4. Ceza Dairesi 2016/3654 E. , 2016/5597 K.
##########
##########
##########
##########
Tehdit ve yaralama suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair, ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.05.2012 gün ve 2012/101 esas, 2012/429 karar sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 01.10.2014 gün ve ... sayılı kararıyla;
'Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen tehdit ve yaralama eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından,
1-Tehdit suçuna ilişkin sanık ... müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2-Yaralama suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak,
TCK'nın 35 ve 62. maddelerinin uygulanması sırasında hesap hatası yapılarak 4 ay 20 gün hapis cezası yerine, 5 ay 6 gün hapis cezası verilerek fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanık ... müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası tebliğnameye uygun olarak, hüküm fıkrasındaki TCK’nın 35. maddesinin uygulanması sonucu belirlenen hürriyeti bağlayıcı cezanın “5 ay 18 gün”, TCK’nın 62. maddesinin uygulanması sonucu belirlenen hürriyeti bağlayıcı cezanın “4 ay 20 gün” biçiminde DÜZELTİLMEK ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hüküm, bu bağlamda ONANMAK suretiyle 5320 sayılı Kanunun 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesi uyarınca davanın esasına' karar verilmiştir.
I- İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19/02/2016 gün ve 2016/41920 sayılı yazısı ile;
'İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık; yerel mahkemenin ilk hükmünün sanık tarafından temyiz edilmesi nedeniyle, sonraki hükümde ceza yönünden kazanılmış hak kuralının ihlal edilip edilmediği hususuna ilişkindir.
Aleyhe bozma yasağı; “temyiz davası yalnızca sanık veya müdafii ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi ya da yasal temsilcisi tarafından açıldığında, hükümde, yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, diğer bir deyişle, aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılamaması veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın, sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması” şeklinde tanımlanmaktadır.
Latince “reformatio in pejus” olarak adlandırılan, öğreti ve uygulamada ise, “lehe yasa yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, aleyhe bozma yasağı, aleyhe bozmama zorunluluğu, yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe yasağı, yaptırımı ve sonuçlarını ağırlaştıramama kuralı” olarak ifade edilen bu ilkenin amacı; hükmün aleyhine de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı davalarda istinaf ya da temyiz yasa yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve yasa yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Anılan kural, 1412 sayılı Ceza Yargılaması Usulü Yasasının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesinin 4. fıkrasında; “hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde yasal düzenlemeye kavuşturulmuştur. Ceza yargılama hukukumuzda bu madde dışında yaptırım ve cezayı aleyhe değiştirmeme yasağını düzenleyen başka bir hüküm de bulunmamaktadır. Buna göre ceza hukukunda genel anlamda kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, yalnızca 1412 sayılı CMUK’nın 326. maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek bir “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı”nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 307/4. maddesinde de; “hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz” düzenlemesine yer verilmek suretiyle, aleyhe bozmama ilkesi korunmuştur.
Yasanın açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere; yaptırım ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza ve yaptırım miktarı ile sınırlıdır. Yasa koyucu suçun niteliği veya adı yönünden sanık yararına kazanılmış bir hak tanımamıştır. Ceza miktarı yönünden kazanılmış hak ise; sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, lehe bozma üzerine yeniden kurulan hükümle belirlenen cezanın ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olmamasıdır.
Gerek bozma ilamında, gerekse yerel mahkemece bozmadan sonra kurulan hükümde yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağına bir aykırılığın söz konusu olup olmadığı, önceki ve sonraki hükümlerde yer alan ceza ve yaptırımların tüm yönleri ile karşılaştırılması suretiyle belirlenecektir.
