4. Ceza Dairesi 2019/8559 E. , 2020/7950 K.
Sair tehdit suçundan sanık ...'in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 43/2, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair, Mersin 8. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 13/05/2014 tarihli ve 20147/65 esas, 2014/385 sayılı kararının 06/04/2014 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın 28/05/2016 tarihinde işlediği kasıtlı bir suçtan cezalandırılması nedeniyle yapılan ihbar üzerine hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Kanun'un 106/1-2. cümle, 43/2, 62 ve 52. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/06/2018 tarihli ve 2018/68 esas, 2018/673 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 25/11/2019 gün ve ......-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03/12/2019 gün ve 2019/117958 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daire'ye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Sanığın üniversite nizamiye kapısında görevli güvenlik elemanı olan mağdur ve müştekilere hitaben söylediği kabul edilen 'korkudan yaptınız bütün bunları askeri düzelttik sıra sizde, siz göreceksiniz sizi şikayet edeceğim sizi de hizaya getireceğim' şeklindeki beyanı nedeniyle sanık hakkında tehdit suçundan mahkûmiyet kararı verildiği anlaşılmış ise de; benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 05/03/2018 tarihli ve 2016/7493 esas, 2018/3025 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığın söylediği kabul edilen bahse konu ifadeler tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde, sanığın müştekileri kastettiği anlamda hizaya getirme hususunda herhangi bir yetki ve gücünün bulunmadığı gibi anılan sözlerin de müştekiler hakkında ilgili kurumlara şikâyet hakkının kullanılacağı şeklinde değerlendirilmesi gerektiği nazara alındığında, beraat kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Sair tehdit suçundan sanık ...'in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 43/2, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair, Mersin 8. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 13/05/2014 tarihli ve 20147/65 esas, 2014/385 sayılı kararının 06/04/2014 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın 28/05/2016 tarihinde işlediği kasıtlı bir suçtan cezalandırılması nedeniyle yapılan ihbar üzerine hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Kanun'un 106/1-2. cümle, 43/2, 62 ve 52. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/06/2018 tarihli ve 2018/68 esas, 2018/673 sayılı kararının, sanığın üniversite nizamiye kapısında görevli güvenlik elemanı olan mağdur ve müştekilere hitaben söylediği kabul edilen 'korkudan yaptınız bütün bunları askeri düzelttik sıra sizde, siz göreceksiniz sizi şikayet edeceğim sizi de hizaya getireceğim' şeklindeki beyanı nedeniyle sanık hakkında tehdit suçundan mahkûmiyet kararı verildiği anlaşılmış ise de; benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 05/03/2018 tarihli ve 2016/7493 esas, 2018/3025 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığın söylediği kabul edilen bahse konu ifadeler tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde, sanığın müştekileri kastettiği anlamda hizaya getirme hususunda herhangi bir yetki ve gücünün bulunmadığı gibi anılan sözlerin de müştekiler hakkında ilgili kurumlara şikâyet hakkının kullanılacağı şeklinde değerlendirilmesi gerektiği nazara alındığında, beraat kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık ... hakkında mahkumiyet kararına konu sair tehdit suçunun, unsurları itibariyle oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. 5237 sayılı TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişinin altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilerek tehdit suçunun temel şekli düzenlenmişken, anılan fıkranın ikinci cümlesinde malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit düzenlenmiş ve failin mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bahsi geçen maddenin üçüncü fıkrası ise, 'Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.' biçimindedir.
