16. Ceza Dairesi 2018/986 E. , 2018/1740 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
03.11.2016 (Sanıklar ..., ve ... yönünden), 04.11.2016 (Sanık
... yönünden), 05.11.2016 (Sanık ...
Diler yönünden), 08.11.2016 (Sanıklar ... ve
... yönünden), 09.11.2016 (Sanık
... yönünden), 15.11.2016 (Sanık ...
Työnünden)
Hüküm : 3713 sayılı Kanunun 3/1, TCK’nın 314/2, 3713 sayılı
Kanunun 5, TCK’nın 58/9, 53 ve 63. maddeleri
uyarınca verilen mahkumiyet hükümlerine dair yapılan
istinaf başvurusunun esastan reddi kararı
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararların niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Hükmolunan cezanın süresine göre şartları bulunmadığından sanık ... müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca reddi ile sanık ... müdafiinin duruşma talebi olmaması nedeniyle adı geçen sanıklar hakkında duruşmasız; sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... yönünden ise CMK’nın 299. maddesi uyarınca duruşmalı olarak, vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
I-Sanıklar ... ve ... hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;
Silahlı terör örgütüne üye olma suçu temadi eden suçlardan olup yakalanma ile temadi kesileceğinden, sanık ... yönünden “08.11.2016”, sanık ... yönünden ise “03.11.2016” yerine suç tarihinin ilk derece mahkemesi gerekçeli karar başlığında “25.04.2008 – 2013 – 15.07.2016”, bölge adliye mahkemesinin karar başlığında da “15.07.2016” olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası kabul edilmiştir.
Yargılama sürecindeki usulü işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar ve müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
II-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;
Yargılama sürecindeki usul ve işlemlerin kanuna uygun yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, özleri değiştirilmeksizin denetime elverişli olacak şekilde tartışıldığı, suçun kanunda öngörülen şekilde vasıflandırıldığı, sanıklar ve müdafilerinin aşamalarda FETÖ/PDY’nin silahlı bir terör örgütü olduğunu bilmediklerine ilişkin savunmaları, ilk derece mahkemesince tartışma konusu yapılmaması, sanıkların konumu, eylem ve faaliyetlerinin niteliği, fiillerinin 2014 yılı sonrasında devam etmiş olması karışısında, hata hükümlerinin uygulama olanağı bulunmadığından sonuca etkili görülmemiş olmakla, bu ve sair yönlerden temyiz itirazlarının yerinde görülmemiştir, ancak;
1-Sanıklardan ..., ... ve ...’in dosyadaki delillerle uyumlu olmayacak biçimde, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı ve irtibatlı olduğu gerekçesiyle 667 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile kapatılmasına karar verilen Hür Sanayici ve İşadamları Derneği (...) üyesi olarak,
Sanık ...’in örgüt liderinin talimatı sonrası BankAsya’ya para yatırdığı ve Zaman gazetisiyle Sızıntı dergisine abone olduğunu,
Sanık ...’ın ikametinde başka paraları ile birlikte bulunan bir özellik arzetmeyen B ve D serisinden iki adet dolar bulundurmak ve ... üyeliğinden istifa ettiğinin bildirilmesine rağmen bu derneğe üye olduğu sonucuna varılarak,
Örgütsel faaliyet olarak kabul edilerek sanık aleyhine hükme esas alınması,
2-Suç tamamlandıktan sonra fail, faal nedamet göstererek işlenen haksızlığın sonuçlarını mümkün olduğu kadar izole etmek isteyebilir. Bu hal ceza kanunlarında özel hükümlerde yer alan bazı suçlar bakımından etkin pişmanlık olarak kabul edilmiştir. Hukuki niteliği itibariyle, cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplerden olan etkin pişmanlık, doktrinde, gönüllü vazgeçmenin tamamlanmış suçlardaki görünüm şekli (Koca-Üzülmez, Genel Hükümler, s.385), suçun bütün unsurları ile tamamlanmasından sonra failin bazı pişmanlık gösteren hareketler yapması durumunda, bu hareketler dolayısıyla faile ceza verilmemesini veya cezasında indirim yapılmasını ifade eden kurum (Hakeri Ceza Hukuku, s.452) olarak tanımlanmaktadır. Bu haliyle gönüllülük esasına dayanan ve etkin bir pişmanlık gerektiren kurumla, suçun bütün unsurları ile tamamlanmasından sonra faile gerçekleştirilen/gerçekleştirdiği haksızlığın sonuçlarını mümkün mertebe gidermeye çalışmasına imkan verilmektedir.
Etkin pişmanlık hükümlerinin amacı, bir yandan terör ve örgütlü suçlarla mücadele bakımından stratejik önemi nedeniyle en etkili bilgi edinme ve mücadele araçlarından olan örgütün kendi mensuplarını kullanmak, diğer taraftan da suç işlemeyi önlemek, mensup olduğu yasa dışı örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olanları ve işlediği suçtan pişmanlık duyanları cezalandırmayarak yeniden topluma kazandırmaktır.
Bu husus Yargıtay C.G.K’nun 08.04.2008 tarih, 9-18-78 sayılı kararında şu şekilde ifade edilmiştir. “Terör örgütlerinin insan kaynağının kurutulabilmesi, alınabilecek diğer tedbirlerle birlikte bu örgütlerin etkizleştirilip ortadan kaldırılmaları, geçmişte meydana gelen terör eylemlerinin aydınlatılabilmesi, gelecekte işleyebilecekleri suçların engellenmesi ve terör örgütüne üye olanların tekrar topluma kazandırılabilmeleri bakımından 05.06.1985 tarih, 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Yasa kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur. Bu Yasanın 2 yıllık yürürlük süresinin bitmesi üzerine aynı amaçlara yönelik olarak 25.03.1988 tarihli ve 3419 sayılı Yasa çıkarılmış, Yasanın 1. maddesi süreli, diğer maddeleri ise süresiz olarak yürürlüğe girmiştir. Anılan 1. maddenin sona eren yürürlük süresi zaman içinde 3618, 3853, 4085, 4450, 4537 sayılı Yasalarla uzatılmış ve beklenen amaca ulaşmaması nedeniyle bu kez 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe konulmuştur.”
