DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/2016 E. , 2021/2025 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/2016
Karar No : 2021/2025
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- ...
VEKİLİ : ...
2- ... Bakanlığı
VEKİLİ : ...
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 15/10/2020 tarih ve E:2015/1612, K:2020/3837 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Evlenme yoluyla Türk vatandaşlığına alınma talebiyle yapılan başvurunun 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 16. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi uyarınca reddedilmesine ilişkin İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı işlemi ile söz konusu işlemin dayanağı olan 06/04/2010 tarih ve 27544 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türk Vatandaşlık Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 72. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinde yer alan '... ile taksirli suçlar hariç olmak üzere ertelenmiş, zamanaşımına uğramış, hükmün açıklanması geriye bırakılmış, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa dahi, altı aydan fazla hapis cezası alanlar...' ibaresinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 15/10/2020 tarih ve E:2015/1612, K:2020/3837 sayılı kararıyla;
5901 sayılı Kanun'da evlenme yoluyla Türk vatandaşlığının kazanılması için başvuru sahiplerinin taşıması gereken şartların belirlendiği, söz konusu Kanun'un uygulanmasını sağlamak üzere çıkarılan iptale konu Yönetmeliğin dava konusu edilen hükmü ile de Türk vatandaşlığına alınma hususunda Devletin hükümranlık yetkisi gözetilerek millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından vatandaşlığa alınmada engel teşkil edecek suç ve cezalara ilişkin kriterlerin belirlendiği ve bu kriterlerin dayanak Kanun'da belirtilen 'millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir halinin bulunmaması koşulunun' açıklanması niteliğinde olduğu, açıklanan nedenlerle anılan madde hükmünde kamu yararı ve dayanağı Kanun hükmüne aykırılık görülmediği açık olduğundan, Yönetmeliğin iptali istenilen kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı,
Uyuşmazlıkta, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 16. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, Türk vatandaşlığına alınabilmek için milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir halin bulunmaması koşulu ile anılan Kanun'a dayanılarak çıkarılan Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 72. maddesinin 5. fıkrasında, 'hükmün açıklanması geriye bırakılmış olsa da 6 aydan fazla hapis cezası alanların Türk vatandaşlığına alınamayacağı' yolundaki düzenleme karşısında, ''Etkili Eylem (yaralama)'' suçundan dolayı ... Asliye Ceza Mahkemesince açıklanması geri bırakılan 6 ay 20 günlük hüküm dikkate alındığında ve Türk vatandaşlığına alınma hususunda Devletin hükümranlık yetkisi de gözetildiğinde davacının Türk vatandaşlığına alınmaması yolunda tesis edilen işlemde de hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Türk vatandaşı eşiyle 07/08/2010 tarihinde evlendiği, müşterek çocuklarının 02/01/2014 tarihinde doğduğu, temyize konu kararda iddialarının karşılanmadığı, düzenleyici işleme ilişkin gerekçenin son cümlesinin yetersiz olduğu, gerekçeli karar hakkını ihlal eder nitelikte olduğu, söz konusu hükümde işlemin kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırı olmama sebebine ve dayanak Kanun'un gerekçesinde belirtilen amacına değinilmediği, adil yargılanma hakkı kapsamındaki masumiyet karinesinin ihlal edildiği, düzenleyici işlemin Anayasa'nın 7, 8 ve 66. maddelerine, Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 16. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine aykırılık teşkil ettiği ve anılan Kanun'un 46. maddesinde verilen yetkiyi aştığı, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını düzenleyen 231. maddesinin 5. fıkrasına aykırı olduğu, yaralama suçundan yargılandığı olayın vatandaşlık talebini kamu düzenine ve milli güvenliğe aykırı kılmadığı, Kanun'da aranan 'millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmama' şartının belli ciddiyetteki suçlar ile irtibatı bulunan kişilere yönelik bir düzenleme olduğu, idarenin takdir yetkisine dayalı işlemlerini hukukun belirlediği sınırlar içinde objektif, makul ve geçerli neden ve gerekçelere dayalı olarak tesis etmesi gerektiği, Anayasa'nın 41. maddesi uyarınca ailenin Türk toplumunun temeli olduğu, Devletin, ailenin huzur ve refahını temin etmek, özellikle annenin ve çocukların korunmasını sağlamak, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri almak zorunda olduğu, ailede tek vatandaşlık prensibince ana, baba ve çocukların vatandaşlığının müşterek olmasının müşterek hayatın tabi olacağı hukuk bakımından kolaylık sağlayacağı, Ukrayna pasaportu taşımasına rağmen Kırım Özerk Cumhuriyeti vatandaşı olduğu belirtilerek Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idareler tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Kırım Özerk Cumhuriyeti uyruklu davacı, 07/08/2010 tarihinde Türk vatandaşı ile evlenmiş ve 02/01/2014 tarihinde müşterek çocukları doğmuştur.