Bu düzenlemeden hareketle hayat, vücut dokunulmazlığı, cinsel dokunulmazlık ve malvarlığı değerlerine yönelik tehdit dışında kalan bir ifadenin, sair tehdit olarak kabul edilebilmesi için açık bir kötülük bildirimi ve kastını içermesi veya oluşa göre tereddüde mahal vermeyecek şekilde bu yönde algılanması gerekmektedir. Bu nedenle, özellikle haksız bir fiil veya hukuksuz bir uygulamaya tepki olarak ortaya konulan ve yasal yollara başvuruyu da içinde barındırabilecek tarzda yorumlanabilecek ifadeler, sözlerin sarf edildiği doğal ortamın bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, tehdit suçunun oluşması için aranan uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşullarını içermeyecektir. Sair tehdit eyleminde hukuka aykırılık öğesinin oluşması bakımından olayda hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması da zorunludur. TCK'nın 26. maddesinde 'hakkını kullanan kişiye ceza verilmez' hükmü yer almaktadır. Anayasa'nın 36. maddesinde ise, herkesin yargı merciileri önünde iddia ve savunmada bulunma hakkının bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca, gerçek kişiler veya resmi mercilerin hukuka aykırı işlem ve eylemleri nedeniyle kişilerin şikayet hakları da hak arama özgürlüğü kapsamında bu madde içerisinde değerlendirilmektedir. Şikayet hakkının kullanılması, kişilerin veya kamu görevlilerinin yasaya uygun davranmadıkları iddiasıyla idare veya yargı makamlarınca denetlenmelerine olanak sağlamaktadır. Şikayet edilen kişinin suç işlediği için cezalandırılması veya kamu görevlisinin hukuka aykırı davranışı nedeniyle disiplin işlemine ya da yargılamaya tabi tutulması sair kötülüğe uğratılması anlamına gelebilecek ise de, yasal hakkın kullanılması nedeniyle kişi cezalandırılamaz. Hukuksuz bir muameleye maruz kalan kişinin bu haksızlığı icra eden sivil veya kamu görevlisi olan kişiye, hukuk önünde hesaplaşması anlamına gelen sözleri söylemesi tehdit olarak düşünülmemelidir. Zira bu halde Anayasayla güvence altına alınan (m.74) şikayet hakkının kullanımı söz konusudur. Bu kişinin ilgili makamlara müracaat etmesi de, kendiliğinden hak alma ya da tehdit düşüncesiyle değil, şikayet hakkının kullanılması amacıyla hareket ettiğinin göstergesi olmaktadır.
Tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdidin somut olayda muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez. Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur. Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak yasal indirim nedeni olarak kabul edilebilmesi olanaklı ise de, önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir. Tehdit suçunun şarta bağlanması durumunda mahkumiyet kararı verilebilmesi için sanığın iradesinin söz konusu şartın gerçekleşmesi hususunda etkili olması gerekir. Sanığın iradesinin söz konusu şartın gerçekleşmesi yönünde ne şekilde etkili olacağı tartışılıp açıklanmalı eğer sanığın şartın gerçekleşmesi için herhangi bir etkisinin olmayacağı açıksa suçun unsurları oluşmadığından beraat kararı verilmelidir.
İncelenen dosyada;
Sanık ...'in olay tarihinde, Mersin Üniversitesi nizamiye kapısından içeriye girmek istediği sırada, kimlik ibraz etmesini isteyen özel güvenlik görevlisi şikayetçilere hitaben hakaret sözlerinin yanı sıra, '...emniyetten yardım istedim, şimdi polis gelecek sizden şikayetçi olacağım beni niye içeriye almıyorsunuz' dediği, başörtülü olması nedeniyle içeriye alınmadığını iddia etmesi üzerine, herkesin içeriye rahatlıkla alındığı, içeride iki adet mescit olduğu, kimlik ibraz edemeyenlerin ise içeriye alınmadığının kendisine söylenmesi üzerine görevlilere 'korkudan yaptınız bütün bunları, askeri düzelttik sıra sizde, siz göreceksiniz, sizi şikayet edeceğim, sizi de hizaya getireceğim' şeklinde sözler söyleyerek basit tehdit suçunu işlediği iddiasıyla sanık hakkında, TCK'nın 125/1, 3-a, 4, 106/1, 43/1, 53/1. maddelerine göre hakaret ve tehdit suçları kapsamında yargılanıp cezalandırılması talebiyle 22/01/2014 tarihinde kamu davası açıldığı, yargılama neticesinde, Mersin 8. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 13/05/2014 tarihli ve 20147/65 esas, 2014/385 sayılı kararıyla sanığın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 125/3-a, 125/4, 43/2, 62 ve 52. maddeleri uyarınca sırasıyla 500,00 Türk lirası ve 8.840,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, kararın 04.06.2014 tarihinde kesinleştiği, sanığın 28/05/2016 tarihinde işlediği kasıtlı bir suçtan cezalandırılması nedeniyle yapılan ihbar üzerine Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/06/2018 tarihli ve 2018/68 esas, 2018/673 sayılı kararıyla hükümlerin açıklanmasına, 5237 sayılı Kanun'un 106/1-2. cümle, 125/3-a, 125/4, 43/2, 62 ve 52. maddeleri uyarınca sanığın sırasıyla 500,00 Türk lirası ve 8.840,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına hükmedildiği, hakaret suçundan verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğu ve onanmak suretiyle hakaret suçuna dair mahkumiyet hükmünün kesinleştiği, sair tehdit suçundan kurulan hükmün ise miktar itibariyle kesin nitelikte olduğu, bu suça ilişkin sanığın yargılamanın yenilenmesi talebi reddedilse de kanun yararına bozma talebine konu edildiği anlaşılmıştır.
