Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2016/12538 E. , 2021/5849 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/12538
Karar No : 2021/5849
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- Kendi adına asaleten ... ve
...'a velayeten ...
…
11- …
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ...Bakanlığı / ...
VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri Yrd. ...
İSTEMİN_KONUSU : .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının, manevi tazminat istemlerinin reddine ve reddedilen maddi tazminat istemleri yönünden aleyhlerine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin kısımlarının davacılar tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, yakınları ...'ın, Ankara ili, Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü Devriye Ekipler Amirliği'nde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 01/08/2010 tarihinde görevi sırasında meydana gelen trafik kazası sonucu vefat etmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık olmak üzere 250.000,00 TL maddi ve 350.000,00 TL manevi tazminatın 12/10/2010 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesince; idarenin, kamu hizmetinin yerine getirilmesi sırasında hizmetin işleyişinde ve düzenlenişinde kusuru olmasa da, kamu ajanı olan davacılar yakını ...'ın kamu hizmeti gördüğü sırada ... sevk ve idaresindeki ... plaka sayılı aracın çarpması sonucunda meydana gelen trafik kazasında ölümü nedeniyle davacıların uğradığı maddi zararların nedensellik bağı aranmadan kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince davalı idarece tazmini gerektiği, davacı eş ve çocukların uğradığı maddi zararın tespiti amacıyla dosya üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda, müteveffanın kanuni mirasçılarına 56.473,00 TL nakdi tazminat ödendiği, ayrıca ...Sigorta A.Ş tarafından davacılara destekten yoksunluk zararının tazmini için toplam 60.068,16 TL ödendiği anlaşıldığından bu meblağların hesaplanan tazminattan indirilmesi sonucu davacıların davalıdan talep edebileceği zararların kalmadığı tespitlerine yer verildiği, bu durumda karara esas alınabilecek nitelik ve yeterlikte görülen bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davacıların, yakınları ...'ın vefatı nedeniyle zararlarının kalmadığı anlaşıldığından, maddi tazminat isteminin reddi gerektiği, olayın niteliği ile idarenin bu olayda kusurunun olmaması ve manevi tazminatın şartlarının oluşmaması nedeniyle manevi tazminat isteminin karşılanmasına hukuken olanak bulunmadığı, bu nedenle manevi tazminat istemlerinin de reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, meydana gelen olayda gerekli araç ve olanakları sağlamayan, idari tedbirleri almayan idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, manevi tazminat isteminin idarenin kusuru olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi ile maddi tazminat isteminin reddi nedeniyle aleyhlerine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesinin, manevi tazminat istemleri yönünden davanın reddine ilişkin kısmına yönelik davacıların temyiz istemlerinin kabulü ile maddi tazminat istemlerinin reddi nedeniyle aleyhlerine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesine ilişkin kısmına yönelik temyiz istemlerinin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra davacıların duruşma istemleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dosyanın incelenmesinden; davacıların yakını ...'ın, Ankara ili, Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü Devriye Ekipler Amirliği'nde Polis Memuru olarak görev yapmakta iken 01/08/2010 tarihinde asayişi sağlamak amacıyla Ankara ili, Eskişehir Yolu Ümitköy Köprüsü Askeri Nizamiye önünde bulunan cep girişinde kimlik kontrolü ve diğer görevleri ifa ettiği sırada, sürücü ...'ın sevk ve idaresindeki ... plaka sayılı aracın çarpması neticesinde şehit olduğu, olayla ilgili olarak sürücü hakkında açılan kamu davası sonucunda .... Ağır Ceza Mahkemesi'nin ...tarihli ve E:..., K:...sayılı kararıyla, bilirkişi raporunda alkollü iken aracı hızlı, tedbirsiz ve dikkatsiz kullanan sürücünün birinci derecede kusurlu olduğu, ...'ın ise kusurlu bulunmadığı tespitlerine yer verildiği anlaşıldığından, sürücünün taksirle adam öldürme ve yaralama suçundan mahkumiyetine karar verildiği; davacılar tarafından, yakınları ...'ın ölümü sebebiyle uğradıkları zararlara karşılık olmak üzere 250.000,00 TL maddi ve 350.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME
A-) Temyize konu kararın, reddedilen maddi tazminat istemleri yönünden davalı idare lehine hükmedilen maktu vekalet ücretine ve yargılama giderlerine ilişkin kısımlarına yönelik temyiz istemlerinin incelenmesi:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın, reddedilen maddi tazminat istemleri yönünden hükmedilen maktu vekalet ücretine ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları usul ve hukuka uygun olup, davacılar tarafından ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
B-) Temyize konu kararın, manevi tazminat istemlerinin reddine ilişkin kısmı yönünden davacıların temyiz istemlerinin incelenmesi:
Manevi zarar; kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, ölüm veya uğranılan diğer cismani zarar nedeniyle duyulan acı ve ıstırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmektedir. Kendisinin veya yakınlarının uğradığı tecavüz, saldırı veya meydana gelen bir ölüm olayı sonucunda; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlamaktadır. Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve varsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli, idari faaliyetin niteliği ve idarenin sorumluluk sebebi gözetilerek makul ve hakkaniyetli bir tutarı aşmaması gerekmektedir.
