Hukuk Genel Kurulu 2019/626 E. , 2021/345 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Tasarrufun İptali” davasının yapılan yargılaması sonucunda, İstanbul 36. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair 10.04.2018 tarihli 2017/503E., 2018/138 K., sayılı kararın davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
2. Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK/Kurum) vekili dava dilekçesinde; Tekstiplik San. ve Tic.A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olan davalı ...’in 02.02.2007 tarihi itibariyle Kuruma olan 4.166.133,39TL borcu için 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (506 sayılı Kanun) 80.maddesi gereğince aleyhine 11 adet icra takibi yapıldığını, ...'in sahibi olduğu Beykoz ilçesi Öğümce Köyü Samanlık Yanı Mevkii 235 parselde kayıtlı tarla vasfındaki gayrimenkulünü diğer davalı ...'a 18.04.2006 tarihinde satış suretiyle devrettiğini, gerçekleşen tasarruf işleminin Kurumun alacaklarının tahsilini imkansız kılmak amacı ile yapıldığını ileri sürerek 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un (6183 sayılı Kanun) 27, 28 ve 30. maddeleri gereğince 400.000,00TL bedelle gerçekleşen tasarruf işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
3. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; icra takiplerinin henüz kesinleşmediğini, dava konusu taşınmazın satış değeri dikkate alındığında bağışlama veya ivazsız herhangi bir tasarrufun söz konusu olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
4. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın satılık olduğunu öğrenmesi üzerine davalı ile irtibata geçildiğini ve 400.000,00TL peşin ödeyerek taşınmazın satın alındığını, davalının borcu olup olmadığının müvekkili tarafından bilinemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkeme ve Özel Daire Kararları:
5. Üsküdar 1. İş Mahkemesinin 05.07.2007 tarihli ve 2007/185 E., 2007/585 K. sayılı kararı ile; 506 sayılı Kanun’un 80. maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un 27 ila 30. maddelerinde 'Muvazaalı tasarrufların iptali davalarının 6183 sayılı yasanın 24. maddesine göre genel mahkemelerde açılması gerektiği' nin belirtildiği bu hali ile davanın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (5521 sayılı Kanun) kapsamında iş mahkemesinin görev alanına girmediği gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
6. Üsküdar 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
7. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 02.12.2008 tarihli ve 2007/17830 E., 2008/15778 K. sayılı kararı ile; “..Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına..” karar verilmiştir.
8. Görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine dosyanın gönderildiği İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.04.2013 tarihli ve 2011/104 E., 2013/131 K. sayılı kararı ile; davalı ... tarafından diğer davalı ...’a satışı yapılan dava konusu taşınmazın düşük bir bedel ile alacaklılardan mal kaçırmak maksadı ile tespit edilen gerçek bedelin altında muvazaalı olarak satışının yapıldığı, bu işlemin gerçekte davacının alacağını tahsiline imkan vermemek için danışıklı yapıldığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
9. İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 04.11.2014 tarihli ve 2013/10786 E., 2014/15013 K. sayılı kararı ile; “..Davacı vekili, davalı ...'in müvekkili idareye olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığını, ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınmazı diğer davalıya sattığını öne sürerek tasarrufun iptali istemiyle İş Mahkemesine açılan dava görevsizlik kararı ile Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 02.12.2008 tarih ve 2007/17830-2008/15778 sayılı kararı ile görevsizlik kararı onanmış olup, mahkemece bozmaya uyulduktan sonra davanın kabulüne dair verilen karar davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Davacı ... prim alacağı nedeniyle takip yaptığını, alacağını tahsil edemediğini öne sürerek borçlu davalının kendisine ait taşınmazı alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile diğer davalıya sattığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir.
