16. Ceza Dairesi 2019/6757 E. , 2019/8452 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.04.2018 tarih
Suç : Anayasayı ihlal, Kasten öldürme
Hüküm : 1)Tüm sanıklar hakkında ayrı ayrı; TCK'nın 37/1 ve 309/2. maddeleri yollamasıyla
TCK'nın 82/1-g-h, 53, 58/9, 63, 54, 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Katılanlar ..., ..., ... ve ... vekili temyiz dilekçesinde ...'e yönelik kasten öldürme suçundan sanık ...'nin de cezalandırılmasını talep etmiş ise de anılan sanık hakkında bu suç yönünden açılmış dava ve verilmiş hüküm bulunmadığından bu talep temyiz incelemesi dışında bırakılmıştır.
Bir kısım sanıklar ve müdafilerinin duruşmalı inceleme taleplerinin, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz
konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
Katılanlar ... ile ..., ..., ... ve ...'in Anayasayı ihlal suçunun niteliği itibariyle doğrudan doğruya zarar görmedikleri ve bu nedenle davaya katılma haklarının bulunmaması karşısında anılan suç yönünden davaya katılmalarına ilişkin verilen karar hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz yetkisini vermediğinden temyiz taleplerinin CMK'nın 298. maddesi gereğince REDDİNE,
Ayrıntıları Dairenin 22.03.2019 tarih, 2018/7103 Esas, 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve
etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında 'doğrudan fail' olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur (1982 Anayasasının 137/2, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/3. maddesi). Askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise, maduna da faili müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri
Ceza Kanunu 41/3-B).
Bölge Adliye ve İlk Derece Mahkemelerince sübutu kabul edilen somut olay ve bu çerçevede yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesine gelince:
2016 yılı Haziran ayından itibaren terör operasyonları kapsamında İskenderun'da bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığının 12 ve 16. taburları geçici görevle 13 Temmuz 2016 günü Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığına geldikten sonra 14 Temmuz günü ile 15 Temmuz günü gündüz saatlerini istirahat ve Diyarbakır'ın bazı ilçelerindeki terör operasyonunun planlaması ile geçirmişler, 15 Temmuz 2016 günü saat 21.30 sıralarında olay tarihinde Tuğgeneral rütbesinde 1. Özel Kuvvet Tugay Komutanı olan ve sözde sıkıyönetim emri ekindeki atama listesinde Özel Kuvvetleri Komutanı olarak atanan ... tarafından 12. taburun komutanı sanık Binbaşı ... askeri hattan aranıp alarm emri verilmiştir. Her iki taburun amiri ve yetkilisi konumundaki tanık Albay ..., söz konusu alarm emrinin kendisi yerine sanık Binbaşı ...'e bildirilmesinin askeri teamüllere aykırı olduğunu beyan etmiştir.
Sanık Binbaşı ...'in, görevin mahiyeti hakkında bilgi vermeksizin taburların hazırlanmasını emretmesi üzerine her iki tabur personeli silah ve operasyon malzemelerini alıp ayrı ayrı içtimaya geçmiştir.
12. taburda tim komutanı olan tanık Yüzbaşı...savcılıktaki ifadesinde '...intikal için hazırlamaya başladık. Bu esnada internette köprülerin tutulduğu ve Ankara üzerinde F-16 uçaklarının uçtuğunu internet üzerinden okuduk. Uçak kaçırıldığı bilgisini orada duydum. Bunun üzerine Amerika'da 9-11 saldırıları gibi bir saldırı olması ihtimaline karşı tedbir alındığını düşündük. Biz bunları konuşurken yanımızda bulunan ... gülümseyerek 'ihtilal yapıldı' dedi. Kendisinin bu yorumu yapmasına dayanak olacak hiçbir bilgi yokken böyle bir yorum yapmasına itibar etmeyerek saçmaladığını değerlendirdik. Hazırlığımıza devam ederken yaklaşık 10 dakika kadar sonra internetten kalkışma, darbe söylemleri olduğunu okuduk. ...'in böyle bir durumu öngörebilmiş olmasına çok şaşırdım. ... hazırlığımızı tamamladıktan sonra daha önceki hiçbir görevimizde yapmadığı şekilde malzeme teçhizat kontrolü yaptı. Tüm silah, teçhizat ve yedek silahlarımızı alıp almadığımızı tek tek kontrol etti' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanık Binbaşı ..., bu hazırlıklar esnasında uçaklara bombalanacak yerlerin koordinatını verme özelliğine sahip Limös ve Rover isimli cihazların da yanlarına alınmasını istemiştir.
Hazırlanan malzemelerle mühimmat ve teçhizatlar kamyona yüklendikten sonra 12 ve 16. taburlar yaklaşık 70 kişi ile iki otobüs halinde saat 22.40 sıralarında yola çıkmışlar ve saat 23.30 civarında askeri havaalanına varmışlardır. Bazı sanıkların beyanına göre bu yolculuk esnasında polis tarafından konvoya eskortluk yapılmıştır.
