Hukuk Genel Kurulu 2017/1421 E. , 2018/78 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 29.01.2013 gün ve 2012/354 E., 2013/19 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 04.03.2014 gün ve 2013/7413 E., 2014/3603 K. sayılı kararı ile,
'...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, davalı ve kardeşi ile aynı sitede işyerleri olduğunu olay günü dükkanın önüne tamir için gelen aracın park etmesi üzerine, davalının durumdan rahatsız olarak kendisine hakaret ettiğini, bu durumun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini iddia ederek uğradığı zararın davalıdan tazminini talep etmiştir.
Davalı, davacının her fırsatta olay çıkardığını, davalının işyerine üç kişi girerek fiili hakarette bulunduklarını, ceza dosyasında yargılandıklarını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davalının eyleminin davacının kişilik haklarına saldırı içerdiği gerekçesiyle açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu olayda; Kütahya 2. Asliye Ceza Mahkemesi 2009/958-505 sayılı dosyasında davalının davacıya 'şerefsiz' diyerek hakaret ettiği, davacının da konut dokunulmazlığını ihlal suçunu işlediği gerekçesiyle her iki tarafın da cezalandırılmasına karar verilmiştir. Olay tarihi, olayın gelişimi, davalının eyleminin ağırlık derecesi, davacının eylemi ve yukarıdaki ilkeler gözönüne alındığında, hükmedilen manevi tazminat miktarı fazladır, daha alt düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir...'
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin sanayi sitesinde kamyon tamiri üzerine işyerinin olduğunu, davalının aynı sitede dava dışı kardeşi Ali ile birlikte oto döşeme işi yaptıklarını ve müvekkili ile komşu olduklarını, 02.09.2009 tarihinde müvekkiline ait dükkânın önüne tamir için gelen kamyonun park etmesinden rahatsız olan davalının müvekkiline hakaret ettiğini, bu eylem nedeniyle Kütahya 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/958 Esas sayılı dosyasında yargılandığını ve hakaret suçundan ceza aldığını, aynı olayla bağlantılı olarak davalının kardeşi Ali Kara tarafından müvekkiline karşı açılan manevi tazminat davasında Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/219 Esas sayılı dosyasında müvekkili aleyhine tazminata hükmedildiğini, davalının müvekkiline herkesin ortasında hakaret ederek komşu esnafın önünde küçük düşürdüğünü, onurunu ve gururunu incittiğini ileri sürerek 8.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili müvekkili ve kardeşinin davacı ile dükkân komşusu olduklarını, davacı tarafla aralarında daha önceden de olaylar yaşandığını ve işyerine zarar verildiğini, olayların devam etmesi üzerine şikâyetçi olduklarını, Kütahya 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/958 Esas - 2010/505 Karar sayılı kararı ile davacının da aralarında bulunduğu 3 kişi hakkında işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan ceza verildiğini ve kesinleştiğini, bu nedenle açtıkları manevi tazminat davasında da her üç davalı hakkında tazminata hükmedildiğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece aralarındaki tartışma sırasında davalının davacıya hitaben sarfettiği 'şerefsiz' sözü ile davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu, davacının aynı olay nedeniyle nitelikli işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan ceza aldığı ve mahkemenin 2011/219 Esas - 2012/42 Karar sayılı kararıyla dava dışı Ali Kara'ya tazminat ödemeye mahkum edildiği, tazminat miktarının tayininde tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının da göz önünde tutulduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 8.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece aynı olaya ilişkin olarak davalı tarafın açtığı iş yeri dokunulmazlığının ihlali nedeniyle manevi tazminat davasında Kütahya Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/219 Esas -2012/42 Karar sayılı kararı ile hükmedilen 10.000,00-TL manevi tazminatın onandığı, iki eylem birbirinden farklı şekilde gerçekleşse bile kişilik haklarına saldırı nedenine dayanan manevi tazminat miktarının işyeri dokunulmazlığının ihlali nedeniyle hükmedilen manevi tazminat miktarından daha fazla bile olması gerektiği, aksi hâlde hakkaniyet kuralının ihlal edilmiş olacağı belirtilerek ve önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, taraflar arasındaki aynı olaya ilişkin açılan iş yeri dokunulmazlığının ihlali nedenine dayanan manevi tazminat davasında Kütahya Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/219 Esas - 2012/42 Karar sayılı kararı ile hükmedilen 10.000,00-TL manevi tazminatın özel dairece onandığı dikkate alındığında, davalının davacıya hitaben sarf ettiği “şerefsiz” sözü nedeniyle davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, konuya ilişkin yasal düzenleme ve ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır:
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesinde;
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”
Hükmü yer almaktadır.
