12. Ceza Dairesi 2020/917 E. , 2020/3922 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Taksirle Öldürme
Hüküm : 1-Sanıklar ... ve ... hakkında beraat hükmüne yönelik istinaf başvurularının esastan reddi
2-Sanık ... hakkında TCK'nın 85/2, 62, 53/6, 63. maddeleri gereğince mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddi
Taksirle öldürme suçundan sanıklar ... ve ...'nın beraatine, sanık ...'ın mahkumiyetine ilişkin hükümlere yönelik, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda, sanıklar ... ve ... hakkında ''istinaf başvurularının esastan reddine'', sanık ... hakkında ''istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine'' ilişkin 11.09.2019 tarihli, 2019/2639 Esas, 2019/3308 Karar sayılı karar sanık ... müdafii ile katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
24 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 100. maddesi ile CMK'nın 299. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde, her ne kadar sanık ... müdafii duruşmalı temyiz isteminde bulunmuş ise de, duruşma açılmaksızın, dosya üzerinden yapılan incelemede;
I-Sanıklar ... ve ... hakkındaki hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılama sonunda yüklenen suç açısından sanıkların taksirlerinin bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılanlar vekillerinin, sanıkların mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve Kanuna uygun bulunan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin 11.09.2019 tarih, 2019/2639 Esas, 2019/3308 Karar sayılı istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin karara karşı yapılan temyiz isteminin isteme uygun olarak 5271 sayılı CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE; 5271 sayılı CMK'nın 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 8. maddesi ile değişik 304/1. maddesi uyarınca, dosyanın gereği için Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne; kararın bir örneğinin de İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE;
II-Sanık ... hakkındaki hükme yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafii ile katılanlar vekillerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak;
Dosya içeriğine göre, ölen ...'ın, sanık ... adına kayıtlı olan 2003 model ticari otobüs ile, olay günü sabah, gezi programı kapsamında aracında bulunan kendisi dahil 34 yolcu ile birlikte, İzmir'den yola çıkıp geldiği Muğla'dan Antalya istikametine, bölünmüş, çift şeritli, tehlikeli virajlı ve eğimli, meskun mahal dışı ve hız sınırı 50 km olan Devlet yolunda seyri sırasında, kaza yerine gelmeden seyir yönüne hitaben sırası ile gevşek şev levhası, 50 km hız sınırı levhası, 7 km boyunca devam eden % 8 tehlikeli eğim levhası, sağa tehlikeli devamlı viraj levhası ile asfalt kenarında güneş enerjisi ile çalışan ışıklı flaşör lambalar bulunduğu halde, iniş eğimli yol bölümünde kontrolünü kaybederek önce sağ şeride sonra sol şeride geçip, sola yönelen 69.2 metre sağ teker 46 metre sol teker lastik izi ile, orta refüj beton bloklarına çarpması akabinde savrularak, karşı yol bölümündeki oto korkuluğa çarpıp uçurumdan aşağı takla atarak düşmesi şeklinde meydana gelen ve tamamı otobüste bulunan 24 kişinin ölmesi, dokuzu nitelikli olmak üzere 10 kişinin de yaralanması ile sonuçlanan olayda;
Sanıklar ... ve ...’ın İzmir'den Muğla'ya ''Anneler Günü'' etkinliği kapsamında tur düzenledikleri, sanık ...'nın gezinin tanıtımını yaptığı, sanık ...'ın ise, araç, konaklama ve güzergah konularındaki organizasyonu üstlendiği, sanık ...'ın eşi olan ve kazada hayatını kaybeden ...'ın da organizasyona katkıda bulunduğu, bu kapsamda araç maliki sanık ...'dan gezi programı için olaya konu aracın kiralandığı, aracı kullanmak üzere de şoför olarak, sanık ... ile sanık ...'ın öncesinden tanıdıkları ölen ...'ın belirlendiği;
