18. Ceza Dairesi 2018/4220 E. , 2018/11640 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çevrenin kasten kirletilmesi
HÜKÜM : Beraat
KARAR
Yerel Mahkemece bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
I- Genel İlkeler:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56/1. maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir. Anayasada yer alan bu ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 3/a maddesinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; gerçek ya da tüzel kişi olarak herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup, alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdür. Bu bağlamda, “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” prensibi Türk Ceza Kanunu’nun birinci maddesinde Kanun’un amaçlarından birisi olarak öngörülmüş, ayrıca “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” başta bu Kanunun 181 ilâ 184. maddeleri olmak üzere, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta koruma altına alınmış, çevreyi kirletme eylemi farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlanmıştır.
Türk Ceza Kanununun 181. maddesinin birinci fıkrasında suç olarak düzenlenen atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi fiili, kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak, çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesidir. Buna göre suç, atık veya artıkların teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle oluşacaktır.
Fıkrada sözü edilen “ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” hali; 2872 sayılı Çevre Kanunu, 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu gibi kanunların, kapsadıkları alanlarla ilgili olarak “çevreyi kirletmeme” ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsedikleri düzenlemelere dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecek olan, arıtma, depolama, imha etme, taşıma, koruma, alıcı ortama verme, uzaklaştırma gibi hususlar bakımından öngörülen yükümlülüklere aykırı davranmayı ifade etmektedir.
“Çevreyi kirletmeme” prensibi ise genel olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Her türlü atık ve artığı çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği hallerde ise kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.”
Yine aynı Kanunun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesine göre atık, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ve bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir. Mevzuatımızda tanımı bulunmayan “artık” ise; öğretideki düşüncelerden de yararlanılarak, bir maddenin tüketimi, kullanımı ya da harcanmasından sonra artan, geriye kalan kısım olarak tanımlanabilir.
Türk Ceza Kanununun “çevreyi kasten kirletme” suçunu düzenleyen 181/1, “taksirle kirletme” suçunu düzenleyen 182/1 ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddelerinde suçun unsuru olarak kabul edilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ise, “gerçekleşen somut bir zararı” değil, “zarar vermeye elverişliliği, zarar ihtimalini” anlatmaktadır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere atık veya artığın; kasten su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama ya da bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi ile suç oluşacaktır. Çevrenin kasten kirletilmesi, kanunda tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Zararın gerçekleşmesi, bu suçta unsur olmadığı gibi cezalandırma şartı da değildir.
Öte yandan atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali TCK'nın 181. maddesinin 3. fıkrasında, bunların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek etkilerinin olması ise aynı maddenin 4. fıkrasında cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir.
II – Yargılamaya Konu Olayda Uygulanacak Mevzuat ve Düzenleyici İşlemler:
2872 sayılı Kanun’un 20. maddesinin (ı) ve (n) bentlerinde, denizler, içme ve kullanma suları (yapay ya da tabii göller, barajlar, akarsular, yer altı suları vs) ile içme ve kullanma suyu sağlama amacı dışındaki sular şeklinde üç grup su kaynağı belirlenmiş, tanker, gemi ve diğer deniz araçlarının kirletme faaliyetleri ayrıca düzenlenerek, sular her türlü kirlenmeye karşı koruma altına alınmıştır.
Çevre Kanununa Göre Verilecek İdari Para Cezalarında İhlalin Tespiti Ve Ceza Verilmesi İle Tahsili Hakkında Yönetmeliğin 10.maddesinin 5.fıkrasında: “Çevre mevzuatı ihlalinin belirlenmesi için fotoğraf, kamera ve diğer teknik cihazlardan yararlanılması veya numune alınması işlemi; ilgililerin olay mahallinden ayrılması, olayın kendine özgü mahiyeti gibi fiili imkansızlıklar nedeniyle yapılamadığı durumlarda Çevre Denetim Tutanağının vey Tespit Tutanağının düzenlenmesi ihlalin tespiti için yeterlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 9, 11, 12, 15 ve 20. maddelerine dayanılarak “Ülkenin yeraltı ve yerüstü su kaynakları potansiyelinin korunması ve en iyi bir biçimde kullanımının sağlanması için, su kirlenmesinin önlenmesini sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde gerçekleştirmek üzere gerekli olan hukuki ve teknik esasları belirleme” amacıyla kabul edilmiştir.
Bu Yönetmeliğin 16 ilâ 21. maddelerinde içme ve kullanma suyu temin edilen yüzeysel sularla ilgili kirletme yasaklarına, 23. maddesinde denizlerle ilgili kirletme yasaklarına yer verilmiş, 25 ilâ 36. maddelerinde ise atıksuların boşaltım ilkeleri açıklanmıştır.
