Ceza Genel Kurulu 2022/190 E. , 2022/300 K.
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Sanık ...’ın kasten öldürme suçundan TCK’nın 37/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 81/1 ve 62. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, kasten öldürme suçuna teşebbüsten aynı Kanun’un 37/1, 81/1 ve 35. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan 6136 sayılı Kanun’un 13/1 ve TCK’nın 62. maddesi uyarınca 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına; sanıklar ..., ... ve ...’ın kasten öldürme suçuna yardımdan TCK’nın 81/1, 39/2-c ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, kasten öldürme suçuna teşebbüse yardımdan ise aynı Kanun'un 81/1, 35, 39/2-c ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, tüm sanıklar yönünden ayrıca TCK’nın 53 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin ... 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.04.2015 tarihli ve 141-113 sayılı kısmen resen temyize tabi olan hükümlerin sanıklar müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.11.2017 tarih ve 3024-3975 sayı ile; TCK’nın 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.10.2021 tarih ve 123246 sayı ile;
“...Mahkeme üyesi Hâkim, olayın faillerinden olduğu iddiası ile haklarında yakalama emri çıkarılmış ve haklarında henüz dava açılmamış kişilerin yakalanmasının beklenmesi, bu kişilerin ileri süreceği savunma delillere göre tüm sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği düşüncesinde olduğunu belirtmiş, bu konu bir ön sorun olarak ele alınmak yerine davanın esası yönünden kullanılmış bir oymuş gibi kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmakla CMK'nın 229/2 maddesine muhalefet edilmiş olduğu,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.02.2022 tarih ve 12345-1119 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kasten öldürme, kasten öldürme suçuna teşebbüs ve 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçlarından; sanıklar ..., ... ve ... hakkında kasten öldürme ve kasten öldürme suçuna teşebbüse yardımdan kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yerel Mahkeme tarafından sanıklar hakkında mahkûmiyet hükümleri kurulurken usulüne uygun şekilde oylama yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 29.01.2007 tarihli ve 553-152 sayılı iddianame ile; sanık ... hakkında kasten öldürme, kasten öldürme suçuna teşebbüsten; 17.09.2007 tarihli ve 18337-1412 sayılı iddianame ile de, sanıklar ..., ..., ... ile inceleme dışı sanıklar ... hakkında kasten öldürme, kasten öldürme suçuna teşebbüs ve 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçlarını işledikleri iddiasıyla ve bu suçlardan mahkûmiyetlerine karar verilmesi talebiyle kamu davaları açıldığı;
Her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilerek yargılamanın yapıldığı ... 7. Ağır Ceza Mahkemesince 10.10.2013 tarihli 31. celsede; “Haklarında yakalama kararları çıkarılan sanıklar ...’nın makul bir süre daha yakalanmalarının beklenmesine dair ara kararların verildiği ve bu ara kararlarda da gerekçelerin gösterildiği ancak sanıkların yakalanamadığı, aradan uzun zamanın geçtiği, bu sanıkların yakalanarak ifadelerinin alınmasının dosya kapsamına göre önem arz ettiği anlaşılmakla birlikte işin daha fazla sürüncemede kalmaması için sanıklar Ferhat Bağcı ve Cebrail Tekçe haklarında açılan kamu davalarının işbu dosyadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesine, Hâkim ... İpekleşen’in karşı oyu ve muhalefetiyle karar erilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle ayırma kararı verildiği,
