1. Hukuk Dairesi 2021/10574 E. , 2022/4186 K.
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : KIRIKHAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 10/11/2021 tarihli ve 2021/334 Esas - 2021/1460 Karar sayılı kararıyla HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 26.05.2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan anneleri ...’ın maliki olduğu dava konusu 20 ada 26 parsel sayılı taşınmaz ile 3772 parsel sayılı taşınmazı, mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 13/11/2017 tarihinde dava dışı oğlu ...’ın eşinin yeğeni olan davalıya satış yoluyla temlik ettiğini, asıl amacın dava konusu taşınmazların dava dışı oğul ... uhdesine geçirilmesi olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında tescilini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, dava konusu taşınmazları gerçek bir satış işlemiyle edindiğini, alım gücü bulunduğunu, banka kanalıyla mirasbırakana 265.969,55 TL ödediğini, 20 ada 26 parsel sayılı taşınmaz için 73.971,55 TL, 3772 parsel için 191.998,00 TL ödeme yaptığını, kanser tedavisi gören ve emekli maaşı olan mirasbırakanın satış ihtiyacı içinde olmasının mümkün olduğunu, mirasbırakanın, dava dışı oğlu ...’ın ev gereksinimini karşılamak için 20 ada 26 parsel sayılı taşınmazın üst katında inşaat başlattığını, bu süreçte mirasbırakana 35.000 TL ve 44.000 TL para verdiğini, ancak mirasbırakanın elden aldığı bu 79.000 TL’yi ödeyemediğini, bunun üzerine mirasbırakanın dava konusu taşınmazları devrettiğini, mirasbırakanın aracını ise Adana 13. Noterliğinin 24/03/2016 tarihli vasiyetnamesi ile davacı kızı ...’ya vasiyet ettiğini, mirasbırakanın ayrıca banka hesabında para bıraktığını, mirasbırakanın temlik dışı 3159 ada 10 parsel sayılı taşınmazı bulunduğunu, mirasbırakanın mal kaçırma iradesiyle hareket etmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Kırıkhan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/11/2020 tarihli ve 2019/151 Esas - 2020/436 Karar sayılı kararıyla; bedeller arasındaki farkın tek başına muvazaanın ispatında yeterli olmadığı, uzak akraba olan davalının alım gücü bulunduğu ve birtakım ödeme belgeleri sunduğu, mirasbırakanın başkaca taşınmazı da bulunduğu, çocuklarıyla arasında bir husumet olmadığı, kanser tedavisi için Adana’ya gittiğinde davacı kızı ...’nın yanında kaldığı, mirasbırakanın adına kayıtlı aracını davacı kızı ...’ya vasiyet ettiği, davacının eşi ve komşusu olan davacı tanıklarının beyanlarının yetersiz olup, davalı tanıklarının ise mirasbırakanın Adana iline ev yaptırma niyetinin olup bu sebeple paraya ihtiyacı olduğunu, borçlandığını beyan ettikleri, erkek çocukların borçları nedeniyle taşınmazların satıldığı iddiasının ise sabit olmadığı, davacı tarafça teklif edilen yeminin davalı tarafından eda edilmiş olması da nazara alındığında iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Kararın usul ve yasaya, hakkaniyete aykırı olduğunu, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme yapıldığını, muvazaanın açık olmasına rağmen somut delillerin yok sayıldığını, karar tarihi olan 03/11/2020 tarihinde dava dışı tanık ...’ın sosyal medya paylaşımlarından durumun anlaşıldığını, dava dışı ...’ın, davayı kazanması nedeniyle tebrik mesajlarını kabul ettiğini, bunun bile davalıya yapılan temlikin muvazaalı olduğunu gösterdiğini, davalının çekişme konusu taşınmazları gerçekten satın almış olsa idi dava dışı erkek kardeşlerin hiçbir hak ve menfaatinin olmaması gerektiğini, bedeller arasındaki farktan dava dışı erkek kardeşlerin de rahatsız olması ve davacı kız kardeşlerinin yanında durmaları gerektiğini, davalı ...’in, dava dışı erkek kardeş ...’