Yine Yönetmeliğin 6. maddesinde alıcı su ortamını kirleten en önemli kaynaklar ve etkenler dokuz bent halinde örnekleme yoluyla sayılmış, sınırlayıcı bir belirleme yapılmamıştır. Buna göre, fekal atıklar, organik atıklar, kimyasal atıklar, aşırı üretim artışına neden olan besin maddelerinin alıcı ortamın dengesini bozacak şekilde aşırı boşaltımı, atık ısı, radyoaktif atıklar, deniz dibinden taranan malzeme, çamur, çöp ve hafriyat artıklarının ve benzeri atıkların boşaltımı, gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıklar (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri atıklar), Tehlikeli Maddelerin Su ve Çevresinde Neden Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliğinin eklerinde belirtilen maddeler, örnekleme yoluyla sayılmış kirletici unsurlardır.
Yönetmeliğin “Tanımlar” kenar başlıklı 3. maddesinde alıcı ortam; “Atıksuların deşarj edildiği veya dolaylı olarak karıştığı göl, akarsu, kıyı ve deniz suları ile yeraltı suları gibi yakın veya uzak çevre” şeklinde tüm su kaynaklarını kapsayacak şekilde tanımlanmıştır. Aynı maddede atık; “Her türlü üretim ve tüketim faaliyetleri sonunda, fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik özellikleriyle karıştıkları alıcı ortamların doğal bileşim ve özelliklerinin değişmesine yol açarak dolaylı veya doğrudan zararlara yol açabilen ve ortamın kullanım potansiyelini etkileyen katı, sıvı veya gaz halindeki maddelerle atık enerji”, atıksu ise “Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri kısmen veya tamamen değişmiş sular ile maden ocakları ve cevher hazırlama tesislerinden kaynaklanan sular ve yapılaşmış kaplamalı ve kaplamasız şehir bölgelerinden cadde, otopark ve benzeri alanlardan yağışların yüzey veya yüzeyaltı akışa dönüşmesi sonucunda gelen sular” şeklinde tarif edilmiştir.
Suların korunması ile ilgili esasları düzenleyen Yönetmeliğin 4/j maddesinde belirtilen genel ilke, atıksuların arıtılmadan doğrudan alıcı ortama verilmemesidir. Keza Yönetmeliğin 16/a-b bentlerinde arıtılsa dahi atıksular ile her türlü atık ve artığın içme ve kullanma sularına deşarjına izin verilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. 21. maddesinde de, içme ve kullanma suyu temini dışındaki amaçlarla yapılmış göllere, göletlere ve set çekmek suretiyle biriktirilmiş sulara arıtılmamış evsel ve endüstriyel nitelikli atıksuların verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Yine “Alıcı Ortama Doğrudan Boşaltım Esasları” kenar başlıklı 26. maddenin (d) bendinde ise “her türlü katı atık ve artıklarla, arıtma çamurları ve fosseptik çamurlarının alıcı su ortamlarına boşaltılması” yasaklanmıştır.
Burada önemle vurgulanması gereken husus şudur; Yönetmeliğin 21/1. maddesinde sözü edilen içme ve kullanma amacı dışındaki sulara deşarj izni, arıtılmış olma koşuluna bağlanmıştır. Atıksuyun arıtılmış su olduğunu kabul etmek için de, bunların Yönetmeliğin 31. maddesi ile ekinde 16 grup halinde belirlenerek tablolar halinde gösterilen sektör kapsamındaki tesis tipi için kabul edilen limit deşarj değerlerine uygun olması gerekir. Aksi durumda atıksuyun tam olarak arıtıldığından, içme ve kullanma amacı dışındaki sulara deşarj edilme koşulunu sağladığından bahsedilemez.
Özetle; içme ve kullanma sularına arıtılmış olsa dahi her türlü atık ve artığın deşarjı yasaklanmış, içme ve kullanma dışındaki sulara deşarj, arıtılmış olma koşuluna bağlanmış, atıksuyun arıtılmış olma ölçütü de, atıksuyun oluşum kaynağı dikkate alınarak Yönetmeliğin ekindeki sektörlere göre limit değerlerle ifade edilmiştir.
Görüleceği üzere; açıklanan mevzuatla, çevrenin kirletilmesinin önlenmesi amaçlanmış, kişilere, temiz, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı sağlanması hedeflenmiştir.
III - Yargılamaya Konu Olay:
Sanığın çevre ve iş güvenliği sorumlusu olarak görev yaptığı Çbs Boya Kimya A.Ş.nde Kocaeli İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü görevlileri tarafından yapılan denetlemelerde atık su üzerinden alınan numunelerde koi ve çinko seviyesinin yüksek olduğu ,bu durumunda çevre,insan ve hayvan sağlığı açısından tehlike oluşturduğu yönünde rapor verildiği, bu suretle sanığın çevreyi kirlettiği iddiasıyla dava açılmıştır.