Davacı hakkında yaralama suçu nedeniyle yapılan ceza yargılaması sonucu, ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile ''Etkili Eylem (yaralama)'' suçunu işlediği sabit görülerek yaralanan kişilerden biri yönünden 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, diğer yaralanan yönünden ise 1.500,00 TL adli para cezasına karar verilmiş, anılan kararlar kesinleşmiştir.
Daha sonra, davacı tarafından Türk vatandaşlığına alınma istemiyle yapılan başvurunun 5901 sayılı Kanun'un 16. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi ve Türk Vatandaşlık Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 72. maddesinin 5. fıkrasında sayılan şartı sağlamadığından bahisle reddedilmesi üzerine, anılan işlemin ve Türk Vatandaşlık Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 72. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinde yer alan '... ile taksirli suçlar hariç olmak üzere ertelenmiş, zamanaşımına uğramış, hükmün açıklanması geriye bırakılmış, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa dahi, altı aydan fazla hapis cezası alanlar...' ibaresinin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 'Türk vatandaşlığının kazanılması halleri' başlıklı 5. maddesinde; 'Türk vatandaşlığı, doğumla veya sonradan kazanılır.' hükmü, 'Sonradan kazanılan vatandaşlık' başlıklı 9. maddesinde; 'Sonradan kazanılan Türk vatandaşlığı, yetkili makam kararı veya evlat edinilme ya da seçme hakkının kullanılması ile gerçekleşir.' hükmü, 'Yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığının kazanılması' başlıklı 10. maddesinde; 'Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen bir yabancı, bu Kanunda belirtilen şartları taşıması halinde yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabilir. Ancak, aranan şartları taşımak vatandaşlığın kazanılmasında kişiye mutlak bir hak sağlamaz.' hükmü, 'Başvuru için aranan şartlar' başlıklı 11. maddesinde; 'Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda; (a) Kendi millî kanununa, vatansız ise Türk kanunlarına göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmak, (b) Başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye'de kesintisiz beş yıl ikamet etmek, (c) Türkiye'de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmek, (ç) Genel sağlık bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığı bulunmamak, (d) İyi ahlak sahibi olmak, (e) Yeteri kadar Türkçe konuşabilmek, (f) Türkiye'de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olmak, (g) Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak, şartları aranır.' hükmü, 'Türk vatandaşlığının evlenme yoluyla kazanılması' başlıklı 16. maddesinde; '(1) Bir Türk vatandaşı ile evlenme doğrudan Türk vatandaşlığını kazandırmaz. Ancak bir Türk vatandaşı ile en az üç yıldan beri evli olan ve evliliği devam eden yabancılar Türk vatandaşlığını kazanmak üzere başvuruda bulunabilir. Başvuru sahiplerinde; (a) Aile birliği içinde yaşama, (b) Evlilik birliği ile bağdaşmayacak bir faaliyette bulunmama, (c) Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmama, şartları aranır. (2) Başvurudan sonra Türk vatandaşı eşin ölümü nedeniyle evliliğin sona ermesi halinde birinci fıkranın (a) bendindeki şart aranmaz. (3) Evlenme ile Türk vatandaşlığını kazanan yabancılar evlenmenin butlanına karar verilmesi halinde evlenmede iyiniyetli iseler Türk vatandaşlığını muhafaza ederler.' hükmü yer almış; dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan haliyle 'Yönetmelik' başlıklı 46. maddesinde, bu Kanun'un uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirlenmiştir.