... 7. Ağır Ceza Mahkemesince 10.04.2015 tarih ve 141-113 sayı ile; sanık ...’ın kasten öldürme suçundan TCK’nın 37/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 81/1 ve 62. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, kasten öldürme suçuna teşebbüsten aynı Kanun’un 37/1, 81/1 ve 35. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan 6136 sayılı Kanun’un 13/1 ve TCK’nın 62. maddesi uyarınca 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına; sanıklar ..., ... ve ...’ın kasten öldürme suçuna yardımdan TCK’nın 81/1, 39/2-c ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, kasten öldürme suçuna teşebbüse yardımdan ise aynı Kanun'un 81/1, 35, 39/2-c ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, tüm sanıklar yönünden ayrıca TCK’nın 53 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluklarına ve mahsuba oy çokluğuyla karar verildiği,
Üye Hâkim ... İpekleşen’in “...Haklarında yakalama emri çıkarılan sanıklar ... ve ... dosyanın bir bütün hâlinde değerlendirilip incelenmesi sonucunda gerek haklarında hüküm kurulan sanıklar ile haklarında yakalama emri çıkarılan sanıkların kendilerine isnat edilen suçlara ilişkin olayın bir bütün olarak kabul edilmesinin gerektiği, kanaatimce olayın tefrik edilmek suretiyle bölünmesinin yargılama ekonomisi yönünden tüm sanıklar yönünden değerlendirmenin bölünmesi, sanıkların hukuki durumlarını değiştireceği dikkate alınarak haklarında yakalama emri çıkarılan sanıkların yakalama emirlerinin infaz edilmek suretiyle savunmalarının alınması sırasında her iki sanığın yapacakları savunmalar ve savunmalarda belirtileceği delillerin tüm dosya kapsamı içerisinde değerlendirilmesi gerektiğinden, gerek haklarında yakalama emri bulunan sanıkların gerekse haklarında hüküm kurulan sanıkların hukuki durumlarını leh ve aleyhte değiştirme durumunun söz konusu olduğu, olayın haklarında yakalama emri çıkarılan sanıkların savunmaları ve savunmalarında gösterecekleri delillerin de dosyanın bir bütün hâlinde değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu, haklarında yakalama emri bulunan sanıkların savunmaları ve göstereceği delillerin birlikte değerlendirilip daha sağlıklı bir sonuca varılmasının mümkün olduğu hâlde dosyanın tefrik edilerek hüküm kurulması, dosya kapsamı, olayın oluşumu, savunması alınan sanıkların savunmalarının bölünmesi gerek usul ekonomisi ve dosya kapsamı ile uygun olmadığından tefrik kararının verilmesi usul ve esasa uygun olmadığı kanaatiyle haklarında yakalama emri çıkarılan sanıkların savunmaları ve savunmalarında belirtecekleri delillerin toplanması sonucunda bu iki sanık hakkında da hüküm kurulması sonucunda her iki dosyanın Yargıtay incelemesi aşamasına dahi Yargıtayca her iki dosyanın birleştirilmesinin söz konusu olacağı, birleştirilen dosya üzerinden tüm sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesinin gerektiği, bazı Yargıtay kararlarında dosyanın tefrik edilerek karar verilmesi hâlinde tefrik edilen dosya içinde karar verildiğinde her iki dosyanın birleştirilerek sanıkların hukuki durumlarının yeniden değerlendirilmesi konusunda Yargıtay kararlarının da mevcut olduğu, bu nedenlerle dosyanın tefrik edilmek suretiyle sanıklar hakkına hüküm kurulmasının kanaatimce usul ve esasa uygun olmadığı,” düşüncesiyle karşı oy kullandığı,
Kısmen resen temyize tabi olan hükümlerin sanıklar müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.11.2017 tarih ve 3024-3975 sayı ile; TCK’nın 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Duruşmada hazır bulunacaklar” başlıklı 188. maddesinin 1. fıkrası karar tarihinde;
“Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır.”,
Aynı Kanun’un “Karar ve hükümlerde gerekli oy sayısı” başlıklı 224. maddesi;
“(1) Mahkemece karar ve hükümler oybirliği veya oyçokluğuyla verilir.
(2) Karşı oya tutanakta yer verilir; gerekçesi de tutanakta gösterilir.”,
Kanun’un “Oyların toplanması “ başlıklı 229. maddesi ise;
“(1) Mahkeme başkanı, kıdemsiz üyeden başlayarak oyları ayrı ayrı toplar ve en sonra kendi oyunu verir.
(2) Mahkeme başkan ve üyelerinden hiçbiri herhangi bir konu veya sorun üzerinde azınlıkta kaldığını ileri sürerek oylamaya katılmaktan çekinemez.
(3) Oylar dağılırsa sanığın en çok aleyhine olan oy, çoğunluk meydana gelinceye kadar kendisine daha yakın olan oya eklenir.”,
Şeklinde düzenlemeler içermektedir.
