10. Hukuk Dairesi 2018/5314 E. , 2019/10284 K.
Mahkemesi : Acıpayam 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince; her iki davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; Kurumlarının 2.0811.1010216.20 sicil nolu dosyasında işlem gören davalı şirkete ait işyeri işçilerinden 2001200111468 sigorta sicil numaralı İbrahim Işık'ın 28.10.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat ettiğini, kaza nedeniyle Kurum sigortalısı müteveffa ... hak sahiplerine toplam 158.063,72.-TL ilk peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, müteveffa sigortalıya toplam 2.598,13.TL de sağlık ödemesi yapıldığını, kaza ile ilgili olarak ... Ceza Mahkemesi'nin 2006/531 Esas - 2009/309 Karar nolu dosyası ile yapılan yargılama sonucunda, davalı ...'ın kusurlu olduğu kanaatine varılmakla suçlu bulunarak cezalandırılmasına karar verildiğini, kaza nedeniyle müfettiş tarafından düzenlenen 07.04.2009 tarih, Rapor NO: 93247/İNC:13 sayılı Soruşturma Raporunda; 28.10.2006 tarihinde davalı şirkete ait ...' da mermer ocağı işyerinde çalışan İbrahim Işık isimli işçinin vücudunun odayı ısıtmak için kullanılan yanık yağ sobasının patlaması ile odada çıkan yangın sonucu ağır yaralandığı ve kaldırıldığı hastanede öldüğünün bildirildiğini, işverenin kusuru bulunduğundan hakkında kaza tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Yasanın 26. maddesi gereğince işlem yapılmasının gerektiğinin bildirildiğini, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu' nun 26. maddesi gereğince söz konusu iş kazası nedeniyle oluşan kurum zararından işveren şirket ve diğer davalı kişilerin sorumlu olduğunu bu nedenle tüm davalılardan tahsili bakımından işbu davayı açtıklarını, kusur ve miktar bakımından fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulüne kurum zararı olan 160.661,85. TL'den; şimdilik 80.330,92. TL (79.031,86. TL peşin değerli gelirin bağlama onay tarihi olan 25.05.2011 tarihinden itibaren; 1.299,06.TL sağlık yardımına ödeme tarihi olan 28.10.2006 tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalıların adına kayıtlı bulunacak araçları ve gayrimenkulleri üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, Yargılama giderleri ile ücreti vakaletin de davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı ... Beton San. ve Tic. A.Ş. vekili 13.01.2014 havale tarihli cevap dilekcesinde özetle: Açılan davanın reddini talep ettiklerini, davanın yasal dayanağının, 5510 sayılı Yasanın 21 yada 39. maddeleri değil, 506 sayılı Yasanın 26. maddesi olduğunu, iş kazası veya meslek hastalığı, '3. bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3. kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara borçlar kanunu hükümlerine göre rücu edilir' denildiğini, kurumun rücu hakkının hukuki temelinin halefiyet değil, basit rucü hakkına dönüştüğünü, haksız fiilden doğan davalarda BK m.72'ye ve BK M.73'e göre rucü istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağını, eski BK' na göre bu sürelerin 1 yıl olduğunu, kurumun basit rücu istemli talebinin hem kaza ve hem esasen gelir bağlama onay tarihinden itibaren BK.M.73'teki 2 yıllık (eski kanun 1 yllık )süreyi fazlasıyla geçtikten sonra dava edildiği için, zamanaşımı itirazları doğrultusunda reddini talep ettiklerini, yetkili mahkemenin HMK m.6'ya göre davalının ikametgahı mahkemesi olduğunu, Acıpayam Mahkemelerinin yetkisiz olduğunu yetkili mahkemenin Denizli İş mahkemeleri olduğunu, davacının taleplerinin yasal düzenlemeden fazla olduğunu, 5510 sayılı Yasanın 39. maddesi gereği kurumca talep edilebilinecek zararın ilk peşin sermaye değerinin yarısı olduğunu, buna göre 79.031,89/2=39,515,93TL olabileceğini, Acıpayam asliye ceza mahkemesinin 2006/531 E-2009/303 K. Sayılı dosyasında hükme esas alınan raporda müvekkilleri şirkete kusur izafe dilmediğini, diğer davalı ...'a 3/8 oranında kusur verildiğini, kurumca davalılardan kusur oranı da dikkate alınarak bu bedelin ancak (39.515,96 TL. *3/8=) 