6. Ceza Dairesi 2014/2599 E. , 2015/38829 K.
MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma, yağmaya teşebbüs, suç işleme amacıyla örgüt kurma ve yönetme, kurulan örgüte üye olmak ve yardım etmek, 6136 sayılı Yasaya muhalefet, kasten yaralama, tehdit, suç üstlenme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, yalan tanıklık
Yerel Mahkemece verilen hüküm sanıklar ...savunmanları, tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre tayin edilen günde yapılan duruşma sonunda dosya okunarak gereği görüşülüp düşünüldü;
Hükmedilen cezaların türü ve süresine göre sanıklar ...ve ... savunmanlarının duruşmalı inceleme istemlerinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK'nın 318. maddesi gereğince REDDİNE,
I-Sanık ... hakkında suç üstlenme suçuna yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesi kapsamında verilen kararların temyizi olanaklı bulunmayıp aynı maddenin 12. fıkrası uyarınca itirazı olanaklı kararlardan olduğu ve 5271 sayılı CMK'nın 264/1. maddesi uyarınca sanık ve savunmanı yönünden yasa yoluna başvuruda ve mercide yanılmanın haklarını ortadan kaldırmayacağının anlaşılması karşısında; 5271 sayılı Yasanın 264/2. maddesi uyarınca itirazı incelemeye yetkili ve görevli mahkemeye, Mahkemesince iletilmek üzere dosyanın incelenmeden İADESİNE,
II-Sanık ..hakkında mağdur ..a yönelik yağma; sanıklar ...hakkında mağdur ....'a yönelik tehdit suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin istem gibi ONANMASINA,
III- Sanıklar ...ve...hakkında katılan ...'ya yönelik tehdit ve kasten yaralama; sanıklar ... ve ..hakkında mağdur ....'ya yönelik yağma; sanık M.. T.. hakkında mağdur ..'ya yönelik tehdit; sanıklar .. hakkında mağdur .'a yönelik yağma; sanık .... hakkında mağdur ....'a yönelik tehdit; sanık ... hakkında mağdur ..'a yönelik tehdit; sanıklar .. hakkında mağdur ....'na yönelik yağma; sanıklar ... ve ... hakkında mağdur ....'na yönelik tehdit; sanıklar .... hakkında mağdur ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanıklar... ve ... hakkında mağdur ...'e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanıklar ..hakkında iş yerinin kurşunlanması nedeniyle silahla tehdit; sanıklar ... ve ... hakkında yalan tanıklık; sanıklar .... ve... hakkında suç üstlenme; sanıklar ... hakkında katılan ....'e yönelik yağmaya kalkışma, sanıklar ... hakkında katılan ..'e yönelik tehdit; sanıklar...hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık; sanıklar... hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma-yönetme; sanıklar .... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma; sanıklar..ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesine gelince;
Soruşturmanın sonuçlarını içeren tutanaklar, belgeler ve sanık ... hakkında yağma suçları yönünden duruşmalı inceleme sırasında ileri sürülen savunma doğrultusunda yapılan incelemede;
Sanık .. savunmanının hükmün verildiği 24.04.2013 günlü oturuma katıldığı, ancak mahkeme heyetinin müzakere için çekilip kararı tefhim etmek üzere duruşma salonuna geldiğinde duruşma salonunda hazır olmadığı ve hükmün de yüzüne karşı tefhim edilmediği, gerekçeli kararın 29.07.2013 tarihinde tebliği üzerine sanık savunmanının yasal süre içerisinde 05.08.2013 tarihinde temyiz isteminde bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanık .. savunmanı yönünden tebliğnamedeki red isteyen düşünce benimsenmemiş; sanık ... savunmanının 30.04.2013 havale tarihli temyiz dilekçesi içeriğinden, temyiz isteminin yalnızca suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçuna yönelik olduğu kabul edilmiştir.
