Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/10478 E. , 2022/2371 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/10478
Karar No : 2022/2371
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri Yrd. V. …
İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, ziyarete gittiği arkadaşının ikametinde apartman sakinlerinden biriyle yaşadığı tartışmaya müdahale eden polis memurundan aldığı jop darbesi neticesinde sağ gözünde kalıcı hasar meydana geldiği ileri sürülerek uğranıldığı belirtilen zararlarına karşılık fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi ile 200.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacı tarafından aynı istemle daha önce Mahkemelerinde açılan dava sonucunda Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı merciine tevdii kararı ile dava dilekçesinin İçişleri Bakanlığı'na başvuru yerine geçmek üzere tevdii edildiği bildirilmesine rağmen, davacı tarafından zımni ret süresinin bittiği 09/08/2013 tarihinden itibaren işlemeye başlayan altmış günlük dava açma süresi içinde, en son 08/10/2013 tarihine kadar dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten çok sonra 02/02/2019 tarihinde açılan işbu davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesi olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; Mahkeme kararında yer verilen E:… sayılı dosyanın davacı ile ilgisinin bulunmadığı, bununla birlikte yine kararda yer verilen E:… sayılı dosyanın davacı tarafından açılan ve merciine tevdi kararıyla sonuçlanan dava olduğu ve bu karara göre de davada süre aşımı bulunduğu anlaşıldığından, istinaf başvurusuna konu … İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun açıklamalı olarak reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, merciine tevdii kararında istemin reddi halinde yeniden dava açabileceğine ilişkin ihtara yer verilmediği, kararın eksik olması nedeniyle hak kaybına uğradığı, usul ve yasaya aykırı bir karar olduğu, davanın esasının incelenmesi gerektiği, bu nedenlerle Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı, 04/08/2009 tarihinde bir arkadaşını ziyarete gittiği esnada arkadaşının ikamet adresinde apartman sakinlerinden biriyle yaşadığı tartışma üzerine olay yerine gelen polis memurundan aldığı jop darbesi neticesinde sağ gözünden yaralanmıştır.
Olayda müdahalede bulunan polis memuru hakkında 'yaralama' suçundan … Asliye Ceza Mahkemesinde ceza davası açılmış, Mahkemece … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla verilen mahkumiyet hükmünün Yargıtay … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda Mahkemece … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ile sanık polis memurunun 'kasten nitelikli yaralama' suçunu işlediğinin sabit olduğu gerekçesiyle neticeten 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Anılan ceza mahkemesi kararı Yargıtay … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Davacı tarafından, bir gözünde kalıcı hasar meydana geldiğinden bahisle uğradığı zararlarına karşılık fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle … İdare Mahkemesinin E:… sayılı esasında dava açılmış, Mahkemece … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla dava dilekçesinin davalı İçişleri Bakanlığına tevdiine karar verilmiş, dilekçenin tebliğinden itibaren 60 gün içinde İçişleri Bakanlığınca herhangi bir işlem tesis edilmemesine rağmen davacı tarafından yeniden dava açılmamış, daha sonra davacı tarafından davalı idareye 25/01/2017 ve 25/06/2018 tarihlerinde yazılı olarak yapılan başvurular ile anılan Mahkeme kararı ve dava dilekçesine ilişkin bir işlemin yapılıp yapılmadığı sorulmuş, davalı idarenin … tarih ve … sayılı yazısı ile davacının tazminat ödenmesi talebinin daha önce zımnen reddedildiğinin belirtilmesi üzerine, 02/02/2019 tarihinde bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları ödemekle yükümlü olup; idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 9. maddesinde, çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği, adli yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabileceği; ön karar başvurusunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan haliyle 'Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması' başlıklı 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurmaları, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabileceği düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda aktarılan maddeler uyarınca idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle tam yargı davası açılabilmesi için; maddi olayın, zarara sebep olan eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın kesin olarak ortaya konulması zorunludur.
İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir davranışı, bir tutumu veya hareketsizliği; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları ifade etmektedir. Dolayısıyla zarara sebep olan eylemin idariliği ve yol açtığı zarar bazen eylemin yapılmasıyla veya olayın gerçekleşmesiyle birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme, kesin sağlık raporları ve ceza yargılaması sonucu da ortaya çıkabilmektedir.
Esasen, idari eylemin tamamlandığı ve zararın tam olarak ortaya çıktığı tarih dikkate alınmadan 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesinde öngörülen bir ve beş yıllık sürenin hesaplanması, bazı hallerde dava açma hakkının kullanılamaması sonucunu doğuracaktır. Eylemin idariliğinin ve/veya zararın ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldırır biçimde süre hesabı yapılmasının ise hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.