Tanık Yüzbaşı...savcılıktaki ifadesinde bu yolculuk esnasında yaşananları şöyle anlatmaktadır: '...Bu sırada otobüs radyosunu dinliyorduk. Başbakanın açıklamalarını dinledik...... Üsteğmenle sohbet
ediyordum. Bu paralelcilerin darbesi dedim, kimin sorduğunu bilmiyorum ancak içlerinden biri nereden çıkardın diye sordu. Ben de sadece İstanbul ve Ankara'da olay var, başka hiçbir şehirde olay yok ve Başbakan kendinden emin bir şekilde açıklama yapıyor, eğer bu durum TSK genelinde yapılan bir darbe olsaydı tüm şehirlerde olay olacağını ve Başbakanın açıklama yapmaya fırsatı olmadan tutuklanacağını belirttim. Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde darbe açıklamasının bulunduğu yönünde kim olduğunu bilmediğim bir personelden duydum, ben de bunun üzerine site heklenmiştir, itibar etmeyin dedim. ... üsteğmen bana Komutanım şimdi paralelcilerle mi çatışmaya gidiyoruz diye sordu, ben de galiba öyle dedim ve aramızda gülüştük. Bizim bu diyaloğumuzu ve gülüşmemizi duyan ...'in yüzü bembeyaz oldu. Bu noktada kendisinden şüphelenmeye başladım. ... üsteğmenle konuşurken Genelkurmay Başkanlığındaki çatışma haberlerini internet üzerinden öğrendik. ... üsteğmene muhtemelen Genelkurmay Başkanlığına takviyeye gidiyoruz, meskun mahal harekatına ihtiyaç duyacağız, timi meskun mahal şeklinde tertiplendirelim dedim. ... binbaşı bunu duyunca aşırı derecede tepki göstererek düzeni bozma dedi bana'
Diğer sanıklar da otobüste bulundukları esnada radyodaki açıklamaları duyduklarını, polis özel harekatın vurulduğunu, köprünün asker tarafından kapatıldığını öğrendiklerini, bunun üzerine Ankara'da Genelkurmay gibi yerleri korumaya gittiklerini düşündüklerini beyan etmişlerdir.
Alarm emrini veren ..., olay tarihinde bulunduğu Silopi'de saat 21.30 sıralarında emir astsubayı sanık ...'ya Diyarbakır'a gideceklerini ve yanına bir iki günlük kıyafet almasını söyledikten sonra saat 22.10 civarında helikoptere binip saat 23.20 civarında Diyarbakır askeri havalaanına gelmiştir.
Bu hususta tanık Korgeneral ...savcılıkta tanık olarak alınan beyanında 'olay günü öğleden önce sabah saatlerinde ... beni telefonla aradı, hatırladığım kadarıyla babasının hasta olduğunu, durumunun çok iyi olmadığını, mutlaka gelmesinin gerektiğini söyledi, benden izin istedi. Bizim o gün kurye uçağı planlı olduğu için ondan istifade ederek gelmesini söyledim' demiştir.
..., havaalanına geldikten sonra bir müddet birliğin ve uçağın gelmesini beklemiş, birlik geldikten sonra ise sanık Binbaşı ... ve tanık Albay ...'nın da aralarında olduğu bazı subaylarla görüşmüştür.
Tanık Albay ... mahkemedeki beyanında '...geldiklerinde 'Bu uçak Cizre'ye gitmeden Ankara'ya dönebilir mi?' dediğini, pilotun da 'Döner' dediğini, o zaman da ...'nin ...'e 'Adamlarını al. Taburlarını al. Uçağa bindir.' dediğini, biraz sonra ...'in geldiğini, 'Komutanım taburun tamamını alamıyor. Uçağın kapasitesi yeterli değil. En fazla 24 kişi alıyor.' dediğini, ...'nin 'o zaman git 24 tane adamını al uçağa bin.' dediğini, .... 'Komutanım ne oluyor, ne bitiyor, ne yapıyoruz?' diye sorduğunda ...'nin 'Genelkurmayın bize ihtiyacı var Altan Albayım. Siz burada kalın. Gelen uçaklarla kalan taburları Ankara'ya gönderin' dediğini' belirtmiştir.
Uçağa binecek 24 kişinin seçilmesi hususunda ise tanık Yüzbaşı...savcılıktaki beyanında 'uçağın kapasitesinden dolayı iki sorti halinde
Ankara'ya gideceğimizi söyledi. İlk sortide 1 ve 3. görev timinin geleceğini söyledi. Bu timleri daha sonradan yaptığımız değerlendirmeye göre 1. görev timinin manevra kabiliyetinin yüksek olması, 3. görev timinin ise helikopter ve uçak yönlendirmesi yönünden gerekli teçhizata sahip olmasından dolayı seçtiğini düşünüyorum' şeklinde beyanda bulunmuş, aynı tanık mahkemedeki beyanında 'o gece bu timin kendi emrinde hareket ettiğini, kendi emriyle helikoptere bindiğini gittikten sonra da tamamıyla bütün emirleri kendisinden aldığını, yaptıkları her şeyin sorumlusunun kendisi olduğunu' ifade etmiştir.
Rotası daha önceden planlanmış şekilde Ankara - Diyarbakır - Cizre - Ankara şeklinde olup Özel Kuvvetlere ait personel nakliye görevi olan söz konusu uçak, uçuşun Cizre ayağının ... tarafından iptal edilmesi üzerine saat 23.50 - 24.00 arasında Ankara'ya gelmek üzere havalanmış, seyahat esnasında alçak uçuşla ve karartma uygulayarak hareket etmiştir. Bu yolculuk sırasında 1 ve 2. timdeki sanıklara telefonlarını kapatmaları emri verilmiştir.
