Hukuk Genel Kurulu 2019/444 E. , 2022/41 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ...Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi sıfatıyla) verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; ... İlköğretim Okulunda temizlikçi, gece bekçisi ve kalorifer yakma işlerinde 18.01.1991-18.11.1996 ve 10.03.1998- 22.12.2007 tarihleri arasında çalışan müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, çalışmalarının Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediğini, asgari ücretin altında, haftanın 7 günü 06.00-19.00 saatleri arasında ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalıştırılan müvekkiline yıllık izinde kullandırılmadığını ileri sürerek müvekkilinin 15.09.1991-18.11.1996 ile 10.03.1998- 22.12.2007 tarihleri arasında fiilen ve asgari ücretle çalıştığının tespiti ile bu sürelerde yatırılmayan primlerinin yatırılmasına, ayrıca kıdem ve ihbar tazminatları, fark ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Milli Eğitim Bakanlığı (Bakanlık) vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı, hak düşürücü süre, taraf sıfatı itirazları ile davacının davalı yanında çalışması bulunmadığını, haksız ve hukukî dayanaktan yoksun açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 14.03.2013 tarihli ve 2010/241 E., 2013/65 K. sayılı kararı ile; davanın hizmet tespit davası ile birlikte işçilik alacağı taleplerinden ibaret olduğu, hizmet tespit istemi yönünden yapılan değerlendirmede, davacının 31.12.2004 tarihinden önceki çalışmalarının hak düşürücü süreye uğradığı, bu tarihten sonraki çalışmalarının ise diğer hizmet süreleri ile birleştirilerek davacının toplam çalışma süresinin 299 gün olması sebebiyle kıdem tazminatı talebinin, okulların hafta tatillerinde, resmî tatillerde ve yaz tatillerinde kapalı olmasından dolayı da hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık izin ücreti alacaklarının reddi ile davalı Sosyal Güvenlik Kurumu ile Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine açılan hizmet tespit davasının ve Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine açılan işçilik alacağı davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince 06.03.2014 tarihli ve 2014/3840 E., 2014/4157 K. sayılı kararı ile; hizmet tespiti ve işçilik alacaklarına ilişkin her iki dava türünün, taraflarının statüsü, hâkimin delil araştırma bakımından kendiliğinden hareket etmesi, taraf iradelerine atfedilen rol, dava konusu edilen haktan vazgeçilip vazgeçilememesi gibi yönlerden yasal konumları birbirinden tamamen farklı olduğundan her iki davanın birlikte görülmesi hâlinde davanın birinde bir kısım delillerin kendiliğinden dikkate alınması, diğerinde alınmaması gerekecek olduğundan aynı dava dosyasında birbiri ile çelişkili kararlar yer alabileceği, ayrıca işçilik haklarına ilişkin olarak Daire kararları ile işçilik alacaklarına ilişkin davalar yönünden asıl görevli Yargıtay ilgili dairelerinin kararları arasında farklı uygulamalar ortaya çıkabileceği, öte yandan temyiz aşamasında inceleme mercileri farklı olan bu davaların birbirinden bağımsız sonuçlandırılmalarında hukukî istikrar ve kararlara olan güven bakımından da yarar bulunduğu, işçilik haklarına ilişkin olarak kesinleşen hükmün hizmet tespiti davasında sadece kuvvetli delil olarak değerlendirildiği ve davada taraf sıfatı bulunmayan Sosyal Güvenlik Kurumu yönünden bağlayıcı olmadığı da dikkate alındığında mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, birbirinden tamamen farklı iki davayı ayrı ayrı başvurma ve nisbi harca tabî olduğunu da göz ardı ederek bir arada görmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2013 tarihli 2012/21-746 E., 2013/215 K. sayılı kararının da bu yönde olduğu, mahkemece her iki davayı birbirinden ayırarak eksik yargı harçları tamamlatıldıktan sonra yargılamayı birbirinden bağımsız sonuçlandırması gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 14.03.2017 tarihli ve 2014/190 E., 2017/61 K. sayılı kararı ile; Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek işçilik alacakları davasının tefriki ile gerekli harç ve masrafların yatırılmasına karar verilmiş ve tefrik sonrası hizmet tespit davası bekletici mesele yapılarak tespit davasında verilen kararın onanması üzerine bilirkişi raporu alınmış, alınan rapor dosya kapsamına uygun bulunarak işçilik alacaklarını içerir davalarda objektif dava birleşmesi söz konusu olup her bir talep bakımından ayrı ayrı dava bulunduğundan her bir talep bakımından ıslah dilekçesi verilmesinin ve bozmadan önceki yargılamada ıslah edilmeyen kıdem tazminatı, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık izin ücret alacakları yönünden ıslaha başvurulmasının mümkün olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Milli Eğitim Bakanlığı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince 24.05.2018 tarihli ve 2018/3351 E., 2018/12891 K. sayılı kararı ile; (1) numaralı bendinde davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, “...Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 tarih ve 1944/10 esas, 1948/3 karar sayılı kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 13.05.2016 tarih ve 2015/1 esas ve 2016/1 karar sayılı ilamında da bozma sonrası ıslahın mümkün olmadığı kesin bir şekilde belirtilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 176/2. madde gereğince bir taraf aynı davada bir kere ıslah hakkına sahiptir.
