Ceza Genel Kurulu 2018/500 E. , 2019/130 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 308-419
2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan sanık ...'nin CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatine ilişkin Çamlıhemşin Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.02.2011 tarihli ve 61-20 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 17.05.2013 tarih ve 8846-14005 sayı ile;
'Kolluk kuvvetleri tarafından, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 19.05.1998 tarihli ve 3148 sayılı kararı ile 3. derece doğal sit alanı içerisinde kalan ve Pokut Yaylasında bulunan sanığa ait yayla evinin ölçülerinin 9x6,5 metrekare, alt katının ve arka tarafının çimento kullanılmış örme taş duvar olduğu, evin giriş katından ibaret, çatısının henüz yapılmamış olduğu, bu hâliyle yüksekliğinin 5 metre olduğu, yan duvarlarının ahşap olduğu, eve eklenti olarak 1x1 metrekare ebadında 1,5 m yüksekliğinde tuvalet yapılmış olduğunun tespit edildiği, dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporunda, sanığa ait yayla evinin yaz aylarında hayvan barınağı ve insan konaklama yeri olarak kullanıldığı, yapının 58,5 m2 alana sahip olduğu, 150-200 yıllık eski yapının ocak yerinde 1-2 yıl önce hiçbir kurum ve kuruluştan izin alınmadan eski evin ahşap ve karataş malzemeleri kullanılarak inşa edildiği, evin giriş bölümünde 2 basamak merdiven ve giriş sahanlığı bölümü oluşturulduğu, tamirat ve tadilat görmediği, ilk yapılışında tabii zemine zarar verdiği, doğal dengenin bozulduğunun tespit edildiği, tanık ...'nun beyanında, dava konusu yerin sit alanı olduğuna dair herhangi bir resmî yazı bulunmadığını, bu yerlerin sit alanı olduğunu ve sit alanının ne olduğunu açılan davalar sebebi ile öğrendiklerini, davaların yaklaşık 2005-2006 yıllarında açıldığını, bu tarihlerde dava açılınca köylülerin dava konusu Pokut Yaylasının sit alanı olduğunu öğrendiklerini beyan etmesi karşısında, sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, sit kararının usulen ilan edilmediği ve sanığın bu karardan haricen haberdar olduğuna dair herhangi bir delile ulaşılamadığı şeklindeki dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ve hatalı değerlendirme ile sanığın beraatine karar verilmesi,' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyarak yargılama yapan Pazar (Rize) 1. Asliye Ceza Mahkemesi ise 26.11.2013 tarih ve 363-789 sayı ile sanığın CMK'nın 223/2-a-e maddeleri gereğince beraatine karar vermiş, bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 06.02.2015 tarih ve 17409-2121 sayı ile;
'08.10.2013 tarihli ve 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanun'un 7. maddesine göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edileceği; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı;
Belirtilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde, kolluk kuvvetleri tarafından, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 19.05.1998 tarihli ve 3148 sayılı kararı ile 3. derece doğal sit alanı olarak tescilli Pokut Yaylasında bulunan sanığa ait yayla evinin ölçülerinin 9x6,5 metrekare, alt katının ve arka tarafının çimento kullanılmış örme taş duvar olduğu, evin giriş katından ibaret, çatısının henüz yapılmamış olduğu, bu hâliyle yüksekliğinin 5 metre olduğu, yan duvarlarının ahşap olduğu, eve eklenti olarak 1x1 metrekare ebadında 1,5 m yüksekliğinde tuvalet yapılmış olduğunun tespit edildiği, dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporunda, sanığa ait yayla evinin yaz aylarında hayvan barınağı ve insan konaklama yeri olarak kullanıldığı, yapının 58,5 metrekare alana sahip olduğu, 150-200 yıllık eski yapının ocak yerinde 1-2 yıl önce hiçbir kurumdan izin alınmadan eski evin ahşap ve karataş malzemeleri kullanılarak inşa edildiği, evin giriş bölümünde 2 basamak merdiven ve giriş sahanlığı bölümü oluşturulduğu, tamirat ve tadilat görmediği, ilk yapılışında tabii zemine zarar verdiği, doğal dengenin bozulduğunun tespit edildiği, tanık ...'nun beyanında, dava konusu yerin sit alanı olduğuna dair herhangi bir resmî yazı bulunmadığını, bu yerlerin sit alanı olduğunu ve sit alanının ne olduğunu açılan davalar sebebi ile öğrendiklerini, davaların yaklaşık 2005-2006 yıllarında açıldığını, bu tarihlerde dava açılınca köylülerin dava konusu Pokut Yaylasının sit alanı olduğunu öğrendiklerini beyan ettiği,
Dairemizin 17.05.2013 tarihli ilamında, 'sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, sit kararının usulen ilan edilmediği ve sanığın bu karardan haricen haberdar olduğuna dair herhangi bir delile ulaşılamadığı şeklindeki gerekçe ile beraat kararı verilmesi' yönünden hükmün bozulmasına karar verildiği, Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılamada, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne müzekkere yazılarak sit ilanının maliklere tebliğ edilip edilmediği, kararın Resmî Gazete'de yayınlanıp yayınlanmadığı ya da kurumun internet sitesinde ilan edilip edilmediğinin sorulduğu, kurumun cevabi yazısında ilgili sorulara olumsuz yanıt verildiği, Mahkemece bu gerekçe ile sanığın beraatine karar verildiği anlaşılmış ise de; Dairemiz tarafından temyiz incelemesi yapılan Çamlıhemşin Asliye Ceza Mahkemesine ait 2013/15066, 2013/8509 ve 2013/8632 esas numaralı dosyalarda, anılan Kurul kararının 14.10.1998 tarihinde ilgili Belediyece mutat vasıtalarla ilan edildiğine dair Kaymakamlık yazısının bulunduğu, 6498 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede, maliklere tebligat yapılması zorunluluğunun tescilli yapılar için getirildiği, sit alanlarına ilişkin olarak kişilere bizzat tebligat yapılması hususunun bulunmadığı, açıklanan