ın eşinin yeğeni olduğunu, davalının, dava dışı ... ve dava dışı ... ile birlikte hareket ettiğini, 20/03/2020 tarihli kolluk araştırmasına göre, dava konusu 20 ada 26 parsel sayılı taşınmazın dava dışı ... tarafından kullanılıp satıldığının tespit edildiğini, esasen dava dışı ...’ın, annesi olan murisi yanıltarak kız kardeşlerine mal bırakmamak için davalıyla birlikte hareket ederek muvazaalı işlemi gerçekleştirdiğini, bu hususun tutanakla da ispatlandığını, 3772 parselde tekel bayi olduğu ve burayı davacıların kardeşi dava dışı ...’ın işlettiği, üst katta ise dava dışı ... ve ...’ın oturduklarının tespit edildiğini, davalının bu taşınmazları dava dışı ...’a belli bir süre sonra devredeceğini, davalının yıllık geliri nazara alındığında alım gücü bulunmadığını, taşınmazların da piyasa değerinden 6 kat daha düşük bedelle alındığını, davalının sadece emanetçi olduğunu, Yapı Kredi Bankasının mirasbırakana ait hesap olmadığını bildirdiğini, ancak davalının, dava konusu 20 ada 26 parsel için 39.998,00 TL, 3772 parsel için 92.998,00 TL Yapı Kredi Bankası havale dekontu sunduğunu, mirasbırakanın bu parayı ne şekilde çektiğinin anlaşılamadığını, ağır kanser hastası olan mirasbırakanın ne şekilde bankaya giderek parayı çektiği ve ne şekilde tasarruf ettiğinin muamma olduğunu, satış tarihi itibarıyla dava konusu taşınmazların toplam değerinin keşfen 850.619,17 TL olarak saptandığını, Mahkemece bunun yok sayılarak dava konusu taşınmazların rayiç değerlerinin resmi senette yazılı 52.000 TL olarak benimsendiğini, nereden bulunduğu anlaşılamayan 191.988,00 TL bedelle yani resmi senetten yazılı olandan yüksek bir değerle satın alındığının gerekçede belirtildiğini, bedeller arasındaki fahiş farkın göz ardı edildiğini, mirasbırakanın son dönemlerinde taşınmazlarını satmasını gerektirir bir neden bulunmadığını, sağlık sorunlarıyla mücadele eden mirasbırakanın Adana’da ev yaptırmak için dava konusu taşınmazları sattığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ayrıca satıştan sonra mirasbırakanın ev yaptırmadığının, başkaca taşınmaz satın almadığının, satış bedelinin mirasbırakanın hesabında olmadığının belli olduğunu, mirasbırakanın kanser hastası olduğunu davacı tanıklarının da ifade ettiklerini, dava dışı oğul ...’ın internette satılık ilanı verdiğini, davacı tanıklarının komşu ve eş olması nedeniyle beyanlarına itibar edilmediğini, davalı tanıklarının beyanlarına itibar edildiğini, gerekçede mirasbırakanın oğlu olarak belirtilen ... ifadesinin doğru olmadığını, zira mirasbırakanın bu isimde bir evladı olmayıp, davacı kızı ...’nın yanında kaldığını, yeterli inceleme yapılmadığını, dava dışı erkek çocukların babalarıyla iş yaptıkları dönemden kalma borçları olduğu halde sadece 5 yıllık dönem için araştırma yapıldığını, dava dışı ...’ın Ziraat bankasına borcu olduğunun bildirildiği halde bunun da yok sayıldığını, iddiaların genişletilmesinin söz konusu olmadığını, dava dışı ...’ın yalan tanıklık yaptığını ve bu hususta savcılığa şikayette bulunduklarını, yeminin kesin delil olduğundan söz edildiğini, ancak davalının yalan yere yemin ettiğini, resmi kayıtlarla iddianın ispatlandığını, mirasbırakanın ölmeden önce çoğu zaman Kırıkhan’daki evinde ikamet ettiği şeklindeki yemin de satışın gerçek olmadığının anlaşıldığını, davalı hakkında yalan yeminden dolayı şikayetçi olduklarını, iddianın ispatlandığı halde davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek, şikayetleriyle ilgili soruşturma dosyalarının bekletici mesele yapılmasını ve kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 10/11/2021 tarihli 2021/334 Esas 2021/1460 Karar sayılı kararıyla; mirasbırakanın dava konusu taşınmazları, dava dışı oğlu ...’