Olaya konu 2003 model olan otobüsün sanık ... adına 11.10.2013 tarihinde trafik tescilinin yapıldığı, orjinalinde 29 yolcu ve 1 şoför olmak üzere 30 kişi kapasiteli olan otobüsün içerisine koltuk eklemesi yapılarak, otobüsün sürücü dahil 34 yolcu kapasiteli hale getirildiği, sanık ...'ın, otobüsü 2013 yılında 34 yolcu kapasiteli olarak satın aldığını beyan ettiği, olay sonrası otobüsün sadece ön ve en arka koltuklarda emniyet kemeri mevcut olduğunun, diğer emniyet kemerlerinin ise siyah bir poşet içerisinde üst yolda demir bariyerlerin altında bulunduğunun tespit edildiği;
Olaya konu ticari otobüsün sanık tarafından ticari yolcu taşımacılığında kullanılabilmesi için, olay tarihinde yürürlükte bulunan Karayolu Taşıma Yönetmeliği'nin 5. maddesi gereğince, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'ndan D2 yetki belgesi alınması gerektiği, ancak aynı Yönetmeliğin 13. maddesine göre, D2 yetki belgesi için başvuranların, ticari olarak kayıt ve tescil edilmiş özmal otobüslerle toplam 75 adet koltuk kapasitesine sahip olma şartı bulunduğundan ve sanığa ait olaya konu araç ile sanığın beyanına göre sahip olduğu 1997 model diğer aracı söz konusu niteliğe haiz olmadığından, sanık ...'ın, D2 yetki belgesi sahibi olan dava dışı ... ile noter huzurunda tanzim ettikleri 24.12.2015 tarihli ve olaya konu otobüsün, D2 yetki belgesi sahibinin unvanı altında kullanılması konulu taşıt sözleşmesinin imzaladığı, bu sayede olaya konu otobüsün ticari yolcu taşımacılığında kullanılmasının sağlandığı, söz konusu sözleşmenin Karayolu Taşıma Yönetmeliği'nin 25. ve devamı maddelerinde yer alan düzenlemelere göre yapıldığı, dosyada mevcut taşıt kartının da D2 yetki belgesi sahibi ... adına düzenlendiği, her ne kadar taraflar sözleşmenin bir yıllığına yapıldığını beyan etmekte iseler de, taşıt kartında, yetki belgesi ve taşıt kartı bitiş tarihi 02.05.2019 olduğunun belirtildiği, olaya konu aracın gezi programı öncesi tur düzenleyicileri olan sanıklar ... ve ...'ya kiralandıklarını gösterir dosyada sözleşme bulunmadığı, oysa ki Karayolu Taşıma Yönetmeliği'ne göre bu tür gezi programlarında taşıma sözleşmesi yapılmasının gerekli olduğu, dosyada mevcut 30.04.2017 tarihli araç kira sözleşmesinde aracı kiraya veren ... olarak gösterilmekle birlikte, aracı kiralayanın ismine yer verilmediği, ...'ın ise beyanında, kendisinin böyle bir kira sözleşmesine imza atmadığını, zaten sanık ... ile aralarındaki 24.12.2015 tarihli sözleşmeyi de 1 yıllığına yaptıklarını, böyle bir kiralamadan haberdar olmadığını beyan ettiği, dolayısıyla gezi programı öncesi tur düzenleyicileri ile aracın kiralandığına dair herhangi bir sözleşme yapılmamış olduğunun anlaşıldığı;
Karayolu Taşıma Yönetmeliği'nin suç tarihinde yürürlükte olan 36. maddesine göre; bu Yönetmelik kapsamındaki faaliyetlerde çalışan veya çalıştırılan şoförlerin; ilgili Mevzuatın öngördüğü mesleki yeterlilik belgesine sahip olmaları, şoförlük mesleği bakımından bedeni ve psikoteknik açıdan sağlıklı olduklarını gösteren bir sağlık raporunu yetkili sağlık kuruluşlarından her beş yılda bir almaları şartı bulunmakta olup, araç sahibi sanık ...'ın Karayolu Taşıma Kanunu ve Yönetmeliği kapsamında psikoteknik değerlendirme belgesi ile aynı zamanda SRC2 mesleki yeterlilik belgesi bulunmasına rağmen, ticari yolcu taşıyan aracın şoförü ve E sınıfı sürücü belgesi sahibi olan ölen ...'ın mesleki yeterlilik belgesi veya şoförlük mesleği bakımından bedeni ve psikoteknik açıdan sağlıklı olduğunu gösteren sağlık raporu bulunmadığının anlaşıldığı;
