı için eve gittiğini, 21.05.2006 tarihinde kendine geldiğini, ailesinin ısrarı üzerine hastaneye gittiğini, beyin kanaması geçirdiğinin söylenmesi üzerine karakola gelerek kendisini yaralayan ... ve ... isimli iş yeri sahipleri ile orada çalışan garsonlardan şikâyetçi olduğunu,
Savcılıkta; olay gecesi kapıdaki görevli ile aralarında tartışma çıktığını, tartışmayı uzatmadan çıkıp gidecekleri sırada müzikholün sahibi ve çalışanların kendilerine saldırdıklarını ve darbedildiklerini,
Mahkemede; kulüpten çıktıkları sırada inceleme dışı sanık ... ile elinde sopa bulunan tanımadığı şahsın, birlikte kendisine vurduklarını, kendisine vuranların ... ile ... olduğunu, inceleme dışı sanıklar ... ve ...’i tanımadığını, kafasına vurulduğu için unutkanlık yaşadığını, dilinin tutulduğunu, şikâyetçi olduğunu ancak davaya katılmak istemediğini,
Bozmadan sonra Mahkemede; inceleme dışı sanık ...’un beyzbol sopası ile başına vurduğunu, ...’ın ise yumrukla vurduğunu, her iki sanığın da akraba olduklarını, bu beyanının doğru olduğunu,
İnceleme dışı mağdurlar ... ve ... Kollukta benzer şekilde; olay gecesi şikâyetçi ... ile birlikte gece kulübüne eğlenmeye gittiklerini, çıkışta ... ile kulübün kapıcısı arasında tartışma çıktığını, kulübün sahipleri ve garsonlar tarafından sopalarla dövüldüklerini,
İnceleme dışı mağdur ... Mahkemede; olayın şikâyetçi ...’in anlattığı gibi geliştiğini, inceleme dışı sanıklar ..., ... ve ...’un kendisine vurmadıklarını,
İnceleme dışı mağdur ... Mahkemede; olay gecesi kendilerini sopalarla dövenler arasında inceleme dışı sanık ...’un bulunduğunu, diğer sanıkların olay yerinde olmadığını,
Sanık müdafisince isimleri bildirilen ve ilk kez Mahkemede dinlenilen tanıklar ... ve ... benzer şekilde; mağdurların çok alkollü olduklarını, güvenlik görevlisince bu nedenle içeri alınmadıklarını, ardından kendi aralarında kavgaya tutuştuklarını,
Sanık müdafisince ismi bildirilen ve ilk kez Mahkemede dinlenilen tanık ...; olayın meydana geldiği yerin yanında iş yerinin bulunduğunu, gece saat 23.00 sıralarında restoranın güvenlikçisiyle tartışan 5-6 genç gördüğünü, çevredekilerin gürültü yapmamaları yönündeki uyarılarına bu kişilerin kabadayıca tepki verdiklerini, bunun üzerine ortamın kalabalıklaştığını, sanık ... ve yanındaki uzun boylu şahsın aracı olmaya çalıştıklarını,
İnceleme dışı sanıklar ..., ... ve ... aşamalarda benzer şekilde; şikâyetçi ve yanındakilerin olay gecesi aşırı alkollü olmaları nedeniyle ... isimli içkili lokantaya kabul edilmediklerini, şikâyetçi ve yanındakilerin kendi aralarında kavgaya tutuştuklarını, olayla herhangi bir ilgilerinin bulunmadığını, suçlamayı kabul etmediklerini,
İfade etmişlerdir.
Sanık aşamalarda benzer şekilde; ... ili, Bağcılar ilçesinde bulunan ... Lokantası’nı işlettiğini, şikâyetçi ... ve yanındakilerin alkollü olarak iş yerine girmek istediklerini ancak kendilerini çalışanları ...’ın içeri almadığını, bu şahısların iş yerinin karşısında kendi aralarında kavga ettiklerini, olayla ilgilerinin bulunmadığını, suçlamanın asılsız olduğunu savunmuştur.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için faillik kavramı ile cezanın belirlenmesinde göz önüne alınacak hususların değerlendirilmesi gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayrımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
TCK'nın 37. maddesinde;
'(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır' şeklindeki hüküm ile maddenin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
Kanunda suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak hâlinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
1- Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
2- Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde, suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira 'yardım etme'yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetinin bulunmamasıdır.
Temel cezanın belirlenmesinde izlenecek usul ve göz önünde bulundurulması gereken kriterler TCK'nın 61. maddesinde gösterilmiş olup maddenin ilgili ilk beş fıkrası;
'(1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suç konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.
(2) Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, birinci fıkra hükmüne göre belirlenen ceza üzerinden yapılır.
(3) Birinci fıkrada belirtilen hususların suçun unsurunu oluşturduğu hâllerde, bunlar temel cezanın belirlenmesinde ayrıca göz önünde bulundurulmaz.
