3. Ceza Dairesi 2019/16852 E. , 2019/21483 K.
Katılan ...’ü kasten basit yaralama suçundan sanıklar ... ve ...'nın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2, 29, 62 ve 52 maddeleri gereğince ayrı ayrı 1.500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmalarına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Konya 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.04.2019 tarihli ve 2019/169 Esas, 2019/385 Karar sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin itiraz merci Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.05.2019 tarihli ve 2019/824 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 11.10.2019 tarihli ve 2019/10349 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.10.2019 tarihli ve 2019/100910 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.04.2018 tarihli ve 2014/15-487 Esas, 2018/151 sayılı kararında belirtildiği üzere, temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği nazara alınarak yapılan incelemede,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 172/1-2. maddesindeki, '(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir. (2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.' şeklindeki düzenlemeye nazaran,
Dosya kapsamına göre, kastan basit yaralama suçundan sanıklar hakkında Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 24.08.2017 tarihli ve 2016/29275 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın müştekilere tebliğ edildiğinin anlaşılması karşısında, sanıklar hakkındaki anılan ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılmasının mümkün olmadığı, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilip bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmesi hâlinde sanıklar hakkında aynı suç nedeniyle kamu davasının açılabileceği, dosya kapsamında sulh ceza hâkimliğince verilen bir kararın bulunmadığı, sözü edilen suç nedeniyle soruşturmaya devam edilmek suretiyle iddianame düzenlenip dava açılamayacağı, sanıklar hakkında usulüne uygun şekilde açılmış bir kamu davası bulunmadığı gibi bu nedenle mahkûmiyetlerine de karar verilemeyeceği cihetle, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
İncelenen dosya kapsamından;
Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 24.08.2017 tarihli, 2016/29275 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ile; 'Müşteki şüpheliler ... ve ...'nın diğer müşteki şüpheliler ... ve ...'e karşı kasten yaralama suçunu gerçekleştirdiğine dair soruşturma başlatılmış ise de müşteki şüphelilerin yaralandıklarına dair somut delil elde edilemediği, müşteki şüphelilerin alınan ifadelerinde yaralanmadıklarını beyan ettikleri' şeklindeki gerekçeyle sanıklar ... ve ... hakkında katılan ...’ü basit yaralama suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,
Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 31.10.2017 tarihli, 2016/29275 soruşturma sayılı, 2017/13194 Esas ve 2017/9895 iddianame numaralı iddianamesi ile; “müşteki şüpheliler ... ve Sami'nin ise ... müşkeki şüpheli ...'ü de doktor raporunda belirtildiği şekilde yaraladıkları” belirtilerek sanıklar hakkında basit yaralama suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı,
Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 23.04.2016 tarihli raporda; katılanın, sağ scapula altında ağrı, sağ üst kolda birkaç adet yüzeyel abrazyon mevcut olduğunun tespit edildiği, katılanın aşamalarda sanıklar tarafından yaralandığına dair anlatımda bulunduğu,
Konya 10. Asliye Ceza Mahkemesince 25.12.2018 tarihli, 2017/887 Esas ve 2018/954 Karar sayılı kararı ile sanıkların TCK’nin 86/2, 29, 62. maddelerine göre 1.500,00’er TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararlara sanıklar müdafiince itiraz edildiği,
İtiraz mercii Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.02.2019 tarihli, 2019/92 değişik iş sayılı kararı ile; “itiraz eden katılan sanıklar hakkında HAGB kararı verildiği, itiraz eden katılan sanıklar hakkında aynı olay nedeniyle iddianameden önceki tarihli Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığı kararı bulunduğundan mahkemece bu çelişki giderilmeksizin itiraz eden katılan sanıklar hakkında Konya 10. Asliye Ceza Mahkemesince'Kasten Yaralama' suçu ile ilgili verilen itiraza konu HAGB kararında CMK 231 maddesi uyarınca usul ve yasaya uyarlık bulunmadığı” belirtilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların kaldırıldığı,
Yeniden yargılama yapan Konya 10. Asliye Ceza Mahkemesince 02.04.2019 tarihli ve 2019/169 Esas, 2019/385 Karar sayılı kararı ile; “soruşturma aşamasında sanıklar hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın katılanın aşamalardaki beyanları ve doktor raporu ile birlikte değerlendirildiğinde sanıkların eylemi sabit olup kararın usul ve yasaya uygun olmadığı, ayrıca bu karara rağmen sanıklar hakkında kamu davası açılmakla söz konusu kararın sehven verilmiş de olabileceği” belirtilerek sanıkların TCK’nin 86/2, 29, 62. maddelerine göre 1.500,00’er TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, vaki üzerine itiraz merci Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.05.2019 tarihli ve 2019/824 değişik iş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMK’nin 172. maddesine göre; '(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.
(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.”
5271 sayılı CMK’nin 173. maddesine göre ise; “(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.
(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.
(3) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.
(4) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.
(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.
(6) İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.”
Ayrıntıları CGK’nin 26.03.2019 tarihli, 2017/6-99 Esas ve 2019/264 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere; “Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza muhakemesinin temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Cumhuriyet savcısının görevi maddi gerçeği ortaya çıkartmak ve adil bir yargılama yapılması için gerekli araştırmayı yaparak şüphelinin lehine veya aleyhine olan bütün delilleri toplamaktır.
