Hukuk Genel Kurulu 2019/484 E. , 2019/953 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kemalpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 29.05.2014 tarihli ve 2013/169 E., 2014/397 K. sayılı karar, davacı ... vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmekle, Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 06.10.2016 tarihli ve 2016/9413 E., 2016/11043 K. sayılı kararı ile;
“…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak
1-Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 2013 yılında meydana gelen soğuk zararı sebebiyle verimde düşüş olduğu bilirkişi raporunda açıklandığına göre ilçe tarım müdürlüğünün kiraz için bildirdiği 2011-2012-2013 yılları verim, fiyat ve üretim giderlerinin ortalaması alınmak suretiyle kirazın m² değerinin belirlenmesi gerekirken verimi 600 kg, satış fiyatını 4,25 TL, masrafı ise 1,020 TL üzerinden hesaplayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olması,
2-Dava konusu taşınmazın bulunduğu yer, konumu ve bilirkişi raporunda belirtilen objektif değer artışına etki eden hususlar dikkate alındığında, %125 oranında objektif değer artışı uygulanması gerekirken, %30 objektif artış veren bilirkişi raporunun karara esas alınması,
Doğru görülmemiştir…”
gerekçesiyle bozulmuş; davacı ... vekili ve davalı vekilinin ayrı ayrı karar düzeltme istekleri üzerine bu kez 5. Hukuk Dairesinin 01.11.2017 tarihli ve 2017/22711 E., 2017/24069 K. sayılı kararı ile (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin bozma kararı kaldırılarak;
“…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak terkini istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Kapama kiraz bahçesi niteliğindeki Yukarımahalle mahallesi 68 ada 7 parsel sayılı taşınmazın zeminine gelir metoduna göre değer biçilmesinde ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine karar verilmesinde yöntem itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
1)Yargıtay uygulamalarına göre arazi niteliğindeki bir taşınmazın değeri belirlenirken daha önceki yıllara ilişkin olarak (5 yıl) normal koşullarda Tarım İlçe Müdürlüğünce tespit edilen verim miktarlarının ortalamasının dikkate alınması gerekir. Verim miktarlarının geçmiş yıllara oranla bir yılda bu denli değişip azalmış olmasının olağan kabulü mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece 2013 yılında Kemalpaşa İlçesinde olağandışı durumlar nedeniyle verim düşüklüğü olduğundan bahisle indirim yapılmadan taşınmazın normal veriminin alındığı yıllar ortalamasına göre taşınmaz bedelinin tespit edilmesi gerektiği gözetilmeden dekara verim miktarlarında indirim yapılarak değer biçen rapora göre bedel tespiti,
2)Kuru tarım arazisi niteliğindeki taşınmazların özellikleri dikkate alınarak kapitalizasyon faiz oranının % 5 oranında kabulü ile buna göre hesaplama yapılması gerekirken, % 6 oranında alınmak suretiyle aza hükmedilmesi,
3)Türkiye ortalamasına göre üretim masraflarının brüt gelirin 1/3'ünden fazla olamayacağını gözetmeden hesap yapan bilirkişi kurulu raporu esas alınarak hüküm kurulması,
4)Dava konusu taşınmazın konumu ve bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özellikleri dikkate alınarak, tespit edilen metrekare birim fiyatına ilave edilecek objektif değer artırıcı unsurun % 300 oranında olacağı gözetilmeden, daha düşük objektif değer artış oranı kabul eden bilirkişi raporuna göre eksik bedel tespiti,
5)Tespit edilen bedele dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin dolduğu tarihi takip eden 22.07.2013 tarihinden karar tarihine kadar yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi gerektiği halde, faiz başlangıç tarihi hüküm fıkrasında açıkça gösterilmeyerek infazda tereddüde yol açılması,
Doğru görülmemiştir…”
gerekçesiyle karar düzeltme aşamasında yeniden bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER: Davacı ... vekili ve davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, İzmir ili Kemalpaşa ilçesi Yukarı Mahalle 68 ada 7 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve davacı kurum adına tescili istemine ilişkindir.