Öğretide ki; “Kanun yolu davasının açılmasının bir sonucu da, sadece sanık lehinde açılan dava üzerine, yani sanık aleyhine kanun yoluna kimsenin gitmemiş olması halinde verilecek kararın eski kararla verilen ‘cezadan’ daha ağır olamamasıdır” (Nurullah Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. Bası, s. 1063, 1117; Öztekin Tosun, Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri Muhakemenin Yürüyüşü, İstanbul 1973, s. 211; Yener Ünver–Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5, Bası, s. 883; Nur Centel–Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Bası, s. 732), “Aleyhe değiştirmeme mecburiyeti sonuç ceza bakımındandır, suçun niteliği değişebilir. Aleyhe değiştirmeme mecburiyeti sadece sonuç ceza bakımından kabul edilince, hırsızlıktan mahkûm olan şahıs istinaf yoluna başvurduğunda, suçun ağır hırsızlık olduğu kabul edilebilecek, fakat ceza ağırlaştırılamayacaktır” (Feridun Yenisey, Ceza Muhakemesi Hukukunda İstinaf ve Tekrar Kabulü Sorunu, İstanbul 1979, s. 84, 85) şeklindeki görüşler de göz önüne alındığında, aleyhe bozma yasağının yalnızca ceza miktarı ile sınırlı olduğu, eylemin nitelendirilmesi ve suçun adının belirlenmesinde geçerli olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 08.09.1992 gün ve 190–237, 29.09.1998 gün ve 196–277, 17.11.1998 gün ve 282–348, 09.07.2002 gün ve 158–289, 21.09.2004 gün ve 144–170 ile 07.10.2008 gün ve 198–211 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, temyiz davasının yalnızca sanık veya varsa müdafii ya da sanığın yararına olarak Cumhuriyet savcısı ya da 1412 sayılı Yasanın 291. maddesinde belirtilen kişiler tarafından açılması veya hükmün kendiliğinden temyize tâbi olması halinde, Yargıtay’ca suç niteliğinde yanılgıya düşüldüğü saptandığında aleyhe temyiz bulunmasa bile, cezanın tür ve miktarı yönünden kazanılmış hak saklı kalmak koşuluyla hükmün bozulmasına karar verilecektir. Aksinin kabulü hukuk kuralları ile yasal düzenlemelerin ülke genelinde farklı uygulanmasına yol açar ki, bu durum eşitlik, adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırılık oluşturacaktır. Zira aynı eylem nedeniyle farklı mahkemelerde yargılanan sanıklardan, suçunun hukuki niteliği doğru olarak belirlenen sanığın mahkûmiyeti ile zamanaşımı, süreli veya süresiz olarak bir kamu görevini üstlenmekten yoksun bırakılma, seçme ve seçilme hakkının kaybı gibi hak yoksunluklarının yanında, olası bir genel veya özellikle de özel af karşısında değişik sonuçlarla karşılaşmasına rağmen, suç vasfı yanılgılı olarak belirlenen sanığın, açıklanan sonuçlarla karşılaşmaması söz konusu olabilir ki, bu durum eşitlik ilkesi ile hak ve adalet duygusuna da uygun değildir. O halde lehe temyiz davası üzerine suç vasfının saptanmasında yanılgıya düşüldüğünün belirlenmesi halinde cezanın tür ve miktarı yönünden kazanılmış hak saklı tutularak hükmün bozulmasına karar verilmelidir. Suçun niteliğinde yanılgıya düşülmesinin dışında, daha ağır cezayı gerektiren nedenlerden bir veya birkaçının uygulanmaması gibi durumların varlığı halinde ise Yargıtay’ca yol göstermek ve uygulamada birliği sağlamak amacıyla tespit edilen yasaya aykırılıklar konusunda eleştiri ile yetinilmesi gerekmektedir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; ... Asliye Ceza Mahkemesinin 27/06/2007 gün ve 2007/74 Esas, 2007/291 Karar sayılı ilamı ile sanığın silahla tehdit suçundan eylemine uyan TCK'nın 106/2-a maddesi uyarınca verilen 2 yıl hapis cezasının TCK'nın 51/1 maddesi uyarınca ertelenmesine, kasten yaralamaya teşebbüs suçundan TCK'nın 86/2-3a,35 ,52/2 maddeleri uyarınca 4.500,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği , hükmün süresi içerisinde sanık tarafından temyiz edildiği, Yüksek .... Ceza Dairesinin 05/12/2011 gün ve 2009/17566 Esas, 2011/13054 Karar sayılı ilamı ile ;
'Sanığın tekerrüre esas olacak eski hükümlülük kararı bulunmasına rağmen 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin uygulanmasının gerektiğinin gözetilmemesi, ayrıca kasten yaralamaya teşebbüs suçundan sanığın mükerrir olması nedeni ile seçimli cezadan hapis cezasının tercih edilmesi gerekirken TCK'nın 58/3 maddesine aykırı olarak adli para cezasının tercih edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi sebebiyle hükümlerin (BOZULMASINA),' karar verilmiştir. Bozma üzerine yeniden yapılan yargılama neticesinde; ... Asliye Ceza Mahkemesinin 30/05/2012 gün ve 2012/101 Esas, 2012/429 Karar sayılı ilamı ile sanığın silahla tehdit suçundan eylemine uyan TCK'nun 106/2-a,62 maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasına ilişkin hükmün TCK'nın 51/1 maddesi uyarınca ertelenmesine ve sanık hakkında TCK'nın 58. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına, kasten yaralamaya teşebbüs suçundan TCK'nın 86/2-3a,35,62 maddeleri uyarınca 5 ay 6 gün hapis cezasının TCK'nın 51/1 maddesi uyarınca ertelenmesine ve TCK'nın 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verildiği, hükmün süresi içerisinde sanık müdafii tarafından temyiz edildiği, Yüksek .... Ceza Dairesinin 01/10/2014 gün ve ... Karar sayılı ilamı ile;
