15. Ceza Dairesi 2018/3322 E. , 2019/1262 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, zimmet (değişen suç vasfına göre nitelikli dolandırıcılık), denetim görevinin ihmali
HÜKÜM : Sanık ... hakkında TCK'nın 158/1-e son,43, 62/1, 53, 63, 204/1, 43, 62/1, 53, 63 maddelerigereğince mahkumiyet
Sanık ... hakkında değişen suç vasfına göre TCK'nın 158/1-e son, 43, 62/1, 53, 63, 204/1, 43, 62/1, 53, 63 maddeleri gereğince mahkumiyet
Sanıklar ... ve ... hakkında ayrı ayrı beraat
Nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanıklar ... ve ...'nın mahkumiyetine ilişkin hükümler O yer Cumhuriyet savcısı, katılan vekili ve sanıklar müdafileri tarafından, denetim görevinin ihmali suçundan sanıklar ... ve ...'un beraatlerine ilişkin hükümler ise katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık ... müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, hükmedilen cezanın on yıl hapis cezasından aşağı olması nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'nın 318 ve 5271 sayılı CMK'nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 53. maddesinin (c) fıkrasının 1. bendi uyarınca yapılan ilk soruşturmayı müteakip, aynı maddenin (c) fıkrasının 2. bendinin (c) alt bendi gereğince yetkili kurul tarafından sanıklar ..., ... ve ... yönünden verilen 25/07/2013 tarihli 'lüzum-u muhakeme' kararı ile bu karara yönelik itiraz üzerine lüzum-u muhakeme kararının onanmasına ve sanıklar ... ile ...'un eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 257/2 maddesi gereğince yargılanmalarına ve sanık ...'nın eylemine uyan TCK’nın 257/1 ve 204 maddeleri gereğince yargılanmasına dair Danıştay 1. Dairesinin 03.12.2013 tarih ve 2013/1287 Esas ve 2013/1602 Karar sayılı kararının, 2547 sayılı Kanunun 53. maddesinin (c)
fıkrasının 2 bendi gereğince son soruşturmanın açılması kararı olması bakımından iddianame yerine geçeceği gözetilmeyerek mahkemeye hitaben ayrıca iddianame düzenlenmesi sonuca etkili görülmemiştir.
Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde geçici işçi olarak çalışmakta olan sanık ...'un Fen Bilimleri Enstitüsünün 20/03/2006 tarihli resmi yazısı ile avans mutemetliği yapmak üzere görevlendirildiği, sanık tarafından görevli akademik personelin ek ders bordrolarının tanzim edildiği, sanık ...'un bu bordroları ve puantaj cetvellerini enstitü sekreteri olarak görev yapan sanık ...'ya ve 16.10.2004- 27.08.2008 tarihleri arasında enstitü müdürü olarak görev yapan sanık ... ya da 01.09.2008- 24.04.2013 tarihleri arasında enstitü müdürü olarak görev yapan sanık ...'a imzalatarak ödeme emirlerini banka şubesine bildirdiği, bordro ve puantaj cetvellerini hazırlarken bordrodaki hak sahipleri adına fazladan ek ders ücreti tahakkuk ettirdiği, daha sonra kendi adını da öğretim üyesi olarak eklediği ödeme listesini bankaya verirken öğretim üyelerine hakları olan miktar karşılığı ödemenin sağlanması için doğru olan rakamları yazdığı, öğretim üyelerinin hakkı olmayan ve kendisinin fazladan ilave etmiş olduğu miktarları ise kendi adına bankada açmış olduğu iki ayrı hesaba aktardığı, sanık ...'un bu şekilde Garanti Bankası Ege Üniversitesi Şubesindeki... ve.... nolu hesaplarına 2006 ve 2012 yılları arasında toplam 1.895.455,34 TL parayı aktarmak suretiyle mal edindiği, sanık ...'un ifadesinde, fazla ek ders ücreti tahakkuku işlemini sanık ...'nın talimatı ve yönlendirmesi ile yaptığını beyan ettiği, bu suretle sanık ...'nın nitelikli zimmet ve resmi belgede sahtecilik, sanık ...'un nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik, sanıklar ... ve ...'un ise denetim görevinin ihmali suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda;
1- Sanıklar ... ve ... hakkında denetim görevinin ihmali suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz talebinin incelenmesinde,
