20. Ceza Dairesi 2019/3929 E. , 2020/1238 K.
Yüksek Adalet Bakanlığı'nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... ... hakkındaki, Uşak 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/10/2016 tarihli, 2016/429 esas ve 2016/466 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 01/10/2019 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-)Konuyla İlgili Bilgiler:
İncelenen dosyadan;
1- Şüpheli Hatice ... hakkında 05/08/2015 tarihinde işlediği “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma sonucunda, 16/10/2015 tarihli 2015/9598 soruşturma ve 2015/219 sayılı karar ile; beş yıl süre ile kamu davası açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, aynı Kanun'un 191/4. maddesi gereğince erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ya da tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması durumunda hakkında kamu davası açılacağının ihtarına karar verildiği, kararın 10/11/2015 tarihinde mernis adresinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, 19/10/2015 tarihinde infazı için Uşak Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'ne gönderildiği,
2- Uşak Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'nün 21/10/2015 tarihli ve 2015/1741 DS sayılı çağrı yazısının 03/11/2015 tarihinde tebliğ edilerek infaz işlemlerine başlandığı,
3- Şüphelinin 16/03/2016 tarihinde yapılan tahlillerinde uyuşturucu madde kullandığının tespit edilmesi üzerine Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı'nca erteleme ve denetimli serbestlik kararı kaldırılarak 13/06/2016 tarihli, 2015/9598 soruşturma, 2016/2075 esas ve 2016/1862 sayılı iddianame ile sanığın TCK’nın 191/4-c maddesi yollamasıyla 191/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile Uşak 2. Asliye Ceza mahkemesi'ne kamu davası açıldığı,
4- Uşak 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kanun yararına bozma istemine konu 04/10/2016 tarihli, 2016/429 esas ve 2016/466 sayılı kararı ile; sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62.maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına,5 yıl denetim süresi belirlenmesine, TCK’nın 191/2.maddesi gereğince tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına, TCK’nın 191/5.maddesi gereğince sanığın, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde, hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verileceği, aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verileceğinin ihtarına” karar verildiği, kararın 20/10/2016 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği ve infazı için Uşak Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği, Uşak Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 25/10/2016 tarihli ve 2016/1051 DS sayılı çağrı tebliğ edilerek infaz işlemlerine başlandığı, 30/11/2017 tarihi itibariyle infazın tamamlanarak kaydın infazen kapatıldığı,
Anlaşılmıştır.
./..
B-)Kanun Yararına Bozma İstemi :
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde kabul etmek veya bulundurmak suçundan şüpheli Hatice ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda, Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı'nca verilen 16/10/2015 tarihli ve 2015/9598 soruşturma, 2015/219 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/3. maddesi uyarınca şüpheli hakkında 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararı müteakip, şüphelinin denetim süresi içerisinde aynı nitelikte suçu işlemesi nedeniyle kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda, sanığın mahkumiyetine ilişkin Uşak 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/10/2016 tarihli ve 2016/429 esas, 2016/466 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre;
1- Mağdur Sıla Erdoğan'ın 13/08/2015 tarihli ek kolluk ifadesinde, sanık ile birlikte uyuşturucu madde kullandıklarını beyan ettiği anlaşılmış ise de; soruşturma ve kovuşturma aşamasında sanığa ait herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçirilemediği gibi, bu maddeleri kullandığına ilişkin tıbbi bir bulguya da ulaşılamadığı; böylelikle, mağdurun soyut beyanı dışında, sanığın uyuşturucu ya da uyarıcı madde kullandığını somut bir olgu olarak ortaya koyan, her türlü şüpheden uzak, yasal ve yeterli herhangi bir kanıtın bulunmadığı, dolayısıyla sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde;
Kabule göre de;
2- Benzer bir olay nedeni ile Yargıtay 20. Ceza Dairesi'nin 27/03/2019 tarihli ve 2018/4898 esas, 2019/1915 karar sayılı ilâmında, '....28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK'nın 191. Maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilebilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK'nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan 'Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.' şeklindeki düzenleme gereği, 'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilmesinin gerektiği, incelemeye konu dosyada ise, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca verilen 'Kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesi ve 1 yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına' ilişkin karar, şüpheliye tebliğ edilmeden önce, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğüne gönderildiği ve 23/02/2017 tarihinde düzenlenen ihtarlı çağrı kağıdı ile tedbirin infazı için işlemlere başlandığı anlaşıldığından, şüpheli hakkında verilen karar kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı dikkate alındığında durma kararının yerinde olduğu...', şeklinde, yine anılan Dairenin 04/04/2019 tarihli ve 2018/4688 esas, 2019/2124 karar sayılı ilâmında; '...'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilerek itiraz hakkı tanınması gerektiği, şüpheli hakkında verilen karar kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı...' şeklinde yer alan açıklamalar karşısında,
Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın şüphelinin mernis adresine doğrudan tebliğ edildiği anlaşılmış ise de; bilinen son adres sıfatıyla anılan adrese yapılan tebliğin iade gelmesi üzerine bu defa mernis adresi olduğuna ilişkin şerh düşüldükten sonra 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebliğ yapılması gerektiğinden erteleme kararının tebliğinin usulsüz olduğu, dolayısıyla usulüne uygun şekilde tebliğ edilmeyen şüpheli hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı ve bu bakımdan kovuşturma şartının gerçekleşmediği gözetilmeden, durma kararı yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde; isabet görülmemiştir.” denilerek Uşak 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/10/2016 tarihli ve 2016/429 esas, 2016/466 sayılı kararının, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması istenilmiştir.