Dosya içeriğine göre, davacı bozma ilamı öncesinde 22.01.2013 harç tarihli ıslah dilekçesi ile ihbar tazminatı, ücret ve fazla çalışma ücreti alacaklarının değerini bilirkişi raporu doğrultusunda artırmıştır. Hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sırasında ise 18.10.2016 harç tarihli ıslah dilekçesi ile tüm alacakların miktarını alınan yeni bilirkişi raporuna göre ıslah etmiştir. Mahemece her iki ıslah dilekçesi gözetilerek hüküm kurulmuştur. Ancak, yukarıda açıklanan İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararları gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığı gibi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 176/2. maddesine göre, bir taraf aynı davada bir kere ıslah hakkına sahiptir. Anılan sebeple, temyiz eden davalı lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek 18.10.2016 tarihli ıslah yapılmamış kabul edilerek karar verilmesi gereklidir. Yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir….” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 14.09.2018 tarihli ve 2018/215 E., 2018/302 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin bozma kararı öncesinde işçilik alacakları yönünden davacı vekilinin 22.01.2013 havale tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporunda hesap edilen işçilik alacaklarının miktarını artırdığı ancak hesap raporunda davacı işçinin kıdem süresinin 299 gün olduğundan bahisle kıdem tazminatı alacağının hesaplanmadığından kıdem tazminatı yönünden ıslah yolu ile talep sonucunun artırılamadığı, daha sonra kesinleşen hizmet tespiti kararı üzerine işçilik alacakları ve özellikle de kıdem tazminatının talep edebilir hâle geldiği ve bu tarih itibariyle davacının kıdem tazminatı talebini de içerir işçilik alacakları davasının derdest olduğu, kıdem tazminatı açısından bozma öncesinde davacı işçinin kıdem süresinin bir yılın altında kaldığından bahisle ıslah yolu ile talebi artırılamadığından, işçilik alacakları talebini içerir davalarda objektif dava birleşmesi vücut bulduğundan kıdem tazminatı yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 176. maddesinin 2. fıkrası gereği ikinci ıslah yasağından söz edilmesi mümkün olmadığı, ilk ıslah dilekçesinde arttırdığı taleplerin tekrar arttırmasının ikinci ıslah yasağı kapsamına gireceği, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 13.05.2016 tarih ve 2015/1 esas ve 2016/1 karar sayılı kararı ile de bozmadan sonra ıslahın yapılmayacağı belirtildiği, mutad uygulama da bozmadan sonra ıslahın yapılmayacağı şeklinde olduğu, HMK’nın 177. maddesinin 1. fıkrası gereğince ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği, kıdem tazminatı yönünden bozmadan sonra tahkikatın devam ettiği ve ilk bozma kararı öncesinde ıslahın yapılamadığı anlaşıldığından bozmadan sonra ıslah yasağının bulunduğu kanaatine varılmasının da mümkün olmadığı, aksi hâlde hizmet tespiti talebi ile işçilik alacaklarını içerir davanın birlikte açılması ve yerleşik Yargıtay kararlarına aykırı olarak birlikte görülüp sonuçlandırılması neticesinde salt tefrik edilmesi gerektiğinden bahisle verilen bozma kararına dayanılarak işçinin kıdem tazminatı hakkından mahrum bırakılmasının Anayasa’ya, kanuna ve özellikle vicdanî kanaate aykırı olacağı, bu nedenle 18.10.2016 tarihli ıslah dilekçesine kıdem tazminatı alacağı yönünden değer verilmesinin gerektiği, ayrıca davacının hafta tatil ücreti alacağı ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı bulunduğunun tanık beyanları ile ispatlanıp yıllık izin ücreti alacağına ilişkin de davalı işveren tarafından yıllık izin kullandırıldığına ilişkin herhangi bir geçerli bilgi veya belge ibraz edilmediği anlaşıldığından zamanaşımı def’î de gözetilerek ve tefrik öncesi ilk kararı davacı vekilinin de temyiz etmesi sebebiyle dava dilekçesinde talep edilen miktar ile bağlı kalındığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararının süresi içinde davalı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 17.01.2019 tarihli ve 2019/215 E., 2019/1361 K. sayılı kararı ile onanmasına karar verilmiştir.