Terör suçları bakımından etkin pişmanlık, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’da, özel hükümler kısmında kalıcı olarak düzenlenmiştir.
TCK’nın 221. maddesinde;
Amaç suçun işlenişine iştirak etmeksizin, hakkında bir soruşturma başlamadan önce örgütten gönüllü olarak ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde (TCK’nın 221/2 maddesi), hakkında soruşturma başladıktan sonra, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi (TCK’nın 221/4 maddesinin ilk cümlesi), verilen bilgilerin samimi ve örgütlü suçlarla mücadelede yararlı olması halinde, sanık yakalandıktan sonra pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının önemli ölçüde yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde (TCK’nın 221/3 maddesi), sanık hakkında şahsi cezasızlık nedeni uygulanacaktır.
Amaç suça elverişli vahim nitelikte sayılan eylemler gerçekleştirilmeden yakalanan, örgüt kuran, yöneten, örgüte üye olan, üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek isteyerek yardım edenlerin örgütün yapısı ve faaliyetleri hakkında bilgi vermesi halinde cezadan indirim yapılacaktır (TCK’nın 221/4 maddesinin 2. cümlesi).
Yargısal uygulamalar ve doktrindeki görüşler dikkate alındığında “etkin pişmanlık” düzenlemesi yapan yasaların, bir af yasası olmayıp terör örgütü mensubu olan sanıkların topluma kazandırılabilmesinin yanında esasen terör örgütlerinin insan kaynağının kurutulabilmesi, örgütün etkisizleştirilip ortadan kaldırılması ve işlenen suçların aydınlatılabilmesi amacına yönelik düzenlemeler olduğu görülmektedir.
Yakalanan sanıkların TCK’nın 221/3 maddesi kapsamında etkin pişmanlıktan yararlanabilmeleri için; örgütün dağılmasına veya mensuplarının yakalanmasına örgütün yapısına ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili elverişli bilgi vermesi gerekir. Bu bilginin elverişliliği, örgütün örgütlenme biçimi, failin örgüt yapılanmasındaki konumu ile örgütte geçirdiği süre ve katıldığı faaliyetler gibi kıstaslar gözönüne alınarak mahkemece takdir edilecektir. Tam bir gizlilik esasına ve hücre tipi yapılanmaya dayanan örgütlerde örgütü tamamen dağıtacak, yapılanma şemasını ortaya koyacak bilgiler vermesi beklenemez. Ancak konumu gereği bilmesi beklenen bilgileri samimi olarak ortaya koymalı, bu bilgiler her halükarda örgütte zaafiyet yaratacak, örgüte önemli boyutta zarar verecek, örgüt faaliyetlerini belli ölçüde sekteye uğratacak boyutta olmalıdır (Dairemizin 24.04.2017 tarih, 2015/3 E. 2017/3 K.).Yasanın 221/4. fıkrasının 2. cümlesinden yararlanabilmek için; fail, yakalandıktan sonra kendi bilgisi ölçüsünde örgüt içerisindeki konumuyla uyumlu şekilde kendisi ve diğer örgüt üyelerinin eylemleri, örgütün yapısı ve faaliyetleriyle ilgili yeterli ve samimi bilgi vererek suçtan pişmanlığını söz ve davranışlarıyla göstermelidir. Bu bilgi maddenin üçüncü fıkrada istenen örgütü çökertecek nitelikteki bilgi değildir. Verilen bilginin önemi cezanın belirlenmesinde dikkate alınmalıdır (Dairemizin 12.05.2015 tarih, 2015/1426 E. 2015/1292 K, 26.10.2015 tarih, 2015/1565-3464 K.).
Bu açıklamalar ışığında;
A-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... hakkında;
Somut olayda;
1-Sanıklar ..., ... ve ...’in savunmalarında ve yazılı beyanlarında bir takım bilgiler verdiklerinin anlaşılması karşısında, adı geçen sanıkların detaylı sorgulamasının yapılarak örgütte kaldıkları süre ve konumları itibarıyla, örgütün yapısı ve faaliyetleri ile ilgili verdikleri bilgilerin örgütteki konum ve faaliyetlerine uygun nitelikte faydalı olup olmadığı, beyanlarında gerçek isimleriyle bildirdikleri kişiler hakkında örgütsel soruşturma veya kovuşturma olup olmadığı, varsa bu beyanlarının söz konusu soruşturma ve kovuşturmalar açısından faydalı olup olmadıkları araştırılıp yasal takdirinin ifasından sonra sanıkların hukuki durumlarının takdiri gerekirken, yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Sanık ...’in inceleme sürecinde verdiği dilekçeler ile dava dosyasına yansıyan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün mali yapısı ile... ve ... adlı kişilerin mali heyette yer aldıkları, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne aidiyeti bulunan Ölçü Muhasebe Bürosuna dair ve bu muhasebe bürosundaki ... ile yine silahlı terör örgütü FETÖ/PDY ile irtibatı ve iltisakı tespit edilen Hür Sanayici ve İş Adamları Derneği (...) sekreteri ... ile ilgili beyanları ile Afyonkarahisar Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde verdiği ifade üzerine Metin Yıldırım adlı kişi hakkında yürütülen soruşturma ve bu kapsamda sanık müdafiinin dilekçelerinde belirttiği Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/3191 soruşturma sayılı dosyası değerlendirilerek, hakkında TCK'nın 221. maddesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmesi lüzumu,
3-Sanık ...’in aşamalarda ısrarla kendi rızası ile Afyonkarahisar İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde verdiği ifadede FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Afyonkarahisar’daki yapılanması hakkında şema üzerinde göstermek suretiyle önemli açıklamalarda bulunduğu ve bu açıklamalar üzerine de FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Afyonkarahisar’da çözülmesinin sağlandığı ve bir çok şüphelinin de itirafçı olduğunu belirtmesi karşısında, sanığın Afyonkarahisar İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde verdiği bu şekilde bir ifadesinin bulunup bulunmadığı ve varsa akıbeti ile sanığın dava dosyasına yansıyan beyanlarında da bir takım bilgiler verdiğinin anlaşılması karşısında, örgütte kaldığı süre ve konumu itibarıyla, örgütün yapısı ve faaliyetleri ile ilgili verdiği bilgilerin örgütteki konum ve faaliyetine uygun nitelikte faydalı olup olmadığı, beyanlarında gerçek isimleriyle bildirdiği kişiler hakkında örgütsel soruşturma veya kovuşturma olup olmadığı, varsa bu beyanlarının söz konusu soruşturma ve kovuşturmalar açısından faydalı olup olmadığı; ayrıca, sanık müdafiinin 10.07.2017 tarihli dilekçesinde belirttiği Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/7574 sayılı soruşturma dosyasındaki sanığın beyanları araştırılmaksızın, yetersiz gerekçe ile TCK'nın 221. maddesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığının kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
