18. Ceza Dairesi 2019/7421 E. , 2020/8167 K.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Görevi yaptırmamak için direnme, hakaret, yaralama, tehdit, mala zarar verme
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ile suç tarihine göre ve katılanlar ... ve ... vekilinin temyiz isteminin yalnızca vekâlet ücretine hasredildiği, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyizinin ise müşteki ...'e karşı görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükümlerin sanıklar lehine bozulması talebiyle sınırlı olduğu belirlenerek dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:
A) Sanık ... hakkında kurulan hükümlerin temyizinde;
1) Sanığa yükletilen müşteki ...’e yönelik, görevi yaptırmamak için direnme ile katılan ...’a yönelik kasten yaralama, katılan ...’na yönelik kasten yaralama eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Katılan ...’a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükümde, atılı suçun katılanın yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle gerçekleşmesi nedeniyle TCK’nın 86/3-c maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmemiş ve katılan ...’na yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükümde, yaralama suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı ve silahla işlenmesi karşısında, TCK'nın 61. maddesi gereğince temel ceza belirlenirken, aynı Kanunun 86/3-c ve e maddesindeki iki nitelikli halin gerçekleştiği dikkate alınarak, alt sınırdan uzaklaşılması gerektiği gözetilmemiş ise de, bu hususlarda aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,
Anlaşıldığından, sanık ... ile O Yer Cumhuriyet Savcısının ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye kısmen uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
2) 21/03/2013 tarihli hastane acil servisinde meydana gelen olayda; sanığa yükletilen katılan ...’a yönelik hakaret ile katılan ...’na yönelik hakaret ve tehdit eylemleri ile 22/03/2013 tarihli adliye binasında meydana gelen olayda; katılan ...’na yönelik tehdit ve tüm mağdur ve katılanlara yönelik hakaret suçlarından kurulan hükümlerde; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
a) Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu'nun 2013/13-293 esas, 2013/297 karar sayılı ve 11/06/2013 tarihli kararında da kabul edildiği üzere TCK'nın 43. maddesinin ikinci fıkrası; 'Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır' hükmünü içermekte olup, zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil yani hareket tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanunun 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.
Ancak burada kastedilen, fiil ya da hareketin, doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliğidir. Hakaret suçunun farklı mağdurlara karşı tek fiille gerçekleştirildiğinden söz edilebilmesi için hakaretin mutlaka ortak söz veya davranışlarla gerçekleştirilmiş olması şart değildir. Her bir mağdura veya mağdurlardan bazılarına özel olarak hitap edilerek hakaret içeren sözler söylenmiş veya davranışlarda bulunmuş olsa bile objektif bir gözlemcinin bakış açısıyla bakıldığında failin hareketlerinin tek bir iradi karara dayalı olduğu, aralarında yer ve zaman bakımından bağlantı bulunduğu, bu nedenle bir bütünlük oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunda, fiilin hukuken tek olduğu kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın 21/03/2013 tarihinde katılanlar ... ve ...’nun görevli oldukları hastane acil servisine gelerek, burada önce katılan ...’ye yönelik hakaret, hemen akabinde de katılan ...’e yönelik hakaret ve tehdit eylemlerinde bulunduğu ve olayın devamında 22/03/2013 tarihinde sanığın hakkında yapılan adli işlem nedeniyle adliye binasına getirildiğinde tüm mağdur ve katılanlara yönelik hakaret eyleminde bulunduğu ile yine bu sırada katılan ...’na yönelik ayrıca tehdit eyleminde bulunduğu şeklinde Yerel Mahkemenin kabulüne göre, sanığın hareketlerinin ve tehditlerinin aynı yer ve zamanda, aynı suç işleme kararıyla, birbirini takip eden söz ve davranışlarla gerçekleşmesi nazara alındığında, hukuken bir bütün halinde tek bir hakaret ve tek bir tehdit fiilini oluşturduğu anlaşıldığından, buna bağlı olarak da tek fiille birden çok katılana ve mağdura karşı birden fazla kez hakaret ve tehdit suçunu işleyen sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesinde düzenlenmiş bulunan aynı nev’iden fikri içtima hükümleri uyarınca hakaret suçundan tek ceza ve tehdit suçundan tek ceza verilmesi, temel cezaların belirlenmesinde suçların işleniş şekli, sanığın kastının yoğunluğu ve mağdur sayısı dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşılması gerektiği ve belirlenen cezaların aynı Kanunun 43/2 ve 43/1. maddeleri uyarınca ayrı ayrı artırılması gerektiği gözetilmeden, katılan sayısı ve olay sayısınca uygulama yapılarak birden fazla kez hakaret ve tehdit suçlarından yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
b) Kabule göre de;
21/03/2013 tarihli hastane acil servisinde işlenen hakaret suçunda, TCK'nın 125/4. maddesinde ağırlaştırıcı neden olarak öngörülen aleniyetin oluşabilmesi için olay yerinde başkalarının bulunması yeterli olmayıp, hakaretin belirlenemeyen sayıda kişi ve herkes tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması, herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesinin gerekmesi karşısında, suçun hastane acil servis bölümünün neresinde gerçekleştirildiği tespit edilip, aleniyet öğesinin ne şekilde oluştuğu tartışılıp açıklanmadan, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle verilen cezanın anılan Kanun maddesi gereğince artırılması,
Kanuna aykırı ve sanık ...’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesinin gözetilmesine,
B) Sanık ... hakkında kurulan hükümlerin temyizinde;
1) Sanığa yükletilen müşteki ...’e yönelik görevi yaptırmamak için direnme ile katılan ...’a yönelik kasten yaralama eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Katılan ...’a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükümde, yaralama suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı ve silahla işlenmesi karşısında, TCK'nın 61. maddesi gereğince temel ceza belirlenirken, aynı Kanunun 86/3-c ve e maddesindeki iki nitelikli halin gerçekleştiği dikkate alınarak, alt sınırdan uzaklaşılması gerektiği gözetilmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,
Anlaşıldığından, sanık ... ile O Yer Cumhuriyet Savcısının ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye kısmen uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
2) 21/03/2013 tarihli hastane acil servisinde meydana gelen olayda; sanığa yükletilen katılan ...’a yönelik hakaret ve katılan ...’na yönelik hakaret eylemleri ile 22/03/2013 tarihli adliye binasında meydana gelen olayda; katılanlar ... ve ...’a yönelik tehdit ve tüm mağdur ve katılanlara yönelik hakaret ile mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerde; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
a) Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu'nun 2013/13-293 esas, 2013/297 karar sayılı ve 11/06/2013 tarihli kararında da kabul edildiği üzere TCK'nın 43. maddesinin ikinci fıkrası; 'Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır' hükmünü içermekte olup, zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil yani hareket tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanunun 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.