5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 46. maddesine dayanılarak hazırlanan ve 06/04/2010 tarih ve 27544 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun Uygulanmasına ilişkin Yönetmeliğin 'Türk vatandaşlığının evlenme yoluyla kazanılmasında il emniyet müdürlüğünce yapılacak soruşturmaya ilişkin usul ve esaslar' başlıklı 28. maddesinde, '(1) İl emniyet müdürlüğünce evlenme yoluyla Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancının; (a) Aile birliği içinde yaşayıp yaşamadığı, (b) Evlilik birliği ile bağdaşmayacak şekilde fuhuş yapmak ve fuhuşa aracılık etmek gibi davranışlarının olup olmadığı, (c) Türk vatandaşlığını kazanmasında millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir halinin bulunup bulunmadığı, hususları araştırılır ve oluşan olumlu veya olumsuz kanaat soruşturma formuna açık bir şekilde yazılır. Soruşturma formuna soruşturmaya ilişkin tutanaklar da eklenir. (2) Soruşturması tamamlanan yabancının dosyası il müdürlüğüne iade edilir. Dosya gerekli inceleme ve araştırma yapılmak üzere il müdürlüğünce komisyona gönderilir.' düzenlemesine yer verilerek; 'Araştırma, soruşturma ve geçerlilik süresi' başlıklı 72. maddesinde, '(1) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancı hakkında yerleşim yerinin bulunduğu güvenlik birimlerince soruşturma, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğünce de arşiv araştırması yapılır. Komisyon tarafından gerekli görülmesi halinde kamu görevlileri aracılığı ile soruşturma yaptırılabilir. (2) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancı hakkında 28 inci madde uyarınca yerleşim yerinin bulunduğu güvenlik birimlerince yapılan soruşturma sonucunda evliliğin Türk vatandaşlığını kazanmak amacıyla yapılıp yapılmadığına dair olumlu veya olumsuz bir kanaate varılamaması halinde Türk vatandaşı eşin yakınlarının ifadelerine de başvurulmak suretiyle kanaat oluşuncaya kadar periyodik olarak soruşturma işlemine devam edilir. (3) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının usulleri ilgili kurumlarla birlikte Bakanlıkça belirlenir. (4) Türk vatandaşlığını kazanmak veya kaybetmek isteyen kişi hakkında yapılan araştırma ve soruşturma bir yıl geçerlidir, ancak gerekli görülen hallerde bu süre beklenmeksizin yeniden araştırma ve soruşturma yaptırılabilir. (5) İlgili kurumlarca yapılan araştırma sonucunda Anayasa ile kurulu devlet düzenini yıkma yolunda faaliyette bulunduğu, bu faaliyetlerde bulunanlarla işbirliği yaptığı veya bunları maddi olarak desteklediği, Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne karşı yurt içinde veya dışında, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarla ilgili faaliyetlerde bulunduğu, isyan, casusluk ve vatana ihanet suçlarına katıldığı, silah ve uyuşturucu madde kaçakçılığı, insan kaçakçılığı ve insan ticareti yaptığı veya bunlarla ilişki içerisinde bulunduğu tespit edilenler ile taksirli suçlar hariç olmak üzere ertelenmiş, zamanaşımına uğramış, hükmün açıklanması geriye bırakılmış, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa dahi, altı aydan fazla hapis cezası alanlar Türk vatandaşlığını kazanamaz.' kuralı düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
06/04/2010 tarih ve 27544 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türk Vatandaşlık Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 72. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinde yer alan '... ile taksirli suçlar hariç olmak üzere ertelenmiş, zamanaşımına uğramış, hükmün açıklanması geriye bırakılmış, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa dahi, altı aydan fazla hapis cezası alanlar...' ibaresi yönünden;