4-Sanık ... hakkında;
Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre sanık hakkında temel ceza tayin edilirken alt sınırdan ayrılmak yerinde ise de; hükmün gerekçesinde, örgütsel amaçlı olduğu yönünde herhangi bir emare dahi olmamasına rağmen sanık ...’ın ikametinde yapılan aramada iki adet B ve D serisi 1 (bir) ABD Dolarının ele geçirildiğinin, ... üyeliğinden istifa etmiş olmasına rağmen ... üyesi olduğunun kabul edilmiş olduğu, Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, TCK'nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen tehlike ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik ile birlikte göz önünde bulundurularak makul bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan makul suretle ayrılmak yerine teşdidin derecesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde ceza tayin edilmesi,
5-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında;Sanıkların geçmişte sabıkalarının bulunmaması, suçlarını kısmen kabul edip örgüt mensupları ve faaliyetleri ile ilgili bir kısım bilgiler vermeleri, duruşma tutanaklarına yansıyan olumsuz bir davranışlarının tespit edilememesi, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantılı olmalarından pişmanlık duyduklarını beyan etmiş olmaları karşısında, dosya kapsamıyla örtüşmeyecek şekilde yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile TCK'nın 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
6-Kabul ve uygulamaya göre de; Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında;
Silahlı terör örgütüne üye olma suçu temadi eden suçlardan olup yakalanma ile temadi kesileceğinden, sanık ... yönünden “08.11.2016”, sanık ... yönünden “09.11.2016”, sanıklar ... ve ... yönünden “03.11.2016”, sanık ... yönünden “02.11.2016”, sanık ... yönünden “04.11.2016”, sanık ... yönünden “15.11.2016” ve sanık ... yönünden “05.11.2016” yerine suç tarihinin ilk derece mahkemesi gerekçeli karar başlığında “25.04.2008 – 2013 – 15.07.2016”, bölge adliye mahkemesinin karar başlığında da “15.07.2016” olarak yazılması,
Kanuna aykırı, sanıklar ve müdafiilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, mevcut delil durumu, bozma gerekçeleri ve tutuklulukta geçirilen süreler göz önünde bulundurularak sanıklar ve müdafilerinin tahliye taleplerinin reddi ile tutukluluk hallerinin devamına; Üye ...'ın sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında kurulan hükümlerin düzeltilerek onanması gerektiğine ilişkin karşı oyu ve oyçokluğu ile; sanıklar ... ve ... hakkındaki hükümlerin onanması bakımından ise oybirliğiyle, 25.05.2018 tarihinde karar verildi.
... ... ... ... ...
Başkan Üye Üye (M) Üye Üye
KARŞI OY:
Sayın çoğunluğun sanık ... hakkında temel cezanın yerinde olmayan gerekçe ile fazla tayin edildiğine ilişkin bozma nedenine katılmak mümkün olmamıştır; zira,
5237 sayılı TCY’nın 61'inci maddesinde cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler belirtilmiştir.
Suç tipini düzenleyen kanun maddesinde sabit ceza belirlenmesi halinde, temel ceza olarak kanunda gösterilen sabit cezaya hükmedilecektir. Ancak kanun maddesindeki ceza alt ve üst sınır arasında gösterilmişse TCK’nın 61/1. madde ve fıkrasında belirtilen 7 kritere göre yani; Suçun işleniş biçimini, Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, Suçun işlendiği zaman ve yeri, Suçun konusunun önem ve değerini, Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, Failin güttüğü amaç ve saiki, dikkate alınmak suretiyle temel cezanın belirlenmesi gerekecektir.
Temel ceza tayin olunurken TCK’nın 3. maddesi uyarınca fiilin ağırlığı ile orantılı olacak şekilde ceza ve güvenlik tedbirine hükmedilmesi gerektiği gözetilmelidir.
TCK'nın 61/1. madde ve fıkrasında cezanın belirlenmesinde kullanılacak ölçütler tahdidi olarak sayılmış olup, temel cezanın belirlenmesinde maddede yazılı kriterler dışında başka ölçütler nazara alınamayacaktır.
Temel cezanın tayini ve cezanın bireyselleştirilmesindeki ölçütler ayrı ayrı ele alınacak olursa;
Suçun işleniş biçimi: Suç oluşturan fiilin gerçekleştiriliş şeklinin değerlendirilmesinde; failin davranışları, suçun mağduru yanında başkalarını da etkilemesi, mağdur veya üçüncü kişinin suçun işlenmesindeki rolleri gözetilecek, ancak suçun işleniş şeklinin cezanın belirlenmesinde ve bireyselleştirilmesinde dikkate alınabilmesi için onun suçun unsuru ya da ağırlaştırıcı nedeni olmaması gerektiği hususu dikkate alınacaktır.
Suçun işlenmesinde kullanılan araçlar: Suçun işlenmesindeki araç da cezanın belirlenmesinde nazara alınmalıdır.
Suçun işlendiği zaman ve yer: Suçun işlendiği zaman ve yer suçun unsuru veya nitelikli hali sayılmadığı hallerde, TCK’nın 61/-c. bendi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önüne alınması gereklidir.
Suç konusunun önem ve değeri: Suçun konusunu oluşturan şeyin önem ve değeri cezanın belirlenmesinde dikkate alınması gerekir.