Sanık ... hakkında mağdur ...'a yönelik kasten yaralama, sanık .. hakkında suç üstlenme ve mağdur ...'a yönelik tehdit suçlarından açılan kamu davaları hakkında zamanaşımı süresi içerisinde karar verilmesi olanaklı görülmüştür.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; mağdur ...'a yönelik tehdit suçunun sanık.. tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak,
1-5271 sayılı CMK'nın 173/6. maddesi uyarınca, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine karar verilmesinden sonra, yeni delil varlığı nedeni ile sanık hakkında kamu davası açılabilmesinin itirazın reddine karar veren Ağır Ceza Mahkemesinin bu hususta karar vermesine bağlı tutulduğu;
Somut olaya bakıldığında; dosya içerisinde mevcut..... Cumhuriyet Başsavcılığının 13.04.2010 tarih ve 2010/7182 soruşturma numaralı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile katılan...'ya yönelik 16.01.2010 tarihli eylemler nedeniyle sanıklar ... hakkında kasten yaralama,tehdit ve hakaret suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, iş bu karara katılan vekilinin itirazı üzerine ...Ağır Ceza Mahkemesinin 15.06.2010 tarih ve 2010/1356 D.İş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği; yeni delilin varlığı nedeniyle ...Ağır Ceza Mahkemesinden alınacak karardan sonra kamu davası açılması gerektiği halde, doğrudan açılan davaya bakılarak sanıklar ... ve ...hakkında katılan...'ya yönelik 16.01.2010 tarihli eylemler nedeniyle tehdit ve kasten yaralama suçlarından mahkumiyetlerine karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 173/6.maddesine aykırı davranılması,
Kabul ve uygulamaya göre de;
5237 sayılı TCK'nın 86/2.maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunun takibi şikayete bağlı suçlardan olduğu, şikayetten vazgeçme yetkisi bulunan katılan .. vekilinin sanık .. hakkındaki şikayetlerinden vazgeçtiklerini beyan ettiği, 5237 sayılı TCK'nın 73/5. maddesi uyarınca, iştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikâyetten vazgeçmenin diğerlerini de kapsayacağı gözetilmeden, sanıklar ....hakkında katılan...'ya yönelik kasten yaralama suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
2- Mağdur ...'ya yönelik eylem yönünden; kararın gerekçe kısmında “mağdur ...'nun, kendisine yapılan tehdit ve baskıya rağmen herhangi bir ödeme yapmadığının anlaşıldığı, sanıklar .. ve ...'un müştekiyi Üçüncü kişiye olan borcu ödemesi için tehdit etmek suretiyle yağmaya teşebbüs ettikleri, sanıklar ...ın eylemlerinin müştekiye karşı gerçekleştirilen yağmaya kalkışma eylemine yardım niteliğinde olduğu belirtilerek sanıkların TCK'nın 149/1-c-f-g ve 35. maddeleri gereğince cezalandırılmaları gerektiği” belirtildiği halde, hüküm kısmında eylemin tamamlandığı kabul edilerek sanıklar .. ve .. hakkında mağdur ...'ya yönelik eylemleri nedeniyle tamamlanmış yağma suçundan uygulama yapılması suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişkiye düşülmesi, sanık ...'in eyleminin de bu suçla bağlantılı olması,
3-Sanık ..'a yüklenen mağdur ..'a yönelik yağma eylemi için kanun maddesinde öngörülen cezanın alt sınırına göre, 5271 sayılı CMK’nun 150/3. maddesi uyarınca atanan zorunlu savunmanı bulundurulmadan sorgusunun yapılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, sanıklar .. ..'nun eylemlerinin de bu suçla bağlantılı olması,
4-Hükmün esasını oluşturan kısa kararda mağdur..a yönelik eylem yönünden temel ceza belirlenirken sanıklar......'in cezalandırılmasına karar verildiği halde, TCK'nın 62.maddesinin uygulanması sırasında sanık .. yerine....'nın, sanık .. yerine de ..'ün isimlerinin yazıldığı, gerekçeli kararda “...maddi hata sonucu .... yerine ..'nın,.. yerine ise...'ün yazıldığı anlaşılmış olup kısa kararın el ile tavzih edildiği” belirtilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararın hüküm kısmında anılan yanlışlığın giderilmeyerek, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişkiye düşülmesi,
5- Sanık ...'un mağdur ...'a yönelik sarf ettiği “Sen benim kim olduğumu biliyor musun, seni bitiririm” şeklindeki sözlerin 5237 sayılı TCK'nın 106/1-2.cümlede düzenlenen şikayete bağlı tehdit suçunu oluşturduğu ve mağdurun da şikayetçi olmadığı gözetilmeden, sanık ...'un mağdur G.. İ..'a yönelik eylemi nedeniyle, TCK'nın 106/2-c-d maddesi uyarınca mahkumiyet kararı verilmesi,