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
'a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması' sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın düzenleyici işleme ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Bireysel işlem yönünden ise;
Her ne kadar, Kurulumuzca, Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 15/10/2020 tarih ve E:2015/1612, K:2020/3837 sayılı kararının, davacının Türk vatandaşlığına alınma başvurusunun reddine ilişkin dava konusu işlemin dayanağı olan Türk Vatandaşlık Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 72. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinde yer alan '... ile taksirli suçlar hariç olmak üzere ertelenmiş, zamanaşımına uğramış, hükmün açıklanması geriye bırakılmış, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa dahi, altı aydan fazla hapis cezası alanlar...' ibaresi yönünden davanın reddine ilişkin kısmı hukuka uygun bulunarak onanmış ve böylelikle düzenleme yürürlükte kalmış ise de, bireysel işlem yönünden inceleme yaparken işleme konu suçun niteliği göz önünde bulundurularak suçun söz konusu hüküm kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin incelenmesi gerekmektedir.
Anılan Yönetmelik hükmünün dayanağı olan ve yukarıda metnine yer verilen 5901 sayılı Kanun'un 11. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinin gerekçesi; 'Maddenin (g) bendine göre; milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartı aranmaktadır. Bu şartın konulması ile milli güvenlik bakımından tehlike teşkil eden ve milli menfaatler ve ülke bütünlüğü aleyhine faaliyet gösterenlerle bu faaliyetleri destekleyenlerin, bu gibi kişi veya kuruluşlarla ilişki içerisinde bulunanların ve herhangi bir isyan, sabotaj, casusluk, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, evrakta sahtecilik gibi kamu düzenini bozan faaliyetlerde bulunanların Türk vatandaşlığını kazanmaları engellenmektedir.' şeklinde; 16. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin gerekçesi; 'Madde ile; evlenme yoluyla Türk vatandaşlığının kazanılmasına ilişkin şartlar ve esaslar belirlenmiştir. Buna göre; bir Türk vatandaşı ile evlenme doğrudan Türk vatandaşlığını kazandırmayacaktır. Ancak yabancı üç yıldan beri bir Türk vatandaşı ile evli ise ve evlilik devam ediyorsa Türk vatandaşlığını kazanmak üzere başvuruda bulunabilecektir. Başvuranlarda; aile birliği içinde yaşamak, evlilik birliği ile bağdaşmayacak bir faaliyette bulunmamak, milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartları aranacaktır. Başvurudan sonra Türk vatandaşı eşin ölümü nedeniyle evliliğin sona ermesi halinde diğer şartların taşınması kaydıyla Türk vatandaşlığı kazanılabilecektir. Ayrıca yabancıya, vatandaşlık kazandıran evliliğin butlanına karar verilmesi halinde akitte hüsnüniyetli olan kadın ya da erkek Türk vatandaşlığını muhafaza etmeye devam edecektir.' şeklinde olup; 5901 sayılı Kanun'un 11. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinin gerekçesinde yer alan isyan, sabotaj, casusluk, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, evrakta sahtecilik gibi kamu düzenini bozduğu belirtilen suçların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar, devletin güvenliğine karşı suçlar, kamu güvenine karşı suçlar bölüm başlıklarının içerisinde bulunduğu görülmüştür.
