11. Hukuk Dairesi 2020/4914 E. , 2021/1655 K.
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Çorum 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 25.12.2018 tarih ve 2016/900 E- 2018/441 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nce verilen 22.03.2019 tarih ve 2019/306 E- 2019/361 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından duruşmalı, davalılar vekili tarafından duruşmasız olarak istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.02.2021 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılar vekili Av..... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile kardeşleri dava dışı ...ve davalıların murisi ...'ın 541 parsel nolu taşınmaza 1/3 hisse ile malik iken tapuda bu taşınmazın 1/2 hisse davacı adına, 1/2 hisse dava dışı ...adına kayıtlı olarak gösterildiğini ve bu duruma yönelik 17.08.1996 tarihli ptorokol düzenlenerek davalıların murisi ...'a açığa imzalı 2 adet teminat senedi verildiğini, bahsedilen taşınmazın 1/2 hissesi 25.01.1999 tarihinde tapuda ... adına devredilmekle ...'a teminat olarak verilen senetlerin bedelsiz kalmasına rağmen ...'ın vefat etmesinden sonra bu senetlerden birini eline geçiren ...'ın mirasçıları tarafından davacı hakkında icra takibi başlatıldığını, davacının bu senet ve takip nedeniyle herhangi bir borcu bulunmadığını ve anılan protokolden muris ... mirasçılarının da bilgilerinin bulunduğunu, davacının şikayeti üzerine açılan ceza davasının devam ettiğini ileri sürerek davacının davaya konu senet ve takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile kötü niyet tazminatına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarını kabul etmediklerini bahsedilen protokol ile davaya konu bono arasında bir ilgi bulunmadığını, bahsedilen taşınmazın tapuda bedelsiz ve muvazaalı olarak devirler gördüğünün davacının da kabulünde bulunduğunu, davalıların murisi tarafından kendisine devredilen 1/2 hissenin yine bedelsiz ve muvazaalı olarak 07.07.2000 tarihinde davacının eşi ...'a devredildiğini, böylece bahsedilen taşınmazın 1/2 hissesinin davacı adına, 1/2 hissesinin de davacının eşi ... adına tapuda kaydedildiğini, davacının bu şekilde sebepsiz zenginleştiğinin de ortaya çıktığını ve senedin bedelsiz olmadığının anlaşıldığını, davacının teminat senedi iddiasını senede açıkça atıf yapan bir yazılı delille kanıtlaması gerektiğini, bahsedilen protokolde bu yönde bir atıf olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı ile davalıların murisi ... ve dava dışı... ...'ın kardeş olduğu, ...ile muris ...'ın bir dönem borçları nedeniyle muvazaalı olarak kendi adlarına taşınmaz almadıklarının iki tarafında kabulünde bulunduğu ve kardeşler arasında taşınmazın bedelsiz olarak devir gördüğünün anlaşıldığı, davalı ...'ın murisin eşi diğer davalılar ise çocukları olduğu, davaya konu senet nedeniyle davalı ... hakkında açılan ceza davasında davalı ...'ın verdiği beyanlarında davaya konu senedin teminat olarak verildiğini beyan ettiği, ceza yargılaması sonucunda davalı ...'ın bereatine karar verildiği ve hükmün kesinleştiği, 1999 yılında taşınmazın 1/2 hissesinin muris ...'a devredilmesi üzerine senedin bedelsiz kaldığı davacı tarafından ileri sürülmüş ise de muris ...'ın 1999 yılında dava dışı... ...'a ait olan 1/2 hisseyi tapuda devraldığı ve 2000 yılında davacının eşi ...'a devrettiği, dava dışı ...'ın Mecitözü Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/36 esas sayılı dosyasında 2000 yılında akaryakıt istasyonu vasfındaki .... parsel nolu taşınmazın kendisine devredildiğini, davalıların murisi ... ile kendi eşi davacı ...'ın anlaştığını, taşınmazın tapuda kendi adına kaydedildiğini, ne kadar para alış verişi olduğunu kendisinin bilmediğini beyan etmesi ve davalılar vekili tarafından dosyaya ibraz edilen keşidecesi ... olan boş senedin varlığı karşısında bu satışın gerçek bir satış olması halinde teminat olarak verilen senedin iade alınacağı ve ...'ın satış bedelini bilmesi gerekeceği, buna göre söz konusu devrinde muvazaalı olduğu sonucuna varılarak davaya konu senedin bedelsiz kalmadığının anlaşıldığı, taşınmazın 2006 yılında davacı tarafından 3. kişiye satılarak elden çıkarıldığı, davacının isticvabında taşınmazı dosyadaki bilirkişi raporunda tespit edilen değere uygun olarak 475.000,00 TL'ye sattığını beyan ettiği, davaya konu senedin bu miktarın 1/3'ü olan 158.333,00 TL bedelsiz kalmadığının anlaşıldığı, satış bedelinin 1/3'ünden fazla alacak bulunduğunun davalılar tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının 191.667,00 TL ana para ve 81.206,61 TL işlemiş faiz nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinafa başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; tüm dosya kapsamına göre, dosyada bulunan protokol kapsamı ile ceza davasında davalı ...'