6-Sanıklar ... ve .... hakkında mağdur ....'na yönelik eylemleri nedeniyle 5237 sayılı TCK'nın 106/2-d, 43.maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açıldığı, sanıklar.... savunmanlarına TCK'nın 149/1-c-f-g, 35. maddelerinin uygulanma ihtimaline binaen ek savunma hakkı verildiği halde, CMK'nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı tanınmadan sanıklar ...hakkında tamamlanmış yağma suçundan TCK'nın 149/1-d-f-g maddesi uyarınca mahkumiyetlerine karar verilmesi, sanıklar .....'un eylemlerinin de bu suçla bağlantılı olması,
7-Sanık ... hakkında mağdur ...'a yönelik eylemi nedeniyle 5237 sayılı TCK'nın 106/2-d maddesi uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı halde, CMK'nın 226.maddesi uyarınca ek savunma hakkı tanınmadan TCK'nın 109/2-3-a-b maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmesi, sanıklar ....'in eylemlerinin de bu suçla bağlantılı olması,
8-Suç işlemek amacıyla örgüt kurma-yönetme, örgüte üye olma ile örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçlarının somut olaylarla, katılan .. ve mağdur ..'e yönelik eylemlerdeki sanıkların hukuki durumları ile TCK'nın 58/9. maddesinin uygulanması nedeniyle 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarının da örgüt suçuyla bağlantılı olması,
Bozmayı gerektirmiş, O Yer Cumhuriyet Savcısı, sanıklar ... savunmanları, sanıklar ...'in temyiz dilekçelerinde ve sanık .. savunmanı Av....'ın duruşmada ileri sürdükleri tüm itiraz ve savunmaları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sanık ... hakkında mağdur ...'a yönelik tehdit suçu dışında diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin açıklanan nedenlerle kısmen istem gibi BOZULMASINA, usule ilişkin üye ...n karşı oyuyla ve oyçokluğuyla alınan karar 25.03.2015 günü Yargıtay Cumhuriyet Savcısı ...'ın katıldığı oturumda sanık ve savunmanının yokluklarında açıkça ve yöntemince okunup anlatıldı.
KARŞI OY:
6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanunun geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen, CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler, 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da, anılan maddenin 4. fıkrasına, “Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay'ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.” hükmü konulmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin, konumu gereği; başta terör olmak üzere, örgütlü suçlarla mücadele edebilmesi için; Kanun Koyucunun özel yetkili mahkemeleri kaldırırken; kaldırma gerekçesinde ortaya koyduğu sakıncaları taşımayan; evrensel hukuk kurallarına uygun; yetki ve görev sınırları iyi çizilmiş; alt yapısı iyi oluşturulmuş; ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olduğu, inancını taşıyorum
.
Düşüncem bu olmakla birlikte, benim muhalefetim; bu mahkemeler kaldırılırken; dosyası henüz sonuçlanmamış sanıklarla; dosyası karara bağlanıp, Yargıtay'a gönderilmiş olan sanıklar arasında ayrım yapan yukarıda açıklandığı şekilde bir hükme yer verilmesinin, kaldırma nedenleriyle örtüşmediği ve çeliştiği noktasına ilişkindir.
Çünkü;
5271 sayılı Kanunun 2/f maddesi 'kovuşturma: iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi' ifade eder, şeklinde tanımlanmış olup, bu tanıma göre, temyiz aşamasındaki dosyalar kovuşturması devam derdest dosyalardır. Bu tanım karşısında, henüz kovuşturma süreci tamamlanmamış dosyalardan; özel yetkili mahkemelerce karar verilmemiş olanların genel (normal) ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi; temyiz aşamasındakilerin ise Yargıtay tarafından incelenmesi yolunda düzenleme yapılmak suretiyle ayrıma gidilmesinin doğru bir çözüm şekli olmadığını düşünüyorum. Sebeblerini aşağıda açıklayacağım üzere, bu Kanun hükmüne rağmen; Yargıtay'da bulunan dosyalarında, aynen, karar verilmemiş dosyalarda olduğu gibi; hiçbir incelemeye tâbi tutulmadan salt, söz konusu mahkemelerin kaldırıldığı gerekçesi ile genel bir kanun bozması yapılıp, mahalline iade edilmeleri ve muhakemelerinin; genel (normal) mahkemelerde yapılmasının sağlanması görüşündeyim. Aksi bir çözüm, yani esasa girilerek bu dosyaların inceleneceği kuralına uyulması 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ve 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olur.