nedenlerle, sanığın sit alanı olduğunu bilmediğine yönelik savunmasına itibar edilmeyerek, mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Pazar (Rize) 1. Asliye Ceza Mahkemesi ise 17.06.2015 tarih ve 308-419 sayı ile bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.05.2018 tarihli ve 390650 sayılı 'bozma' istekli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 11.10.2018 tarih ve 4130-9579 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçunun unsurlarıyla sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın doğal sit alanı olarak tescil edilmiş yerde 27.09.2006 tarihinde fiziki ve inşai müdahalede bulunduğunun tespit edildiği iddiasıyla Çamlıhemşin Cumhuriyet Başsavcılığının 17.01.2008 tarihli iddianamesiyle 2863 sayılı Kanun'un 65/b maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, sanığın sorgusunun 30.05.2008 tarihinde yapıldığı, yapılan yargılama neticesinde Çamlıhemşin Asliye Ceza Mahkemesince 22.02.2011 tarih ve 61-20 sayı ile atılı suçtan CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatine karar verildiği, hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesince 17.05.2013 tarih ve 8846-14005 sayı ile sanığın atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu, bozmadan sonra yargılama yapan Pazar (Rize) 1. Asliye Ceza Mahkemesince bozma kararına uyulduğu, bilahare yapılan araştırmalardan sonra 26.11.2013 tarih ve 363-789 sayı ile sanığın CMK'nın 223/2-a-e maddeleri uyarınca beraatine karar verildiği, bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 06.02.2015 tarih ve 17409-2121 sayı ile hükmün bir kez daha, sanığın atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılamada Yerel Mahkemece 17.06.2015 tarih ve 308-419 sayı ile bozmaya direnilerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 2863 sayılı Kanun'un 5226 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile değişik 65. maddesinin (b) fıkrası;
“Sit alanlarında geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar plânlarına ve koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve beşmilyar liradan onmilyar liraya kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar.” şeklinde iken,
08.02.2008 tarihli ve 26781 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun'un 408. maddesi ile anılan fıkra;
“Sit alanlarında geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar plânlarına ve koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş,
Anayasa Mahkemesinin 13.10.2012 tarihli ve 28440 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 11.04.2012 tarihli ve 18-53 sayılı kararı ile 2863 sayılı Kanun'un 5728 sayılı Kanun'la değişik 65. maddesinin (a) ve (b) fıkralarının Anayasa'ya aykırı bulunup iptal edilmesi üzerine 11.10.2013 tarihli ve 28792 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6498 sayılı Kanun'un 3. maddesiyle 2863 sayılı Kanun'un 65. maddesi tümden değiştirilerek (a) ve (b) fıkraları bu kez 65. maddenin 1. fıkrası kapsamında;
“Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.” şeklinde yeniden düzenlenmiş, 07.09.2016 tarihli ve 29824 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6745 sayılı Kanun'un 25. maddesi ile de fıkrada yer alan “koruma bölge kurullarından” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
TCK'nın 66. maddesinde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Zamanaşımını kesen sebepler ise TCK'nın 67/2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre, bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararı verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Hâllerinde, dava zamanaşımı kesilecektir.
TCK'nın 67. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, kesen bir nedenin bulunması hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak, dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması hâlinde ise son kesme nedeninin gerçekleştiği tarih esas alınacak, dördüncü fıkrası uyarınca da kesilme hâlinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik arz eden birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde Mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 6. maddesinin birinci fıkrasıyla 'ağır hapis' cezalarının 'hapis' cezasına dönüştürüldüğü de dikkate alındığında, sanığa atılı 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçunun yaptırımı, 2863 sayılı Kanun'un suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve lehe olan 65. maddesinin (b) fıkrası uyarınca iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş milyar TL'den on milyar TL'ye kadar adli para cezası olup TCK'nın 66. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır.
Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 27.09.2006 tarihinde gerçekleştirildiği iddia olunan eylemle ilgili olarak, zamanaşımını kesen en son işlem 30.05.2008 tarihli sanığın sorgusu olup anılan tarihten sonra zamanaşımını kesen veya durduran hiçbir sebebin gerçekleşmediği gözetildiğinde, TCK'nın 66. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki sekiz yıllık zamanaşımı süresinin Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce 30.05.2016 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu beraat hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında açılan kamu davasının düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Pazar (Rize) 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.06.2015 tarihli ve 308-419 sayılı direnme kararına konu beraat hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın 66. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ve 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.02.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.