Uçaktaki yolculuk esnasında yaşananlara ilişkin olarak tanık Yüzbaşı...savcılıktaki ifadesinde '...Uçak havalandıktan sonra ... beni yanına çağırdı ve şarjörleri doldurup doldurmadığımızı sordu, ben de uçakta mühimmat doldurmanın uygun olmadığını düşündüğümüz için bastık dedim.... Daha sora ... beni tekrar yanına çağırdı ve....nin karşısına oturttu ve ... de benim yanıma oturdu. Bana aşağıya indiğimiz zaman çatışmaya girebiliriz, hazır mısın dedi. Benimle daha önce hiç konuşmadığı kadar kibar ve alçak bir ses tonu kullanıyordu. Bu hitap şekli ve çatışmaya hazır olunup olunmamasının sorulması beni çok şaşırttı ve tekrar şüphelenmeye başladım. Ancak bir yanım hep ...'nin yalnış yapmayacağını söylüyordu. Kendisine hazırım dedim. Emin misin diye sordu, eminim dedim. Şimdi bunu git ...'ye söyle dedi, emrediniz diyerek ... Üsteğmenin yanına gittim. ... bak Tabur Komutanı indiğimiz zaman çatışmaya girebiliriz diyor, benim kafamda soru işaretleri var, şu an için net değilim, ancak tabura bir şey yansıtma aramızda kalsın dedim...sevk ve idareyi bozacağından dolayı personel ile bu tereddütleri paylaşmadım. Daha sonra ... beni tekrar yanına çağırdı, uçağın inince emniyetini almamız gerektiğini söyledi, ben de kendisine Etimesgut'a inmiyor muyuz, askeri havaalanı değil mi neden emniyet alacağız diye sordum, tehdit olabilir dedi. Üniforma giyenler bizim için tehdit mi diye sordum, bana olabilir dedi, emin olmak için soruyu tekrarladım, asker polis bizim için tehdit mi diye sordum, olabilir dedi. Durumun tahmin ettiğimden daha vahim olduğunu değerlendirdiğim için ekibin mühimmatlarını hazırlamasını emrettim. Personel uçağın içinde boş olan şarjörlerine mermi bastı, bu esnada olaylardan şüphelenen başçavuş ... benimle konuşmak istedi, yanına oturdum. Komutanım kim kim, ne oluyor, biz ne yapıyoruz diye sordu, ben de kendisine beklemesini, sivile, askere polise ateş etmeyeceğimizi, bize ateş gelirse karşılık vereceğimizi, onun haricinde gerek olursa ben zaten ateş emrimi vereceğimi, yere inmemiz gerektiğini, indikten sonra durumu netleştireceğimi söyledim. ... tekrar beni yanına çağırdı, indiğimizde helikopter ile intikal edeceğimizi, eğer bir helikopter var ise 14 kişilik bir timle gideceğini, birden fazla helikopter var ise hep
birlikte gideceğimizi, kalan olursa ikinci sortide alınacağını söyledi ve 14 kişilik bir tim oluşturmamı istedi. Timde komutan olarak gelmek istediğimi beyan ettim, bana sen kal dedi, bir muhabereci ver, iki tane de keskin nişancı belirle dedi ve ...'nin korunması için adam istedi. Ben de beni yanına almadığı için geriye tek subay olarak kalan ... üsteğmeni tim komutanı olarak, meskun mahal eğitimi alan ve yetenekli olması nedeniyle.... ....'yi koruma olarak, ... ve ...'u da keskin nişancı olarak seçtim. Tabur muhaberecisi Bçvş. ... .... de dahil oldu. Geri kalan personeli uçak kapısına yakın olan kısımdan seçtim....Uçak yere inmeden önce Tabur Komutanı tam dolduruş emri verdi, uçak tekerleri yere değince personele tam dolduruş emri verdim. ... tam dolduruş sesini duyunca saha emniyetli dedi...' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanık ... Sulh Ceza Hakimliğindeki savunmasında 'Uçakta ... silahlı kuvvetler yönetime el koydu Ankara'ya gidiyoruz dedi' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Diyarbakır'daki askeri hava alanında kalan tanık Albay ... saat 01.20 civarında tanık Korgeneral ...ile görüştükten sonra 16. taburun komutanı tanık Kurmay Yarbay ...'ın cep telefonundan whatsapp ile saat 01.26'da sanık ...'e '...'nin emir komuta zinciri dışında olduğunu, kendisini ve birliğini emniyete alarak gerekirse etkisiz hale getirmesini' mesajla iletmiştir. Tanık Kurmay Yarbay ... bu mesajı gönderdikten sonra iki beyaz tıkı gördüğünü, içeriği itibarıyla sıkıntılı olduğundan söz konusu mesajı sildiğini beyan etmiştir. Sanık ...'in cep telefonunun HTS kayıtları incelendiğinde 23.15 ile 03.13 saatleri arasında herhangi bir telefon konuşmasının olmadığı ancak gprs bağlantısının aynı saatlerde aktif olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca tanık Albay ... mahkemedeki beyanında 'yanındaki ... ve ... Yüzbaşılar aracılığıyla uçaktaki diğer arkadaşlarına ulaşılmaya çalışıldığını, mesaj atıldığını, mesajları kimlerin attığını, nasıl attığını bilmediğini' beyan etmiştir.
