4. Ceza Dairesi 2019/3276 E. , 2019/11472 K.
Hakaret suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetine dair, Çanakkale 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nce verilen, 22/07/2010 gün ve 2009/735 esas, 2010/516 karar sayılı hükmün, adı geçen sanık tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 03/06/2014 gün ve 2013/10604 esas, 2014/19956 sayılı kararıyla;
'Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; böylece olaylara ilişkin sorunlarda gerekçenin yeterli bulunduğu,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından sanık ...'ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA” şeklinde karar verilmiştir.
I-İTİRAZ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 29/04/2019 gün ve KD-2018/21187 sayılı yazısı ile;
'Sanık ...'ın tehdit ve kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal değerlere hakaret suçlarından 5237 sayılı TCK'nin 106/1-1. cümle, 43, 125/3-c, 58 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, Çanakkale 1. Sulh Ceza (kapatılan) Mahkemesinin 22.07.2010 tarih, 2009/735 esas, 2010/516 karar sayılı kararıyla sanığın tehdit suçundan 5271 sayılı CMK'nin 223/2-e maddesi uyarınca beraatine, hakaret suçundan 5237 sayılı TCK'nin 125/1, 58 ve 53. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine karar verildiği, tehdit suçundan verilen beraat kararının temyiz edilmeksizin 07.01.2011 tarihinde kesinleştiği, hakaret suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün ise sanığın istemi üzerine Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucunda, 03.06.2014 tarihli 2013/10604 esas, 2014/19956 karar sayılı ilamıyla ONANARAK kesinleştiği anlaşılmıştır.
Yüksek Yargıtay 18. Ceza Dairesinin ihbar mahiyetindeki 15.01.2019 tarih ve 2895-1307 sayılı ilamı ve sanık ...'ın 27.03.2019 tarihli itiraz dilekçesi birlikte değerlendirilerek yapılan incelemede, Yüksek 4. Ceza Dairesinin anılan kararına karşı aşağıda açıklanmaya çalışılacak nedenlerden dolayı itiraz edilmesi zorunluluğu doğmuştur.
İTİRAZ NEDENLERİ:
İtiraza konu uyuşmazlık; sanık ... hakkında soruşturma evresinde yapılan uzlaşma teklifinin, kovuşturma evresi sonunda geçerli olup olmadığının tespitine, başka bir ifadeyle hakaret suçundan uzlaştırma müessesesinin yeniden uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
Dosya kapsamına göre, tehdit ve kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal değerlere hakaret suçlarından yapılan soruşturma sırasında, sanık ... ve müşteki .... uyumlu beyanlarında uzlaşmayı kabul etmediklerini belirtmişlerdir. Her ne kadar soruşturma evresinde uzlaştırma teklifi yapılmış ise de, söz konusu teklifin yapıldığı tarihte sanığın üzerine atılı suçların uzlaştırma kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla, bu uzlaştırma teklifinin hukuken geçerli olmadığı değerlendirilerek inceleme yapılması gerekmektedir.
Somut olayda; Yerel Mahkemece sanığın eylemine uyan TCK'nin 125/1. maddesinde düzenlenen hakaret suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş, hakaret suçu ile birlikte işlendiği iddia olunan ve suç tarihi itibariyle uzlaştırma kapsamında olmayan tehdit suçundan ise beraatine karar verilmiştir. Bu nedenle, Yerel Mahkemece karar verilmeden önce vasıf değiştiren hakaret suçu yönünden usulüne uygun uzlaştırma teklifi yapılmasında zorunluluk bulunmakta olup, uzlaşmanın sağlanması halinde düşme karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, Yüksek 4. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucunda 'sanık ... hakkında tehdit ve kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal değerlere hakaret suçlarından 5237 sayılı TCK'nin 106/1-1. cümle, 43, 125/3-c, 58 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de; yapılan yargılama sonunda, TCK'nin 106/1-1. maddesinin sübut bulmadığı, TCK'nin 125/3-c maddesinin ise uygulanma koşullarının oluşmadığı kabul edilerek sanığın sadece TCK'nin 125/1. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi karşısında, sanığın eylemine uyan basit hakaret suçunun uzlaşmaya tabi hale geldiği anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK'nin 253. ve 254. maddeleri gereğince sanık ve müşteki arasında uzlaştırma işlemi yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi, uzlaştırma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması halinde yargılamaya devamla hüküm kurulması lüzumu' gerekçesiyle hükmün BOZULMASINA karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ONANMASINA karar verilmesi Kanuna aykırı görüldüğünden anılan karara itiraz edilmesi zorunluluğu doğmuştur.