14. Onama kararına karşı davalı vekilinin maddi hataya dayalı düzeltim talebi Özel Dairenin 16.05.2019 tarihli 2019/3593 E., 2019/11026 K. sayılı kararı ile kararda maddi hata bulunduğu belirtilerek kabul edilmiş, verilen onama kararının ortadan kaldırılmasına karar verilerek dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; işçilik alacakları ile hizmet tespit davasının birlikte 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlük tarihinden önce açıldığı davada davaların tefrikine yönelik bozma kararı öncesinde mahkemece işçilik alacaklarına yönelik alınan bilirkişi raporunda hesaplanmayan ve 22.01.2013 tarihli ıslah dilekçesine konu edilmeyen işçilik alacaklarının bozma kararı sonrası yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda hesaplanması üzerine bozmadan sonra dosyaya sunulan 18.10.2016 tarihli ikinci ıslah dilekçesi ile arttırılmasının mümkün olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı lehine oluşan usulî kazanılmış haklar da gözetilerek 18.10.2016 tarihli ıslah yapılmamış gibi kabul edilerek karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
16. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; Özel Dairece maddi hataya dayandığı gerekçesiyle direnme kararının onanması kararının kaldırılmasına karar verilip verilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre gönderme kararının kaldırılarak dosyanın Özel Daireye gönderilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
17. 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen Geçici 3. madde gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesinde herhangi bir istisna getirilmeden, direnme kararının temyiz edilmesi hâlinde temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
18. Ancak 02.07.2012 tarihinde kabul edilip 05.07.2012 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un 40. maddesi gereğince 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununa eklenen Geçici 2. maddesi ile bu hükme bir istisna getirilerek, Bölge Adliye Mahkemelerinin 5235 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, Yargıtayın bozma kararlarına karşı verilen direnme kararının temyizi hâlinde dava dosyasının, önce kararı veren Daireye gönderileceği, direnme kararlarının Daireler tarafından öncelikle inceleneceği, kararı veren Dairenin, direnmeyi yerinde görmesi hâlinde kararı düzelteceği; yerinde görmezse talebi on gün içinde Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna ileteceği düzenlenmiştir.
19. Bununla birlikte 25.10.2017 tarihli ve 30221 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 12.10.2017 kabul tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 10. maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılmış ise de, 6100 sayılı Kanuna 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'un 45. maddesiyle eklenen Geçici 4. maddesi ile;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlarla ilgili Yargıtay hukuk daireleri tarafından verilen bozma kararları üzerine mahkemelerce verilen direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir.
(2) Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda bulunan dosyalar, kararına direnilen daireye gönderilir.
(3) Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda bulunan ve 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun geçici 2 nci maddesi uyarınca ilgili daire tarafından incelenen dosyalar, kararına direnilen daireye yeniden gönderilmez.
(4) Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
20. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373. maddesinde de “Bozmaya uyma veya direnme” başlığı altında da;
“ (1) Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.
(2) Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.
(3) Bölge adliye mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
(4) Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
(5) İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.
(6) (Ek: 17/4/2013-6460/1 md.) Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.
(7) Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
21. Düzenlemelerde de öngörüldüğü gibi mahkemece Yargıtay Özel Dairesi tarafından verilen bozma kararına direnilirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Daire direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltebilir; yerinde görmezse bu durumda Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna incelenmek üzere gönderir.
22. Burada kısaca 'maddi hata' kavramından bahsetmek gerekir.
23. Maddi hata (hukukî yanılma), maddi ya da hukuksal bir olayın olup olmadığında ya da koşul ve niteliklerinde yanılmadır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s.746).
24. Burada belirtilen maddi yanılgı kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
25. Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında da, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılama sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrarla maddi gerçeğin göz ardı edilmesi, yargıya duyulan güven ve saygınlığı, adalete olan inancı sarsacaktır. O nedenledir ki, Yargıtay, bu güne değin maddi hatanın belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş; baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltilmesini kabul etmiştir.
26. 25.10.2017 tarihli ve 30221 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 10. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8. maddesinde Yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme isteminde bulunulamayacağı hükme bağlandığından, iş mahkemelerinden verilen kararların temyiz incelemesi sonucu Yargıtay ilgili dairesince verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilemez. Ancak, maddi yanılgıya dayalı kararlar bu kuralın dışındadır. Onama ve bozma kararlarında açıkça maddi hatanın bulunması hâlinde dosyanın yeniden incelenmesi mümkündür. Zira, yukarıda da ifade edildiği gibi, maddi yanılgıya dayalı olarak verilen onama ve bozma kararları ile hatalı biçimde hak sahibi olmak evrensel hukukun temel ilkelerini ihlâl edeceğinden, karşı taraf yararına sonuç doğurması olanaklı değildir.