Zararın veya tehlikenin ağırlığı: Zarar suçlarında meydana gelen zarar, tehlike suçlarında ise tehlikenin ağırlığı gözetilmeli, ancak TCK’nın 35. maddesinde teşebbüs aşamasında kalan suçlarda, zarar veya tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak ceza belirleneceğinden veya indirim yapılacağından, teşebbüs aşamasında kalan suçlarda mükerrer değerlendirme yasağı (TCK’nun 61/3) dikkate alınarak, temel cezanın tayini aşamasında bu gerekçeye dayanılmamalıdır. Bu nedenle meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı ölçütü temel cezanın belirlenmesinde ancak tamamlanmış suça özgü olarak kullanılacak bir ölçüt olmalıdır.
Kastın veya tehlikenin yoğunluğu: Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı gözetilerek temel ceza belirlenmelidir, taksirin ağırlığı, bilinçli taksire yaklaşan bir kusurluluğu, kastın ağırlığı ise, failin tüm ne olursa olsun sonucu almaya yönelik çabasını ifade eder. Bu bazen tasarlama şeklinde de ortaya çıkar, eğer tasarlama suçun nitelikli hali olarak cezalandırılmışsa, bu nedene dayalı olarak ceza alt sınırın üzerinde tayin edilmez, yine aynı şekilde, failin güttüğü amaç ve saik yasa koyucu tarafından cezayı ağırlatıcı veya hafifletici neden olarak kabul edilmiş ise, bu nedenler de temel cezanın tayini aşamasında dikkate alınmamalıdır.
Failin güttüğü amaç ve saik: Amaç geleceğe yönelik, saik ise geçmişe ilişkindir. Amaç failin suçla elde etmek istediği çıkarı hedeflemekte, saik ise faili suça iten nedeni göstermektedir.
Failin güttüğü amaç ve saikin suçun temel ya da daha ağır veya daha az cezayı gerektirir nitelikli şeklini oluşturması halinde, TCK'nun 61/3. madde ve fıkrasında yer alan mükerrir değerlendirme yasağı nedeniyle aynı zamanda temel cezanın belirlenmesine ölçü alınmamalıdır.
Temel ceza tayin edilirken asgari hadden tayin edilecek olsa dahi Anayasanın 141, CMK’nın 34'üncü maddesi uyarınca yasal ve yeterli gerekçe gösterilmelidir. Gösterilen gerekçe dosya kapsamıyla örtüşecek biçimde değerlendirilerek karar yerinde göstermelidir. Ancak kanunun nitelikli hal veya cezayı artırım nedeni olarak öngördüğü haller birden fazla gerçekleşmiş ve bu haller aynı fıkrada sayılmış ise hükmolunan ceza yalnızca bir kez arttırılabileceğinden, bu durum temel cezanın tayininde dikkate alınarak, temel ceza asgari hadden uzaklaşılarak tayin edilmelidir.
Burada dikkate alınması gereken bir diğer husus ise gösterilen gerekçelerin birbiriyle çelişmemesidir.
Temel cezanın tayininde göz önünde bulundurulacak hususlar suçun unsurunu veya nitelikli hallerini oluşturmakta ise, iki ayrı hükmün uygulanmasında aynı sebebe dayanılamayacağı için bu hususlar cezanın belirlenmesinde nazara alınmayacaktır.
5377 sayılı Yasanın 7'nci maddesi ile TCK’nın 61. maddesine 7. fıkra hükmü sonuç cezanın tayininde gözetilmesi gerekecektir.
Yargıtayın temel cezanın belirlenmesine ilişkin uygulamaları bu şekilde özetlendikten sonra somut olaya geldiğimizde; sanığa atılı suçun kanunda öngördüğü ceza süresi 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası olup; hüküm fıkrasında ''suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, sanığın kastının ağırlığı, amaç ve saikine'' vurgu yapan; hükmün gerekçesinde ise ''ceza tayin edilirken Anayasanın 138/1 maddesi hükmü, 6352 sayılı Kanunun amaç, kapsam ve gerekçesi, TCY'nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle, 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlenmesindeki yer ve zaman, konusunun önem ve değeri, meydana getirdiği tehlikenin zarar ve ağırlığı, sanıkların kasta dayalı kusur ve ağırlıkları, güttükleri amaç ve saikler ile sübutu kabul edilen silahlı terör örgütüne yapılan yardımların niteliği de göz önünde bulundurularak, vehamet arz edebilecek olumsuzlukların gözlenmesi sanıkların örgütün il yapılanması içerisinde en üst kademede bulunmuş olmaları, eylemlerindeki çeşitlilik, yoğunluk ve il içerisindeki örgüt yapılanmasındaki konumları, çeşitli ve yoğun olan bu eylemlerinin örgütün devam edebilmesi adına etkin eylemler olarak değerlendirilmesi nedeniyle sanıklara ceza tayin edilirken örgütün niteliği ve yaşanan darbe teşebbüsü süreci de dikkate alındığında, sanıklara alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edildiği belirtilmek suretiyle temel cezanın belirlendiği, tayin edilen 7 yıl hapis cezasının sanığın örgütün il yapılanması içerisindeki konumu, eylem ve faaliyetleri ile orantılı olup, karar gerekçesinde yazılı vahamet arz edecek olumsuzluklara ilişkin gerekçenin sanığın örgütsel faaliyetlerine ilişkin bir değerlendirme olduğu nazara alındığında temel cezanın alt sınırdan ayrılmak suretiyle tayininin dosya kapsamına uygun ve uyumlu olduğu cezanın bireyselleştirmesine ilişkin gerekçede herhangi bir çelişkinin bulunmadığı ve yerinde olduğu düşüncesi ile sayın çoğunluğun II-A-4 nolu bozma düşüncesine katılmıyorum.
Sayın çoğunluğun sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında takdiri indirim maddesinin uygulanması gerektiği yönündeki bozma nedenine gelince;
Uygulamada takdiri indirim maddesi olarak bilinen 5237 sayılı TCK'nın 62 maddesi suç failine uygulanacak olan cezanın, olay ve sanık bazında bireyselleştirilmesi suretiyle adalete uygun bir cezaya hükmedilebilmesini sağlamaya yönelik olarak hakime cezada indirim yapılabilmesi için tanınan serbestidir.