Silahla tehdit suçundan hükmün onanması, yaralamaya teşebbüs suçundan ise hükmün düzeltilerek ONANMASINA karar verilmiş ise de; ... Asliye Ceza Mahkemesinin 27/06/2007 gün ve 2007/74 Esas, 2007/291 Karar sayılı ilamı ile sanığın mahkumiyetine karar verildiği ilk hükmün sadece sanık tarafından temyiz edilmesi nedeniyle adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında kurulan ilk mahkûmiyet hükmünde TCK'nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanmasına karar verilmemesi, ayrıca kasten yaralamaya teşebbüs suçundan ilk hükümde sonuç cezanın adli para cezası olarak tayin edilmesinin sanık lehine kazanılmış hak oluşturduğu gözetilmeden, ikinci hükümde sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması ve kasten yaralamaya teşebbüs suçundan hapis cezasına hükmedilmesi CMUK'nın 326/son maddesine aykırı olduğu değerlendirilmekle hükümlerin bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Sonuç ve istem: Yukarıda açıklanan nedenlerle, İtirazımızın kabulü ile;
Yüksek .... Ceza Dairesinin 01/10/2014 gün ve ... Karar sayılı kararının kaldırılarak ... Asliye Ceza Mahkemesinin 30/05/2012 gün ve 2012/101 Esas, 2012/429 Karar sayılı hükmünün 'Bozulmasına' karar verilmesi itirazımızın yerinde görülmemesi halinde, dosyamızın görüşülmek üzere YÜKSEK YARGITAY CEZA GENEL KURULU’NA gönderilmek üzere YÜKSEK YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIĞI’NA gönderilmesi, itirazen arz ve talep olur.' isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, yaralama ve mağdur ...'e karşı tehdit suçlarından sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararlarının düzeltilmesi ve onanmasına dair, Dairemizin 01.10.2014 tarihli kararına ilişkindir.
III- KARAR
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
Dairemizce verilen 01.10.2014 gün ve ... karar sayılı, yaralama suçundan verilen düzeltme kararı ile mağdur ...'e karşı tehdit suçu yönünden verilen onama kararının KALDIRILMASINA,
... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.05.2012 gün ve 2012/101 esas, 2012/429 karar sayılı hükmün yaralama ve mağdur ...'e karşı tehdit suçları yönünden yeniden incelenmesi sonucu:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen yaralama ve tehdit eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı;
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak,
Yaralama suçu yönünden TCK'nın 35 ve 62. maddelerinin uygulanması sırasında hesap hatası yapılarak 4 ay 20 gün hapis cezası yerine, 5 ay 6 gün hapis cezası verilerek fazla ceza tayini, ayrıca Dairemizin 05.12.2011 tarih ve ... sayılı bozma kararı öncesi, 27.06.2007 tarihinde verilen ilk hükmün yaralama ve mağdur ...'e karşı tehdit suçları yönünden Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmeyerek, yalnızca sanık tarafından temyiz edilmiş olması karşısında, ilk hükümde her iki suç yönünden de TCK'nın 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin
uygulanmaması ve yaralama suçundan sanık hakkında sonuç ceza olarak 4.500 TL. adli para cezasına hükmedilmesi nedeniyle bu para cezasının nevi ve miktarı itibariyle sanık yönünden 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesi ile kazanılmış hak oluşturduğunun gözetilmemesi,
Kanuna aykırı ve sanık ...'in temyiz iddiaları yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenle BOZULMASINA, 5320 sayılı Kanunun 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesi uyarınca bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının, itiraz yazısına uygun olarak,
1-Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulamasına ilişkin bölümlerin karardan çıkarılması,
2-Yaralama suçu yönünden hüküm fıkrasındaki TCK’nın 35. maddesinin uygulanması sonucu belirlenen hürriyeti bağlayıcı cezanın “5 ay 18 gün”, TCK’nın 62. maddesinin uygulanması sonucu belirlenen hürriyeti bağlayıcı cezanın “4 ay 20 gün” ve 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesi ile daha önceki ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkı gözetilerek sanığın sonuç olarak 4500 TL. ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA' ibaresinin eklenmesi, biçiminde DÜZELTİLMESİNE ve başkaca yönleri kanuna uygun bulunan hükümlerin bu bağlamda ONANMASINA,
Dairemizin 01.10.2014 gün ve ... karar sayılı kararında yer alan ve itiraza konu edilmeyen, sanığın mağdur Nurgül'e karşı tehdit suçuna ilişkin hükmün olduğu gibi bırakılmasına, 24/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
##########
##########
##########
##########
##########
##########