Dosya içeriğine göre; Mersin Üniversitesi Rektörlüğünce, başörtülü olarak mesaide bulunup mevzuata aykırı davrandığı iddiasıyla sanık hakkında 15.03.2011-01.04.2011 tarihleri arasında tutanaklar tutulduğu, bu nedenle disiplin soruşturması başlatıldığı, sanığın 07.04.2011 tarihli dilekçesi ve kurumun 11.04.2011 tarihli oluru ile sanığın görevinden istifa ettiği, önce istifa nedeniyle, sonrasında ise esastan sanık hakkında disiplin cezası uygulanmasına gerek olmadığına karar verildiği, 21.04.2011 tarihli dilekçesiyle, istifa kararını psikolojik baskılar sonucunda aldığını, olayların oluşu sırasında ruhsal sıkıntılar yaşayıp sağlıklı karar veremediğini belirterek mesleğe geri dönme talebinde bulunduğu, çalışmakta iken görev yeri değişikliği ve daha önceki bir disiplin soruşturmasında yaşandığını iddia ettiği bir takım usulsüzlükler nedeniyle 2015-2016 yıllarında savcılığa müracaatlarının olduğu, aynı şekilde 2018 yılında savcılığa yapmış olduğu müracaatında, istifaya zorlanması ve soruşturmadaki usulsüzlükler nedeniyle şikayetçi olduğu, söz konusu şikayetler kapsamında 2547 sayılı Kanun'un 53/c maddesi uyarınca görevsizlik kararları verildiği, benzer şikayetler nedeniyle üniversiteye yaptığı başvurunun reddedilmesi işlemine karşı idare mahkemesinde açmış olduğu dava sonucunda, Mersin 1. İdare Mahkemesi'nin 08.09.2016 tarihli, 2015/1639 esas, 2016/1129 sayılı kararıyla ilgili idari işlemin iptaline karar verildiği, yine sanığın 17.12.2014 ve 22.01.2015 tarihlerinde BİMER başvurularının bulunduğu, olay günü yaşananlara ilişkin tutulan tutanakta, dolmuşta bulunan sanığa ne için geldiği sorulduğunda 'sana ne sana mı hesap vereceğim, sen kimsin istediğim yere giderim' diye bağırdığı ve hakaretlerle dolmuştan indiği, hakaret ve saldırgan tutumuna devam etmesi üzerine polis ekibinin çağrıldığı, ekibin gelmesiyle polislere de tepki gösterip hakaret eden sanığın kimliğinin ancak polislerin kimlik istemesi üzerine belirlendiği, kimlik beyanında bulunan ve sadece provokatif davranışları olan sanığın 'siz görürsünüz, Allah belanızı versin, siz beni türbanlı olduğum için içeriye almıyorsunuz, siz içeride keyif yapıyor içki içiyorsunuz, beni de içeriye almıyorsunuz' gibi söylemlerinin ardından kimine görüşeceği sorulduğunda, 'tuvalete gideceğim' şeklinde cevap verdiğinin belirtildiği, kamera kayıtlarına ilişkin tutanakta, sanığın saat 09:40 sıralarında giriş noktasına geldiği, görevliler ile görüşme yaptığı uzun müddet girişte beklediği ve saat 10:26 sıralarında ayrıldığının yer aldığı, olayın gerçekleştiği gün olan 21.08.2013 tarihinde sanığın dilekçeyle Mersin Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek, üniversitenin nizamiye girişindeki görevlilerin kendisini başının örtülü olması nedeniyle içeri almadıklarını, 'belki içeriye bomba atacaksın, dindar olsan ne olmasan ne' şeklinde sözler söylediklerini iddia edip şikayetçi olduğu, bu iddiaya ilişkin evrakın tefrik edilerek soruşturma yürütüldüğü ve özel güvenlik görevlileri ile üniversite genel sekreteri hakkında hakaret, tehdit suçlarından 16.01.2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanık ...'in daha önceden Mersin Üniversitesi'nde memur olarak çalıştığı, 2011 yılında başı kapalı olarak mesaiye gelmesi nedeniyle hakkında bir çok kez tutanak tutulduğu, bu kapsamda disiplin soruşturmaları açıldığı, bu soruşturmalardan bir kısmıyla ilgili usulsüzlük iddiasıyla kurumuna yaptığı başvuruların sonuçsuz kalması üzerine, idare mahkemesine açmış olduğu davanın kabul edildiği, adli başvurularının ise yasa gereği savcılık tarafından görevsizlik kararlarıyla üniversiteye gönderildiği anlaşılmış, 21.08.2013 tarihinde yaşanan olaya ilişkin savunmasında, haksız yere kendisine disiplin cezaları verildiğini, baskı uygulandığını, üniversite yönetimini bu konuda mahkemeye verdiğini, olay günü kendisinden önce başı açık olan bir bayanı üniversite nizamiyesinden içeri aldıklarını, kendisine ise içeri giremeyeceğini söylediklerini, nedenini sorduğunda provokatör olabileceği cevabını aldığını, görevlilere hakaret ve tehditte bulunmadığını beyan etmiş olup, sanık ile üniversite arasında bir süredir devam eden hukuki uyuşmazlık olduğu belirlenmiştir.