Olayda; davacıların yakını ...'ın kamu görevlisi olduğu, kamu görevini yürütürken özel bir aracın çarpması sonucunda yaşamını kaybettiği görülmekte olup; idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, yürütülen kamu hizmetinin neden ve etkisiyle meydana gelen ve davalı idarenin yürüttüğü kamu hizmetinin doğrudan sonucu olan özel ve olağan dışı zararın kusursuz sorumluluk ilkesine göre tazmini gerekmektedir.
Bakılan uyuşmazlıkta, meydana gelen trafik kazası sonucu yakınlarını kaybetmek suretiyle manevi olarak etkilenen davacıların elem ve acı duyması nedeniyle oluşan manevi zararlarının kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazmini gerektiğinden, söz konusu olayda davalı idarenin kusuru olmadığından manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle manevi tazminat talebinin reddine ilişkin Mahkeme kararının bu kısmında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının, reddedilen maddi tazminat istemleri yönünden hükmedilen maktu vekalet ücretine ve yargılama giderlerine ilişkin kısımlarının ONANMASINA, manevi tazminat istemlerinin reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/11/2021 tarihinde usulde oy çokluğu, esasta oy birliğiyle karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
Dava, davacılar tarafından, yakınları ...'ın, Ankara ili, Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü Devriye Ekipler Amirliği'nde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 01/08/2010 tarihinde görevi sırasında meydana gelen trafik kazası sonucu vefat etmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık olmak üzere 250.000,00 TL maddi ve 350.000,00 TL manevi tazminatın 12/10/2010 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun, 19/01/2011 tarih ve 27820 Resmi Gazete'de yayımlanan 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde, “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle .... Asliye Hukuk Mahkemesi ve .... Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” gerekçesi ile anılan kuralı Anayasa'ya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir. (26/12/2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı AYM kararı; R.G. Tarih: 27/3/2014, Sayı: 28954, s.136-147)
Anayasanın 153. maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı hükmüne yer verilmiş olup; yargı kararlarının gerekçe ve karar sonucu ile bir bütün olduğu ve birlikte ele alınıp uygulanması gerektiği açıktır.
Öte yandan, Anayasa’nın 158. maddesinin son fıkrasında, “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır.
Bu itibarla, aktarılan kararın Anayasa’nın 153 ve 158. maddeleri uyarınca, tüm yargı organları bakımından uyulması zorunlu bir karar niteliğinde olduğunda duraksama bulunmamaktadır.
Bu durumda, 2918 sayılı Kanun'un, 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararların tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Nitekim, 28/07/2010 tarihinde Keşan-Enez karayolunda meydana gelen bir trafik kazası üzerine karayolunda gerekli trafik önlemlerinin alınması görevini ifa ettiği sırada, başka bir şahsın sevk ve idaresinde bulunan araç ile aşırı hız ve şerit ihlali yapmak suretiyle çarpması neticesinde Jandarma Astsubay Başçavuşun vefat etmesi üzerine, müteveffanın eşi ve kızı tarafından idare aleyhine açılan tazminat davasında adli ve idari yargı yerleri arasında çıkan görev uyuşmazlığı sonucunda Uyuşmazlık Mahkemesince verilen ...tarih ve E:..., K:...sayılı karar da bu yöndedir.
Bu itibarla, uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olması nedeniyle İdare Mahkemesi kararının görev yönünden bozulması gerektiği oyuyla aksi yöndeki Daire kararına usul yönünden katılmıyorum.