Gerekçede sanıklar hakkında denetim görevinin ihmali suçundan beraat hükmü kurulduğu belirtilmesine rağmen, hükümde sehven nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından beraat hükmü kurulduğu belirtilmiş ise de, hükümde yapılan ve sonuca etkili olmayan maddi hatanın mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Sanık ...'in Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümünde, sanık ...'un ise Ziraat Fakültesinde öğretim üyesi oldukları ve görev yaptıkları sürelerde enstitü müdürü olarak harcama yetkilisi sıfatıyla, sanık ... tarafından hazırlanan ek ders bordro ve puantaj cetvellerini “uygundur” kaşesi ile imzaladıkları, sanıkların ifadelerinde suçlamayı kabul etmedikleri, sanık ...'un da ifadesinde, öğretim üyesi olan sanıkların fazla ücret tahakkuk ettirildiğini bilmediklerini beyan ettiği, evrak ve iş yoğunluğu nedeniyle aynı zamanda Ege Üniversitesinde Profesor olarak görev yapan sanıkların tüm evrakları denetleme imkanları olmadığı anlaşılmakla, sanıkların mahkumiyetlerine yeterli somut, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle kurulan beraat hükümlerine yönelik mahkemenin kabulünde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
2- Sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde,
Görevli kişiye yasal olarak tevdi edilen ve ilgili fakülte personeline ödenmesi gereken maaş, ek ders ücreti, ek mesai ücreti, döner sermaye payları ve danışmanlık-uzmanlık işlemlerine ait ücretlerin tamamını ya da yaptıkları kesintiyi mal edinme eyleminin zimmet suçunu oluşturacağı, söz konusu personele tahakkuk ettirilmemesi gereken ya da fazla tahakkuk yapılmak suretiyle ve sahte tahakkuk belgeleri tanzim edilerek gerçekleştirilen mal edinme eylemlerinin ise yasal tevdinin olmaması sebebiyle kamu kurumuna karşı dolandırıcılık suçunu oluşturacağı, bu açıklama kapsamında sanık ...'un hazırladığı
bordro ve puantaj cetvellerinde fazla ek ders ücreti göstererek fazla tahakkuk yapılmasını sağladığı ve bankaya gönderdiği listeye kendi ismini de ekleyerek fazla tahakkuk ettirdiği kısmın kendi hesabına ödenmesini sağladığı, personele ödenen ek ders ücretlerinin ise doğru olarak ödendiği anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine yönelik mahkemenin kabulünde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
a) 5237 sayılı TCK'nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) (j) ve (k )bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin TCK'nın 158/1-e son maddesi gereğince temel ceza belirlenirken doğrudan haksız elde olunan yararın iki katının esas alınması suretiyle infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulması,
b) Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını 5237 sayılı TCK'nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkisini kötüye kullanmak suretiyle işleyen sanık hakkında, bu suçlarla ilgili olarak da aynı Kanunun 53/5. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8.maddesi gereğince halen uygulanmakta olan1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususların aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla “3.790.910 TL”, “6.634.092 TL” ve “5.528.410 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine sırasıyla “189.546 gün ”, “331.705 gün”, “276.420 gün” ve “5.528.400 TL ' ibaresinin eklenmesi suretiyle ve ayrıca, “sanığın sahip olduğu memuriyet yetkisini kötüye kullanmak suretiyle işlediği suç nedeniyle cezanın infazından sonra başlamak üzere 7 yıl 3 ay 15 gün süreyle 5237 sayılı TCK'nın 53/1-a maddesinde belirtilen bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten ve memuriyet yetkilerini kullanmaktan yasaklanmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3- Sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile sanık ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde,
a) 10/12/2003 tarihinde kabul edilip 24/12/2003 tarih ve 25326 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gereğince tüm mali işlemlerin muhasebeleştirilmesi, raporlaması ve mali kontrolü ile ilgili olarak “harcama yetkilisi” ve “gerçekleştirme görevlisi” kavramlarının getirildiği, bu kapsamda harcama talimatı üzerine; işin yaptırılması, mal ve hizmetin alınması, teslim almaya ilişkin işlemlerin yapılması, belgelendirilmesi ve ödeme için gerekli belgelerin hazırlanması görevlerini gerçekleştirme görevlisinin yürütmesi gerektiği, sanık ...'nın da, enstitü sekreteri olarak gerçekleştirme görevlisi olduğu ve ek ders bordrolarını tanzim etmekle yükümlü olduğu anlaşılmakla, bu açıklama ışığında eylemlerinin değerlendirilmesi sonucunda;