İskenderun'daki 1. Özel Kuvvetin komutanı olan tanık Albay ... mahkemede tanık olarak alınan beyanında '...'in taburundan ellerindeki listede bulunan bütün numaraları denediklerini ama bir türlü ulaşamadıklarını, ilk ulaştıklarında .....Başçavuş'un ... astsubaya ulaştığını, onun da kendilerinin orada kaldığını, birinci helikoptere binemediklerini, kendilerinin orada kaldığını ve ...'le bir grubun ... Üsttağmen'le ...'in intikal ettiğini söylediğini' belirtmiştir.
Uçağın 16 Temmuz 2016 günü saat 01.40 - 01.50 arasında Ankara Etimesgut'taki Özel Havacılık Alayına inmesinden sonra tim tarafından ...'nin emniyeti alınıp iki helikoptere acele şekilde binilmiş, olay günü itibarıyla herhangi bir resmi görevi olmadıkları Özel Kuvvetler Komutanlığının Gölbaşı'ndaki kışlasına doğru hareket edilmiştir.
İkinci helikopterde boş yer olmasına rağmen tanık Yüzbaşı...ve tanık Astsubaylar ..., ..., ..., ...... ... ve ... helikoptere binmeyip Özel Havacılık
Alayında kalmışlardır.
Özel Kuvvetler Komutanı tanık Korgeneral ...tarafından saat 01.47'de NTV televizyonunda 'eşkıya ve ihanet şebekeleri darbe girişiminde bulunmaya çalışıyor, başarılı olamayacaklar, görevimizin başındayız, yüce milletimiz arkamızdadır, bunun üstesinden geleceğiz, bu içerideki paralel ihanet şebekeleri korkak, yüreksizdir. Silahlı Kuvvetler komuta kademesi bunları tasvip etmez, göreceksiniz kısa sürede duruma el koyacağız, şehit ve yaralılarımız var' açıklaması yapılmıştır.
Özel Kuvvetler Komutanı tanık Korgeneral ...savcılıkta müşteki sıfatıyla alınan ifadesinde '... güvendiğim bir askerdi. Son görüşmemizde ona ...'nin hain olduğunu, darbeci olduğunu, vatanımız ve milletimiz adına onu vurması emrini verdim. Bunun sonunda şahadet olduğunu söyledim. Hakkını helal etmesini istedim. O da sonuna kadar helal olsun, baş üstüne komutanım dedi. Helalleştik' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Karartma halinde yol alan iki helikopter saat 02.15 civarında normalde kışlanın Yonca isimli pistine inmesi gerekirken her zamankinden farklı olarak VIP pistine peşpeşe inmiştir. Sözde sıkıyönetim emri ekindeki atama listesinde Özel Kuvvetler Komutanı olarak atanan ..., darbe girişimi esnasında karargahta olan tanıklar Albay ..., Yarbay ..., Astsubay..., Astsubay ... ve Albay ... tarafından karşılanmıştır. Timdeki sanıkların yay şeklinde pozisyon alarak korudukları ... ve kendisini karşılayanlar helikopter pistinden karargah binasına doğru ilerlemeye başlamışlar, karargah binası önüne yaklaştıklarında olay tarihinde koruma nöbetçisi olarak görev yapmakta olan Astsubay Kd. Bçvş. ... tarafından üç el ateş edilerek ... vurulmuştur.
Sanık ... mahkemedeki savunmasında 'çamların arasından...Başçavuşun da yanına geldiğini, ...Başçavuşu hem kurstan öğretmeni olduğundan daha önceden muhabbeti olduğunu, yanağını sıkarak “Hasan nereden geliyorsunuz” dediğini, kendisinin de “Diyarbakır’dan geliyoruz abi sen ne yapıyorsun ne iş” dediğini, burada ne oluyor, ne yapıyoruz bugün şeklinde soru sorduğunu, ...Başçavuşun da “vallahi benim de bir şeyden haberim yok Hasan”“koruma nöbetçisiyim” dediğini, .......Başçavuş’un daha sonra “kim bu Tugay Komutanı mı?” diye sorduğunu, kendisinin de “evet ...” dediğini, ön tarafa doğru yürümeye başladığını...silah sesi gelmeye müteakip ondan sonra Tabur Komutanının ateş ettiğini gördüğünü, bu atışı yaparken aynı zamanda ateş baskısı diye bir emir vermesi üzerine hem de uçakta kendisine ateş edilirse ateşle karşılık verileceği emrinin üzerine kendisinin de hemen kendine hem hedef küçültüp hem de silahını 3-4 defa havaya ateşlediğini, bu esnada Halit’in sağ tarafından çalıların içine doğru ateş ettiğini gördüğünü, kendisinin de Halit’in oraya doğru ateş etmesinden etkilenip aynı şekilde silahını o tarafa çevirdiğini, ateş ettiğini, bu esnada sağ çapraza doğru önde bir kişinin arkada da Tabur Komutanının koştuğunu, koşarken ağaçların içine doğru girmeye başladıkları anda kendilerinin ateşi kestiğini, çünkü Tabur Komutanının olduğunu,...ateşi kesmesine müteakip iki üç saniye geçmeden içeriden 'vurdum
vurdum' diye ses geldiğini, Tabur Komutanının geriye doğru döndüğünü, vurduğunu söylediğini...etkisiz hale getirdiğini söylediğini' ifade etmiştir.