Dava konusu haksız eylemin gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Şahsi Menfaatlerin Haleldar Olması” başlıklı 49. maddesinde ise;
“Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
Hâkim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.”
Düzenlemesine yer verilmiştir.
Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı 58. maddesinde de:
“Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.”
Şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 24. ve 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58.) maddeleri ile koruma altına alınan kişilik hakları, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
Görüldüğü üzere, BK'nun 49. (6098 sayılı TBK’nun 58.) maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir.
Burada kural olarak; doğrudan doğruya zarar görme koşulu söz konusudur. Ancak, kişilik değerlerinin kapsam ve çerçevesi; hayatın olağan akışına, yerleşik değer yargılarına ve yaşam deneyimine bağlı olarak belirlenmelidir. BK'nun 49. maddesi genel bir düzenleme olup, öngördüğü koşullar gerçekleştiğinde, ruhsal uyum dengesi sarsılanın, kişilik değerlerine saldırı nedeniyle manevi tazminat isteyebilmesi olanağı vardır.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalının haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere haksız eylemin unsurları hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasıdır.
Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği ancak takdirde etkili olabileceği, 22.06.1966 tarih ve 1966/7 Esas, 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine Borçlar Kanunu’nun 47. (Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesi hükmüne göre hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hâl ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Ayrıca AİHM kararlarında da ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın; kanuni olması, meşru amaca dayanması ve demokratik toplumda gerekli olmasının yanı sıra orantılı olması gerektiği belirtilmiştir. İfade özgürlüğünün esas, sınırlamanın ise istisna olması nedeniyle getirilecek sınırlama (somut olayda tazminat miktarı) kişilik haklarına yapılan saldırı ile orantılı olmalıdır. Aksi hâlde sınırlama, AİHS'in 10. maddesine aykırılık teşkil edecektir (AİHM 35839/97 Başvuru numaralı Pakdemirli/Türkiye kararı).
Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Davacı ve davalının sanayi sitesindeki dükkânlarının komşu olduğu, olay günü davacının dükkânına tamir için gelen bir kamyonun park etmesi nedeni ile aralarında tartışma çıktığı, yaşanan olay nedeniyle açılan ceza davasında Kütahya 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.06.2010 tarih ve 2009/958 Esas - 2010/505 Karar sayılı kararı ile davalı ...’nın davacı ...’a yönelik olarak sarf ettiği 'şerefsiz' sözü nedeniyle alenen hakaret suçundan ve davacı ... ile birlikte diğer sanıklar Mehmet Atacan ve Mustafa Güvendik'in, davalı ... ve kardeşi Ali Kara'nın dükkânlarına onların rızası dışında girmeleri eylemleri nedeniyle nitelikli işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan cezalandırılmalarına ve verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Olay nedeniyle ...’nın kardeşi Ali Kara tarafından ..., Mehmet Atacan ve Mustafa Güvendik'in aleyhine açılan manevi tazminat davasında da, Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.03.2012 tarih, 2011/219 Esas - 2012/42 Karar sayılı kararı ile, davalıların nitelikli iş yeri dokunulmazlığını ihlal etme niteliğindeki haksız fiilleri nedeniyle davanın kabulü ile 10.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş, bu karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 04.07.2012 tarih, 2012/8949 Esas - 2012/11588 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Eldeki davada ise, davalı tarafından davacıya yönelik olarak sarf edilen “şerefsiz” sözünün davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir eylem olduğu hususunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Öte yandan davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarına bakıldığında olay tarihi, taraflar arasındaki olayların gelişim şekli, sarf edilen söz, davacı tarafça gerçekleştirilen iş yeri dokunulmazlığının ihlali eyleminin daha ağır bir kişilik hakkı ihlaline yol açmış bulunması ve tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında, hükmedilen manevi tazminatın fazla olduğu kanaatine varılmıştır.
Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, hükmedilen manevi tazminat miktarının yerinde olduğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği belirtilmişse de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülmemiştir.
Bu durumda direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 24.01.2018 gününde ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.