4. Ceza Dairesi 2019/4665 E. , 2019/16668 K.
Kasten yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından sanık ...'ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 106/1, 86/2 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay, 2 ay 27 gün ve 3 ay 10 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına, cezalarının anılan Kanun'un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ve 1 yıl 8 ay süre ile denetim süresine tabi tutulmasına dair,... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/05/2011 tarihli ve...sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 13/06/2019 gün ve .... -Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21/06/2019 gün ve.... sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daire'ye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, adı geçen sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, sanığa verilen hapis cezasının aynen infazına ilişkin ... Asliye Ceza Mahkemesinin 23/10/2018 tarihli ve...sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine dair mercii...9. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/11/2018 tarihli ve 2018/1137 değişik iş sayılı kararının,... Asliye Ceza Mahkemesinin 04/05/2011 tarihli ilk kararın kanun yararına bozma yoluyla bozulması hâlinde infaz kâbiliyetinin bulunmayacağı değerlendirilerek yapılan incelemede;
1- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106. maddesi 1. fıkrasında 'Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.' şeklindeki düzenlemenin yer aldığı, somut olayda ise sanığın şikayetçiyi 'seni sinkaf edeceğim, sen gününü görürsün' biçiminde tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında, eylemin bir bütün halinde cinsel dokunulmazlığa yönelik tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanığın hakaret ve tehdit suçlarından ayrı ayrı cezalandırılmasına ilişkin karar verilmesinde,
2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 'Hapis Cezasının Ertelenmesi' başlıklı 51. maddesinin 3. fıkrasında, cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirleneceği ve bu sürenin alt sınırının, mahkûm olunan ceza süresinden az olamayacağının hüküm altına alınmış olması karşısında, sanık hakkında hakaret ve kasten yaralama suçlarından tayin olunan 2 ay 27 gün ve 3 ay 10 gün hapis cezaları yönünden denetim sürelerinin, herhangi bir gerekçe gösterilmeden ve takdir hakkı kullanıldığına dair anlatıma da yer verilmeden 1 yıl 8 ay olarak belirlenmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Kasten yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından sanık ...'ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 106/1, 86/2 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay, 2 ay 27 gün ve 3 ay 10 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına, cezalarının anılan Kanun'un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ve 1 yıl 8 ay süre ile denetim süresine tabi tutulmasına dair,... Asliye
Ceza Mahkemesi'nin 04/05/2011 tarihli ve...sayılı kararının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106. maddesi 1. fıkrasında 'Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.' şeklindeki düzenlemenin yer aldığı, somut olayda ise sanığın şikayetçiyi 'seni sinkaf edeceğim, sen gününü görürsün' biçiminde tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında, eylemin bir bütün halinde cinsel dokunulmazlığa yönelik tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanığın hakaret ve tehdit suçlarından ayrı ayrı cezalandırılmasına ilişkin karar verilmesinde, yine, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 'Hapis Cezasının Ertelenmesi' başlıklı 51. maddesinin 3. fıkrasında, cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirleneceği ve bu sürenin alt sınırının, mahkûm olunan ceza süresinden az olamayacağının hüküm altına alınmış olması karşısında, sanık hakkında hakaret ve kasten yaralama suçlarından tayin olunan 2 ay 27 gün ve 3 ay 10 gün hapis cezaları yönünden denetim sürelerinin, herhangi bir gerekçe gösterilmeden ve takdir hakkı kullanıldığına dair anlatıma da yer verilmeden 1 yıl 8 ay olarak belirlenmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle, kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Kasten yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından sanık ...'ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 106/1, 86/2 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay, 2 ay 27 gün ve 3 ay 10 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına, cezalarının anılan Kanun'un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ve 1 yıl 8 ay süre ile denetim süresine tabi tutulmasına dair,... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/05/2011 tarihli ve...sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5237 sayılı TCK'nın 106. maddesinin ilk cümlesinde, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişinin altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilerek tehdit suçunun temel şekli düzenlenmişken, anılan fıkranın ikinci cümlesinde, malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit düzenlenmiş ve failin, mağdurun şikayeti üzerine altı aya kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemeden hareketle hayat, vücut dokunulmazlığı, cinsel dokunulmazlık ve malvarlığı değerlerine yönelik tehdit dışında kalan bir ifadenin, sair tehdit olarak kabul edilebilmesi için açık bir kötülük bildirimi ve kastını içermesi veya oluşa göre tereddüde mahal vermeyecek şekilde bu yönde algılanması gerekmektedir. Bu nedenle, özellikle haksız bir fiil veya hukuksuz bir uygulamaya tepki olarak ortaya konulan ve yasal yollara başvuruyu da içinde barındırabilecek tarzda yorumlanabilecek ifadeler, sözlerin sarfedildiği doğal ortamın bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, tehdit suçunun oluşması için aranan uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşullarını içermeyecektir.
Tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdidin somut olayda muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez.
Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur. Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak yasal indirim nedeni olarak kabul edilebilmesi olanaklı ise de, önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir. Tehdit suçunun şarta bağlanması durumunda mahkumiyet kararı verilebilmesi için sanığın iradesinin söz konusu şartın gerçekleşmesi hususunda etkili olması gerekir. Sanığın iradesinin söz konusu şartın gerçekleşmesi yönünde ne şekilde etkili olacağı tartışılıp açıklanmalı eğer sanığın şartın gerçekleşmesi için herhangi bir etkisinin olmayacağı açıksa suçun unsurları oluşmadığından beraat kararı verilmelidir.
TCK'nın hapis cezasının ertelenmesi başlıklı 51. maddesinin üçüncü fıkrası; 'Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.' biçimindedir.
Yine Ceza Genel Kurulu'nun 29/09/2015 tarih ve 2014/13-251 esas, 2015/287 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı CMK’nın 307/4. maddesinde yer alan “aleyhe değiştirememe yasağı” 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca, karar tarihinde yürürlükte olan 326. maddesinin son fıkrasında; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” biçiminde düzenlenmiş olup; ceza usul hukukumuzda bu madde dışında kazanılmış hakkı düzenleyen başka bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, ceza hukukunda genel anlamda bir “kazanılmış hak” kavramından bahsedilemeyeceği ancak, 1412 sayılı CMUK’nın 326. maddenin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek bir “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi”, “Reformatio in pejus” veya “aleyhte düzeltme yasağı”nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir. Aleyhe değiştirme yasağı münhasıran “cezalar” ile ilgili olup; cezalar da 5237 sayılı TCK’nun 45. maddesinde; hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirlerinin ve diğer müesseselerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği Ceza Genel Kurulunca duraksamasız olarak kabul edilegelmiştir. Bu bağlamda; Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 11.05.2010 gün ve 87-112 ve 23.02.2010 gün 230-32 sayılı kararlarında, 5237 sayılı TCK’nun 51. maddenin 3. fıkrası gereğince belirlenen denetim süresinin kazanılmış hakka konu olmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Ceza Genel Kurulu'nun 29/05/2018 tarihli ve 2017/15-496 esas, 2018/246 sayılı kararında belirtildiği üzere; uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur. 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, 'Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir' hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde
uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un ikinci maddesiyle, 5237 sayılı TCK'nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK'nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. CMK'nın 5560 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinin üçüncü fıkrası; '(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.' biçimdeyken 09/07/2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun'un sekizinci maddesiyle anılan fıkraya 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz' cümlesi eklenmiştir. 02/12/2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı 'Uzlaştırma' olarak değiştirilmiş ve 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun'un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir. Uzlaştırma kurumu, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilecek, bu uygulama sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacak, 5237 sayılı Kanun'un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir. Yerine getirilen hükümler yönünden ise, uzlaştırma sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