Sanık ... savcılıkta müdafi huzurundaki savunmasında 'Ben de ... yere düşer düşmez açığa ve karşıya doğru bir el ateş ettim. ...'yi vuran kişinin kaçtığı yöne doğru ateş etmedim. Benim ateş etmemin sebebi kendi emniyetimiz içindi' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Bu esnada diğer tim personeli sanıklardan bir kısmı karargah önünde bir kısmı ise yolun etrafında mevzi almışlardır.
Sanıklardan ... ve ..., ...'i ayaklarından tutup sürüyerek ağaçlık alandan karargah binasının önüne getirmişlerdir. ... ise müdahale edilmek üzere karargah binasının içine taşınmıştır.
Sanık ... savcılıkta müdafi huzurundaki savunmasında 'Bu sırada Binbaşı ... yerde yatan şahsın başında duran kişilere 'ne yapıyorsunuz etkisiz hale getirin' dediğini duydum, o esnada birden çok defalar silah sesleri duydum. Ben de verilen talimat üzerine tabancamı çıkartarak hedef gözetmeden dönerek iki el ateş ettim, atışların isabet edip etmediği noktasında emin değilim. Bu atışı da ... binbaşının talimatına binaen yaptım ve ben halen birliğe bir saldırı olduğunu düşünerek savunma reaksiyonu ile bu eylemi gerçekleştirdim... Yerde yatan kişiye ateş etmeden önce daha önceden tanıdığım ... yüzbaşıya kenara çekilmesi konusunda bağırdıktan sonra ateş ettim' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Karargah nöbetçi subayı olan tanık Yüzbaşı ... mahkemedeki beyanında 'yerde yatan bir kişinin olduğunu, yanına yaklaştığında bu kişinin şehit ... olduğunu gördüğünü, nabzını kontrol ettiğinde sanki nabzının olmadığını, ancak ambulansla gelen sağlık personelinin kontrol ettiğinde hafif nabız var gibi dediklerini, ....dikkatli bir şekilde sakince ...'in nabzını ölçmek istediği sırada ...'in ayak ucunda bulunan ...'nın komutanım çekilin dediğini, kendisinin ve sağlık personelinin geri çekildiklerini, iki el ...'in vücuduna ateş ettiğini, ...'in bulunduğu yerin yakınında mevzilenmiş vaziyette olan ve sonradan ismini öğrendiği ... isimli tim personelinin ...'ya hitaben 'Komutanım vurmasaydınız, hesap verseydi' dediğini' ifade etmiştir.
Saat 02.26'da karargah binasının önüne gelen ambulansta acil müdahale uzmanı olarak görevli tanık Astsubay Kamil Aksoy mahkemedeki beyanında 'yerde bir kişinin yatıyor olduğunu, ....ona doğru yöneldiğini, “Ona değil içeride” dediklerini, ....ondan sonra yerdeki personeli gösterdiklerini, “Bir bak, yaşıyor mu?” dediklerini, ....kendisinin boynundan, acilci askerinin bileğinden nabzına baktıklarını, çok zayıf da olsa nabzının olduğunu, nabzı olduğunu fark edince malzemelerini istediğini, ...malzemeleri getirmeye giderken çekilmelerini söylediklerini, kenara çekildiklerini, sonra uzun boylu bir şahsın geldiğini, iki el daha ateş ettiğini, sonra kendilerine orada ambulansın sıkıntı yarattığını söylediklerini, uzaklaşmalarını istediklerini, ambulansı ve askerlerini alarak geri revire döndüklerini' beyan etmiştir.
Yaralı haldeki ..., saat 02.55'te helikoptere bindirilerek GATA'ya
götürülmüş, bu helikoptere sanıklardan emir astsubayı ..., Binbaşı ..., Astsubaylar ... ve sıhhiye uzmanı ... ile tanıklardan ... binmiştir.
Özel Havacılık alayında kalan tanık Yüzbaşı ..., Özel Kuvvetler Kışlasının nizamiyesindekilerle çatışma halinde olan tanıklar Albay ... ve Albay....... ile ve ayrıca tanık Korgeneral ...ile telefonda görüşmüş, bu telefon görüşmelerinde ...'nin hain olduğu söylenip karargahtaki ... ile ...'in yakalanması emredilmiştir. Akabinde tanık Yüzbaşı ..., sanıklardan Üsteğmen ... ile saat 02.34, 02.41 ve 02.59'da telefonda görüşüp ..., ... ve ...'in hain olduğunu, derhal derdest edilmelerini, direnirlerse bacaklarına sıkmasını, çok sorun çıkarırlarsa vurmasını söylemiştir.
Bunun üzerine sanıklar Üsteğmen ..., Astsubaylar ... ve ... tarafından ilk olarak Yarbay ... ile Astsubay ..... saat 03.00 civarında derdest edilmiş, sanık Üsteğmen ... saat 03.05'te tanık .....'ı arayıp durumdan bilgi vermiştir.