ın verdiği beyanlardan davaya konu senedin teminat senedi olarak verildiğinin anlaşıldığı ve dava dışı ...'a yapılan satışında gerçek bir satış olmadığının anlaşıldığı, taşınmazın satış bedeline göre tespit edilen miras hissesine düşen miktardan davacının sorumlu olduğu, diğer kısımdan ise davacının sorumlu olmadığına yönelik verilen yerel mahkeme kararının yerinde bulunmasına göre davacı vekili ile davalılar vekilinin istinaf nedenlerinin haklı bulunmadığı gerekçesiyle istinaf isteklerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, tarafların temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan taraflar yararına takdir edilen 3.050,00'şer TL duruşma vekalet ücretinin tarafların bir diğerinden alınıp yek diğerine verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 11.342,09 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, aşağıda yazılı bakiye 14,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 24.02.2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1-Dava konusu, 01.07.2003 tanzim, 01.07.2008 vade tarihli 350.000.00 TL tutarlı, alacaklısı ..., borçlusu ... olan bononun, 17.08.1996 tanzim tarihli protokolün teminatı ve boş olarak davacı tarafından düzenlenmek suretiyle davalılar murisi ...'a verildiği dosya içeriği ile sabittir.
17.08.1996 tarihli protokol ise, davacı, davadışı ...ve davalılar murisi ...'ın 1/3'er pay maliki oldukları Kuşsaray Köyü 541 parsel sayılı taşınmazın, davalılar murisine ait payın davacı ile davadışı... adına tescil edilmesi nedeniyle, muris ...'a ait payın teminatını teşkil etmek üzere davacı ve davadışı... tarafından imzalanan boş bonoların muris ...'a verilmesine ilişkindir.
Kuşsaray Köyü (.... ada ....parsel) .... parselin satış suretiyle 1/2'şer pay olarak 16.08.1996 tarihinde davacı ve davadışı... adlarına tescil edildiği, ...'in taşınmazdaki tüm payını 25.01.1999 tarihinde muris ...'a, ...'ın payını 07.07.2020 tarihinde davacının eşi ...'a devrettiği, taşınmazın müteseviyen Kadir ve ... mülkiyetinde iken 30.11.2006 tarihinde davadışı 3. şahsa temlik edildiği tapu kaydı içeriğinden anlaşılmaktadır.
Muris ...'ın taşınmazdaki 1/3 payının, yarısı davacı yarısı da davadışı... adına tescil edilmiş, gerek davacı gerekse... kendi adlarına tescil edilen ...'a ait paylar nedeniyle ..., ...'a 2 adet bono vermiş olup dava konusu bono davacı ... tarafından keşide edilen bonodur.
Davadışı..., muris ...'a ait payı kendi payı ile birlikte 25.01.1999 tarihinde muris ... tapuda devretmiştir.
Bu halde muris ...'nin taşınmazdaki 1/3 payından yarısı davacı ... uhdesindedir.
Taşınmazın 475.000,00 TL bedelle satıldığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığından muris ... taşınmazdaki 1/3 hissesinden davacı uhdesinde kalan yarısının satış bedeli üzerinde hak sahibidir.
Muris ... ait 1/3 pay 158.333,00 TL olup, muris ...'nin payından davacı uhdesinde kalan yarı payın bedeli 79.166,50 TL'den davacı ..., muris ... mirasçılarına karşı dava konusu bono nedeniyle, vade tarihinden avans faizi ile sorumludur.
Bu halde, 270.833,50 TL ana para ile bononun vade tarihinden takip tarihine kadar anaparanın işlemiş avans faizi tutarı üzerinden menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, davacının, davadışı...'e devredilen ve... tarafından da muris ...'ye daha sonra iade edilen pay yönünden de sorumlu tutulması doğru değildir.
Açıklanan nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.
2-Diğer uyuşmazlık konusu da; Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda gerek Bölge Adliye Mahkemesi ve gerekse Yargıtayca hükmedilecek istinaf red harcı ile temyiz onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
492 sayılı Harçlar Yasası'nın 2. maddesinde 'Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı',
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde 'Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı',
1/e maddesinde de 'yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı' düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen 'istinaf başvurusunun esastan reddi' kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen 'esas hakkında' karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki 'esastan' ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir.(Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası'nın 73/3 maddesindeki 'Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına' ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararına, alınan harcın niteliğine göre maktu olmalıdır.
Açıklanan nedenle de sayın çoğunluk görüşünde isabet bulunmamaktadır.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının maruz nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.