ın eşinin yeğeni olan davalıya satış yoluyla temlik ettiği, satış sırasında özel bir bankada çalışan davalının alım gücü bulunduğu, satış bedelini banka kanalıyla ödediğine ilişkin birtakım dekontlar sunduğu, mirasbırakanın başkaca taşınmazı da olup, çocuklarıyla arasında husumet bulunmadığı, en son kanser hastası olması nedeni ile davacı kızı ...’nın yanında kaldığı, Adana iline kanser tedavisi için gittiği zamanlarda kızı ...'nın baktığı, mirasbırakanın davacı kızı ...'ya da bir araç vasiyet ettiği, davalı tanığı olarak dinlenen oğul ...’ın beyanlarına göre, dava konusu taşınmazları satmasını mirasbırakana ...’ın söylediği, mirasbırakanın isteği üzerine taşınmazların satış ilanlarını ...’ın verdiği, dava konusu 26 parsel üzerindeki inşaat nedeniyle mirasbırakanın borcu olduğu şeklindeki ifadeler nazara alındığında satışın iradi olduğu, temlikin dava dışı oğul ...’ın borcu için yapıldığı ya da temlikin dava dışı oğul ... yararına davalıya yapıldığı yönündeki iddianın ispatlanamadığı, karar tarihinden sonra davacıların erkek kardeşleri tarafından sosyal medyada yapılan paylaşımların davanın esası ile ilgili olmadığı, davacı tarafça teklif edilen yeminin davalı tarafından eda edildiği, yalan yeminle ilgili olarak yürütülen soruşturmada mahkumiyet kararı verilir ise bunun ancak yargılamanın yenilenmesinde değerlendirilebileceği, davacı tarafça iddianın ispatlanamadığı gözetildiğinde, İlk Derece Mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Kararın usul ve yasaya, hakkaniyete aykırı olup, eksik incelemeye dayalı karar verildiğini, istinaf itirazlarının incelenmediğini, istinaf incelemesinin duruşmasız ve kısa sürede yapıldığını, bedeller arasında fahiş fark olduğunu, dava konusu taşınmazların keşfen saptanan değerinin 850.619,17 TL olup, sözde 191.998,00 TL’nin mirasbırakanın banka hesabına ödenmesinin gerçek satışı göstermediğini, kaldı ki banka kanalıyla ödeme yapıldığı savunulmuş ise de Yapı Kredi Bankasınca, mirasbırakana ait hesap bulunmadığının bildirildiği, ancak davalının, mirasbırakana dava konusu 20 ada 26 parsel için 39.998 TL, 3772 parsel için 92.998 TL havale ettiğine ilişkin dekont sunulduğu, bu paranın hesabı olmayan mirasbırakana ne şekilde ulaştığının, bu paranın akıbetinin ne olduğunun açıklığa kavuşturulmadığını, davalının dava konusu taşınmazları ne sebeple aldığının, neden halen kullanımının satış öncesi gibi olduğunun açıklanmadığını, davalının bu hususta delil sunmadığını, aylık maaşı 4.000-4.5000 TL olan davalının dava konusu taşınmazları alım gücü bulunmadığını, davacıların dava dışı erkek kardeşlerinin davalıya kira ödediklerini beyan etmişlerse de davalının herhangi bir kira gelirinden söz etmediğini, yani davalının, kiralayan olmayıp, muvazaa işlemi için oluşturulmuş mülk sahibi olduğunu, dava dışı ...’ın her ne kadar kira ödediğini belirtmiş ise de buna ilişkin delil sunulmadığını, davalının bu taşınmazları kullanmadığı, kira geliri elde etmediği nazara alındığında davalının bu taşınmazları edinmesinin tek sebebinin muvazaaya iştirak olduğunu, Ziraat Bankasının yazısına göre dava dışı ...’ın 2005-2008 yıllarına ilişkin borçlarının olduğunun anlaşıldığını, dava dışı ... ve ...’