Albay ...'ın derdest edilmesiyle ilgili olarak sanık Üsteğmen ... mahkemedeki savunmasında '...ikinci kata çıkmak üzere merdivenlerden çıktığında karşılarına ... Başçavuşun çıktığını, ....burada ne geziyorsunuz gidip dışarıda emniyet alsanız dediğini, ....... Albayı görmeye geldiğini söylediğini, ... ne yapacaksınız onunla dediğini, ....kendisinden emir almaya geldiğini, ....odaya giderken önceden... Başçavuş da önden gideceğini, en arkadan da....’in geleceğini planın bu şekilde yapıldığını, İsmail ile kendisinin öncü olduğunu, önden gittiğini, yaklaştığı zaman odasının kapısının açık olduğunu, masasında silah olup olmadığını görmediğini, telefonla konuştuğunu ve elinde kağıt olduğunu gördüğünü, İsmail'in önünde odaya girdiğini, kendisinin de içeriye girdiğini, .... Başçavuşun arkada kaldığını, İsmail'in silahını doğrultup ifadesinde belirtilen sözleri söylediğini, arkasını döndüğünde ...’in otuz, otuşbeş santim dibinde olduğunu, silahını tutttuğunda silahını kaldıramadığını, ona çarptığını, silahını tuttuğunu, ona doğru namluyu çevirdiğini, namlunun kalkmadığını, ikisinin de iki elleriyle tetiğe ulaşmaya çalıştığını, silahın aralarında paralel şekilde durduğunu, namlunun onu da kendisini de göstermediğini, ...’a göstermediğini, ... Albay’a göstermediğini, mermiler ateş almaya başlayınca ... Albay’ın masa altında olduğunu, mermilerin tek noktaya gelmediğini, ...’ın biraz daha geri çaprazında olduğunu, silahını kaldırmış vaziyette ... Albay ile ilgilendiğini, kendilerinin ne yaptığını tam göremediğini, tabancayı gördüğünü, tabancanın ...'ı gösterdiğini, muhtemelen ...’ı korumak için silahı ...’a döndürdüğünü, bu sırada mermilerin patladığını, silahın kendi bacaklarına çarptığını, kendisinin vurulduğunu zannettiğini, ...’ın belli bir yerden bu arbedeyi gördüğünü ve göğsünü attığını, atınca kendisinin iki eliyle tabancasını aldığını, omuzları çıkık olduğundan tabancasını aldığını, iki el ateş ettiğini, ... Albay’ın tamam tamam deyip masanın altından çıktığını, ..., ... ve kendisi ile aşağı götürdüğünü, ...’ın yanına bıraktığını' ifade etmiştir.
Tanık Albay ... mahkemedeki beyanında 'bu faaliyetlerden 15-20 dakika geçtikten sonra hala telefonla uğraşırken odasına tam teçhizatlı özel kuvvetçi tüfeklerini kendisine doğrultmuş şekilde iki kişi geldiğini, birinin hemen önden geldiğini, tüfeklerinin direk nişan vaziyetinde olduğunu, kendisine 'Kaldır ellerini seni teslim alıyoruz. Kaçmaya çalışırsan öldüreceğiz.' dediklerini, kendisinin telefonda ne olduğunu anlamaya çalışırken hafif hafif yukarı kalkar iken içeriye ...'in girdiğini, ....elleriyle arkadaki personelin tüfeğinin namlusuna yapıştığını ve onu sarsmaya başladığını, onu sarsmaya başlarken bir tarama olduğunu, .... o itişmeler devam ederken öndeki personelin döndüğünü, geriye gittiğini, ...'e silahını dayadığını, vura vura ...'i ateş ederek yere düşürdüklerini, birisi boğuşurken öbürünün geldiğini, silah namlusuyla ...'i yere düşürdüklerini, birincisindeki arkadaki boğuşmada namluların bir geldiğini bir gittiğini, klimanın kumandasının puf diye tüy gibi yukarı fırladığını, kendisine yakın olan ikinci adamın dönüp geriye döndüğünü, vura vura ateş ede ede düşürdüklerini, diğerinin ateş edip etmediğini söyleyemeyeceğini, .... kendisine 'Öldüreceğiz seni. Sakın bir şey yapma.' dediklerini, ....ellerini kaldırdığını, kendisini aşağıdan merdivenlerden indirdiklerini, ... Turgay'ın da oturuyor olduğunu, kendisini de oraya yatırdıklarını, bağladıklarını' beyan etmiştir.
Karargahtakilerin derdest edilmesi hususunda o gece nöbetçi amir olarak görev yapmakta olan tanık Yarbay Ümit Koçak kolluk ifadesinde 'Olayları anlamaya çalışıyordum, çünkü on dakika önce darbeci olduğunu düşündüğüm tim şimdi darbecileri yakalamıştı' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Bu gelişmelerden sonra timdeki sanıklar tarafından karargahın iç ve dış güvenliği sağlanmış, kimi sanıklar karargah içinde kimileri de karargah dışında mevzi almışlardır.
Sanık Üsteğmen ... ile nizamiyede bulunan tanıklar Albay ... ve yüzbaşı ... arasında telefon irtibatı kurulmuş, bir müddet sonra nizamiye tellerinden giren tanıklar Albay ... ile Astsubay ... karargaha gelmiş, nizamiyedeki çatışmadan gelen on bir kişilik bir ekip saat 04 - 05 arası sanıklar tarafından göz altına alınmıştır.