Sanık savunmasında, “Numune alma işlemlerinin usulüne uygun olmadığına dair zaten beyanlarım mevcuttur. Ayrıca İSU'nun almış olduğu numunelere konu deşarj işlemi yapılan kirli kısmın bizim fabrikaya ait olduğuna dair de bir delil yoktur. Ben mesleğime leke getirecek birşey yapmadım. Tutanakların neden bizim iş yerimizle ilgili tutulduğunu bilemiyorum. Şahit numune bırakılması ve bunda bizim imzamız olması gerekirken bu yapılmamıştır. İdare mahkemesinin kararından da anlaşılacağı üzere yapılan işlem usulsüzlükten iptal edilmiştir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Çevre Kanununa Göre Verilecek İdari Para Cezalarında İhlalin Tespiti ve Ceza Verilmesi İle Tahsili Hakkında Yönetmeliğin 10.maddesinin 5.fıkrasında belirtilen hususlar gözönüne alındığında, numune alma işleminin ihlalin tespiti için açısından yeterli olduğu belirlenmiştir.
Bozma ilamı doğrultusunda mahallinde keşif yapılarak bilirkişi raporu alınmış, Çevre, Kimya ve Su ürünleri mühendislerinden oluşturulan üç kişilik bilirkişi heyeti 29.08.2017 tarihli ayrıntılı raporlarında Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğine göre analizi yapılan atık suda KOİ ve Çinko parametrelerinin sınır değerleri aştığını, atık suların deşarjında yüksek KOİ ve Çinko değerlerinin yer altı ve yer üstü sularında eko sistem bozulmalarına neden olduğunu, farklı türlerin üremesine, suyun oksijen seviyesinin düşmesinin yanı sıra besin zincirinin kırılmasına neden olabileceğini ancak 'söz konusu atık suyun TCK'da bahsedilen toprakta, havada veya suda kalıcı etki bırakıp bırakmadığı konusunda net bir yorum yapabilmek için deşarj edilen atık suyun boyutu/debisi ve deşarj edilen sürenin ne kadar olduğunun bilinmesinin önem arzettiğini' bildirmişlerdir.
Numune alma işleminin Çevre Kanunu'na Göre Verilecek İdari Para Cezalarında İhlalin Tespiti ve Ceza Verilmesi ile Tahsili Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak alındığı, ilgili yönetmeliğin 7. maddesindeki atıf da dikkate alınarak Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın bir birimi olan İSU görevlilerinin tutanak düzenlemeye yetkili oldukları, suça konu yer belli olup, sanığın çalıştığı şirketin atık suyunun boşaldığı yer olduğu hususunda bir anlaşmazlık bulunmadığına göre koordinat alınmasını gerektirir bir durumun bulunmadığı, araziden herhangi bir parametre alınmamış ise de, ilgili atığın araziye temas etmeden önce alındığının dosyadaki fotoğraflardan anlaşılması, tutanak mahallinde kimse bulunmadığına göre, şahit numune istenip istenmediği ve imzadan imtina şerhinin belirtilmesini gerektirir bir durumun da bulunmadığı, zira düzenlenen tutanağın mesai saatlerinde düzenlenen olağan veya periyodik bir denetime ilişkin olmayıp, şikayet üzerine yapılan anlık bir denetim niteliğinde bulunduğu ve alınan bilirkişi raporunda analiz sonuçlarına göre atığın çevreyi kirlettiğinin belirtilmesi karşısında, yapılan numune alma işlemi ve numune üzerine yapılan tahlil neticesi hukuka uygun delil niteliğindedir.
Yapılan numune alma işleminde deşarj edilen atık suyun boyutu/debisi ve deşarj edilen sürenin belirlenmemesi hususları nedeniyle bilirkişi raporunun sonuç kısmında belirtildiği üzere çevrede kalıcı bir etki gösterip göstermeyeceğinin öngörülemeyeceği belirtilmiş ise de, bu husus TCK’nın 181/3-4 fıkraları açısından uygulama yapılamayacağı anlamına gelmekte olup, aynı Kanunun 181/1. fıkrası uyarınca mahkumiyet kararı verilmesine engel teşkil etmemektedir.
Olay tarihinde sanığın çevre sorumlusu olarak görev yaptığı işyerinden dereye boşaltılan atığın çevreyi kirletici nitelikte olduğu, bir sızıntı yaşandığı yönünde bir iddia ve savunmanın da bulunmadığı, olayın oluş şekli ve eylemin mesai saatinden sonra gerçekleştirilmiş olması hususları göz önüne alındığında, sanığın çevreyi kasten kirletilmesi suçundan cezalandırılması gerekmektedir.
Tüm dosya kapsamına göre, yargılamaya konu atıkların doğrudan alıcı ortam olan suya verilmesi nedeniyle, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 4/j, 16/a-b maddelerine aykırı davranılarak çevrenin kasten kirletildiği anlaşıldığından, yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır.
IV – Sonuç ve Karar
Açıklanan gerekçelerle katılan Kocaeli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü vekili ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25.09.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.