ın geriye dönük 10 yıllık borçlarının araştırılması gerekirken 5 yıla ilişkin borçlarının araştırıldığını, mirasbırakanın temlik dışı bir parça taşınmazda hissesi kaldığını, başka mal varlığı olmadığını, dava konusu taşınmazların satış bedelinin banka hesabında bulunmadığını, yani mirasbırakanın tüm mal varlığının aslında dava konusu taşınmazlar olduğunu, dava dışı araba her ne kadar mirasbırakan adına kayıtlı ise de aslında malikin davacı ... olduğunu, mirasbırakanın engelli olması nedeniyle ÖTV indiriminden faydalanmak için mirasbırakan adına alındığını, bu aracın kredi borçlarının davacı ... tarafından ödendiğini, bu nedenle davacıya vasiyet edildiğini, kaldı ki davacı ...’nın mirasbırakandan hiçbir pay almadığını, mirasbırakanın Adana’da ev yaptırmak için paraya ihtiyacı olduğu yönündeki savunmanın da asılsız olduğunun anlaşıldığını, mirasbırakanın Adana’da yaptırdığı bir evi olmadığını, Adana’da kızının yanında kaldığını, davalı ile mirasbırakan arasında uzak akrabalık olduğu belirtilmiş ise de, davalının, mirasbırakanın dava dışı oğlu ...’ın eşi olan dava dışı ...’nın yeğeni olduğunu, davalının aslında dava dışı eniştesi ... ile birlikte hareket ederek muvazaalı işlemi yaptığını, dava konusu taşınmazları mirasbırakanın oğullarının kullanmaya devam ettiklerini, mirasbırakanın ise Adana’da kızının yanında öldüğünü, 20/03/2020 tarihli kolluk araştırmasında, dava konusu taşınmazların satışının dava dışı ... tarafından yapıldığının, 20 ada 26 parseli dava dışı ...’ın kullandığının, 3772 parseldeki iş yerini dava dışı ...’ın işlettiğinin, üstündeki dairelerde dava dışı ... ile ...’ın oturduklarının tespit edildiğini, yerel mahkemenin hatalı olarak mirasbırakanın oğlu olarak belirttiği ... ismine istinaf mahkemesince de hatalı olarak aynen yer verildiğini, mirasbırakanın bu isimde oğlu olmadığını, mirasbırakanın davacı kızı ...’nın yanında kaldığının sabit olduğunu, yerel mahkemenin kararından sonra dava dışı ...’ın sosyal medya üzerinden yaptığı bir kısım paylaşımlar ile tebrikleri kabul ettiğini, davanın kazanıldığını ilan ettiğini, bunun dahi temlikin dava dışı erkek çocuklar yararına davalıya yapıldığını gösterdiğini, ancak bu paylaşımların istinaf mahkemesince delil olarak görülmediğini, davalının yalan yere yemin etmesiyle ilgili yaptıkları şikayetin sonucunun beklenmesini istedikleri halde istinaf mahkemesince bu hususun dikkate alınmadığını, dava dışı ... ve ...’ın tanık olarak verdikleri beyanların da çelişkili olduğunu, davacılar lehine olan delillerin nazara alınmadığını, bedeller arasındaki fahiş farkın görmezden gelindiğini, resmi senette yazılı toplam 52.000 TL olup, davalının bu değerin üzerinde 191.998,00 TL ödeme yaptığının kabul edildiğini ancak 191.998,00 TL’nin ne şekilde bulunduğunun anlaşılamadığını, yerel mahkemenin gerekçesinin aynen kopyalanarak istinaf mahkemesince gerekçe oluşturulduğunu, davalı tanığı olarak dinlenen ...’ın, internet üzerinden satış ilanı verdiğini ve satışla ilgilendiğini söylediği halde dava dışı ...’ın bunun aksi yönde beyanda bulunduğunu, mirasbırakanın asıl amacının kızlardan mal kaçırmak ve taşınmazlarını erkek çocuklarına pay etmek olduğunu, erkek çocuklara devredilmek üzere davalıya temlik yapıldığını, davalının akrabalık ilişkisi, davalı ile mirasbırakan arasındaki borç ilişkisinin ortaya konulmaması, davalının alım gücü bulunmayışı, mirasbırakanın satış ihtiyacı olmaması, bedeller arasındaki fahiş fark, davalının elden ödeme yaptığı iddiası, kanser hastası olan mirasbırakanın taşınmazlarını satmasına gerek bulunmaması, dava konusu taşınmazların kullanım durumu, davalı tanıklarının beyanlarındaki çelişkiler, dosya içine gelen müzekkere cevapları birlikte değerlendirildiğinde iddianın ispatlandığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun'un 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi
3.3.1. Somut olayda; 1945 doğumlu mirasbırakan ...’ın 10/02/2019 tarihinde ölümü ile çocukları davacılar ... ve Süreyya ile dava dışı ..., ... ve ...’ın mirasçı kaldıkları; 1981 doğumlu davalı ...’in ise mirasbırakanın dava dışı oğlu ...’ın eşinin yeğeni olduğu anlaşılmaktadır.