6183 sayılı AATUHK.nun 24 ve devamı maddeleri uyarınca ... tarafından prim alacakları nedeniyle açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda görevli mahkeme , yürürlükten kalkan 506 ...nun 80.maddesi 4.fıkrası ve bu maddeyi kaldıran 5510 sayılı Kanun ile getirilen aynı yasanın 88/19. maddesi ile açıkça iş mahkemesi olduğu belirtilmiş, anılan yasa maddesinde “Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir….” denilmek suretiyle yoruma yer bırakılmamıştır. Bu nedenle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 02/12/2008 tarih ve 2007/17830 - 2008/15778 sayılı bozma kararı maddi hataya dayalı olup, maddi hataya dayalı bozmadan dolayı usuli kazanılmış hak doğmaz. Bilindiği üzere usul kuralları (görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hata) kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olup, taraflar yararına usulü kazanılmış hak oluşturmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.03.1972 gün ve 1968/1-277-176, 01.03.1995 gün ve 1995/7-641-117, 23.01.2002 gün ve 2001/1-1010-2002/1, 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı kararları; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-2001 Baskı, cilt 5, sayfa 4771 vd).
Ayrıca 6183 sayılı AATUHK.nun 24. maddesinin ihdası sırasında 506 sayılı Kanun’un mevcut olmayıp sonradan yürürlüğe giren 506 sayılı Kanun ve sonrasında da 5510 sayılı Kanun’un 88/19.maddesinde görev hususu açıkça belirlenmiştir. Bu durumda mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile dosyanın yetkili ve görevli İş Mahkemesine gönderilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu işin esasına girilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
11. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
12. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14.12.2015 tarihli ve 2015/17019 E., 2015/14053 K. sayılı kararı ile; karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
13. İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.06.2016 tarihli ve 2016/52 E., 2016/184 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyularak dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun /HMK) 20. maddesi uyarınca yasal sürede başvuru hâlinde dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
14. Görevsizlik kararı üzerine davacı Kurum vekilinin talebi üzerine dosyanın tevzi edildiği İstanbul 36. İş Mahkemesinin 19.01.2017 tarihli ve 2016/137 E., 2017/4 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 02.12.2008 tarihli ve 2007/17830 E., 2008/15778 K. sayılı onama kararı ile 17. Hukuk Dairesinin 04.11.2014 tarihli ve 2013/107806 E., 2014/15013 K. sayılı bozma kararı sonrası iki Daire kararı arasında uyuşmazlık oluştuğundan merci tayini bakımından dosyanın Yargıtay 20. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
15. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 22.03.2017 tarihli ve 2017/5799 E., 2017/2298 K. sayılı kararı ile; “..Dava dosyası Yargıtay 10. Hukuk Dairesi ile Yargıtay 17. Hukuk Dairesi arasında uyuşmazlık bulunması nedeni ile yargı yeri belirlenmesi amacı ile Yargıtay'a gönderilmiştir.Ancak yerel mahkemelerin görevli olup olmadıklarına yönelik Yargıtay daireleri tarafından verilen onama ya da bozma kararları arasındaki aykırılığın mercii tayini yoluyla giderileceğine ilişkin HMK'da yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.Bu tür kararlarla ilgili ancak direnme kanun yolu ile sorunun çözülmesi ve değerlendirilmesi gerekeceğinden ihtilafın mercii tayin edilmesine ilişkin bir husus olmadığı görülmekle gereği yapılmak üzere yerel mahkemesine iade edilmesine..” karar verilmiştir.
16. İstanbul 36. İş Mahkemesinin 06.07.2017 tarihli ve 2017/312 E., 2017/179 K., sayılı kararı ile; Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2017/5799 E., 2017/2298 K. sayılı kararı (15.paragraf) ile bu tür kararlarla ilgili ancak direnme kanun yolu ile sorunun çözülmesi ve değerlendirilmesi gerekeceği belirtildiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
17. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 21.09.2017 tarihli ve 2017/9058 E., 2017/6736 K. sayılı kararı ile; “..Davacı ... vekili dava dilekçesi ile davalılardan ...’in davacıya olan borcu nedeniyle hakkında yapılan icra takibi sırasında adına kayıtlı taşınmazını mal kaçırma kastı ile diğer davalıya sattığını ileri sürerek tasarrufun iptali istemiyle Üsküdar 1. İş Mahkemesinde dava açmış, mahkemenin 05/07/2007 gün 2007/185-535 E.-K. sayılı kararı ile davaya bakma görevinin genel mahkemelere ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Söz konusu kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 02/12/2008 gün ve 2007/17830-2008/15778 E.-K. sayılı kararı ile onanmasına karar verilmiş ve verilen karar 02/12/2008 tarihinde kesinleşmiştir.