Davacı idare vekili; Karayolları Genel Müdürlüğünün 08.08.2011 tarihli ve 2011/124 sayılı kamulaştırma işlemine başlama kararına istinaden Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolu projesi kapsamında dava konusu taşınmazın bir bölümünün kamulaştırılmasına karar verildiğini, ilgili komisyon tarafından taşınmazın kıymet takdirinin yapıldığını ve resmî yazılarla davalının pazarlık görüşmelerine davet yazısı gönderildiğini, davalı tarafın idarece takdir edilen değeri kabul etmediğini ve anlaşma sağlanamadığını belirterek 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 4650 sayılı Kanun ile değişik 10. maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın bedelinin tespiti ile davacı ... adına tapuya tescil ve terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; dava konusu taşınmazın Kemalpaşa Belediye sınırları içerisinde kaldığını, tüm belediye hizmetlerinden yararlandığını, davacı kurum tarafından taşınmazın tüm nitelikleri göz ardı edilerek pazarlık komisyonu kurulduğunu, davanın 4 ay içinde sonuçlanmaması hâlinde 6459 sayılı Yasa gereği faize hükmedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; ikinci kez yapılan keşif sonrası sunulan bilirkişi raporunun gerekçeli, denetime elverişli, kanun ve Yargıtay uygulamalarına uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı ... vekili ve davalı vekilinin ayrı ayrı temyizi üzerine hüküm (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince bozulmuş; davacı idare vekilinin ve davalı vekilinin ayrı ayrı karar düzeltme talepleri üzerine bu kez 5. Hukuk Dairesince ilk bozma kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra yerel mahkeme kararı yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle yeniden bozulmuştur.
Yerel mahkemece; mahkemenin 2014/235 E., sayılı dosyasından kamulaştırması yapılan Ulucak mahallesinde bulunan 1207 parsel sayılı taşınmazın arsa vasfında kabul edilerek bu dosyadan emsal karşılaştırılması sureti ile kamulaştırma bedeli tespit edilen dosyada taşınmazın metrekare birim fiyatının 150,63TL olarak belirlendiği, söz konusu bu dosyada belirlenen 150,63TL metrekare birim fiyatı üzerinden karar verildiği, kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2017/12372 E., 2018/2520 K. sayılı 22.02.2018 tarihli kararı ile taşınmaz üzerindeki BOTAŞ lehine tesis edilen irtifak hakkının yarattığı değer düşüklüğünün hesaplanmaması gerekçesi ile bozulduğu, yine Mahkemenin 2014/230 E., 2014/610 K. sayılı dosyasından Ulucak mahallesinde bulunan 1240 parsel sayılı taşınmazın metrekare birim fiyatının 150,63TL bulunduğu, bu kararın da aynı gerekçe ile bozulduğu, mahkemenin 2014/157 E., 2014/852 K. sayılı dosyasından Kuyucak köyü 226 parsel sayılı taşınmazın metrekare birim fiyatı yine emsal karşılaştırması metodu ile 132TL bulunduğu, mahkemenin 2014/190 E., 2014/604 K. sayılı dosyasından Ansızca köyü 43 parsel sayılı taşınmazın metrekare birim fiyatının ise emsal karşılaştırması yolu ile 131,80TL bulunduğu, örnek olarak verilen bu dosyalardaki parsellerin arsa kabul edildiği, belirlenen metrekare birim fiyatlarının Yargıtayca da kabul edilmiş farklı gerekçelerle üzerinde bulunan irtifak hakkının fiyatı düşüreceği veya kamulaştırmadan arta kalan kısımdaki değer düşüklükleri gibi gerekçelerle bozulduğu, söz konusu taşınmazların tamamı sanayi bölgesinde bulunmakta ve bu nedenle Kemalpaşa'daki en kıymetli yerlerden olup Yargıtayın en yüksek objektif değer artışı oranını (ODA) Ulucak bölgesine uyguladığı, buna göre arsa kabul edilen bu taşınmazların metrekare birim fiyatlarının 131,80TL