Kamu davasını açma tekelini elinde bulunduran Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinin sonunda toplanan delillere göre suçun işlendiği hususunda yeterli şüpheye ulaştığı takdirde iddianame düzenleyecek ve kamu davasını açacaktır. Buna karşın soruşturma işlemleri tamamlandıktan sonra, kamu davasının açılması için suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi durumunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilecek, karar suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilecektir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar adli-idari nitelikte bir işlem olup başka bir anlatımla karma nitelikte bir karardır. Bu nedenle beraat kararında olduğu gibi kişi hakkında verildiği fiile ilişkin olarak kesin hüküm sonuçlarını doğurmayacaktır. Ancak kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesin hüküm sonuçlarını doğurmaması, soruşturma makamının bu karardan her zaman keyfi biçimde dönebileceği ve kamu davası açabileceği anlamına da gelmemektedir. Fail hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra aynı fiile ilişkin olarak yeniden soruşturma yapılabilmesi kanun koyucu tarafından 'yeni delilin meydana çıkması' ile bu hususta “sulh ceza hâkimliğince bir karar verilme” şartlarına bağlanmış ve bu hususlar ceza muhakemesi şartı olarak belirlenmiştir. Nitekim öğretide bu hususun ceza muhakemesi şartı olduğu açıkça vurgulanmıştır. (Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erdem, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2013, s. 65.) Uygulamada yapılan soruşturma sonucunda 'ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar' olarak ifade edilen kararlar da verilmektedir. 'Ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar', soruşturma kapsamında bir kısım fiillerin kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte olmaması, bir kısım fiillerin ise kamu davasının açılmasını ya da yetkisizlik gibi başka kararlar verilmesini gerektirmesi halinde, kamu davası açılmasını gerektirmeyen fiillerden dolayı verilen kararlardır. Ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuki niteliği ve sonuçları itibarıyla, verildiği fiile ilişkin olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan bir farkı bulunmamaktadır.
Ceza muhakemesinde Cumhuriyet savcısı, yapmış olduğu soruşturma sonucunda kaleme aldığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya iddianame ile uyuşmazlığın konusunu ve sınırlarını ortaya koymaktadır. Ceza muhakemesine konu edilen fiilin aynı olup olmadığının tespitinde de iddianame veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda belirtilen olaylar bütününün esas alınması gerekmektedir. Buna göre iddianame ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer alan fiilin işlendiği yer, fiilin süresi, zamanı, kullanılan araçlar, kullanılma biçimleri belirtilmek suretiyle bireyselleştirilerek tanımlanan olaylar göz önünde bulundurularak fiilin aynı olup olmadığı belirlenecektir. Fiilin aynı olup olmadığının belirlenmesinde Cumhuriyet savcısınca yapılan hukuki nitelendirmenin bir önemi bulunmamaktadır.
“Aynı konuda biri doğru, diğeri yanlış iki karar aynı zamanda verilmişse, yanlışı yok sayılmalıdır. Meselâ aynı eylem hakkında bir tavsiften kamu davası açılmış, diğer tavsiften açılmamışsa, hatalı olan ikincisini ortadan kaldırmak için vakit kaybedilmemelidir.' (Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Bası, sahife 206 – Kunter / Yenisey / Nuhoğlu) Nitekim, Yüksek Yargıtay CGK 19.04.1978 tarihli ve 78/1-129 sayılı içtihadıyla yukarıda alıntı yapılan görüş doğrultusunda karar vermiştir.”
Buna göre somut olayda; Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanıklar hakkında basit yaralama suçundan 24.08.2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildiği hâlde 31.10.2017 tarihli iddianame ile kamu davası açıldığı, ek kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın mağdura 29.12.2017 tarihinde tebliğ edildiği, iddianamenin ise bu tarihten önceki bir tarih olan 28.11.2017 tarihinde tebliğ edildiği, aynı fiille ilgili biri doğru, diğeri yanlış iki kararın aynı zamanda verilmesi durumunda yanlış olan kararın hukuki değerden yoksun olacağı, ceza muhakemesine konu edilen fiilin aynı olup olmadığının tespitinde de iddianame veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda belirtilen olayların bir bütün olarak esas alınması gerektiği hususları göz önünde bulundurulduğunda; sanıklar hakkında düzenlenen iddianame ile kovuşturmaya yer olmadığına dair ek kararda anlatılan fiillerin ceza muhakemesi anlamında tek bir fiil niteliğinde olduğu, dolayısıyla aynı fiil hakkında aynı zamanda hem kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar hem de iddianame düzenlendiği, bu hâliyle sanıklar hakkında Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca aynı fiilden dolayı verilmiş olan kovuşturmaya yer olmadığına dair ek kararın hukuki değerden yoksun olduğunun, sanıklar hakkında düzenlenen iddianamenin ise usul ve yasaya uygun olduğunun kabulü gerekmektedir. Böylece itiraz mercii kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.05.2019 tarihli ve 2019/824 değişik iş sayılı kararına yönelik, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görülmeyerek kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.11.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.