14.818,47 TL olabileceğini, müteveffanın işçilerinin Mahkememizin 2010/302 E. sayılı dosyası aracılığıyla açmış oldukları maddi ve manevi tazminat istemli davanın da derdest olduğunu, bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılmasını, iş kazasında müvekkillerine atfı kabil hiçbir kusurun olmadığını, müvekkilleri şirketin işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği tüm sorumlulukları yerine getirdiğini, işyerinde gerekli her türlü uyarı ve ikaz levhalarının bulunduğu, işçiye gerekli her türlü koruyucu iş malzemelerinin teslim edildiğini, işçiye gerekli eğitimlerin verildiğini, işyeri ÇSGB tarafından denetime tabi tutulmasına rağmen hiçbir şekilde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda hiçbir kusurlu uygulamaya rastlanılmadığını, iş kazasında tamamen müteveffanın sorumlu olduğunu, bu nedenle rucü hakkının doğamayacağını, işin esnasında davalı ...'ın mesul müdür olduğunu, gerekli eğitimlerin kendisine verildiğini, işverenin hiçbir şekilde sorumlu olmadığını, müfettiş raporunun müvekkiline tebliğ olmadığını, bu nedenle rapora itiraz edemediklerini, davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı ... vekili 20/02/2014 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Haksız olarak açılan ve hukuki mesnetten yoksun olan davanın reddine karar verilmesini, yetkili mahkemelerin Denizli İş Mahkemeleri olduğunu, Acıpayam Asliye Ceza mahkemesi Hakimliğinin 2006/531'e - 2009/531 K sayılı ilamındaki kusur oranını kabul etmediklerini, söz konusu kaza ile ilgili olarak dosyanın yeniden keşif yapılarak, ehil bilirkişi tarafından yeniden kusur tespiti yapılmasını talep ettiklerini, müteveffatın tamamen kusurlu olduğunun anlaşılacağını, bunun failin sorumluluğunu ortadan kaldıracağını, Yargıtay15.HD.155.1975 T 1588 E. 2654 K. Sayılı ilamına göre de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dosyada bulunan çalışmave sosyal güvenlik bakanlığı iş teftiş kurulu başkanlığınca hazırlanan raporda 'tespit edilen hususlar ' başlıklı bölümün 5 ve 6 numaralı bentlerinde kullanılan atık yağların kendiliğinden parlamasının ve maktülün de bu şekilde sobayı yaktığı bu nedenle de maktülün sorumlu olduğunun açıkça belirtildiğini, bunun maktülün tamamen kusurlu olduğunu gösterdiğini, Acıpayam Asliye Ceza Mahkemesi hakimliğinin 2006/531e -2009/531 K sayılı Ceza dosyasında bu dosya kapsamından da maktul İbrahim Işık'ın kusurlu olduğunun sabit olduğunu, iş güvenliğinden sorumlu olan müvekkilinin kendisine düşen tüm sorumlulukları yerine getirmesine rağmen maktulün kendisine düşen alınan önemlere uyma yükümlülügünü yerine getirmediğini, bu nedenle müvekkiline yüklenecek herhangi bir kusurun bulunmadığını, Acıpayam Asliye Ceza Mahkemesinin2006/531e - 2009/531 K sayılı Ceza dosyasında dinlenen Tanık ...'un beyanından da kusurun tamamen maktulde olduğunu, yine ceza dosya kapsamında dinlenen Tanık ...' in de belirtildiği gibi herkesin kendi işi ve bölümü konusunda eğitime tabi tutulduğunu, işverenin ve müvekkilinin gerekli tüm önlemleri aldığını, işçilerin işveren tarafından kendilerine verilen eğitim ve talimatlar doğrultusunda, gerekli tedbirlerin tümünün alındığını, müteveffanın ikaz edildiğini, iş güvenliği açısından gerekli ikazların işyerinde işçilerin görebileceği yerlere asıldığını, işçilerin güvenliği için sorumlu bir kişi atandığını, iş yerinde işcilerin sağlığı ve güvenliği için gereken dikkat ve özenin gösterildiğini, tüm alınan önlemlere rağmen kendi hayatını kusurlu olarak riske atmak suretiyle kendi ölümüne neden olduğunu, bu nedenle asli kusurlunun müteveffa olduğunu, hukuk hakiminin kusur takdiri ve kusur oranı ile ilgili olarak ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmadığını, söz konusu olayla dosyanın yeniden keşif yapılarak, ehil bilirkişiler tarafından yeniden kusur tespiti yapılmasını talep ettiklerini, dosyanın yetkili Denizli Mahkemelerine gönderilmesini, davanın reddine karar verilmesini, davacının genel ve özel şartlarının hiçbiri gerçekleşmeyen maddi ve manevi tazminat talebindeki kötü niyeti sebebiyle dava konusu değerin %40'dan az olmamak üzere kötü niyet tazminatının, davacıdan alınarak, davalı müvekkiline verilmesine vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılarak davanın sonuçlandırılmasını talep ve beyan etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davanın kabulü ile 110.644,60 TL'nin tahsis onay tarihi olan 25/05/2011 tarihinden itibaren, 1.818,69 TL tedavi masraflarının ödeme tarihi olan 28/10/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