Her suçun cezasında indirim yapılmasına imkan tanıdığı için genel olan anılan madde, fail hakkında uygulanıp uygulanmaması hakimin takdirine bırakıldığı için de takdiridir.
TCK’nın 62. maddesinin 2. fıkrasında takdiri indirim nedenleri tahdidi değil tadadi olarak belirtilmiş olması nedeniyle maddede belirtilenler dışında da takdiri indirim nedeni kabulü mümkündür. Ancak hükümde gerek temel cezanın belirlenmesinde gerekse artırım indirim nedeni olarak kabul edilen olgular ile seçenek yaptırıma çevirme, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, erteleme gibi diğer kişiselleştirme müesseselerin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin gerekçelerle, hukukun genel ilkeleri, tecrübe ve mantık kuralları ile çelişmemek koşuluyla her şey takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilir.
Buna karşın hukukun kendisine tanıdığı hakları kullanması takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasını engel teşkil etmeyeceği gibi takdiri indirim nedenleri temel cezanın belirlenmesinde gözetilemez. Yine kanunda öngörülmüş indirim nedenleri, suçtaki nitelikli haller, suçun unsurlarından biri veya kanunun özel olarak belirttiği nedenler ayrıca takdiri indirim nedeni sayılamaz.
Bir failin birden fazla suçtan yargılanması durumunda, takdiri indirim nedenlerinin uygulanması veya uygulanmaması konusunda her suç için diğer gerekçelerle çelişmemek koşulu ile ayrı ayrı değerlendirme yapılmalıdır.
Takdiri indirime ilişkin 07.06.1776 gün ve 3-4 sayılı İBK ve CGK 17.06.2014 gün ve 2013/6-301-2014/329 sayılı kararları ile çok sayıda Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve özel daire kararlarında konu etraflıca tartışılmış ve içtihat halini almış uygulamalar gözetildiğinde;
Talep halinde TCK’nın 62. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun değerlendirilmesini zorunlu iken, talep olmadan takdiri indirim nedenlerinin uygulanıp uygulanmaması yönünden bir değerlendirme yapılmış ise, uygulanacak kanun yolu normuna göre gösterilen gerekçenin yasal olup olmadığı denetlenebilecektir.
Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise, diğer kişiselleştirme kurumlarının uygulanıp, uygulanmaması yönünden gösterilen gerekçeler ile takdiri indirim nedenleri yönünden gösterilen gerekçeler arasında çelişkiye yol açılmamasıdır.
Mahkemece takdiri indirim nedeninin uygulanmasına karar verdiğinde gerekçe gösterilmesi gerekirken, uygulanmaması halinde ise genel bir gerekçe ile takdiren kelimesinin kullanılması yeterli kabul edilmektedir. Bu hususta sanıkla doğrudan doğruya iletişim içinde olan yerel mahkeme hakimlerinin geniş bir takdir yetkisine sahip oldukları hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Yargıtayın Dairemizce de benimsenen ve yukarıda açıklanan yerleşik uygulamaları da nazara alındığında; hüküm fıkrasında ... yönünden 5; ... yönünden 13;... yönünden 29; ... yönünden 37; ... yönünden 61; ... yönünden 67; ... yönünden 73. bentlerinde 'Sanığın suç işleme hususundaki eğilimi, suçtan pişmanlık duyduğu halinin gözlemlenmemesi ve cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri gözetilerek TCK'nun 62 maddesinin hakkında uygulanmasına takdiren yer olmadığına, karar verildiği gibi hükmün gerekçesinde yine TCK'nın 62 maddesi uygulanmamasına ilişkin olarak sanıkların geçmiş halleri, suçtan sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, suçtan pişmanlık duyduğu hallerin gözlemlenmemesi nedeni ile haklarında takdiri indirim nedenleri uygulanmadığına ilişkin gerekçede çelişki olmadığı gibi, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkisinin cezanın özel önleme amacına ilişkin olduğu da düşünüldüğünde gösterilen gerekçeler uzun yıllar itibariyle Yargıtayın yerleşik içtihatlarına uygun ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu ve yerel mahkemenin takdir yetkisininde bu doğrultuda olduğu cihetle sayın çoğunluğun TCK'nın 62 maddesinin sanıklar hakkında uygulanması gerektiği yönündeki II-A-5 nolu bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... haklarında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulamasına ilişkin bozma nedenleri yönünden ise;
5237 sayılı TCK'nun 221. maddesinde “etkin pişmanlık” başlığı altında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak ya da üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçları ile ilgili olarak etkin pişmanlık hali düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.04.2008 gün ve 2008/9-18-78 E.K. sayılı kararının gerekçesinde de vurgulandığı üzere, terör örgütlerinin insan kaynağının kurutulabilmesi, alınabilecek diğer tedbirlerle birlikte bu örgütlerin etkisizleştirilip ortadan kaldırılmaları, geçmişte meydana gelen terör eylemlerinin aydınlatılabilmesi, gelecekte işleyebilecekleri suçların engellenmesi ve terör örgütüne üye olanların tekrar topluma kazandırılabilmeleri bakımından 05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur. Bu Kanunun iki yıllık yürürlük süresinin bitmesi üzerine aynı amaçlara yönelik olarak 25.03.1988 tarihli ve 3419 sayılı Kanun çıkarılmış, Kanunun 1. maddesi süreli, diğer maddeleri ise süresiz olarak yürürlüğe girmiştir. Anılan 1. maddenin sona eren yürürlük süresi zaman içinde 3618, 3853, 4085, 4450 ve 4537 sayılı Yasalarla uzatılmış ve beklenen amaca ulaşılamaması nedeniyle bu kez 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Son olarak da 5237 sayılı TCK'nın 221. maddesinde etkin pişmanlık hükümleri düzenlenmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.04.1991 gün ve 9/41-105 E.K. sayılı içtihadında da belirtildiği üzere; Topluma kazandırma Kanunlarının çıkarılmasında kanun koyucunun amacı örgütlerin çökertilmesini ve dağılmalarını sağlamak, suç işlemeyi önlemek, mensup olduğu yasa dışı örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olanları ve işlediği suçtan pişmanlık duyanları cezalandırmayarak yeniden topluma kazandırmaktır.