Ancak burada kastedilen, fiil ya da hareketin, doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliğidir. Hakaret suçunun farklı mağdurlara karşı tek fiille gerçekleştirildiğinden söz edilebilmesi için hakaretin mutlaka ortak söz veya davranışlarla gerçekleştirilmiş olması şart değildir. Her bir mağdura veya mağdurlardan bazılarına özel olarak hitap edilerek hakaret içeren sözler söylenmiş veya davranışlarda bulunmuş olsa bile objektif bir gözlemcinin bakış açısıyla bakıldığında failin hareketlerinin tek bir iradi karara dayalı olduğu, aralarında yer ve zaman bakımından bağlantı bulunduğu, bu nedenle bir bütünlük oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunda, fiilin hukuken tek olduğu kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın 21/03/2013 tarihinde katılanlar ... ve ...’nun görevli oldukları hastane acil servisine gelerek, burada önce katılan ...’ye yönelik hakaret, hemen akabinde de katılan ...’e yönelik hakaret ve tehdit eylemlerinde bulunduğu ve olayın devamında 22/03/2013 tarihinde sanığın hakkında yapılan adli işlem nedeniyle adliye binasına getirildiğinde tüm mağdur ve katılanlara yönelik hakaret eyleminde bulunduğu ile yine bu sırada katılan ...’na yönelik ayrıca tehdit eyleminde bulunduğu şeklinde Yerel Mahkemenin kabulüne göre, sanığın hareketlerinin ve tehditlerinin aynı yer ve zamanda, aynı suç işleme kararıyla, birbirini takip eden söz ve davranışlarla gerçekleşmesi nazara alındığında, hukuken bir bütün halinde tek bir hakaret ve tek bir tehdit fiilini oluşturduğu anlaşıldığından, buna bağlı olarak da tek fiille birden çok katılana ve mağdura karşı birden fazla kez hakaret ve tehdit suçunu işleyen sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesinde düzenlenmiş bulunan aynı nev’iden fikri içtima hükümleri uyarınca hakaret suçundan tek ceza ve tehdit suçundan tek ceza verilmesi, temel cezaların belirlenmesinde suçların işleniş şekli, sanığın kastının yoğunluğu ve mağdur sayısı dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşılması gerektiği ve belirlenen cezaların aynı Kanunun 43/2 ve 43/1. maddeleri uyarınca ayrı ayrı artırılması gerektiği gözetilmeden, katılan sayısı ve olay sayısınca uygulama yapılarak birden fazla kez hakaret ve tehdit suçlarından yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
b) Kabule göre de;
21/03/2013 tarihli hastane acil servisinde meydana gelen olayda; sanığa yükletilen katılan ...’a yönelik hakaret ile katılan ...’na yönelik hakaret suçundan kurulan hükümlerde TCK'nın 125/4. maddesinde ağırlaştırıcı neden olarak öngörülen aleniyetin oluşabilmesi için olay yerinde başkalarının bulunması yeterli olmayıp, hakaretin belirlenemeyen sayıda kişi ve herkes tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması, herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesinin gerekmesi karşısında, suçun hastane acil servis bölümünün neresinde gerçekleştirildiği tespit edilip, aleniyet öğesinin ne şekilde oluştuğu tartışılıp açıklanmadan, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle verilen cezanın anılan Kanun maddesi gereğince artırılması,
c) Sanık hakkında mala zarar verme ile katılanlar ... ve ...’a yönelik tehdit suçundan kurulan hükümlerde; sanık hakkında yaralama ve hakaret suçları nedeniyle hükmedilen kısa süreli hapis cezaları TCK'nun 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca seçenek yaptırımlara çevrilmesine karşın, sanık hakkında tehdit ve mala zarar verme suçları nedeniyle öngörülen kısa süreli hapis cezalarında yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden seçenek yaptırımların uygulanmaması suretiyle hükümlerde çelişkiye neden olunması,
C) Katılan ... ve ...’nun, Sağlık Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan sağlık personeli olması ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 54. maddesi ile Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik'in 6. maddesine göre, adı geçen katılanı temsil için vekil görevlendirildiğinin anlaşılması karşısında, katılan idare lehine, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde belirtilen miktar kadar vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı ve katılanlar vekili, sanık ... ile katılanlar ... ve ... vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye kısmen uygun olarak, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.