Ceza Genel Kurulu 2015/40 E. , 2018/372 K.
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 75-139
Sanık ...'in konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan TCK'nın 116/1, 53/1 ve 58/6. maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, hırsızlık suçuna teşebbüsten ise beraatine ilişkin Turhal Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.02.2013 tarihli ve 75-139 sayılı hükümlerin Cumhuriyet savcıları tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 02.10.2014 tarih ve 5246-27561 sayı ile;
'O yer ve üst Cumhuriyet Savcılarının temyiz dilekçelerinin hırsızlık suçuna yönelik verilmiş olan beraat kararına yönelik olduğu kabul edilmekle yapılan incelemede,
Oluşa, dosya kapsamına, 14.01.2013 tarihli tutanak içeriğine, katılanın kızı ...'ın sanığı evin içinde gördüğüne dair beyanına ve katılanın sanığı kovalayarak evin dışında yakalamış olmasına göre, sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin anlaşılması karşısında mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.11.2014 tarih ve 166816 sayı ile;
'Yüksek Dairenizin 02.10.2014 tarihli kararı ile sanık ... hakkında hırsızlık suçundan hükmün bozulmasına karar verilmesine karşın, o yer ve üst yer Cumhuriyet savcılarının temyiz dilekçelerinin hırsızlık suçuna yönelik verilmiş olan beraat kararına yönelik olduğu kabul edilerek, konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan hükmün inceleme dışı bırakıldığı,
Hırsızlık suçundan bozma hükmü usul ve yasaya uygun olmakla birlikte,
Turhal Cumhuriyet savcısı 17.03.2013 tarih ve Zile Cumhuriyet savcısı 02.04.2013 tarihli dilekçelerinde, öncelikle sanığın hırsızlık suçundan beraatine, konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan cezalandırılmasına karar verildiği belirtilerek, 'katılma talebinde bulunan ...'ın talebi konusunda bir karar verilmediği, soruşturma aşamasında beyanına başvurulan ...'ın gerekçesiz olarak yargılama aşamasında dinlenmediği, sanığın tutuklulukta geçen sürelerin TCK'nın 63. maddesi gereğince mahsubuna karar verilmediği' sebepleriyle konut dokunulmazlığının ihlâli suçunu da kapsar şekilde eksik soruşturma ve usule aykırı davranılmasına ilişkin olarak temyiz edildiğinin anlaşılması karşısında, konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan da esastan inceleme yapılması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yüksek Dairenizin 02.10.2014 gün ve 2014/5246 E., 2014/27561 K. sayılı o yer ve üst yer Cumhuriyet savcılarının temyiz dilekçelerinin hırsızlık suçuna yönelik verilmiş olan beraat kararına ilişkin olduğu kabul edilerek, konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan hükmün inceleme dışı bırakılmasına dair kararının kaldırılarak,
Turhal Asliye Ceza Mahkemesinin 20.02.2013 tarihli ve 2013/75 E., 2013/139 K. sayılı sanık hakkındaki konut dokunulmazlığının ihlâli suçuna ilişkin hükmün esastan incelenerek;
1- 5275 sayılı Yasanın 108. maddesi uyarınca denetim süresini belirleme, gerektiğinde uzatma ve denetimli serbestlik tedbirine karar verme görevinin, hükmü veren mahkemeye değil, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye ait olduğu gözetilmeden, cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, denetimli serbestlik tedbirinin süresinin de belirlenmesi,
2- 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesine göre hükmedilen hak yoksunlukları ile aynı Yasa maddesinin 2, 3. fıkra hükümlerine uygun olarak uygulanma sürelerinin kararda gösterilmemesi,