Dayanak kanun maddeleri gerekçeleriyle birlikte dikkate alındığında, Türk vatandaşlığına alınma talebiyle başvuruda bulunacak kişilerin milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir halinin bulunup bulunmaması noktasında kişilerce işlenen suçların değerlendirilmesi aşamasında kanun koyucunun iradesinin, devletin varlığına ve işleyişine yönelik olarak kamu düzenini ciddi düzeyde bozan suçları işleyenlerin Türk vatandaşı olmasının engellenmesi yönünde olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmalıkta, davacının yargılandığı ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile, şikayetçilerin anne, kız oldukları, olay günü davacının sokak köpeklerine kötü davrandığı iddiasıyla şikayetçiler ile davacı arasında tartışma yaşandığı, şikayetçilerin hakaretvari konuşması üzerine davacının her iki müştekiyi doktor raporlarında belirtildiği şekilde darp ettiği, bu şekilde atılı etkili eylem suçlarını işlediğinin, savunma, doktor raporu, tanık beyanları ve dosya kapsamından anlaşıldığı, TCK'nın 61. maddesi gereğince davacıya cezanın takdiren alt sınırdan tayin edildiği, CMK 231. maddesi kapsamında ortada tazmin edilmeyi gerektirir bir zararın bulunmadığı ve iddia edilmediği, sabıkasız kişiliğe sahip olan davacının yeniden suç işlemeyeceği hususunda hakkında olumlu kanaate varıldığı gerekçesiyle, yaralanan kişilerden biri yönünden 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, diğer yaralanan yönünden ise 1.500,00 TL adli para cezasına karar verildiği görülmektedir.
Bu durumda, davacı hakkında yapılan yargılama sonucu işlediği sabit görülen yaralama suçunun niteliği ve yukarıda bahsedilen hususlar birlikte değerlendirildiğinde, anılan suçun davacının Türk vatandaşı olmasına engel teşkil edecek mahiyette olmadığı, bu nedenle davacının milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek hali bulunduğundan bahisle Türk vatandaşlığına alınma talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki Daire kararının bu kısmında da hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 15/10/2020 tarih ve E:2015/1612, K:2020/3837 sayılı kararının düzenleyici işlem yönünden davanın reddine ilişkin kısmının ONANMASINA, bireysel işlem yönünden davanın reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan ... TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
5. Kesin olarak, 25/10/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın bireysel işlem yönünden davanın reddine ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının bireysel işlem yönünden temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın bu kısmının onanması gerektiği oyuyla, karara bu kısım yönünden katılmıyoruz.
KARŞI OY
XX- Davacının, yargılandığı ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile ''Etkili Eylem (yaralama)'' suçunu işlediği sabit görülerek yaralanan kişilerden biri yönünden 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, diğer yaralanan yönünden ise 1.500,00 TL adli para cezasına karar verilmiş, Türk vatandaşlığına alınma istemiyle yapılan başvurunun 5901 sayılı Kanun'un 16. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi ve 06/04/2010 tarih ve 27544 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türk Vatandaşlık Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 72. maddesinin 5. fıkrasında sayılan şartı sağlamadığından bahisle reddedilmesi üzerine, anılan işlemin ve dayanağı Yönetmeliğin 72. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinde yer alan '... ile taksirli suçlar hariç olmak üzere ertelenmiş, zamanaşımına uğramış, hükmün açıklanması geriye bırakılmış, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa dahi, altı aydan fazla hapis cezası alanlar...' ibaresinin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
Anayasa'nın 66. maddesinde; '(1) Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. (2) Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. (3) Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. (4) Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. (5) Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz. ' hükmüne yer verilmiştir.
5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 16. maddesinde, '(1) Bir Türk vatandaşı ile evlenme doğrudan Türk vatandaşlığını kazandırmaz. Ancak bir Türk vatandaşı ile en az üç yıldan beri evli olan ve evliliği devam eden yabancılar Türk vatandaşlığını kazanmak üzere başvuruda bulunabilir. Başvuru sahiplerinde; (a) Aile birliği içinde yaşama, (b) Evlilik birliği ile bağdaşmayacak bir faaliyette bulunmama, (c) Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmama, şartları aranır. (2) Başvurudan sonra Türk vatandaşı eşin ölümü nedeniyle evliliğin sona ermesi halinde birinci fıkranın (a) bendindeki şart aranmaz. (3) Evlenme ile Türk vatandaşlığını kazanan yabancılar evlenmenin butlanına karar verilmesi halinde evlenmede iyiniyetli iseler Türk vatandaşlığını muhafaza ederler.' hükmü yer almıştır.