5237 sayılı TCK'nın 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlıkta gönüllü ayrılma, teslim olma, yakalanma ve kurucular ve yöneticiler için örgütü dağıtma ya da dağılmasının sağlama hali olarak ayrı ayrı düzenleme getirmiştir. Yapılan düzenlemede her durum ayrı ayrı koşullara bağlanmıştır.
Buna göre;
a-TCK'nın 221. maddesinin 1. fıkrasının uygulanabilmesi için, fail örgütün kurucusu ya da yöneticisi olmalı, örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmamış ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olmalı ve fail örgütü dağıtmalı veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlamalıdır.
Bu koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde cezaya hükmolunmayacaktır. Failin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için ön koşul örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olmasıdır. Soruşturmaya başlanmış ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde amaç suça yönelik suç işlenmişse birinci fıkranın uygulanması mümkün değildir.
b-TCK'nın 221/2. maddenin uygulanabilmesi için,fail örgüt üyesi olmalı, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmalı, örgütten gönüllü olarak ayrılmış olmalı, örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmelidir.
Failin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması “ön koşul” ise de, “herhangi bir suç” örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenebilen her türlü suç olarak algılanamaz. Herhangi bir suç kavramından TCK'nın 302 ya da 309 maddelerdeki amaç suçları anlamak gerekir. Bu fıkra uygulamasında failin bilgi vermesi aranmaz sadece örgütten gönüllü olarak çekildiğini yetkili makamlara bildirme yeter sayılır.
Kanunda veya kanun gerekçesinde ilgili makamın hangi makam olduğu belirtilmemiş, örnekseme de yapılmamıştır. Bu nedenle ilgili makamlar ibaresini geniş yorumlamak gerekmektedir. Soruşturma ve kovuşturma yetkisi bulunan makamlar ile suçun önlenmesine ilişkin görev yapan tüm birimler ile bu birimlerle bu makamlara ayrılma iradesini iletebilecek tüm devlet organları bu kapsam içerisinde kabul edilmelidirler. Madde başlığı etkin pişmanlık olduğu için etkin pişmanlığın sergilenip sergilenmediğinin takdiri için kişinin şahsen başvurusunun olması gerektiğini kabul etmek gerekir.
c-TCK 221/3. maddenin uygulanabilmesi için; Fail örgüt üyesi olmalı, Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmalı, Yakalanmış olmalı, Pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermelidir. Bu dört şartın da birlikte gerçekleşmesi halinde cezaya hükmolunmayacaktır. Yine herhangi bir suç kavramından sadece TCK'nın 302 ya da 309 maddelerdeki niteliğinde ki amaç suçları anlamak gerekir.
Yakalanan failin etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanabilmesi için pişmanlık duyarak örgütün dağılmasına veya mensuplarının yakalanmasına elverişli bilgi de vermesi gerekir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere verilen bilginin örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığının taktiri mahkemeye aittir. Mahkeme bunu dosya, sanığın örgüt içerisindeki konumu ve verdiği bilgilerin sonuçlarına göre değerlendirecektir.
d-TCK 221. maddesinin 4. fıkranın birinci cümlesinde teslim olan faillerin, ikinci cümlesinde ise yakalanan faillerin durumu düzenlenmiştir. Kanun koyucu tarafından maddenin dördüncü fıkra gerekçesi;” Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkanından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir'' şeklinde ifade edilmiştir. Bu nedenle de örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş ve yakalanmış olan fail pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi verememiş ancak örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermiş ise 4. fıkra uyarınca cezasından indirim yapılacaktır.
aa-TCK 221/4. maddesinin 1. cümlesinin uygulanabilmesi için; fail örgütün kurucusu, yöneticisi, örgüt üyesi, ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalı, gönüllü olarak teslim olmalı, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
Bu üç şartın gerçekleşmesi halinde kişi hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz.
221. maddenin ikinci fıkrasında örgütten ayrılan faillerin durumu düzenlenmiş iken dördüncü fıkrada teslim olan örgüt üyelerinin durumu düzenlenmiştir.
Failin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ön koşulu bu fıkrada düzenlenmemiştir. Belirtilen koşulların oluşması halinde fail hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak, örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve örgüte bilerek isteyerek yardım etme suçlarından dolayı cezaya hükmolunmayacaktır.
bb-TCK 221/4. maddesinin 2. cümlesinin uygulanabilmesi için; failin örgütün kurucusu, yöneticisi, örgüt üyesi ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalı; yakalanmış olmalı, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
Bu koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde kişi hakkında örgüt kurmak, yönetmek örgüte üye olmak suçundan dolayı ya da örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçlarından tayin edilecek cezalardan indirim öngörülmüştür. Burada amaçlanan madde gerekçesinden anlaşıldığı üzere kişinin örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkanından yoksun olması durumunda söz konusu sıfatları taşıyan bu kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanmasını sağlayabilmektir.
5237 sayılı TCK'nın 314. maddesinin 3. fıkrasında “suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler bu suç açısından da aynen uygulanır” hükmü mevcut olup; örgüt kurma suçu kapsamında bulunan 5237 sayılı TCK'nın etkin pişmanlığa ilişkin 221. maddesinde 765 sayılı TCK'nın 170. maddesinin uygulanabilmesi için aranan silahlı örgüt tarafından amaç suçun işlenmemiş ya da amaç suçun işlenilmesine kalkışılmamış olması gerektiğine ilişkin bir koşul öngörülmemiştir. Bu nedenle başka örgüt mensupları tarafından amaç suçun işlenmesine kalkışılmış olsa bile fail bu eylem ya da eylemlere iştirak etmedikçe koşulları bulunduğu takdirde TCK’nın 221. maddesinin hükümlerinden yararlanabilecektir.