C-)Konunun Değerlendirilmesi:
İncelenen dosyada; mağdur Sıla Erdoğan’ın kolluk ifadesinde sanık ... ... ile birlikte uyuşturucu madde kullandıklarını belirtmesi üzerine başlatılan soruşturma sonucunda Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 16/10/2015 tarihli ve 2015/9598 soruşturma, 2015/219 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/3. maddesi uyarınca şüpheli hakkında 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın doğrudan mernis adresine tebliğe çıkarıldığı ve 10/11/2015 tarihinde mernis adresinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, kararın tebliği ve kesinleşmesi beklenilmeden 19/10/2015 tarihinde infazı için Uşak Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği, şüphelinin denetim süresi içerisinde 16/03/2016 tarihinde uyuşturucu madde kullandığının teknik yöntemle belirlenmesi üzerine açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Uşak 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/10/2016 tarihli ve 2016/429 esas, 2016/466 sayılı kararı ile sanığın cezalandırılmasına, CMK’nın 231/5. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına,aynı zamanda TCK’nın 191/2. maddesi gereğince tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği,kararın kesinleşmesini ttakiben tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin de infaz edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
1- Sanığın 05/08/2015 tarihli eylemine ilişkin olarak,mağdur Sıla Erdoğan'ın soruşturma aşamasında alınan ifadelerinde, sanık ile birlikte uyuşturucu madde kullandıklarını beyan etmesi üzerine sanık hakkında soruşturma yapılarak kamu davası açılmış ise de; kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen ve uyuşturucu madde kullandığı teknik yöntemlerle saptanamayan sanığın savunmasının aksine, maddî bulgularla desteklenmeyen mağdurun soyut beyanı dışında, kuşku sınırlarını aşan mahkumiyetine yeterli ve kesin delil bulunmadığı anlaşıldığından sanığın beraatine ve 16/03/2016 tarihli eyleminin müstakil bir suç oluşturacağı gözetilerek Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunlmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olduğu gibi,
Kabule göre de;
2-28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilebilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK'nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan 'Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.' şeklindeki düzenleme gereği, 'Kamu davasının açılmasının ertelenmesi' kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilmesinin gerektiği, şüpheli hakkında verilen karar kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, somut olayda; Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 16/10/2015 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının, doğrudan şüphelinin mernis adresine tebliğe çıkarıldığı, mernis adresinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, kararın tebliği ve kesinleşmesi beklenmeden infazı için Uşak Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'ne gönderildiği,
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesinde yer alan “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın öncelikle bilinen en son adrese, mernis adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, sanığın mernis adresine doğrudan Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince yapılan tebligatın geçerli sayılamayacağı, şüphelinin 16/03/2016 tarihinde yeniden kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediği anlaşılmış ise de; kamu davası açılmasının ertelenmesi kararı usulüne uygun tebliğ edilmediğinden ve kesinleşmediğinden 16/03/2016 tarihli ikinci suçun beş yıllık erteleme süresi içerisinde işlendiğinin kabul edilemeyeceği ve TCK’nın 191/4.maddesi uyarınca kamu davası açılması koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından durma kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyet kararı verilmesi,
3- Mahkemece sanığın hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün 5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına, CMK’nın 231/8. maddesi uyarınca sanığın herhangi bir yükümlülük ve koşul içermeyecek şekilde 5 yıl süre ile denetim altında tutulmasına karar verildikten sonra 5237 sayılı TCK’nın 191/2. maddesi uayrınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine de karar verilerek hükmün karıştırılması,
Kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür.
D-)Karar :
Yukarıda açıklanan nedenlerle, sanığın 05/08/2015 tarihli eylemine ilişkin olarak, kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen ve uyuşturucu madde kullandığı teknik yöntemlerle saptanamayan sanığın savunmasının aksine, maddî bulgularla desteklenmeyen mağdurun soyut beyanı dışında, kuşku sınırlarını aşan mahkumiyetine yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden; Uşak 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/10/2016 tarihli ve 2016/429 esas, 2016/466 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetkiye dayanılarak;
Hüküm fıkrasının;
1- Sanığın üzerine atılı 05/08/2015 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e) maddesi gereğince yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle BERAATİNE;
2- Sanığın 16/03/2016 tarihli eylemi müstakil bir suç olarak değerlendirlerek gereğinin takdir ve ifası için Uşak Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunulmasına,
Şeklinde DEĞİŞTİRİLMESİNE
Hükmün değiştirilen bu şekliyle infazına,
Dosyanın Adalet Bakanlığı'na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine,
26/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.