Araç üzerinde teknik inceleme yapan 17.07.2017 tarihli teknik bilirkişi raporunda; araçta orijinal fren sistemine ve işleyişine öncesinde müdahale edilerek, herhangi bir tadilat projesi yapılmadan aracın standart fren sistemi ve işleyişinin değiştirildiği, aracın fren sistemi tesisatına harici, standart dışı ve gayri nizami bir şekilde, Ford marka kamyonlarda 1966-1988 yıllarında üretilen ve D-1210 ve D-1211 tiplerinde kullanıldığı belirlenen 'basınçlı hava destekli fren tüpü' eklendiği, araç üzerindeki sistemin aracın orijinal fren sistemi tesisatına uygun olmadığı, araçta böyle bir sistem orijinal olarak bulunmadığı halde standart dışı olarak sisteme eklendiği, söz konusu sistemin orijinal bağlantı şekli olan merkez pompasından ön tekerleklere ve arka tekerleklere iki ayrı çıkışı ve birbirinden bağımsız hattı bulunan hidrolik boru hattı iptal edilerek, bunun yerine freni kolaylaştırmak için merkez pompasının çift çıkışı sadece tek bir çıkışa dönüştürülerek ve merkez pompasında basılan hidrolik yağın öncelikle harici tanka gönderilerek hava desteği alınıp, daha sonra bu tank çıkışından sonra aracın ön ve arka tekerleklerine tek hat olarak aynı anda bir boru ile gönderildiği, ilgili tüp, tüm tekerleklere aynı anda ve sadece tek çıkışla, ön ve arka teker hatları ayrıştırılmadan hidrolik gidecek şekilde bağlantı yapıldığı, eğer ayrı iki çıkış verilmiş olsaydı ön tekerde fren hidroliği boşalması olduğunda arka tekerleklerin, arka tekerleklerde fren hidroliği boşalması olduğunda ise ön tekerlerin frenlerinin tutacağı tespitlerine yer verilerek, kaza anından birkaç saniye önce aynı yolda seyir halinde bulunan başka bir aracın video kamerasından çekilen video görüntüleri izlendiğinde aracın frenlerinin tutmaması sebebiyle kazanın meydana geldiğinin, araç sürücüsünün aracı sürekli kullanan bir sürücü olmadığının, kaza esnasında sürücünün el frenini de kullanmasına rağmen yolun eğiminin yüksek olması nedeniyle el freni sisteminin de aracı durduramadığının, aracın fren sistemine uygunsuz şekilde müdahale edilmesi sebebiyle araç malikinin asli kusurlu olduğunun belirtildiği; dosyada mevcut diğer teknik bilirkişi raporlarında da benzer şekilde tespitlerde bulunulduğu, 02.02.2018 tarihli bilirkişi raporunda; 2918 Sayılı Karayolu Trafik Kanunu ve aynı Kanuna bağlı çıkartılan Yönetmelik gereğince, araç üzerindeki tadilat ve montaj değişikliklerinin 30 gün içerisinde tescil kuruluşuna bildirilerek ruhsat çıkartılması gerekmekte iken, araç sahibi tarafından yapılan değişiklikler bilindiği halde bu işlemin yapılmadığının; 18.09.2018 tarihli Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporunda ise; araç fren sisteminin orjinal sistemine müdahale edilerek çift devreli hidrolik fren sisteminin tek devreli hava takviyeli hidrolik sistemine dönüştürüldüğünün, tek devreli fren sisteminin çalışma prensibi gereği sistemin en az bir yerinde çıkan arıza nedeniyle taşıtın ana freninin görev yapmadığının ve fren sistemine yapılan değişikliğin kazanın meydana gelmesinde asli derecede etken olduğunun belirtildiği;
Tüvtürk muayene kayıtları incelendiğinde, 2009 yılından itibaren en son aracın muayenesinin yapıldığı 30.11.2016 tarihine kadar aracın yapılan muayeneleri sırasında, birden çok kez aracın frenlerindeki teknik arızalar sebebiyle ve söz konusu arızalar ağır kusur kabul edilerek aracın muayenesinin onaylanmadığının, aracın en son muayenesinin 30.11.2016 tarihinde yapılarak muayenesinin onaylandığının anlaşıldığı;
Araçtaki takoğraf kayıtlarının incelenmesi sonucu düzenlenen raporda; olay günü sabah saat 06.37 de takografa sürücü ehliyeti takılmadan hareket edildiği, saat 09.31 de aracın durup 1 saat 15 dakika mola verdiği, saat 10.46 da yeniden takografa sürücü belgesi takılmadan hareket edilerek 80.1 km yol aldıktan sonra saat 12.08 de takografın elektrik bağlantısının kesintiye uğradığı ve hız kaydının durduğu, son hız kaydından 1 dakika kadar önce aracın hızı 28 km ye inip, sonraki 30 saniye içinde araç hızının 78 km ye çıktığı, daha sonra 30 saniye içinde hız değerinin sıfıra indiği belirtilmiş olup;