Failin pişmanlığının gerekip gerekmediği fıkra metninde açıklanmamıştır. TCK'nın 221. madde başlığı etkin pişmanlıktır. Kanun metni başlıkla birlikte değerlendirildiğinde samimi bir irade ile pişmanlığını belirtip sergilemesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Kanunun gerekçesinde de vurgulandığı üzere failin etkin pişmanlığını samimi olarak sergileyip sergilemediğini hakim taktir edecektir. Bu kapsamda örgüt ilişkisi içinde olup kendiliğinden örgütten ayrılarak teslim olan failin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak edip etmediği ve yaptığı açıklamaların konum ve faaliyetlerine uygun olup olmadığı ve eldeki mevcut bilgilerle örtüşüp örtüşmediği Emniyet Genel Müdürlüğünden sorulup araştırıldıktan sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir.
Yargıtay’ın 765 sayılı TCK'nın yürürlükte olduğu dönemde çıkartılan Topluma Kazandırma Kanunlarından itibaren süregelen yerleşik uygulamalarına göre; 5237 sayılı TCK'nun etkin pişmanlığa ilişkin 221. maddesinin amaç, kapsam ve madde gerekçesi birlikte nazara alındığında, 5237 sayılı TCK'nın 302 ve 309 maddelerinde yazılı amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli bir suç işleyen; silahlı terör örgütünün üyesi olduğu anlaşıldığı halde, kovuşturma aşamasında önceki ifadelerini ve suçlamayı reddedip, örgüt üyesi olmadığını beyan eden; atılı suçlamayı reddeden; kolluk ifadelerini daha sonra değiştirip geri alan; güvenlik güçlerince yakalanarak ele geçirilen ve örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili kanunun aradığı anlamda yeterli bilgi vermeyen; açıklamaları ile terör örgütünün dağılmasına, meydana çıkarılmasına yardım etmeyen yahut terör örgütünün amaçladığı suçun işlenmesine de engel olmayan; pişmanlık duyarak örgütün dağılmasına veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermeyen; güvenlik güçlerince yakalanan ve kanunun aradığı anlamda pişmanlık duyarak yeterli bilgi vermeyen failler hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Yargıtay'ın etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına ilişkin yukarıda belirtilen yerleşik uygulama nazara alınarak somut olay irdelendiğinde; sanıklar hakkında hüküm fıkrasında şartları oluşmadığından TCK'nın 221 maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verildikten sonra hükmün gerekçesinde de ''sanıkların örgüt içerisindeki kaldıkları süre, örgütteki konumları itibariyle örgütün yapısı ve faaliyetleri ile ilgili vermiş oldukları bu bilgilerin etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususunda biraz önce açıkladığımız üzere, sanıkların Afyonkarahisar ili FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yapılanmasında il imamından sonraki konumda bulundukları, özellikle il imamıyla birlikte istişarelerde bulunarak Afyonkarahisar ilini FETÖ örgütü tarafından nasıl yönetileceği hususunun değerlendirildiği, örgütün il bazında nasıl büyüceği, eleman sayısının nasıl artırılacağı, tanık beyanına göre, belirlenen bütçenin nasıl yakalanacağı ki, tanık ...'nın beyanına göre; 2010 yılında Afyonkarahisar ili için örgüt tarafından belirlenen burs, zekat, kurban parası hariç 6 Milyon TL bütçe belirlendiği ve belirlenen bu hedefin nasıl yakalanacağı hususunda görevde bulunan sanıklarımızın bu toplanan paralar il içerisinde, il dışında ve ülke dışında nasıl, kimler vasıtasıyla, nereye gittiğini en iyi bilen kişiler oldukları, zira zengin iş adamları sınıfında bulunan ve paraların toplanmasında önemli bir etkisi olan bu kişilerin Afyon ilindeki tüm örgütü bilmemelerinin mümkün olmadığı kanaatimizdir. Dolayısıyla gerek, Afyondaki yapılanma gerek bu yapılanmanın bölgesi, bölgedeki örgüte üye kişilerin isimleri, Türkiye bağlantıları ve Yurt Dışı bağlantısı özellikle örgüt tarafından kardeş ülke olarak belirlenen Nepal'le ilgili durumu il imamından sonra bilebilecek yapının bu yapı olduğu, örgütteki işleyiş, strateji ve yapılanma ile sabittir. Dolayısıyla sanıkların gerek soruşturma aşamasında, gerekse kovuşturma aşamasında zinhar örgüt üyeliğini kesinlikle kabul etmedikleri, Afyon'da gezek diye tabir edilen toplantılara katıldıkları, bu toplantılarda kendilerine dini konularda sohbet yapan kişinin adını verdikleri ve sohbete katılan kişilerin kimler olduklarını ifade ettikleri ve sohbetlerde sadece Kuran-ı Kerim, Hadis ve ayet okunduğunu ifade ettikleri, savunmalarında dahi örgütün legal görünüm itibariyle herhangi bir eylem ve söylemlerde bulunmadıklarını dile getirmeye çalıştıkları bunu da gezek kültürü ile ifade ve izah edip onunla kisvelemeye ve perdelemeye çalıştıkları, dolayısıyla sanıkların örgüt içerisindeki bulundukları süre ve konumları nazara alındığında zaten örgüt üyeliğini kabul etmemekle birlikte gezek olarak anlandırılıp bu toplantıya eşlerinin ve dostlarının da katıldığını ve bunların isimlerini vermenin etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira ilin örgüt yapılanmasında tepe noktasında bulunan bu kişilerin, örgütteki konumları dikkate alınarak örgütün çözülmesi ve dağılmasına yönelik hiçbir bilgi ve belgeyi vermedikleri gibi katılmış oldukları örgüt toplantılara dahi legal bir görünüm kazandırabilmek için gezek toplantıları demek suretiyle halen örgütle gönül bağlarını koparmadıkları dolayısıyla örgütün yapılanması