(4) Bir suçun temel şekline nazaran daha ağır veya daha az cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hâllerin gerçekleşmesi durumunda; temel cezada önce artırma sonra indirme yapılır.
(5) Yukarıdaki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç ceza belirlenir' şeklindedir.
TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinde de;
'(1) Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz' biçimindeki hüküm ile cezanın belirlenmesinde gözetilecek 'eşitlik' ve 'orantılılık' ilkelerine vurgu yapılmıştır.
Müşterek faillik, suçun birden fazla suç ortağı tarafından 'birlikte suç işleme kararına bağlı olarak' ve 'fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulmak suretiyle' müştereken gerçekleştirilmesidir. Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı 'fail' statüsündedir. Müşterek faillerin hareketleri bir bütün olarak adeta tek kişinin fiili gibi değerlendirilir (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, Kasım 2013, s. 440.). Bu nedenle müşterek faillerin her biri kanunda o suç için öngörülmüş temel ceza ile cezalandırılmalı, ancak bu ifadeden müşterek faillerin mutlaka aynı miktarda ceza ile cezalandırılmalarının zorunlu olduğu şeklinde bir sonuç da çıkarılmamalıdır. Kusurun ağırlığı, amaç ve saik gibi faile göre farklılık gösteren kriterlere dayanılarak her bir fail yönünden temel cezanın farklı şekilde belirlenmesi mümkün ise de, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı gibi her fail için geçerli ortak kriterlere dayanılarak temel cezanın farklı şekilde belirlenmesinin eşitlik ilkesine aykırı olacağı ve ayrıca çelişkiye neden olacağı açıktır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;
19.05.2006 tarihinde şikâyetçi ...’un, ...’un Bağcılar ilçesinde bulunan ve sanık ... ile inceleme dışı sanık ... tarafından ortak olarak işletilen ... isimli içkili gece kulübüne arkadaşları ... ve ... ile birlikte eğlenmeye gittiği, gece kulübünde içki içip eğlendikten sonra saat 23.00 sıralarında kulüpten ayrılacağı sırada şikâyetçi ... ile kulübün kapısındaki görevli arasında tartışma çıktığı, tartışmanın büyümesiyle olaya müdahale eden kulübün ortak işleticileri inceleme dışı sanık ... ile sanık ...’in, sopaların da kullanıldığı kavga sırasında şikâyetçiyi darbettikleri, şikâyetçinin başına aldığı darbe sonucu, sol temporoparietal bölgede 6,5x1,5 cm’lik epidural hematom oluştuğu, şikâyetçinin yaşamsal tehlike geçirecek şekilde yaralandığı anlaşılan olayda;
İş yerlerinin girişinde şikâyetçiyle çalışanlar arasında tartışma çıkması üzerine, sanık ...’in inceleme dışı sanık ... birlikte o anda aldıkları suç işleme kararına bağlı olarak fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurmak suretiyle müştereken şikâyetçi ...’u darbettikleri, aşamalarda ısrarla sanık ... ve ... tarafından sopalarla dövüldüğünü iddia eden şikâyetçinin olaydan 12 yıl sonra, bozma ilamının okunup sorulması üzerine bu kez ...’un kendisine sopa ile vurduğu,...’ın ise yumruk attığı yönündeki beyanına itibar edilemeyeceği, itibar edilse dahi; sanık ...’ın, silahtan sayılması gerektiği hususunda kuşku bulunmayan beyzbol sopaların kullanıldığı şikâyetçinin darbedilmesi eylemine TCK’nın 37/1. maddesi kapsamında müşterek fail olarak katıldığı, inceleme dışı sanık ...’un şikâyetçiye sopayla vurduğunu görmesine rağmen, bu duruma ses çıkarmayıp önleyici herhangi bir harekette de bulunmadığı, aksine yumrukla şikâyetçiye vurup ...’a destek vererek eylemine iştirak ettiği, kavgada üstünlük sağlayarak şikâyetçi ...’in direncinin kırılarak raporda belirtildiği şekilde yaşamsal tehlike geçirecek şekilde şikâyetçinin yaralanması fiilini ...’la birlikte gerçekleştirmesi karşısında; müşterek faillerin hareketlerinin bir bütün olarak adeta tek kişinin fiili gibi değerlendirilmesi ve her birinin suçun nitelikli hâlleri ile ağırlaştırıcı sebeplerinden de sorumlu tutulması gerektiğinden sanık ...’in silahla neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçundan TCK’nın 37. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-son maddeleri uyarınca cezalandırılmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, hükmün eksik araştırmaya dayalı olarak kurulmadığı, sanığın suçtan kurtulmaya yönelik savunmaları ile, bir kısmı sanığın çalışanları olan, bir kısmı ise sanık müdafisince Mahkemeye getirilerek olaydan yıllar sonra dinlenen tanık beyanlarına itibar etmenin mümkün olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haklı nedene dayanmayan itirazının tüm uyuşmazlık konuları yönünden reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının tüm uyuşmazlık konuları yönünden REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 23.11.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.