SONUÇ VE İSTEM
Tüm bu açıklanan gerekçelerle;
1) Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 03.06.2014 gün ve 2013/10604 esas, 2014/19956 karar sayılı ilamının kaldırılmasına,
2) Çanakkale (kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin, sanık ... hakkında hakaret suçundan kurduğu 22.07.2010 gün ve 2009/735 esas, 2010/516 karar sayılı hükmün BOZULMASINA karar verilmesi,
3) Yüksek Daireniz aksi kanaatte ise dosyanın Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi, 5271 sayılı CMK'nin 308. maddesi uyarınca itirazen arz ve talep olunur' biçiminde istemde bulunulması üzerine, dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
II-İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, TCK'nın 106/1. maddesinin ilk cümlesi kapsamında tehdit suçundan beraat eden, aynı Kanunun 125/1. maddesi uyarınca hakaret suçundan ise hakkında hükümlülük kararı verilen sanık ... ile katılan Özge Başar'a soruşturma evresinde yapılan uzlaşma teklifinin, kovuşturma aşamasında geçerliliğini yitirip yitirmediğinin tespitine ve dolayısıyla yargılama sırasında hakaret suçundan yeniden uzlaştırma işlemi yapılıp yapılmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
III-KARAR:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 29/05/2018 tarihli ve 2017/15-496 esas, 2018/246 sayılı kararında belirtildiği üzere; uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur. 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, 'suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir' hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun ikinci maddesiyle, 5237 sayılı TCK'nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK'nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. CMK'nın 5560 sayılı Kanunun 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinin üçüncü fıkrası; '(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.' biçimdeyken 09/07/2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanunun sekizinci maddesiyle anılan fıkraya 'uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz' cümlesi eklenmiştir.
Uzlaştırma kurumu, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilecek, bu uygulama sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacak, 5237 sayılı Kanun'un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir. Yerine getirilen hükümler yönünden ise, uzlaştırma sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
Uzlaştırma, 6763 sayılı Kanun'la değişik CMK'nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde '(1)Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253. maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231. maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.' denilmiştir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
İnceleme konusu dosyada;
Çanakkale 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 22/07/2010 gün ve 2009/735 esas, 2010/516 karar sayılı kararıyla, sanık ...'ın, TCK'nın 106/1. maddesinin ilk cümlesi kapsamında kalan tehdit suçundan beraatine, aynı Kanunun 125/1. maddesinde düzenlenen hakaret suçundan ise mahkumiyetine hükmedilmiş olup, beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş, mahkumiyet kararının ise adı geçen sanık tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 03/06/2014 gün ve 2013/10604 esas, 2014/19956 sayılı kararıyla onanmasına hükmedilmiştir.
Sanığa isnat edilen hakaret ve tehdit suçların, CMK'nın 253/3. maddesi kapsamında, birlikte işlendiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Çözülmesi gereken sorun, kamu davası açıldığında anılan Kanun maddesi gereğince, tehdit suçu ile birlikte işlendiğinin iddia edilmesi nedeniyle uzlaşma kapsamında bulunmayan hakaret suçunun, hüküm kurulurken tehdit suçundan beraat kararı verilmesi üzerine, uzlaştırma kapsamında kalıp kalmayacağının belirlenmesi ve bu kapsamda kaldığının kabulü halinde de nasıl bir yol izleneceğidir.