Bilirkişi heyeti raporuna göre, sanık ... hesabından sanık ... hesabına gönderilen havale miktarının altı yıl boyunca toplam 27.000 TL olduğu, bu miktarın sanık ...'un hesabına aktarılan 1.895.455,34 TL'nin sadece yüzde 1,5 kısmını oluşturduğu, bu ödemelerin zimmetin paylaşıldığına dair somut delil olarak kabulünün mümkün olmadığı, sanık ...'nın mal varlığında aile geliri ile orantısız bir artış olmadığı ve aldığı konut için banka kredisi ile ödeme yaptığı hususlarının
belirtildiği, sanık ...'nın tüm aşamalardaki ifadelerinde, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, hesabına para yatırması amacıyla sanık ...'a çeşitli zamanlarda elden para verdiğini, muhtemelen sanık ... tarafından bu paraların önce mal edinildiğini, daha sonra kendi hesabına havale edilmiş olabileceğini beyan ettiği, bilirkişi raporunda ayrıntıları ile açıklandığı üzere, sanık ... tarafından sanık ... hesabına gönderilen havalelerin yaklaşık birer yıl aralıklarla olduğu ve bu durumun sanık ...'nın savunmasını doğrulayıcı nitelikte olduğu, her ne kadar sanık ... tarafından sanık ...'nın talimatı ile fazla tahakkuk işlemlerini yaptığı ve kendi hesabına ödenmesini sağladığı paraları çekerek sanık ...'ya elden verdiğini beyan etmesine rağmen buna ilişkin delil elde edilemediği, sanık ...'un hesabından ... isimli kişiye 20.12.2006- 01.10.2012 tarihleri arasında yapılan 166.950 TL havale işlemine ilişkin olarak ...'ın ifadesinde, sanık ...'yı 2009 yılından beri tanıdığını ve sattığı ceviz ile peynir karşılığında kendisine bu paraların gönderildiğini beyan etmesine rağmen, 2006 yılından itibaren ... isimli kişiye sanık ... hesabından düzenli havale çıkarılması ve ...'ın bahsedilen yüklü ticari ilişkiye dair fatura, makbuz ya da herhangi bir belge sunamamış olması karşısında, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 31/03/2009 tarih ve 2008/6-256 Esas ve 2009/79 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu, gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olan olaylar ve iddiaların, sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı, ceza mahkumiyetinin, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanması gerektiği, bu ispatın, hiçbir kuşku ve başka bir türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmanın, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına geleceği dikkate alınarak; sanık ...'un nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik eylemlerine iştirak ettiğine dair mahkumiyetine yeterli, somut ve inandırıcı delil bulunmayan sanık ...'nın sübut bulan eylemlerinin bir bütün halinde 5018 sayılı Kanun'dan kaynaklanan bordro tanzim etme görevine ilişkin olarak 5237 sayılı TCK'nın 257/1 maddesi gereğince görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı gözetilmeksizin, sanığın nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından mahkumiyetine hükmedilmesi,
b- Sanık ...'un geçici işçi kadrosunda çalışmasına rağmen, enstitü müdürlüğünün resmi yazısı ile 20/03/2006-31/12/2012 tarihleri arasında maaş ve ek ders işlemlerinde “avans mutemetliği” ile görevlendirildiği ve 5237 sayılı TCK'nın 6/1-c maddesindeki tanıma göre kamu görevlisi olduğu anlaşılmakla, resmi belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı TCK'nın 204/2 maddesi gereğince cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin, suç vasfında hataya düşülerek eksik ceza tayini,
c- Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan sanık ... hakkında 5237 sayılı TCK'nın 53/5. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, O yer Cumhuriyet savcısı, katılan vekili ile sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca, hükümlerin BOZULMASINA, 26/02/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.