Hukuk Genel Kurulu 2019/483 E. , 2019/949 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kemalpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.05.2014 tarihli ve 2013/398 E., 2014/351 K. sayılı karar, davacı ... vekili ve davalılar vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmekle, Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 20.10.2016 tarihli ve 2016/9442 E., 2016/11507 K. sayılı kararı ile;
“…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
1-Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 2013 yılında meydana gelen ani ısı düşüklüğü sebebiyle verimde azalma olduğu bilirkişi raporunda açıklandığına göre, ilçe tarım müdürlüğünün kiraz için bildirdiği 2011-2012-2013 yılları verim, fiyat ve üretim giderlerinin ortalaması alınmak suretiyle arazinin m² değerinin belirlenmesi gerekirken verimi 600 kg, satış fiyatını 4,25 TL, masrafı ise 1,020 TL üzerinden hesaplayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi,
2-Dava konusu taşınmazın bulunduğu yer, konumu ve bilirkişi raporunda belirtilen objektif değer artışına etki eden hususlar dikkate alındığında, %150 oranında objektif değer artışı uygulanması gerekirken, bu oranı %45 olarak alan bilirkişi raporunun hükme esas alınması,
Doğru görülmemiştir…”
gerekçesiyle bozulmuş; davacı ... vekili ve davalılar vekilinin ayrı ayrı karar düzeltme istekleri üzerine bu kez 5. Hukuk Dairesinin 29.11.2017 tarihli ve 2017/20915 E., 2017/26663 K. sayılı kararı ile (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin bozma kararı kaldırılarak;
“…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın Hazine adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Kapama kiraz bahçesi niteliğindeki Yenmiş Köyü 253 parsel sayılı taşınmazın zeminine gelir metoduna göre değer biçilmesinde ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine karar verilmesinde yöntem itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davalılar vekilinin temyizine gelince;
1-Yargıtay uygulamalarına göre arazi niteliğindeki bir taşınmazın değeri belirlenirken daha önceki yıllara ilişkin olarak (5 yıl) normal koşullarda Tarım İlçe Müdürlüğünce tespit edilen verim miktarlarının ortalamasının dikkate alınması gerekir. Verim miktarlarının geçmiş yıllara oranla bir yılda bu denli değişip azalmış olmasının olağan kabulü mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece 2013 yılında Kemalpaşa İlçesinde olağandışı durumlar nedeniyle verim düşüklüğü olduğundan bahisle indirim yapılmadan taşınmazın normal veriminin alındığı yıllar ortalamasına göre taşınmaz bedelinin tespit edilmesi gerektiği gözetilmeden dekara verim miktarlarında indirim yapılarak değer biçen rapora göre bedel tespiti,
2-Kuru tarım arazisi niteliğindeki taşınmazın özellikleri dikkate alınarak kapitalizasyon faiz oranının % 5 oranında kabulü ile buna göre hesaplama yapılması gerekirken, % 6 oranında alınmak suretiyle aza hükmedilmesi,
3-Türkiye ortalamasına göre üretim masraflarının brüt gelirin 1/3'ünden fazla olamayacağının düşünülmemesi,
4-Dava konusu taşınmazın konumu ve bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özellikleri dikkate alınarak, tespit edilen metrekare birim fiyatına ilave edilecek objektif değer artırıcı unsurun % 300 oranında olacağı gözetilmeden, daha düşük objektif değer artış oranı kabul eden bilirkişi raporuna göre eksik bedel tespiti,
5-Tespit edilen bedele dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin dolduğu tarihi takip eden 09.09.2013 tarihinden karar tarihine kadar yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi gerektiği halde, faiz başlangıç tarihi hüküm fıkrasında açıkça gösterilmeyerek infazda tereddüde yol açılması,
Doğru görülmemiştir…”
gerekçesiyle karar düzeltme aşamasında yeniden bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER: Davacı ...
vekili ve davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, İzmir ili Kemalpaşa ilçesi Yenmiş Mahallesi 253 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve davacı kurum adına tescili istemine ilişkindir.
Davacı idare vekili; İzmir ili Kemalpaşa ilçesi Yenmiş Mahallesi 253 parsel sayılı taşınmazın Kemalpaşa OSB Lojistik Köyü Kamulaştırma Planı dâhilinde kalması nedeni ile 4650 sayılı Yasayla değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesi gereğince kamulaştırılmasına karar verildiğini, ... tarafından 31.07.2012 tarihli ve (D-1240) 12606 sayılı Acele Kamulaştırma oluru alındığını, Bakanlar Kurulu kararı ile yapılacak kamulaştırma işlemlerinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinin uygulanacağının bildirildiğini, taşınmazın kamulaştırılacak alanda kalması nedeni ile değerinin tespiti ile tapu kaydındaki şerhlerin bedele yansıtılmasına ve taşınmazın hak ve yükümlülüklerden arındırılarak davacı kurum adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; dava konusu taşınmazın Kemalpaşa Belediye sınırları içerisinde kaldığını, tüm belediye hizmetlerinden yararlandığını, davacı kurum tarafından taşınmazın tüm nitelikleri göz ardı edilerek pazarlık komisyonu kurulduğunu, taşınmazın arsa vasfında değerlendirilmesi gerektiğini ve değerinin oldukça yüksek olduğunu, davanın 4 ay içinde sonuçlanmaması hâlinde 6459 sayılı Yasa gereği faize hükmedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; ikinci kez yapılan keşif sonrası sunulan bilirkişi raporunun gerekçeli, denetime elverişli, kanun ve Yargıtay uygulamalarına uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı ... vekili ve davalılar vekilinin ayrı ayrı temyizi üzerine hüküm (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince bozulmuş; davacı idare vekilinin ve davalılar vekilinin ayrı ayrı karar düzeltme talepleri üzerine bu kez 5. Hukuk Dairesince ilk bozma kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra yerel mahkeme kararı yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle yeniden bozulmuştur.