Bu bağlamda, her iki suçtan yargılama devam ederken hakimin uzlaştırmaya tabi olacağını öngördüğü suçla ilgili olarak dosyayı soruşturma bürosuna göndermesi veya bu düşünceyle tefrik kararı vermesi durumunda, kamu davası açıldığında uzlaştırma kapsamında olmayan suç açısından beraat kararı verileceği izlenimi oluşabileceği cihetle, bu hususun ihsası rey olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin belirlenmesi gerekir.
Bu sorunun, CMKnın 226. maddesinde düzenlenen ek savunma konusuyla birlikte değerlendirilmesi uygun olacaktır. Anılan madde 'sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. (2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır. (3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. (4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.' biçimdedir. Maddeden de anlaşılacağı üzere suçun hukuki niteliği değişir ya da cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirir durumun ortaya çıkması halinde hakim sanık ya da müdafiine ek savunma hakkı tanıyacaktır ancak, bu durum yasal düzenleme nazara alındığında hakim açısından ihsası rey olarak nitelendirilemeyecektir.
Bu düzenlemeye kıyasen, uzlaştırmaya tabi olan bir suçla uzlaştırmaya tabi olmayan bir suçun yargılaması devam ederken, hakimin uzlaştırmaya tabi olacağını öngördüğü suçla ilgili olarak dosyayı soruşturma bürosuna göndermesi veya bu düşünceyle tefrik kararı vermesi durumunda, kamu davası açıldığında uzlaştırma kapsamında olmayan suç açısından ihsası reyde bulunduğundan bahsedilemeyecektir.
Sanığın işlediği ve TCK'nın 125/1. maddesinde düzenlenen hakaret suçu müstakilen uzlaştırmaya tabidir. Yine sanığa isnat edilen anılan Kanunun 106/1. maddesinin ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçu, suç tarihi itibariyle uzlaştırma kapsamında bulunmayıp, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun'un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde uzlaştırma kapsamına alınmış, hakaret suçunun, tehdit suçuyla birlikte işlendiğinin iddia edilmesi nedeniyle, CMK'nın 253/3. maddesindeki düzenleme uyarınca uzlaştırma kapsamı dışında kaldığı anlaşılmıştır. Yapılan yargılama neticesinde ise sanığın tehdit suçundan beraatine hükmolunmuş, bu nedenle de hakaret suçu yönünden uzlaştırmaya engel olan CMK'nın 253/3. maddesinin uygulanma olanağı kalmamıştır. Bu açıklamalar çerçevesinde, her ne kadar sanık ile katılana soruşturma evresinde uzlaşma teklifinde bulunulmuş ve katılan tarafından bu teklif reddedilmiş ise de, esasen bu teklifin hukuki geçerliliğinin bulunmadığı, kovuşturma evresinde hakaret suçu yönünden CMK'nın 254. maddesi gereğince uzlaştırma işlemlerinin yapılmasının gerekli olduğu sonucuna ulaşılmış olup, bahsi geçen işlemler yerine getirilmeden hakaret suçundan kurulan hükümde isabet bulunmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itiraz gerekçesi yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen, 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
Dairemizce verilen 03/06/2014 gün ve 2013/10604 esas, 2014/19956 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Dosyanın yeniden incelenmesi neticesinde;
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
TCK'nın 125/1. maddesinde düzenlenen ve müstakilen uzlaşmaya tabi olan hakaret suçunun, suç tarihi itibariyle uzlaşma kapsamında bulunmayan ve anılan Kanunun 106/1. maddesinin ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçu ile birlikte işlendiğinin iddia edilmesi nedeniyle, CMK'nın 253/3. maddesi uyarınca uzlaşma hükümlerinin uygulanmasının hakaret suçu açısından mümkün olmadığı ancak sanığın tehdit suçundan beraatine hükmedilmesi karşısında, hakaret suçunun da uzlaşmaya tabi hale geldiği anlaşılmakla, CMK'nın 253 ve 254. maddeleri uyarınca hakaret suçu yönünden uzlaştırma hükümlerinin uygulanması ve sonucuna göre sanığın hukuksal durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık ...'ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan HÜKMÜN, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 24.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.