Tapu kayıtlarının ve resmi senedin incelenmesinde; Hatay Kırıkhan’da bulunan dava konusu 3772 parsel sayılı taşınmaz ile 20 ada 26 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken, mirasbırakanın bizzat dava konusu 3772 parseli 12.000 TL, 20 ada 26 parsel sayılı taşınmazı 40.000 TL bedelle davalı ... e satış yoluyla temlik ettiği; mirasbırakan adına başkaca Adana/ Seyhan’da bulunan dava dışı 3159 ada 10 parsel sayılı 338,92 m2 miktarlı arsa vasıflı taşınmazın ½ payının kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Sosyal ve ekonomik durum araştırmalarına göre, mirasbırakanın, davacı kızı ... ile birlikte 2014 yılından ölünceye değin birlikte kaldıkları, kızının aynı zamanda vasi olduğu, bakım ve ihtiyaçlarını kızının karşıladığı, kızının bakım aylığı aldığı, hastane ve cenaze giderlerinin dava dışı oğlu ... tarafından karşılandığı, mirasbırakanın eşinden dolayı aylık 1.400 TL emekli aylığı aldığı, taşınmazları ve aracı, bankada hesabı bulunduğu, yaşam düzeyinin orta seviyede olduğu, toplam 5 çocuğu olup hepsiyle görüştüğü, aralarında husumet bulunmadığı, tüm çocuklarının zaman zaman kendisini ziyarete geldikleri, kendisinin de zaman zaman çocuklarını ziyarete gittiği; bir diğer kolluk araştırmasında, mirasbırakanın ölmeden 6 yıl kadar davacı kızı ... ile birlikte yaşadığı, kızının baktığı, emekli maaşı olduğu, kanser hastası olduğu ve onkoloji bölümünde tedavi gördüğü, Devlet Hastanesinde tedavi gördüğü için hastane masrafı olmadığı, ölmeden önce arada sırada Kırıkhan ilçesinde bulunan dava dışı oğlu ...’ın yanında kaldığı; davalı ...’in, Çukurova/ Adana’da yaşadığı, banka müfettişi olduğu, yıllık kazancının 135.000 TL olduğu, 2017 yılında Şekerbankta çalıştığı, oturduğu evin kendi mülkü olduğu, eşinin öğretmen olduğu, bir tane çocukları bulunduğu, bir tane aracı, Adana’da bir evi, 2 tane Kırıkhan’da taşınmazı olduğunun belirtildiği; 20/03/2020 tarihli kolluk araştırmasına göre; dava konusu 20 ada 26 parsel sayılı taşınmazda iki katlı betonarme bina olduğu, daha önce mirasbırakanın oğlu dava dışı ...’ın, bahse konu yeri sattığı ve şu anda boş olduğu, dava konusu 3772 parsel sayılı taşınmazda bulunan Tekel bayinin mirasbırakanın oğlu dava dışı ... tarafından işletildiği, ayrıca bu binada dava dışı ... ve ...’ın oturdukları bildirilmiştir.
Davalı tarafından delil olarak dayanılan Denizbank’ın 13/11/2017 tarihli dekontuna göre; davalı ... tarafından mirasbırakana 99.000 TL’nin 3772 parsel tapu peşinatı olarak, yine aynı tarihli dekonta göre, 33.973,55 TL’nin 20 ada 26 parsel tapu peşinat bedeli olarak gönderildiği; yine Yapı Kredi Bankasından 13/11/2017 tarihinde mirasbırakana 92.998,00 TL’nin 3772 parsel için tapu peşinat bedeli açıklamasıyla, aynı bankadan 13/11/2017 tarihinde mirasbırakana 39.998,00 TL’nin 20 ada 26 parsel için tapu peşinat bedeli açıklamasıyla gönderildiği; Denizbank’ın cevabi yazısı ve hesap ekstresine göre; mirasbırakanın Denizbank hesabına 13/11/2017 tarihinde yatan 99.000 TL ile 33.973,55 TL’nin yani toplamda 132.970,00 TL’nin hesap sahibi tarafından 13/11/2017 tarihinde çekildiğinin belirtildiği görülmektedir.