Bölge adliye mahkemesince, Her iki davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı şirket vekili temyiz dilekçesinde özetle; işçiye gerekli eğitimlerin verildiğini, işçinin kusurunun olduğunu, müvekkili şirketin tüm sorumluluklarını yerine getirdiğini, koruyucu malzeme temin ettiğini, ceza dosyasındaki kusur raporu ile hukuk dosyasındaki raporlar arasında çelişki olduğunu belirterek kararın temyizen incelenmesini talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava, 28.10.2006 tarihinde davalı şirkete ait Serinhisar'da mermer ocağı işyerinde çalışan İbrahim Işık isimli işçinin vücudunun odayı ısıtmak için kullanılan yanık yağ sobasının patlaması ile odada çıkan yangın sonucu ağır yaralanması ve kaldırıldığı hastanede ölmesi şeklinde meydana gelen iş kazası sonucu kazalının hak sahiplerine bağlanan gelir ve ödenen tedavi giderleri nedeniyle oluşan kurum zararının rücuan tazmini istemine ilişkin olup davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. maddesi olup kusurun belirlenmesinde, mahkemece, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
Ceza dosyasında yargılama sırasında alınan 28/12/2007 tarihli kusur raporunda şantiye şefi ve mesul müdür ...'a tali, işyeri yetkilisi ... , maktül ... asli kusur izafe edildiği, kusur raporuna itiraz edilmesi üzerine alınan ikinci bilirkişi raporunda; şantiye şefi ...'ın asli (4/8), işyeri yetkilisi ... tali (2/8) ve maktül ... tali (2/8) kusurlu olduğunun tespit edildiği, itiraz üzerine alınan 30/03/2009 tarihli kusur bilirkişi raporunda; sanık ...'ın 3/8 (tali), ... kusursuz ve maktül İbrahim Işık'ın 5/8 (asli) kusurlu olduğunun tespit edildiği, mahkemece verilen kararda her üç rapora atıf yapıldıktan sonra doğrudan doğruya hangi raporun esas alındığı belirtilmeden sanık ... hakkında TCK'nun 51/3 maddesi gereğince 1 yıl 8 ay denetim süresi tayinine, sanık ...'ın beraatine karar verildiği, verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 11/04/2012 tarih 2011/16688 Esas 2012/9768 Karar sayılı kararı ile hükmün onandığı ve kesinleştiği, buna göre ceza yargılamasında davalı Mehme’in tali kusurlu, dava dışı ...’ın kusursuz bulunduğu, kazalı işçi İbrahim’in ise asli kusurlu bulunduğu 30.03.2009 tarihli raporun esas alındığı ve kazalı İbrahim’in asli kusurlu bulunduğu anlaşılmıştır. Ancak işbu davada esas alınan kusur raporunda ise kazalı İbrahim %30, davalı şirket %65, davalı ... %5 kusurlu bulunmuştur. Mahkemece yukarıda belirtilen çelişkiler giderilmeksizin hüküm kurulmuştur.
Kusur raporlarının, 5510 sayılı Kanunun 21., 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Yukarıda yapılan maddi ve hukuki açıklamalar ışığında, ceza yargılamasında kabul edilen kusur oran ve aidiyetleri de gözetilerek mevcut çelişkiler giderilmek suretiyle dosya içeriğindeki tüm deliller birlikte takdir olunarak, kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, tarafların kusur oran ve aidiyetleri işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden alınacak oluşa uygun bilirkişi raporu uyarınca saptanmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının, HMK'nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle sair yönler incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... San. ve Tic. A.Ş.'ye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.12.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.