Yasaya aykırı olduğundan, hükmün CMUK'nın 321. maddesi gereğince bozulması, ancak bu hususlar yeniden yargılanmayı gerektirmediğinden, 'cezanın infazından sonra 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına' sözcüğünden '1 yıl süre ile' ibaresinin çıkartılarak ve hükümden 5237 sayılı TCK'nın 53/1. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm çıkarılarak yerine 'Kasten işlemiş olduğu suçtan, hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 sayılı TCK'nın 53/1. maddesinin 'a, b, c, d, e' bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, 'kendi altsoyu' üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına' şeklinde düzeltilmek suretiyle hükmün onanması gerektiği' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 13. Ceza Dairesince 08.12.2014 tarih ve 33635-34936 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Cumhuriyet savcılarının temyizlerinin sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünü de kapsayıp kapsamadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ... hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli suçu ile hırsızlık suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan mahkûmiyetine, hırsızlık suçuna teşebbüsten ise beraatine karar verildiği,
Yasal süresi içerisinde Zile Cumhuriyet Savcısı tarafından 11.03.2013 ve 02.04.2013 ile Turhal Cumhuriyet savcısı tarafından 18.03.2013 tarihlerinde Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi kullanılarak onaylanan dilekçelerle temyiz isteminde bulunulduğu,
Zile Cumhuriyet Savcısı tarafından sunulan temyiz dilekçelerinden;
11.03.2013 onay tarihli dilekçede; yerel mahkeme kararının temyiz edildiği,
02.04.2013 onay tarihli dilekçede; “Sanık ...'in yapılan yargılaması neticesi hırsızlık suçundan beraatine, konut dokunulmazlığını ihlâl suçundan ise 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; olay tarihinde sanığın katılanın evine girmesi ve katılanın kızının fark etmesi üzerine evden koşarak kaçmış olmasına göre daha önceden benzer şekildeki eylemleri nedeniyle hırsızlık suçundan mahkûmiyeti bulunan sanığın, olay tarihinde tanımadığı katılanın evine hırsızlık amacıyla girdiği ve eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilerek mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde beraatine karar verilmesinin, kabule göre de, duruşma sırasında katılma talebinde bulunan ...'ın talebi hususunda bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu”,
Turhal Cumhuriyet Savcısı tarafından sunulan dilekçede ise; “Nitelikli hırsızlığa teşebbüs ve konut dokunulmazlığını ihlâl etme suçlarından sanık ... hakkında Turhal Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, sanığın hırsızlığa teşebbüs suçundan beraatine, gündüzleyin konut dokunulmazlığını ihlâl suçundan ise 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; müşteki ve tanık beyanları, sanığın tevilli ikrar içeren savunması ve adli sicil kaydına konu daha önce pek çok kez benzer hırsızlık eylemlerini gerçekleştirdiği hususu birlikte değerlendirildiğinde; olay günü hırsızlık amacıyla müştekinin ikametine girdiği, ancak müşteki ve kızının durumu fark etmesi nedeniyle eylemini tamamlayamadığı ve eylemin teşebbüs aşamasında kaldığının sabit olması karşısında, atılı suçtan beraatine karar verilmesinin, soruşturma sırasında tanık olarak beyanına başvurulan müştekinin kızı ...'ın gerekçesiz olarak yargılama sırasında dinlenmemesinin, kabule göre ise; müştekinin 20.02.2013 tarihli duruşmada açıkça davaya katılmak istediğini beyan etmesine karşın, bu yönde herhangi bir karar verilmeyerek CMK'nun 237 ve 238. maddelerine aykırı davranılmasının ve sanığın tutuklulukta geçen sürelerinin TCK'nun 63. maddesine göre cezasından mahsubuna karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu”
Belirtilerek yerel mahkeme kararının bozulmasının talep edildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02.01.2014 tarihli tebliğnamede sanık hakkında kurulan her iki hükümle ilgili görüş bildirildiği,
Özel Dairece, Cumhuriyet savcılarının temyiz taleplerinin yalnızca sanık hakkında hırsızlık suçuna teşebbüsten kurulan beraat hükmüne yönelik olduğu kabul edilerek yapılan temyiz incelemesinde, hırsızlık suçuna teşebbüsten kurulan beraat hükmünün bozulmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, kanuna ve usulüne uygun bir temyiz davası açılması; temyiz davasının açılabilmesi için ise 1412 sayılı CMUK'un 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 310. maddesine göre 'süre' ve 'istek' şartlarının birlikte gerçekleşmesi gereklidir.