Dava dışı 01 CAS 07 plaka sayılı engelli aracının mirasbırakan adına kayıtlı olduğu, Adana 13. Noterliğinin 24/03/2016 tarihli 7087 yevmiye no’lu vasiyetnamesine göre; mirasbırakanın, sahibi bulunduğu veya bulunacağı bilumum aracını, ölümünden sonra hüküm doğurmak üzere davacı kızı ...’ya vasiyet ettiği, Adana 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/218 Esas 2019/626 Karar sayılı 13/06/2019 tarihli kararı ile vasiyetnamenin açılmasına karar verildiği; hastane kayıtlarına göre; mirasbırakanın kanser tedavisi gördüğü anlaşılmaktadır.
Dava konusu taşınmazların satış tarihi itibarıyla değerlerinin toplam 850.619,17 TL olarak keşfen saptandığı görülmektedir.
3.3.2. Davacı taraf dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış; Mahkemece 13/10/2020 tarihli duruşmada davacı tarafa yemin delili hatırlatılmış; davacı taraf yemin metnini hazırlayarak Mahkemeye sunmuş ve teklif edilen yemin davalı tarafından “ Bana sorulan murisin her zaman davacının evinde kalmadığına, ölmeden önce çoğu zaman Kırıkhan'da bulunan evinde ikamet ettiğine, murisin iki katlı evin gelirini aşan inşaat masrafı olduğuna ve bu sebeple paraya sıkıştığından murise ayrı ayrı zamanlarda 35 bin ve 44 bin TL elden borç verdiğime ve murisin borcunu bana ödemediğine, murisin yumuşak doku kanseri sebebi ile tedavisinin yüksek maliyetli olduğuna, murisin geçinemez halde olduğu için evi satmak zorunda kaldığına, taşınmazlar arsa vasfında olduğu için 20 ada 26 parselde kayıtlı taşınmaz için 73.971,55 TL, 3772 sayılı parsel için 191.998,00 TL ödediğime, ödediğim bedellerin taşınmazın gerçek değeri olduğuna, eski işimden ayrılırken yüklü miktarda tazminat aldığıma, satış tarihinde aylık 8 bin TL ile 10 bin TL arasında gelirim olduğuna, satış bedelini bu paralar ile ödediğime, ödediğim bedeli iade almadığıma, satış işlemleri yapılırken murisin oğullarından ..., ... veya ...’ın haberleri olmadığına, murise refakat etmediklerine ve benimle görüşmediklerine, 3772 parselde kayıtlı 2 katlı evi, murisin oğulları ... ve ...’ın kullanması için kiraya verdiğime ve kira bedellerini tahsil ettiğime, aynı parseldeki dükkanlardan birini, murisin oğlu ...’ın eşi teyzem ...’a bedeli karşılığı tekel bayi işletmek üzere kiraya verdiğime ve bedelini tahsil ettiğime, aynı parselde yer alan diğer dükkanı murisin oğlu ...’a kiraya verdiğime ve kira bedelini tahsil ettiğime, bu satışın gerçek bir satış olduğuna ve benim muvazaalı bir işlem yapmadığıma dair namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” eda edilmiştir.
3.3.3. Bilindiği üzere, yemin, taraflardan birinin davanın çözümlenmesine etkili olan bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kanunun belirlediği şekilde mahkeme (hakim) önünde beyanda bulunmasıdır. Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğindedir.
6100 sayılı HMK’da, hakimin yemin teklif etme müessesi “takdiri delilerle ispatın mümkün olduğu hallerde, hakimin kanaatini(tamamlayıcı) yemin ile değil, diğer delillerle tamamlaması” gerekçesi ile benimsenmemiş ve Kanuna alınmamıştır( ... ( Medeni Yargılama Hukukunda Yemin,2.Baskı, Ankara-2012, sayfa 26 ve 42 , Abdurrahim Karslı, Medeni Muhakeme Hukuku 3.Baskı, sayfa 611). Yemin davanın taraflarınca yerine getirilir, yemin teklif edecek taraf ispat yükü kendisine düşen fakat iddiasını veya savunmasını ispat edememiş olan taraftır. Taraf delillerini yemine hasretmedikçe önce diğer delilleri incelenir ve iddianın ispatlanmaması halinde son çare olarak yemin deliline başvurulur. Eğer iddia diğer delillerle ispatlanmışsa, yemin teklifine gerek yoktur ( Yılmaz Ejder, a.g.e, sayfa 116).( HGK 10.06.2015 t. 2014/13-37 E. 2015/1525 K. syl. Kararı)
Somut olayda; davacı taraf yemin delili dışında başkaca delillere dayanmış ve delillerini yemine hasretmemiş olup, diğer delillerle iddianın ispatlanamaması halinde son çare olarak yemin delilinin değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Ne var ki; Mahkemece, hükme yeterli bir inceleme ve araştırma yapıldığından söz etmek mümkün değildir.