ile 150,63TL arasında değişim göstermekteyken arsa vasfında olup olmadığı hususunda herhangi bir tartışma olmayan gelir metoduna göre değeri belirlenen dava konusu taşınmaza Yargıtay tarafından belirlenen %300 oranındaki oda artışının uygulanması neticesinde taşınmazın metrekare birim fiyatının 186,38TL olarak belirlendiği, bu metrekare birim fiyatının arsa kabul edilen taşınmazlarda dahi olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, Yargıtay tarafından belirlenen %300 ODA oranının Kamulaştırma Kanunu’nun asıl amacı olan gerçek değeri belirleme amacına uygun olmayacağının anlaşıldığı, burada yan yana parsellere farklı ODA artış oranı uygulanması gibi bir sonucun ortaya çıkması muhtemelse de kapatılan 18. Hukuk Dairesi, değil yan yana parsel aynı parselin içinde dahi farklı ODA oranları uygulanmasına dair bir çok karar verdiği, kanunun amacı gerçek değeri belirlemek olduğundan bu amaca hizmet edebilecek metotların uygulanması kanuna uygun olacağından ve bozma kararında belirlenen %300'lük oranın uygulanmasının kanunun asıl amacına aykırı sonuçlar doğuracağı gerekçesiyle bozma kararının 4. bendi yönünden direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı ... vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın niteliği ve bilirkişi raporunda belirtilen özellikleri dikkate alındığında, tarım arazisi niteliğinde bulunan taşınmazdaki objektif değer artırıcı unsur oranının %300’den az olup olamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce temyize konu kararın, ilk hükmün gerekçesinde yer almayan yeni bir olguya dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek, yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
Başka bir anlatımla mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda mahkemenin %30 objektif değer artışı uygulayan bilirkişi kurulu raporunu esas alarak verdiği davanın kabulüne dair ilk kararın (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesi tarafından %125 objektif değer artışı uygulanması gerektiği gerekçesiyle, sonrasında ise 5. Hukuk Dairesi tarafından karar düzeltme talebi üzerine (18. Hukuk Dairesinin bozma kararı kaldırılmak suretiyle) %300 objektif değer artış oranı uygulanması gerektiği gerekçesiyle bozulduğu; bozma sonrası yerel mahkemece, dava konusu taşınmaza yakın mevkilerde bulunan arsa kabul edilen taşınmazların metrekare birim fiyatlarının 131,80TL ile 150,63TL arasında değişim gösterdiği, arsa vasfında olup olmadığı hususunda herhangi bir tartışma olmayan ve gelir metoduna göre değeri belirlenen dava konusu taşınmazda ise %300 oranında objektif değer artışı uygulanması hâlinde taşınmazın metrekare birim fiyatının 186,38TL olacağı, bu metrekare birim fiyatının arsa kabul edilen taşınmazlarda dahi yer almadığı göz önünde bulundurulduğunda oranın Kamulaştırma Kanunu’nun asıl amacı olan gerçek değeri belirleme amacına uygun olmayacağı belirtilerek dava konusu taşınmazın özelliklerine göre bu kez 18. Hukuk Dairesinin bozma kararında açıklanan %125 objektif değer artış oranı uygulanmak suretiyle direnme olarak adlandırılan kararın verildiği anlaşılmıştır.
Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin bozma kararında belirtilen bozma nedeni esas alınmak suretiyle bozmadan önceki kararda tartışılıp değerlendirilmemiş bir gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı ... vekili ve davalı vekilinin ayrı ayrı yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440’ıncı maddesi uyarınca kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.09.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.