Nizamiyedeki çatışmanın bitmesinden sonra saat 07.00 sıralarında karargah binasına gelen tanık Albay ... emir komutayı almış, akabinde emri doğrultusunda kışla içindeki misafirhanelerle diğer binalardaki askeri personel, sanıkların da içinde olduğu askerlerce gözaltına alınmıştır.
...'yi GATA'ya götüren ve içinde sanıklar emir astsubayı ..., Binbaşı ..., Astsubaylar ... ve ...'un olduğu helikopter saat 03.30'a doğru GATA'ya varmıştır.
Burada karşılaştıkları GATA Kurmay başkanı tanık Albay ... mahkemedeki beyanında '...... müdahale için poliklinik bölümüne alındığında onunla birlikte gelen Binbaşı ..., astsubaylar ..., ... ve ...'dan silahlarını teslim etmelerini istediğini, başlangıçta
silahlarını teslim etmekten imtina ettiklerini, hatta direndiklerini, ... başlarında durmakta ve onları yönlendirmekte olduğunu, kendisinin bir ara ...'e “siz darbeci misiniz” şeklinde bir söz de söylediğini, kendisine “biz aldığımız emirleri uyguluyoruz” diye cevap verdiğini, kendisi bastırınca diğer astsubayların biraz yumuşar gibi olduklarını, fakat silahlarını yine de vermediklerini, bunun üzerine özel kuvvetler komutanı olan ve öncesinden kendisini tanıdığı ...Paşayı aradığını, özel kuvvetlerden gelen şahıslar olduğunu ve silahlarını teslim etmek istemediklerini kendisine ilettiğini,....Paşanın kendisine “onların hepsi vatan hainidir, derhal tutukla” şeklinde bir emri olduğunu, fakat o sırada orada bulunan şahısları kontrol altında tutmakta olduğunu, yine Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli olan Yarbay ...'ün de bir ziyaret için orada bulunduğunu, kendisini görünce yanına çağırdığını, birlikte...Paşayı yeniden aradıklarını, ...'a orada bulunan astsubaylara...Paşanın silahlarının teslimi konusunda emri olduğunu söylediğini, hatta bu emrin samimi ve gerçek olduğu konusunda onları teyit ettiğini, bunun üzerine astsubaylar ..., ... ve ...’un silahlarını teslim ettiklerini, kendilerini destek kıtalar komutanlığına gönderdiklerini, orada onları enterne ettiklerini, fakat ...’in silahını kendilerine teslimi konusunda ikna olmadığını, .......'in ikna çalışmaları esnasında oradaki astsubaylara “tarafınızı seçin” dediğini hatırlamakta olduğunu, ....silahını vermeye ve ikna olmaya zorladığını, fakat silahını ancak bir özel kuvvetçiye teslim edebileceğini söylediğini, bunun üzerine ...'ü tekrar çağırdığını, orada silahını alıp ...'i de enterne ettiklerini' ifade etmiştir.
GATA'ya giden sanıklar haricindeki diğer sanıklar, 1 Ağustos 2016 tarihine kadar kışlada görev yapmışlar, kışlada göz altına alınanların adliyeye götürülmesi gibi işlemlere katılmışlardır.
Sanıkların Hukuki Durumlarının Değerlendirilmesi
Yukarıda yer verilen hukuki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesi sonucunda;
Derece mahkemelerince sübutu kabul edilen olayın, Devletin Anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek amacıyla FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca işgal ettikleri kamu görevinin verdiği yetkiye istinaden tasarruf etme imkânını haiz bulundukları devlete ait silah ve mühimmatı kullanarak gerçekleştirilen bir silahlı darbe teşebbüsü olduğunda ve bu kalkışmaya iştirak edenlerin eylemlerinin, 5237 sayılı TCK'nın 309, 311 ve 312. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturacağında kuşku yoktur. Ancak aynı hukuki değerleri koruyan ve kapsamı itibariyle eylemlerin haksızlık muhtevasını tamamen ortadan kaldıran Anayasayı ihlal suçunun (TCK'nın 309. md.) tüm unsurlarıyla gerçekleştiği somut olayda sanıkların ayrıca Türk Ceza Kanununun 311 ve 312. maddelerinde düzenlenen suçlardan ve keza aralarında geçitli/müterakki suç ilişkisi nedeniyle aynı Kanunun 314. maddesinde yer alan silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmaları imkanı bulunmamaktadır. Eylemleriyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştiren, görev paylaşımı bağlamında ve icra hareketleri kapsamında gerekli hazırlıkları yapan sanıkların suçun icrasında üstlendikleri rolleri, her birinin suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel katkıları da göz önünde bulundurulduğunda fiil üzerinde ortak hakimiyet kurduklarının kabulü ile “müşterek fail” olarak TCK'nın 37. maddesi delaletiyle aynı Kanunun 309. maddesinden mahkumiyetlerine dair kabul ve uygulamada, özellikle sübutu kabul edilen eylemlerinin, Anayasayı ihlal suçunu teşkil ettiğinde kuşku bulunmamasına, suçun icra hareketlerini müşterek fail olarak gerçekleştiren sanıkların, hükûmeti düşürüp yönetime el koymayı amaçlayan suç organizasyonu içinde yer aldıklarının anlaşılmasına nazaran eylemlerinin suç teşkil etmediği ve/veya suç teşkil ettiğini bilmediklerine dair savunmalarının reddedilmesinde ve konumları, rütbeleri ve mesleki tecrübeleri itibariyle TCK'nın 24/1-4, 30 ve 36. maddelerinin tatbik şartlarının bulunmadığının kabulünde,