Uyuşmazlıkta, davacının sağ gözünden yaralanmasıyla sonuçlanan olaya ilişkin maddi gerçeğin ancak … Asliye Ceza Mahkemesinin mahkumiyet kararıyla ortaya çıktığı anlaşıldığından, davacı tarafından eylemin idariliğinin ceza davasında verilen mahkumiyet kararının kesinleştiği 14/02/2018 tarihi itibarıyla öğrenildiğinin kabulü gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Buna göre, eylemin idariliğinin öğrenilmesinden itibaren 1 yıl içerisinde açılan davada süre aşımı bulunmamaktadır.
Öte yandan, 2577 sayılı Kanun'un yukarıda aktarılan 9. ve 13. maddeleri birlikte yorumlandığında; 13. maddede öngörülen 'bir yıllık süre'nin, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararların tazmini amacıyla açılan davalar bakımından 'dava açma süresi' olarak kabulü gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun ve Danıştay idari dava dairelerinin yerleşik uygulamalarında, tam yargı davalarına ilişkin uyuşmazlıklarda, idari eylemin yazılı bildirimi veya başka suretle öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık süre içinde dava açılmaması durumunda, davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmekte; böylece, bir yıllık süre, dava açma süresi olarak kabul edilmektedir.
Ayrıca, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 'Kişinin Hakları ve Ödevleri' başlıklı II. Bölümünün, 'Hak Arama Hürriyeti' kenar başlıklı 36. maddesinde, 'Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.' hükmüne yer verilmiştir.
İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme'nin 'Adil Yargılanma Hakkı' başlıklı 6. maddesinde de, herkesin, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Bir davada uyuşmazlığın esasının incelenebilmesi, diğer koşullar yanında, davanın yasada öngörülen süre içerisinde açılmış olmasına bağlı olduğuna; dava açma hakkının, hak arama özgürlüğünün kullanılmasına ilişkin bulunduğuna göre; yasalarda, dava açma sürelerine yönelik açık hüküm yer almadığı sürece, söz konusu sürelerin adil yargılama hakkına aykırı yoruma tâbi tutulmaması, geniş yorumlanması gerekmektedir.
Bu çerçevede, 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinde, bir yıllık sürede yalnız bir kez başvurulabileceği yolunda kısıtlayıcı bir hüküm yer almadığından, idari eylem nedeniyle hakkının ihlal edildiğini ileri süren ilgililerin, bir yıl içerisinde her zaman, birden çok kez idareye başvurabileceğinin ve bu başvuruların açıkça veya zımnen reddi üzerine her seferinde 60 gün içinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağının kabulü gerekmektedir. Başka bir anlatımla, idari eylemlerden zarar gördüğünü iddia edenlerin, önceki ön karar başvuruları üzerine süresinde dava açmamaları halinde dahi, Kanunda belirtilen 1 yıllık süre içinde olmak kaydıyla, yeniden başvurma hakları bulunduğu, bu çerçevede daha önce başvurmuş olmalarının, başvuru ve dava hakkını kullanıp tükettikleri anlamına gelmeyeceği sonucuna varılmaktadır.
Diğer taraftan, davacının işbu davaya konu zararının tazminini ilk önce 2013 yılında açtığı davada talep ettiği, dava dilekçesinin mercine tevdii üzerine davalı idarece süresinde cevap verilmemek suretiyle sulh isteminin reddedildiği, aynı şekilde 25/01/2017 ve 25/06/2018 tarihlerinde yapılan tazminat ödenmesi istemli başvuruların da idarece zımnen ve açıkça reddedildiği dikkate alındığında; 'ön karar' müessesesinden umulan faydanın (dava açılmaksızın uyuşmazlığın sulh yoluyla giderilmesinin) uyuşmazlık bakımından gerçekleşmeyeceğinin anlaşıldığı, bu haliyle davacının en son 12/07/2018 tarihli ön karar sonrası idareye yeniden başvurmayarak doğrudan açtığı işbu davada, dava dilekçesinin tekrar merciine tevdiine karar verilmesinin, 'ön karar' müessesesinin amacına hizmet etmeyeceği gibi usul ekonomisi açısından da yarar sağlamayacağı, dolayısıyla Mahkemece uyuşmazlığın esası incelenerek bir karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmaktadır.
Bu nedenle, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun açıklamalı olarak reddi yolundaki temyize konu İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,
2..Davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun açıklamalı olarak reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 26/04/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.