06/04/2010 tarih ve 27544 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına ilişkin Yönetmeliğin 72. maddesinin 5. fıkrasında, 'İlgili kurumlarca yapılan araştırma sonucunda Anayasa ile kurulu devlet düzenini yıkma yolunda faaliyette bulunduğu, bu faaliyetlerde bulunanlarla işbirliği yaptığı veya bunları maddi olarak desteklediği, Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne karşı yurt içinde veya dışında, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarla ilgili faaliyetlerde bulunduğu, isyan, casusluk ve vatana ihanet suçlarına katıldığı, silah ve uyuşturucu madde kaçakçılığı, insan kaçakçılığı ve insan ticareti yaptığı veya bunlarla ilişki içerisinde bulunduğu tespit edilenler ile taksirli suçlar hariç olmak üzere ertelenmiş, zamanaşımına uğramış, hükmün açıklanması geriye bırakılmış, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa dahi, altı aydan fazla hapis cezası alanlar Türk vatandaşlığını kazanamaz.' kuralı düzenlenmiştir.
Yine, Anayasa'nın 124. maddesinde, kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme, idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisinin anayasal dayanağını oluşturmaktadır.
İdarenin düzenleme yetkisinin aslında ikincil, türev nitelikte olduğu hususunda bugün için bir duraksama bulunmamaktadır. Anayasa'ya göre, idarenin, düzenleme yetkisini kanunlar çerçevesinde ve kanunlara uygun olarak kullanması gereklidir.
Ayrıca, normlar hiyerarşisi olarak bilinen temel hukuk ilkesine göre, normlar arasında altlık ve üstlük ilişkisi söz konusu olmakta ve her norm geçerliliğini bir üst hukuk normundan almaktadır. Başka bir anlatımla normlar hiyerarşisi, her türlü normun hiyerarşik olarak bir sıra dahilinde sıralanması ve birbirine bağlı olması anlamına gelmekte olup; bunun doğal sonucu olarak, hiyerarşik sıralamada daha altta yer alan normun, kendisinden üstte bulunan norma aykırı hükümler içeremeyeceği, bir başka deyişle alt norm niteliğindeki düzenleyici işlemlerin, bir hakkın kullanımını üst normda öngörülmeyen bir şekilde daraltamayacağı veya kısıtlayamayacağı; dolayısıyla, düzenleyici bir işlemin kendinden önce gelen kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı düzenlemeler getiremeyeceği kabul edilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlığa bakıldığında; dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 5901 sayılı Kanun'da, Türk vatandaşlığına alınma şartları arasında, kamu düzeni ve milli güvenlik bakımından engel teşkil edecek bir halin bulunmaması şartının yer aldığı ve Kanun'un gerekçesinde de kamu düzeni ve milli güvenlik bakımından engel teşkil edecek hallerin belirtildiği, Yönetmeliğin iptali istenilen kısmında ise taksirli suçlar hariç olmak üzere altı aydan fazla hapis cezası alınmasını sağlayacak her türlü suçun Türk vatandaşlığının kazanılmasına engel teşkil edeceği yönünde düzenleme yapıldığı görülmüştür.
Bu haliyle, iptali istenilen düzenleme ile, dayanak Kanun'da belirtilen şartların kanun koyucunun iradesine aykırı olacak şekilde genişletildiği anlaşıldığından, dava konusu düzenlemenin normlar hiyerarşisine ve vatandaşlığın ancak kanunla kazanılabileceği yolundaki Anayasa hükmüne aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Onuncu Dairesinin düzenleyici işlem yönünden davanın reddine yönelik kararının usul ve hukuka uygun bulunmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın bu kısmının da bozulması gerektiği oyuyla, kararın düzenleyici işleme yönelik kısmına katılmıyoruz.