Gerek Yargıtay uygulamalarında ve gerekse öğretide açıkça belirtildiği üzere bu düzenlemeler toplu mahkemelerde müzakere ve oy vermelerde mutlaka uyulması gereken emredici usul kurallarıdır. Yargılamada kanıtların toplanmasından sonra hâkimlerin olay hakkında birbirlerini aydınlatmaları için müzakere yapılır. Karar verilmeden önce böyle bir müzakerenin yapılmaması emredici usul kuralına aykırılık oluşturur. Karardan önceki tartışmada, meselenin varlığı, yokluğu, gerekliliği veya gerekmezliği öncelikle oylanarak, çözümlenmelidir. Zira, her hâkim CMK’nın 229. maddesinin 2. fıkrası uyarınca sorun hakkında oy vermek zorundadır.
Hâkimlerin oyları ile ön sorunlar çözüme kavuşturulduktan sonra, esas hakkında kararın verilmesine geçilebilir. Müzakere sırasında, suç, suçlu ve cezalandırma hususunda oy verme aşamasına gelinmediği anlaşılırsa ön sorunlar aşamalı olarak çözümlenmelidir. Aksi hâlde, nihai aşamaya ulaşmamış hâkimlere ait düşüncelerin sonuca aktarılması gibi Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırı bir işlem yapılmış olur. Kanun’da oylama sırası düzenlenmemiş olmakla beraber öncelikle; şekli usul sorunları, soruşturmanın yeterli olup olmadığı, suç, kusur ve bunu etkileyen durumlar, suçluluk bağı, ceza sorunu ile ceza dışı sorunlar gözetilmelidir.
İlk aşamalarda birinde çoğunluk dışında kalan oy, bunda direnerek sonraki oylamanın dışında kalamaz. Bu hâkimin sorumluluğu ve sonuç belirleme görevinin gereğidir. Zira, hâkim açılmış olan bir davayı nihai kararla bitirmek zorundadır.
Hüküm; 'son karar' yargı makamlarınca gerekli ve yeterli araştırma, inceleme, kovuşturma ve soruşturma yapılıp, tamamlandıktan sonra, somut olayın pozitif hukuk kuralları karşısındaki durumunun saptanması yoluyla uyuşmazlığı ve davayı sonuçlandıran bir kurumdur. Hükmün en önemli niteliği, var olan meseleyi çözüşü, yani sonuç unsurudur. Böylece bir hükümde, sorun, gerekçe ve sonuç olmak üzere üç unsurun bulunması gerekmektedir. İşin niteliğine göre, bunların aşama aşama çözümü ile sonuca ulaşılması gerekmektedir.
Hüküm kurulması sırasında, ortaya çıkan bazı yan sorunların asıl sorundan önce çözülmesi gerekiyorsa, bunlar öncelikle çözümlenmeli, sonraki aşamaya bunun ardından geçilmelidir. Zira, bir sorunu yargılayan veya inceleyen hâkim sonuç belirtmek zorundadır. Çoğunluk sağlayamayan, ara kararına, sorunu çözümleyici bir son karar niteliği verilmesi olanaklı değildir. Esas sorunun kurulca görüşülmesi sırasında ortaya atılan her görüşü oy niteliğinde saymak mümkün olamaz. Sonuca gidebilmek için çözümü gereken noktalar hakkında oylama yapıldıktan sonra son karara geçilmelidir. Görüşme 'müzakere' sona erince, yani başkan ve üyeler son kararı verebilecek duruma gelince, sıra esas hakkında oy kullanmaya gelir. Asıl kararı kurul vereceği için, başkan ve üyelerin sonuç belirleyici karar niteliğindeki görüşlerine oy denilir. Kurulu oluşturan başkan ve üyeler esas hakkında oy kullanmaktan kaçınamazlar. Oylama sonucunda 'Oylar dağılırsa sanığın en çok aleyhine olan oy, çoğunluk meydana gelinceye kadar kendisine daha yakın olan oya eklenir.' şeklinde CMK’nın 229. maddesinin 3. fıkrasındaki düzenlemede yer alan 'kadar' sözcüğü oylamada sürekliliği ifade ettiği için, yargı makamları bakımından karar vermenin zorunluluğunu da göstermektedir.