Yerel mahkemece; Yargıtay bozma kararında kapama kiraz bahçesi olarak değerlendirilen taşınmaz için %300 objektif değer artışının uygulanmasına karar verilmiş olup bu oranın ve diğer bozma gerekçelerine göre taşınmazın değerinin belirlenmesi hâlinde metrekare değerinin 232,9TL olacağı, daha önce aynı mahkemede görülen 2014/235 E. sayılı dosyada kamulaştırması yapılan Ulucak mahallesinde bulunan 1207 parsel sayılı taşınmazın metrekare birim fiyatının 150,63TL olarak tespit edildiği, 2014/230 E., 2014/610 K. sayılı dosyada Ulucak mahallesinde bulunan 1240 parsel sayılı taşınmazın metrekare birim fiyatının 150,63TL olarak bulunduğu, yine 2014/157 E., 2014/852 K. sayılı dosyada Kuyucak köyü 226 parsel sayılı taşınmazın metrekare birim fiyatının 132TL olarak, 2014/190 E., 2014/604 K. sayılı dosyada Ansızca köyü 43 parsel sayılı taşınmazın metrekare birim fiyatının 150,63TL olarak hesaplandığı, örnek olarak verilen dosyalardaki parsellerin arsa kabul edildiği ve belirlenen metrekare birim fiyatlarının Yargıtay tarafından kabul edildiği, bu kararların, üzerinde bulunan irtifak hakkının fiyatı düşüreceği veya kamulaştırmadan arta kalan kısımdaki değer düşüklükleri gibi gerekçelerle bozulduğu, uygulanan en yüksek objektif değer artışı oranının Ulucak bölgesine ait bulunduğu, bu bölgede arsa kabul edilen taşınmazların metrekare birim fiyatlarının 131,80TL ile 150,63TL arasında değişim gösterdiği, arsa vasfında olup olmadığı hususunda herhangi bir tartışma olmayan ve gelir metoduna göre değeri belirlenen dava konusu taşınmazda ise %300 oranında objektif değer artışı uygulanması hâlinde taşınmazın metrekare birim fiyatının 186,32TL olacağı, bu metrekare birim fiyatının arsa kabul edilen taşınmazlarda dahi yer almadığı göz önünde bulundurulduğunda oranın Kamulaştırma Kanunu’nun asıl amacı olan gerçek değeri belirleme amacına uygun olmayacağı, burada yan yana parsellere farklı objektif değer artış oranı uygulanması gibi bir sonucun ortaya çıkması muhtemel ise de, kapatılan 18. Hukuk Dairesinin yan yana parseller yanında aynı parselin içinde dahi farklı objektif değer artış oranları uygulanmasına dair birçok kararının bulunduğu, kanunun amacının gerçek değeri belirlemek olduğundan bu amaca hizmet edebilecek metotların değerlendirilmesinin uygun olacağı belirtilerek dava konusu taşınmazın özelliklerine göre bu kez 18. Hukuk Dairesinin ilk bozma kararında açıkladığı %150 oranında objektif değer artış oranı uygulanmasının doğru olacağı gerekçesiyle bozma kararının 4. bendi yönünden direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı ... vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın niteliği ve bilirkişi raporunda belirtilen özellikleri dikkate alındığında, tarım arazisi niteliğinde bulunan taşınmazdaki objektif değer artırıcı unsur oranının %300’den az olup olamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce temyize konu kararın, ilk hükmün gerekçesinde yer almayan yeni bir olguya dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek, yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
Başka bir anlatımla mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda mahkemenin %45 objektif değer artışı uygulayan bilirkişi kurulu raporunu esas alarak verdiği davanın kabulüne dair ilk kararın (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesi tarafından %150 objektif değer artışı uygulanması gerektiği gerekçesiyle, sonrasında ise 5. Hukuk Dairesi tarafından karar düzeltme talebi üzerine (18. Hukuk Dairesinin bozma kararı kaldırılmak suretiyle) %300 objektif değer artış oran uygulanması gerektiği gerekçesiyle bozulduğu; bozma sonrası yerel mahkemece, dava konusu taşınmaza yakın mevkilerde bulunan arsa kabul edilen taşınmazların metrekare birim fiyatlarının 131,80TL ile 150,63TL arasında değişim gösterdiği, arsa vasfında olup olmadığı hususunda herhangi bir tartışma olmayan ve gelir metoduna göre değeri belirlenen dava konusu taşınmazda ise %300 oranında objektif değer artışı uygulanması hâlinde taşınmazın metrekare birim fiyatının 186,32TL olacağı, bu metrekare birim fiyatının arsa kabul edilen taşınmazlarda dahi yer almadığı göz önünde bulundurulduğunda oranın Kamulaştırma Kanunu’nun asıl amacı olan gerçek değeri belirleme amacına uygun olmayacağı belirtilerek dava konusu taşınmazın özelliklerine göre bu kez 18. Hukuk Dairesinin bozma kararında açıklanan %150 objektif değer artış oranı uygulanmak suretiyle direnme olarak adlandırılan kararın verildiği anlaşılmıştır.
Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin bozma kararında belirtilen bozma nedeni esas alınmak suretiyle bozmadan önceki kararda tartışılıp değerlendirilmemiş bir gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı ... vekili ve davalılar vekilinin ayrı ayrı yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440’ıncı maddesi uyarınca kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.09.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.