içerisinde Afyonkarahisar ilindeki örgütsel yapılanmanın ne olduğu, bu yapılanmanın bağlı bulunduğu İzmir bölgesi ile olan yapılanma ile ilgili bağlantılarını, Türkiye'deki genel yapılanmayı, kardeş ülke olarak belirledikleri Nepal'le ilgili bağlantıları, bununla ilgili bilgi ve belgeleri, sorumluları, üst sorumluları, alt sorumluları, ara sorumluları gibi hiç bir kademedeki örgüt üyesinin ismini vermedikleri, dolayısıyla sadece gezek olarak legal bir sohbet toplantısı gibi adlandırılan bu toplantılara katılan kişilerin isimlerini vererek ve sohbeti yapan kişinin de adını vererek sohbetin sadece Kuran eksenli olarak olduğunu ifade etmeleri, yukarıda unsurlarını açıkladığımız etkin pişmanlık hükümlerinin sanıklar lehine oluşmadığı,'' yönündeki mahkeme gerekçesi dosya kapsamına uygun ve uyumlu olduğu gibi sanıkların kabul ettiği bazı faaliyetlerin örgütsel nitelikte olmadığını beyan etmiş olmaları, örgütün il yapılanmasında Afyonkarahisar il imamından sonraki istişare grubunda faaliyet yürüttüklerinin başka dosya sanıklarının beyanlarından anlaşıldığı sanıkların esaslı faaliyetleri hakkında bir kabulü bulunmadığı dolayısıyla suçlamayı kabul etmiş sayılamayacakları gibi verdikleri bilginin örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlara ilişkin örgütteki konumlarına uygun uyumlu bilgi niteliğinde olmadığı sanıkların Yargıtay Ceza Genel Kurulunun temyiz mercii sıfatıyla verdiği 26.09.2017 gün ve 2017/16.MD-956 sayılı kararında belirtildiği üzere yapılanmanın illegal olduğunun devlet organları tarafından kamuoyuna açıklanmasından sonra da faaliyetlerine ve örgütle organik ilişkiye devam etmelerine rağmen bu faaliyetlere yönelik kabullerinin bulunmadığı savunmalarının örgütün vasfını bilmedikleri noktasında toplandığı ve hata hükümlerinden yararlanma amacına matuf olduğu, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması yönünden eksik araştırmanın bulunmadığı, hükümden sonra bilgi verdiği iddia edilen sanık ... ve ...'in hükümden sonra bilgi verdikleri hususunda dosyada herhangi bir ifadelerine rastlanmadığı gibi, temyiz aşamasında etkin pişmanlığa ilişkin verdikleri dilekçelerinde ilk derece ve istinaf aşamalarında verdiği bilgiler dışında yeni bir bilgi verilmediği kaldı ki ... ve ... yönünden hüküm ve istinaf kanun yolu aşamalarından sonra bilgi verip vermediği yönünden tevdii kararı verilmesinden sonra hukuki durumlarının değerlendirilebileceği nazara alındığında dosya kapsamı itibariyle hükümden sonra bilgi verdiği hususunda dosyaya yansıyan bir bilgi de olmadığı gözetilerek sayın çoğunluğun sanıklar ..., ..., ..., ..., ... hakkındaki etkin pişmanlık hükümlerine ilişkin II-A-1-2-3 nolu bozma nedenine;
Yine sanıklar ..., ..., ... ... üyeliğinin dosyadaki delillere uyumlu olmadığı ...'in Bankasyaya para yatırması ve Zaman gazetesi, Sızıntı dergisine abone olması ... yönünden ise ikametinde ele geçen bir özellik arzetmeyen iki adet Dolar bulundurmak ve ... üyeliğinden istifa etmesinin örgütsel faaliyet olarak kabul edilerek hükme esas alınması nedeniyle bozulmasına ilişkin düşünceyede katılmak mümkün bulunmamıştır; zira;
Sanık ...'ın ... yönetim kurulu üyesi olduğu 02.04.2014 tarihinde istifa ettiğine ilişkin dosya kapsamı ve sanığın da savunmasında Dernekten 2014 yılında istifa ettiğini bildirmiş olması, ikametinde örgüt mensupları tarafından önem atfedildiği anlaşılan 1 ABD dolarının ele geçirilmesi; sanık ...'in 16.06.2014 tarihinde BankAsya'ya 36.105 TL para yatırdığının anlaşılması, 2013 yılı dahil gazete aboneliğinin bulunması, ..., ..., ...'in daha önce yine FETÖ/PDY örgütü nedeniyle haklarında soruşturma ve kovuşturma bulunan kişiler tarafından kurulduktan sonra kapatıldığı anlaşılan ... derneği üyeliklerinin bulunduğu; aynı isimle derneğin daha sonra yine haklarında FETÖ/PDY örgütünden kovuşturma ve soruşturma bulunan kişilerce yeniden kurulduğunun anlaşılması karşısında sayın çoğunluğun bozma düşüncesine katılmak mümkün bulunmadığı gibi; belirtilen faaliyetlerin örgütsel niteliğinin bulunmadığı kabul edilse bile sanıkların diğer faaliyetlerinin silahlı örgüte üye olma suçunun sübutu ve hukuki durumlarının tayin ve takdiri yönünden yeterli olması ve sayın çoğunluğun bozma ilamının II nolu bendinin ilk paragrafında bu hususun ifade edilmiş olması karşısında anılan bozma nedeninin sonuca etkili bulunmadığından eleştiri konusu yapılmak suretiyle hükmün onanmasına karar verilebileceği nazara alındığında, bozma ilamının II-1 nolu bendindeki bozma düşüncesine de katılmadığımdan hükmün II-A-6 nolu bendinde yazılı suç tarihlerinin gerekçeli karar başlığında düzeltilmesi suretiyle onanmasına karar verilmesi görüşüyle sayın çoğunluğun bozma düşüncesine katılmıyorum.
TEFHİM ŞERHİ:
25.05.2018 tarihinde verilen iş bu karar, Yargıtay Cumhuriyet savcısı ...'in huzurunda, duruşmada savunma yapmış bulunan sanık ... müdafileri Av. ..., Av. ..., sanık ... müdafii Av. ..., sanık ... müdafii Av. ..., sanık ... müdafii Av. ..., sanık ... müdafii Av. ..., sanık ... müdafii Av. ..., sanık ... müdafii Av. ..., sanık ... müdafii ..., sanık ... müdafii Av. ...'nın yokluklarında, sanık ... müdafii Av. ..., sanık ... müdafii Av. ..., sanık ... müdafii Av. ...'ın yüzüne karşı, 30.05.2018 tarihinde usulen ve açık olarak tefhim olundu.