Soruşturmanın genişletilmesi yolunda, başkan veya üyelerden herhangi biri veya birkaçı tarafından ileri sürülen görüş; CMK’nın 229. maddesinin 2. fıkrası çerçevesinde çözülmesi gereken bir meseledir. Toplanan kanıtların esas hakkında karar vermeye yeterli olup olmadığı bir başka anlatımla soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığı hususu oylanıp da, kuruldaki hâkimlerden birisinin olayın yeterince aydınlanmadığını ileri sürerek, başkaca kanıtların toplanmasını istemesi ve o doğrultuda oy kullanması hâlinde, çoğunluğu oluşturan diğer hâkimlerin toplanan kanıtlarla olayın aydınlığa çıktığını benimseyerek bu nedenle de CMK’nın 223. maddesinde gösterilen biçimde karar verilmesi yönünde oy kullanmaları durumunda, soruşturmanın genişletilmesi yönünde oy kullanan hâkim esas hakkında oy vermeye zorunlu hâle gelir, ön sorun konusunda azınlıkta kaldığını ileri sürerek oy kullanmaktan kaçınamaz. Ancak, çoğunluğun kullandığı doğrultuda oy kullanmak zorunluluğu yoktur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
... 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.04.2015 tarihli ve 141-113 sayılı kararda iki grup oy kullanıldığı görülmektedir. Başkan ve bir üye hâkimin oyları, toplanan kanıtların yeterli olduğuna ve bu kanıtlara göre sanıklar hakkında mahkûmiyet hükümleri kurulmasına ilişkin iken, diğer üye hâkimin oyu ise soruşturmanın genişletilmesi gerektiği yönündedir. Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren kararlarında da açıklandığı üzere, soruşturmanın genişletilmesi CMK’nın 229/2. maddesinde yazılı sorunlardan olup bu yöndeki oylar, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca kendisine yakın olan oya ilâve edilebilecek, davayı sonuçlandırıcı oylardan değildir. Bu nedenle soruşturmanın genişletilmesine ilişkin görüş, “ön sorun” olarak öncelikle oylanmalı, oylama sonucunda bu konudaki oylar azınlıkta kalmış ise, azınlık oyunu oluşturan üyelerin de katılımı ile davanın esası hakkında sonuçlandırıcı oylama yapılmalıdır.
Yerel Mahkemece öncelikle eksik araştırma olup olmadığı tartışılarak bu konuda oylama yapılması, azınlıkta kalan oy varsa bu husus da dikkate alınarak davanın esası hakkında sonuçlandırıcı hükmün ayrıca oylanması gerekirken, üye hâkimin işin esası hakkında görüşünü açıklayacak şekilde oy kullanmadığı, bu suretle CMK’nın 229/2. maddesine aykırı davranılmak suretiyle usulüne uygun oylama yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, sanıklar hakkında kasten öldürme, kasten öldürme suçuna teşebbüs ve bu suçlara yardım ile 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri yönünden Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemece kurulan bu mahkûmiyet hükümlerinin saptanan bu usul nedeninden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına, hükümlerin Özel Dairece onanmasının ardından cezalarının infazına başlanan sanıklardan ..., ... ve ... hakkındaki kasten öldürme suçuna yardım ve kasten öldürme suçuna teşebbüse yardımdan hükmedilen cezaların infazlarının durdurulmasına ve tahliyelerine, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadıkları takdirde derhal salıverilmeleri için yazı yazılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesince verilen 15.11.2017 tarih ve 3024-3975 sayılı düzeltilerek onama kararının, sanıklar hakkında kasten öldürme, kasten öldürme suçuna teşebbüs, bu suçlara yardım ve 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri yönünden KALDIRILMASINA,
3- ... 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.04.2015 tarih ve 141-113 sayılı; sanıklar hakkında kasten öldürme, kasten öldürme suçuna teşebbüs, bu suçlara yardım ve 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin CMK’nın 229/2. maddesine aykırı davranılarak usulüne uygun oylama yapılmadan hükümler kurulması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilip, Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükümlerinin bozulmasına karar verilmesi nedeniyle sanıklardan ..., ... ve ... hakkındaki kasten öldürme suçuna yardım ve kasten öldürme suçuna teşebbüse yardımdan hükmedilen cezaların İNFAZLARININ DURDURULMASINA ve atılı suçlardan sanıkların cezaevine alınmış olmaları hâlinde TAHLİYELERİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadıkları takdirde derhal salıverilmeleri için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.