Özel Kuvvetler bünyesinde Ankara dışında geçici görevli iken olay günü darbeden haberdar olup birinci Özel Kuvvet Tugay Komutanı ...'nin talimatı ile Diyarbakır'dan Ankara'ya gelen, henüz uçakta iken çatışma olasılığını göze alarak silahlarını dolduran, Ankara'da Özel Kuvvetler karargahını ele geçirmek için tam teçhizatlı şekilde olay yerine gelen, helikopterlerden inilmesi sonrasında yay şeklinde mevzi alıp ...'ye koruma yapan, ... tarafından ...'nin vurulması üzerine sanık ...'in 'ateş baskısı' talimatı ile ...'e ateş etmeye başladığı esnada her bir sanığın talimat doğrultusunda konumlanıp koruma pozisyonu alma ya da havaya/etrafa ateş etme şeklinde gerçekleştirdikleri eylemlerinin, birlikte suç işleme kararı doğrultusunda ve fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurulmak suretiyle icra edilmesi nedeniyle ...'e yönelik kasten öldürme suçundan TCK'nın 37. maddesine göre müşterek fail olarak cezalandırılmalarında,
Darbe teşebbüsünün merkezi olan Ankara'da, darbenin başarıya ulaşması için stratejik önemi haiz olan özel kuvvetler komutanlığının ele geçirilmesi faaliyeti sırasında, darbe taraftarı olduğuna dair beyanlar bulunan Albay ...'ı derdest etmek isteyen sanıklar ..., ... ve ...'ye engel olmak için girdiği mücadele ve boğuşma sırasında öldürülen ve ele geçirme faaliyetine de aktif olarak katılan ...'e karşı sanıklar ... ve ...'ın eylemlerinin; kendilerine ve başkalarına ait bir hakka yönelmiş gerçekleşen haksız bir saldırıyı hal ve koşullara göre orantılı bir biçimde defetmek zorunluluğu içerisinde işlenmesi nedeniyle bir hukuka uygunluk nedeni olan ve TCK'nın 25. maddesinde düzenlenen meşru müdafaa kapsamında kaldığı değerlendirilerek sanıkların beraatlerine karar verilmesinde hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Açıklanan nedenlerle;
1)Sanık ... müdafiinin temyiz talebinin incelenmesinde;
Sanık müdafiinin elektronik tebligat yoluyla 06.03.2019 tarihinde tebliğe çıkarılıp 11.03.2019 tarihinde usulüne uygun olarak kendisine tebliğ edilen hükmü
CMK’nın 291/1. maddesinde öngörülen 15 günlük yasal süre geçtikten sonra 30.03.2019 tarihinde temyiz ettiği anlaşılmakla temyiz isteminin anılan Kanunun 298. maddesi uyarınca REDDİNE, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesinin 01.04.2019 tarihli ek kararının ONANMASINA,
2)Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Anayasayı ihlal ve ...'e yönelik kasten öldürme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin temyiz incelenmesinde;
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip tartışılarak, silahlı terör örgütü FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz 2016 günü ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden, özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinde oluşturduğu 'mahrem' yapılanmanın kullandığı kamu gücü, silah, vasıta ve mühimmattan istifade ederek planlayıp icra ettiği Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna, sübutu kabul olunan, iştirak iradesi kapsamında ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve neticeye katkı sunan eylemlerinin amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde Anayasayı ihlal suçunun vasfı tayin edilmiş, ...'e yönelik kasten öldürme suçunun sübutu kabul edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosya kapsamına göre verilen hükümlerde aşağıdaki hususlar dışında bir isabetsizlik bulunmamakla sanıklar ve müdafiileri ile katılanlar T.C. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığı vekillerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri sair nedenler yerinde görülmediğinden CMK'nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddine, ancak;
a)Sanıklara verilen cezaların mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine hükmedilirken uygulama maddesi olarak karar yerinde sadece TCK’nın 58/9. maddesinin gösterilmesi gerekirken, anılan maddenin atıf maddesi olarak kabulü ile uygulama yeri bulunmayan TCK’nın 58/6-7 maddesi gereğince tekerrür uygulanmasına karar verilmesi,
b)Anayasayı ihlal suçundan davaya katılma hakkı bulunmayan ... lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olduğundan hükümlerin bu nedenlerle BOZULMASINA, ancak bu hususların yeniden yargılamayı gerektirmeden CMK'nın 303/1-c maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, yerel mahkeme kararının tekerrüre ilişkin fıkralarındaki 'yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nın 58/6-7. maddesi' ibareleri ile vekalet ücretlerine ilişkin F fıkrasındaki 'Katılan ... duruşmalarda kendisini vekil vasıtasıyla temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT'ne göre hesap edilen 4360 TL vekalet ücretinin sanıklardan eşit olarak tahsil edilerek katılanlara verilmesine,' ibaresinin çıkarılması suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3)Sanıklar ... ve ... hakkında ...'e yönelik
kasten öldürme suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyize gelince;
Yapılan yargılama sonunda olayda hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılanlar ..., ..., ... ve ... vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle beraate ilişkin hükümlerin ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.