Uzlaştırma, 6763 sayılı Kanun'la değişik CMK'nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde '(1)Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2)Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır. ' denilmiştir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında, şikayetçi Neşet Özgürlük'e yönelik 24/05/2010 tarihindeki kasten yaralama, hakaret ve tehdit eylemleri nedeniyle, TCK'nın 86/2, 125/1-4, 106/1-2. cümle, 53 ve 58. maddeleri uyarınca yargılanıp cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, yargılama neticesinde,... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/05/2011 tarihli ve...sayılı kararıyla sanığın, '...mağduru basit tıbbi müdahale ile giderilir şekilde yaraladığı ve oradan uzaklaşırken mağdura hitaben 'seni sinkaf edeceğim, sen gününü görürsün' dediği...' şeklinde kabul edilen eylemleri nedeniyle, TCK'nın 106/1-2. cümle, 62, 106/1, 62, 86/2 ve 62. maddeleri gereğince sırasıyla 1 yıl 8 ay, 2 ay 27 gün ve 3 ay 10 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına, cezalarının anılan Kanun'un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine hükmedildiği, bu hükümlerin kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlemesi nedeniyle cezalarının aynen infazına ilişkin ... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 23/10/2018 tarihli ve...sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın, mercii...9. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 06/11/2018 tarihli ve 2018/1137 değişik iş sayılı kararıyla reddedildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, sanığa verilen hapis cezalarının aynen infazına ilişkin,... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 23/10/2018 tarihli ve...sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine dair, mercii...9. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 06/11/2018 tarihli ve .... değişik iş sayılı kararının,... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/05/2011 tarihli ilk kararın kanun yararına bozma yoluyla bozulması hâlinde, infaz kâbiliyetinin bulunmayacağı değerlendirilerek yapılan incelemede;
1-Sanığın şikayetçiyi 'seni sinkaf edeceğim, sen gününü görürsün' biçiminde tehdit ettiğinin kabul edilmesi karşısında, eylemin bir bütün halinde cinsel dokunulmazlığa yönelik tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanığın, TCK'nın 106/1. maddesinin ilk cümlesi kapsamında cezalandırılmasına karar verilmesi yerine, hakaret ve sair tehdit suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulmasında isabet bulunmamaktadır.
2-TCK'nın 'Hapis Cezasının Ertelenmesi' başlıklı 51. maddesinin 3. fıkrasında, cezası ertelenen sanık hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirleneceği ve bu sürenin alt sınırının, mahkûm olunan cezanın süresinden az olamayacağı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda; sanık hakkında yaralama suçundan tayin olunan 3 ay 10 gün hapis cezası yönünden denetim süresinin, herhangi bir gerekçe gösterilmeden ve takdir hakkı kullanıldığına dair anlatıma da yer verilmeden, 1 yıl 8 ay olarak belirlenmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan hukuka aykırılıklar, CMK'nın 309/4. maddesinin (d) bendinde düzenlenen 'daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiren hal' kapsamında ise de; 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren, 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümlerinin yeniden düzenlenmesi, sanığa isnat edilen TCK'nın 106/1. maddesinin ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunması, yaralama suçunun ise, suç tarihi itibariyle 5271 sayılı CMK’nın 253/3-son cümlesi uyarınca tehditle birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaşma kapsamında bulunmadığının anlaşılması ve yeni düzenleme karşısında, yaralama suçu yönünden de uzlaştırma önerisinde bulunulmasının gerektiği nazara alındığında, CMK'nın 254/1. maddesi uyarınca, uzlaştırma işlemlerinin aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle
göre yerine getirilmesi için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi zorunluluğu nedeniyle,... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/05/2011 tarihli ve...sayılı kararının kanun yararına bozulmasına ve sonraki işlemlerin CMK'nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde Mahkemesince yerine getirilmesine karar vermek gerekmiştir.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden,... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/05/2011 tarihli ve...sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde Mahkemesince yerine getirilmesine, 24/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.