Şöyle ki;
1-Özel Yetkili Mahkemeler, 'Adil Yargılanma Hakkı' ve 'Ağır Ceza Mahkemeleri' arasındaki ayrıma son vermek amacıyla kaldırılmış olup, bu husus anılan Kanunun genel ve sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; böylece, bütün Ağır Ceza Mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması sağlanarak, adil yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda baktığımızda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ve Yargıtay'ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunacağına ilişkin düzenlenme yapılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun düşmez.
Zira, Kanun Koyucu, bizzat kendisi, özel yetkili mahkemeleri adil yargılanma hakkını temin etmek amacıyla kaldırıldığını, Kanun gerekçesinde yer vermesine ve bu mahkemelerin normal ağır ceza mahkemelerine göre, daha güvencesiz olduğunu kabul etmesine rağmen; bu mahkemelerce kurulan hükümlerin, normal ağır ceza mahkemelerinden verilen kararlar gibi incelenmesini öngörmesi; kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen bir sonuç yaratır.
2-Mahkemeler, bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar. 6526 sayılı Kanunla delil toplama yöntemleri değiştirilmiş; önceden CMK'nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli ve sanıklar yönünden kısıtlayıcı hükümler kaldırılarak, hukukî güvenlik ile yargılama eşitliği sağlanmıştır. Ancak Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması sonucu, bu mahkemelerce karara bağlanmayan ve diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen davaların sanıkları ile; kararları Yargıtay'da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında ayrım yapılarak, fark yaratılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden ayrım gözetilmeksizin, herkesin yararlanmasını hüküm altına alan 14. maddesine ve iç hukukumuz yönünden de, Anayasamızın 'Kanun önünde eşitlik' başlıklı 10; 'Hak Arama Hürriyeti' başlıklı 36; 'Kanunî Hâkim Güvencesi' başlıklı 37; 'Suç ve Cezalar' başlıklı 38. maddelerine aykırılık oluşturur.
Görüldüğü üzere;
Söz konusu Kanunî düzenleme, bu hâliyle, hem Anayasamıza aykırıdır, hemde tarafı olduğumuz ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalarla çatışmaktadır.
Şimdi, burada sorun, Anayasamıza ve yukarıda açıkladığımız milletlerarası antlaşmalara aykırılık oluşturan, anılan Kanun hükmünü aşıp aşamayacağımız; aşabilecek isek, bunu nasıl yapabileceğimiz noktasında toplanmaktadır.
Aslında, bu konu, bir sorun iken, Anayasamızın 90/5. maddesinde 07.05.2014 tarih ve 5170 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle, milletlerarası antlaşma hükümlerine üstünlük tanınarak, temelinden çözülmüş olup, bu gün için tartışma kalmamıştır.
Şöyle ki;
Anayasamızın 90/5. maddesi ile; bir kanun hükmüyle usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen bir antlaşma kuralının çatışması hâlinde, antlaşma hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.
Bu hükümden hareketle somut olayımızı değerlendirecek olursak, 6526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrası son cümlesinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalar ile çeliştiği açıkça görülmekte olup, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümlerine üstünlük tanınması suretiyle sorunun çözülmesi ve özel yetkili mahkemelerce verilen hükümlerin; başka yönleri incelenmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkı gereğince, bütünüyle bozularak, genel (normal) ağır ceza mahkemelerinde; muhakemelerinin yapılması ve sonucuna göre, hüküm kurulması için bozulması gerekmektedir. Aksi bir düşüncenin kabul edilmesi; kanun koyucunun bu mahkemeleri kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen sonuçlar doğuracağı gibi hukukun; adalet, yerindelik ve hukukî güvenlik başlıkları altında toplanabilecek temel değerlerine de aykırı olur, kanaatindeyim.
Bu nedenlerle söz konusu dosyada; yüksek çoğunluğun esasa girerek inceleme yapma görüşüne ve bu görüşe bağlı olarak verdiği karara katılmıyorum.