27. Sonuç olarak; kimi açık maddi yanılgıya dayalı ve yanlışlığı son derece belirgin haksız ve adaletsiz sonuçların giderilmesi kamu düzeni açısından zorunludur.
28. Somut olayda, mahkemece verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi ile Özel Dairece bozulması üzerine direnme kararı verildiği, verilen direnme kararının davalı vekilince yeniden temyizi üzerine Özel Dairenin önceki bozma gerekçesinin hatalı olduğuna dair bir değerlendirmede bulunmaksızın, direnmeyi hangi sebeple uygun gördüğüne dair bir gerekçe oluşturmaksızın direnme kararını onadığı ayrıca onama kararının içeriğinde de “..kararın bozmaya uygun olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre…” şeklinde gerekçe oluşturduğu görülmüştür. Bu durumda direnmeye yönelik mahkeme kararının Özel Dairece açık yanılgıya düşülerek onandığı anlaşılmaktadır.
29. Yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında, ortada açık bir maddi yanılgı olduğu anlaşıldığından, bu yanlışlığın ortadan kaldırılması zorunludur. Yanlışlığın düzeltilmesinde, dolayısıyla Özel Dairenin bu hususu bir maddi hata olarak nitelendirmek ve onama kararını kaldırmak suretiyle Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesinde isabetsizlik bulunmadığından ön sorunun bulunmadığı oy birliğiyle kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
IV. GEREKÇE
30. Davanın açılış tarihi itibariyle yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 83 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 83. maddede davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 84. maddede, ıslahın tahkikata tabî olan davalarda tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği hüküm altına alınmış; benzer hükümlere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 176. ve 177/1. maddelerinde de yer verilmiştir.
31. Bilindiği üzere ıslah, taraflardan her birinin, davada yapmış oldukları usul işlemlerini bir defaya özgü olmak üzere, kısmen ya da tamamen değiştirmesi ya da düzeltmesidir (Türk Hukuk Lûgatı, s. 515). Islah, karşı tarafın onayını da gerektirmez.
32. Eş söyleyişle, ıslah, iyiniyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.
33. Bu konuda HUMK zamanında verilmiş olan 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da (İBK) yukarıda bahsi geçen hükümler benimsenmiş; ayrıca ıslahın tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı kabul edilmiştir. Sözü edilen kararda taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınmasının davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olacağı, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılmasının, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi davanın tamamen ıslah edildiği hâllerde işin sonuçlandırılmasını güçleştireceği vurgulanmıştır.
34. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK'nın 177. maddesinin 1. fıkrasında tahkikat sonuçlanıncaya kadar ıslah yapılabileceğini öngördüğü, bu sebeple Yargıtayın bozma kararı sonrasında tahkikat safhasına dönüleceğinden bozmadan sonra ıslah yapılabileceği, HMK’nın 177. maddesinin yanlış yorumlandığı, 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının HMK karşısında güncelliğini kaybettiği, bozma kararı sonrasında ıslah yapılıp yapılamayacağına dair Yargıtay Daireleri arasında görüş aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek 1948 tarihli içtihadın birleştirilmesi kararının değiştirilmesi talep edilmiş ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararında 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı içtihadı birleştirme kararındaki benzer gerekçelerle “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.
35. Aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2021 tarihli ve 2017/3-2281 E., 2021/1257 K.; 20.04.2021 tarihli ve 2017/3(13)-572 E., 2021/518 K. sayılı kararlarında da yer verilmiştir.
36. O hâlde bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece Özel Dairenin 24.05.2018 tarihli ve 2018/3351 E., 2018/12891 K. sayılı bozma kararına uyulduğu belirtilerek ve bozmadan sonra ibraz edilen davacı vekilinin 18.10.2016 harç tarihli ıslah dilekçesine itibar edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yukarıda belirtildiği üzere Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 sayılı K. ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararları dikkate alındığında bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığından mahkemenin direnme gerekçesi bu yönüyle hatalı olup bu değerlendirmeden sonra diğer direnme konusu olan ikinci ıslah dilekçesi verilmesinin mümkün olup olmadığı hususunun dosyada gelinen aşama itibariyle incelenmesine yer olmadığı anlaşılmıştır.
37. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
38. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
39. Öte yandan, dava tarihi 29.09.2010 olmasına rağmen direnmeye ilişkin karar başlığında 29.07.2018 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.01.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.