1412 sayılı CMUK'un 310. maddesi, temyiz incelemesi yapılabilmesinin ilk şartı olan süreyi, hükmün tefhiminden ve tefhim edilememiş ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlemiştir.
Temyiz davası açılabilmesi için gerekli olan ve uyuşmazlık konusunu da ilgilendiren ikinci şart ise istektir. Ceza yargılaması hukukunun temel prensiplerinden 'Davasız yargılama olmaz.' ilkesinin doğal sonucu olarak temyiz davası kendiliğinden açılamayacağından, bu konuda bir istek bulunması ve bu isteğin de hak ve yetkisi olan kişilerce yerine getirilmesi zorunluluğu aranmış, süre ve istek şartlarına uygun temyiz davası açılmamış olması durumunda Yargıtay tarafından hükmün incelenmesinin mümkün olmadığı ilkesi benimsenmiştir. Ancak, 1412 sayılı CMUK'un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereği karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 305. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenleme ile bu ilkeden ayrılarak on beş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya dair mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçip temyiz incelemesinin kendiliğinden (re'sen) yapılmasını kabul etmiştir.
Öte yandan, karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'un 320.maddesinde, 'Yargıtay temyiz dilekçe ve layihasında irat olunan hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan dolayı olmuş ise temyiz dilekçesinde bu cihete dair beyan edilecek vakıalar hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik eder.
313 ncü maddesinin ikinci fıkrasında gösterilen müstenidattan başka temyiz müddeasını tayin için yeniden müstenidat göstermeye lüzüm yoktur.
Bununla beraber böyle müstenidat gösterilmişse kabul olunur' hükmü yer almaktadır.
Bu maddenin gerekçesinde de, 'Temyiz Mahkemesi Kanunun doğru tatbik edilip edilmediğini araştırmakla mükellef olduğundan velevki layihai temyiz de dermeyan edilmemiş olsa bile kanunun herhangi bir suretle ihlâl edildiğini gördüğü takdirde hükmü nakzedebilir...Hukuk Usulü Muhakemelerinin terviç ettiği dairede mahkemei temyizin kendisine sevk olunan işlerde resen tetkikatını teşmil ederek layihada serdedilmemiş olan ve fakat muhalifi kanun görülen esbaptan dolayı da hükümlerin nakzolunabilmesi kabul edilmiştir' açıklamalarına yer verilmiştir.
Nitekim ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.05.2012 tarihli ve 315-210 sayılı kararında da açıklandığı üzere, CMUK'un 320. maddesine göre, usulüne uygun şekilde temyiz davası açıldıktan sonra Yargıtay gösterilen temyiz sebepleri ile bağlı olmayıp temyiz dilekçesinde ileri sürülsün veya sürülmesin son karara etkili olan tüm yasaya aykırılıkları kendiliğinden inceleyip hükmü bozabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Cumhuriyet savcıları tarafından sunulan temyiz dilekçelerinde; yerel mahkeme kararının temyiz edildiği belirtilerek temyiz isteminin herhangi bir suçla sınırlandırılmaması ve karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken CMUK'un 320.maddesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu uygulamalarına göre temyiz davasının usulüne uygun şekilde açılmasının yeterli olup ayrıca herhangi bir temyiz sebebi sürülmesinde zorunluluk bulunmaması karşısında, yerel mahkeme kararında her iki suçun da mağduru olarak gösterilen kişinin katılma talebi hakkında karar verilmediğine yönelik temyiz talebinin her iki suçtan kurulan hükümlere, tutuklulukta geçen sürenin TCK'nın 63. maddesi uyarınca mahsup edilmediği hususundaki temyiz nedeninin ise kanuni sonucu itibarıyla konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik olduğu; bu nedenlerle Cumhuriyet savcılarının temyizlerinin sanık hakkında hırsızlık suçuna teşebbüsten kurulan beraat hükmü yanında konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünü de kapsadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2- Dosyanın, sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünü kapsayacak şekilde temyiz incelemesi yapılması için Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.09.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.