Görevsizlik kararı ile dosya İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş ve mahkemenin 03/04/2013 gün 2011/104 E. - 2013/131 K. sayılı kararı ile davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş, verilen karar davalılar tarafından temyiz edilmiş ve bu sefer Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 04/11/2014 gün 2013/10786 E. - 2014/15013 K. sayılı kararı ile “...davaya bakma görevinin iş mahkemesine ait olduğu...” gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma sonrasında ise İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilerek dosya İstanbul 36. İş Mahkemesine gönderilmiştir.
İstanbul 36. İş Mahkemesince 19/01/2017 gün 2016/137 E. - 2017/4 K. sayılı karar ile Yargıtay 10. ve 17.Hukuk Daireleri arasında uyuşmazlık bulunması nedeniyle merci tayini bakımından dosyanın Yargıtay 20.Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiş ve Dairenin 22/03/2017 gün 2017/5799 E. - 2298 K. sayılı kararı ile “...Yerel mahkemelerin görevli olup olmadıklarına yönelik Yargıtay daireleri tarafından verilen onama ya da bozma kararları arasındaki aykırılığın mercii tayini yoluyla giderileceğine ilişkin HMK'da yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.Bu tür kararlarla ilgili ancak direnme kanun yolu ile sorunun çözülmesi ve değerlendirilmesi gerekeceğinden ihtilafın mercii tayin edilmesine ilişkin bir husus olmadığı görülmekle gereği yapılmak üzere yerel mahkemesine iade edilmesine...” denilmiştir. Bu sefer dosya kendisine iade edilen İstanbul 36. İş Mahkemesi “merci tayini bakımından dosyanın Yargıtay 20. Hukuk Dairesine gönderilmesine” ilişkin kararında direnmiştir.
6100 sayılı HMK'nın 23/2. maddesinde, “Yargıtayca verilen merci tayini kararları ile temyiz incelemesi sonucu kesinleşen göreve ve yetkiye ilişkin kararlar davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, istanbul 36. İş Mahkemesince merci tayini bakımından dava dosyası Dairemize gönderilmiş ve Daire tarafından verilen 22/03/2017 gün 2017/5799 E. - 2298 K. sayılı karar ile dosyanın yerel mahkemeye iadesine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın anılan kanun maddesi uyarınca Daire tarafından verilen merci tayinine ilişkin söz konusu bu karar yerel mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olup mahkeme tarafından Daire kararına karşı direnme kararı verilemez. Ayrıca, Daire kararında da belirtildiği üzere yerel mahkemelerin görevli olup olmadıklarına yönelik Yargıtay daireleri tarafından verilen onama ya da bozma kararları arasındaki aykırılığın mercii tayini yoluyla giderileceğine ilişkin HMK'da yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Kararda bahsedilen, bu sorunun ancak direnme kararı ile çözüme ulaşağına ilişkin husus ise İstanbul 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/04/2013 gün 2011/104 E. - 2013/131 K. sayılı kararının Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 04/11/2014 gün 2013/10786 E. - 2014/15013 K. sayılı kararı ile bozulmasının ardından yerel mahkemece verilecek direnme kararı sonrasında görevli mahkemenin belirleneceğine yöneliktir. Somut olayda ise böyle bir durum söz konusu olmadığından, yerel mahkemece verilen direnme kararının bozulmasına..” karar verilmiştir.
18. İstanbul 36. İş Mahkemesinin 10.04.2018 tarihli, 2017/503 E., 2018/138 K. sayılı kararı ile; İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/104 E. ve 2013/131 K. sayılı dosyasında yapılan keşif sonucu bilirkişiler tarafından düzenlenen 03.09.2012 havale tarihli raporda taşınmazın tamamının devrin yapıldığı 18.04.2006 tarihdeki değerinin 1.250.000TL; 14.03.2011 dava tarihindeki değerinin 1.860.000TL; 21.05.2012 keşif tarihindeki değerinin 2.000.000TL olacağı bildirilmiş olmakla, raporlar ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davalı ... tarafından diğer davalı ...'a dava konusu taşınmazın davacının alacağını tahsiline imkan vermemek, alacaklılardan mal kaçırmak maksadı ile düşük bir bedel ile satışının danışıklı olarak yapıldığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
19. İstanbul 36. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
20. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 14.01.2019 tarihli ve 2019/109 E., 2019/73 K. sayılı kararı ile; “..Dosya kapsamına, iddia ve savunmaya, mahkemece kabul edilen hukukî niteliğe göre uyuşmazlık, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanmaktadır.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesi ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 09.02.2018 gün ve 2018/1 sayılı kararı uyarınca temyiz incelemesi Yargıtay 21. Hukuk Dairesine ait olup, Dairemizin görevi dışındadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 01/07/2016 kabul tarihli ve 6723 sayılı Kanunun 21. maddesiyle değişik 60/3. maddesi gereğince dosyanın görevli Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine..” karar verilmiştir.
21. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 18.09.2019 tarihli ve 2019/435 E., 2019/5239 K. sayılı kararı ile; “..Dava, taşınmazın satışından kaynaklanan tasarrufun iptaline ilişkin olup mahkemece dosyanın Yargıtay 10.Hukuk Dairesi ile 17. Hukuk Dairesinin arasında uyuşmazlık bulunması nedeniyle mercii tayini bakımından Yargıtay 20.Hukuk Dairesine gönderilmesine 19/01/2017 tarihinde karar verildiği, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 22/03/2017 tarih 2017/5799 Esas, 2017/2298 Karar sayılı ilamıyla dosyada mercii tayin edilmesine ilişkin bir husus olmadığı gerekçesiyle yerel mahkemesine dosyanın iade edilmesi kararı verildiği, sonrasında mahkemece 06/07/2017 tarih 2017/312 Esas, 2017/179 karar sayılı hükmüyle direnmeye karar verildiği anlaşılmakla sonraki kararların yok hükmünde olduğu değerlendirilerek Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna iletilmesi gerektiği anlaşılmıştır…dosyasının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na sunulmak üzere Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmesine..” karar verilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
22. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılıp yapılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
23. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun “Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının görevleri” kenar başlıklı 15. maddesinde “Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının görevleri şunlardır:
1.Yargıtay dairelerinin bozma kararlarına karşı mahkemelerce verilen direnme kararlarını inceleyerek karar vermek,
2. a) (Ek: 26/9/2004-5235/51 md.; Mülga: 20/11/2017-KHK-696/46 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7079/41 md.)
b) Hukuk daireleri arasında veya ceza daireleri arasında içtihat uyuşmazlıkları bulunursa,
c) Yargıtay dairelerinden biri; yerleşmiş içtihadından dönmek isterse, benzer olaylarda birbirine uymayan kararlar vermiş bulunursa,
Bunları içtihatların birleştirilmesi yoluyla kesin olarak karara bağlamak, (1)
3. (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/4 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/3 md.) İlk derece mahkemesi olarak ilgili dairelerce verilen hükümlerin temyiz yoluyla incelemesini yapmak,
4. Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.” düzenlemesi mevcuttur.
24. Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun 23.01.2020 tarihli ve 2020/1 sayılı işbölümüne ilişkin kararının Hukuk Dairelerinin Görevleri başlıklı (C) bendinde 17. Hukuk Dairesinin görevine ilişkin 4. maddede “İcra ve İflas Kanunu ve 6183 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tasarrufun iptali davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar” düzenlemesi ile tasarrufun iptaline yönelik davaların inceleme görevinin 17. Hukuk Dairesine ait olduğu düzenlenmiştir.
25. Somut olayda davacı Kurum vekili tarafından davalılar aleyhine 6183 sayılı Kanun’un 24 ila 30. maddeleri arasında düzenlenen tasarrufun iptali istemli davanın açıldığı, açılan davada en son İstanbul 36. İş Mahkemesince esas hakkında karar verildiği ve kararın davalılar vekilince temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
26. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgulara göre; uyuşmazlık konusu olan 6183 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tasarrufun iptali istemli davanın esası hakkında verilen kararın temyiz incelemesinin Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 23.01.2020 tarihli ve 2020/1 sayılı kararı gereği 17. Hukuk Dairesine ait olduğu bu nedenle ortada Hukuk Genel Kurulunca incelenmesi gereken bir karar bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
IV. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalılar vekillerinin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 17. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 25.03.2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.