Haksız bir fiil veya hukuksuz bir uygulamaya tepki olarak ortaya konulan ve yasal yollara başvuruyu da içinde barındırabilecek tarzda yorumlanabilecek ifadeler, sözlerin sarf edildiği doğal ortamın bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, tehdit suçunun oluşması için aranan uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşullarını içermeyecektir. Sair tehdit eyleminde hukuka aykırılık öğesinin oluşması bakımından olayda hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması da zorunludur. TCK'nın 26. maddesinde 'hakkını kullanan kişiye ceza verilmez' hükmü yer almaktadır. Anayasa'nın 36. maddesinde ise, herkesin yargı merciileri önünde iddia ve savunmada bulunma hakkının bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca, gerçek kişiler veya resmi mercilerin hukuka aykırı işlem ve eylemleri nedeniyle kişilerin şikayet hakları da hak arama özgürlüğü kapsamında bu madde içerisinde değerlendirilmektedir. Şikayet hakkının kullanılması, kişilerin veya kamu görevlilerinin yasaya uygun davranmadıkları iddiasıyla idare veya yargı makamlarınca denetlenmelerine olanak sağlamaktadır. Şikayet edilen kişinin suç işlediği için cezalandırılması veya kamu görevlisinin hukuka aykırı davranışı nedeniyle disiplin işlemine ya da yargılamaya tabi tutulması sair kötülüğe uğratılması anlamına gelebilecek ise de, yasal hakkın kullanılması nedeniyle kişi cezalandırılamaz. Hukuksuz bir muameleye maruz kalan kişinin bu haksızlığı icra eden sivil veya kamu görevlisi olan kişiye, hukuk önünde hesaplaşması anlamına gelen sözleri söylemesi tehdit olarak düşünülmemelidir. Zira bu halde Anayasayla güvence altına alınan (m.74) şikayet hakkının kullanımı söz konusudur. Bu kişinin ilgili makamlara müracaat etmesi de, kendiliğinden hak alma ya da tehdit düşüncesiyle değil, şikayet hakkının kullanılması amacıyla hareket ettiğinin göstergesi olmaktadır.
Bu açıklamalara göre, sanığın bir çok kez yargı merciilerine ve idari makamlara müracaatının olduğu, başının kapalı olması nedeniyle ve baskı sonucu istifa ettirildiği düşüncesiyle hakkını yargısal alanda aramaya çalıştığı, olay günü, özel güvenlik görevlisi olan mağdurların kendisini, başı kapalı olduğu gerekçesiyle ve hakaret de ederek içeriye almadıklarını iddia ettiği, nitekim olayın yaşandığı gün 21.08.2013 tarihli şikayet dilekçesiyle bu konuda savcılık makamına başvurduğunun anlaşılması karşısında, Mahkemece, sanığın olay günü özel güvenlik görevlisi olan mağdurlara hitaben sarf ettiği kabul edilen 'korkudan yaptınız bütün bunları, askeri düzelttik sıra sizde, siz göreceksiniz sizi şikayet edeceğim, sizi de hizaya getireceğim' şeklindeki sözlerin, olay öncesi sanık tarafından yapılan hukuksal başvurular, olayın gelişimi ve sanığın olayın hemen ardından mağdur görevliler hakkında savcılığa vermiş olduğu şikayet dilekçesi ile aynı gün alınan ifadesinin içeriği bütünüyle değerlendirildiğinde, olay sırasında yaşandığı iddia edilen haksız muameleye tepki niteliğinde ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 74. maddesi ile teminat altına alınan şikayet hakkını kullanma kapsamında söylenen sözler olduğu anlaşılmış, bu nedenle sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden kurulan, Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/06/2018 tarihli ve 2018/68 esas, 2018/673 sayılı kararının hukuka uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede yer alan bozma nedeni yerinde görüldüğünden, sair tehdit suçundan kurulan, Mersin 4.
Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/06/2018 tarihli ve 2018/68 esas, 2018/673 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2)Karardaki hukuka aykırılık sanığın cezasının kaldırılmasını gerektirmekle, aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrası uyarınca,
Sanığın sair tehdit suçundan mahkumiyetine dair hüküm fıkrasının,
'Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca sanığın BERAATİNE' şeklinde DÜZELTİLMESİNE, bozulan kararda yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına, 24/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.