1-Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK'nın 61/1. ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, asli kusurlu olarak meydana getirdiği kaza sonucu 24 kişinin ölmesine, dokuzu nitelikli olmak üzere 10 kişinin de yaralanmasına neden olan sanık hakkında, adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca cezada orantılılık ilkesi gözetilerek temel cezanın en üst sınırdan tayin edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurularak sanık hakkında eksik cezaya hükmolunması;
2-Oluşa ve dosya kapsamına göre, aracın fren hidroliğinin boşalması neticesinde fren sisteminin devre dışı kalması ve frenlerin tutmaması sebebiyle gerçekleşen kazada, yaklaşık 4 yıldır aracın maliki olup aracın fren sistemine usulsüz müdahale edildiğini bilen, öncesinde tamircilik mesleğini icra etmesi sebebiyle aracın arıza ve bakımlarını kendisi tespit ederek gerekli parçaları alıp tamirlerini bu doğrultuda yaptıran, bu suretle aracın teknik donanımındaki eksiklik ve arızaları bilebilecek durumda olan sanığın, 29 koltuk kapasitesi bulunmasına rağmen koltuk ilavesi yapılmak suretiyle 33 yolcu kapasiteli hale getirilen araç ile, istiap haddi üzerinde yolcu taşınmasına müsaade ettiğinin, ticari yolcu taşımacılığı şoförlüğü yapabilmek için gerekli mesleki yeterlilik belgesi ve psikoteknik değerlendirme raporuna sahip olmayan ölen sürücüyü, aracın teknik donanımlarındaki eksiklik ve arızalar konusunda bilgilendirmeden şoför olarak tayin ettiğinin, ticari yolcu taşımacılığı yapabilmesi için gerekli olan D2 yetki belgesi bulunmaması sebebiyle, D2 yetki belgesi sahibi ... ile imzaladığı sözleşmede, aracın yetki belgesi sahibinin unvanı altında kullanılacağı, Karayolu Taşıma Yönetmeliği'nde de, yetki belgesi sahibinin taşıt belgesine sözleşmeli olarak kayıtlı taşıtların sahiplerinin kendi nam ve hesabına taşıma yapamayacakları belirtilmesine rağmen, yetki belgesi sahibinin bilgisi dışında aracın ticari yolcu taşımacılığında kullanılmasına müsaade ettiğinin ve mevzuatın gerekli kıldığı taşıma sözleşmelerini yerine getirmeden aracını prosedürlere uygun olmayacak şekilde tur organizasyonu için kiraya verdiğinin anlaşılması karşısında, tüm dosya içeriğine göre, daha önce de aracını bu şekilde ticari yolcu taşımacılığında kullanan sanık ...'ın, önceki tecrübelerine olan güveni sebebiyle öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceği düşüncesi ile hareket ederek mevzuatın öngördüğü birden çok kuralı ihlal etmek suretiyle gerçekleştirdiği eyleminde, bilinçli taksir koşullarının oluştuğu ve sanık hakkında TCK'nın 22/3. maddesi hükümlerinin uygulanması aynı zamanda sanık Bülnt Çetindağ'ın bilinçli taksir niteliğinde birden çok kesin kural ihlalinde bulunması sebebiyle, TCK'nın 22/3. maddesi gereğince arttırım miktarının üst sınırdan olacak şekilde 1/2 oranında uygulanması gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması;
Kanuna aykırı olup, katılanlar vekillerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 11.09.2019 tarih, 2019/2639 Esas, 2019/3308 Karar sayılı ''istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine' dair hükmünün, 5271 sayılı CMK'nın 302/2. madde ve fıkrası uyarınca BOZULMASINA; bozma kararı doğrultusunda işlem yapılmak üzere 5271 sayılı CMK'nın 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 8. maddesi ile değişik 304/2. maddesi uyarınca, dosyanın gereği için Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne; kararın bir örneğinin de İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 24.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.