Şöyle ki; Yapı Kredi Bankasının 04/11/2019 havale tarihli yazısında, mirasbırakan ... adına kayıtlı herhangi bir müşteri kaydına rastlanmadığının belirtildiği ve davalıya ait hesaptan mirasbırakana yapılan ödemeleri gösterir 13/11/2017 tarihli 92.998,00 TL miktarlı ve yine aynı tarihli 39.998,00 TL miktarlı dekontların gönderildiği anlaşılmakta olup, bu ödemelerin ne şekilde yapıldığı ve kim tarafından çekildiği, akıbetinin ne olduğu; yine mirasbırakanın Denizbank hesabına 13/11/2017 tarihinde yatan 99.000 TL ile 33.973,55 TL’nin hesap sahibi tarafından 13/11/2017 tarihinde çekildiği bildirilmiş olup, bu paranın ne zaman ve kim tarafından çekildiği hususları yeterince araştırılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan; davacı taraf davalının sosyal ve ekonomik durum araştırmasına delil olarak dayanmış olup, yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında, dava konusu 3772 parsel sayılı taşınmazda bulunan Tekel bayinin mirasbırakanın oğlu dava dışı ... tarafından işletildiği, ayrıca bu binada dava dışı ... ve ...’ın oturduklarının tespit edildiği bildirilmiş; mirasbırakanın dava dışı oğlu ... tanık olarak ifadesinde, “annemin zamanında annemden biz dükkanları kiralamıştık, vergi dairesinde de kayıtlar mevcuttur, annemizden belli bir ücret karşılığı kiraladık, ...satın aldıktan sonra ondan kiralamaya devam ettik, ben orayı kiralamadım, orayı benim eşim marketçilik yapar o kiralamıştı, zamanında annemden de eşim kiralamıştı” şeklinde beyanda bulunmuş olup, dava konusu taşınmazların temlik tarihinden sonra davalının tasarrufunda olup olmadığı, ne şekilde tasarruf edildiği, kiraya verilip verilmediği, kiraya verilmiş ise kime ve ne zaman verildiği hususlarının gerekirse vergi dairesi kayıtlarından da araştırılarak, taraf ve tanık beyanları ve diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi gerekirken bu hususta eksik inceleme yapılması da doğru değildir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Kırıkhan 1. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 26/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında iptal - tescil istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi muvazaanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davayı reddetmiş, Bölge Adliye Mahkemeside aynı gerekçeyle davacıların istinaf taleplerini esastan reddetmiştir.
Murisin 10.02.2019 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davacı iki kızı ile dava dışı üç oğlunun kaldığı, dava konusu 26 ve 3772 parsel sayılı taşınmazları satış suretiyle 13.11.2017 tarihinde davalıya devrettiği, aynı tarihte davalının satılan taşınmazların peşinat bedeli olarak 73.971,55 TL ve 191.998,00 TL olmak üzere toplam 265.969,55 TL'yi murisin hesabına havale ettiği aynı tarihte çekildiği, murisin dava dışı 169,46 m2 hisseli arsası dışında taşınmaz malı kalmadığı, özürlü aracı olarak alınan bir aracını da kızı davacı ...'ya vasiyet ettiği anlaşılmaktadır
Reddedilen davada Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan red kararının bozulması gerektiği hususunda sayın çoğunlukla aramızda görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Aramızdaki görüş ayrılığı bozma kararının gerekçesinin nasıl olması gerektiğine ilişkindir. Sayın çoğunluğun, murisin hesabına yatırılan paranın akibetinin, çekilip çekilmediğinin ve çekilmiş ise ne zaman kim tarafından çekildiğinin, taşınmazların kiraya verilip verilmediği ve kim tarafından ne zaman kiraya verildiğinin araştırılması, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğine ilişkin bozma gerekçesine 'davanın kabulüne karar verilmesi' gereğine işaret edilerek bozma yapılması gerektiği görüşünde olduğumdan katılmıyorum.
Şöyle ki Denizbank'tan gelen 21.10.2019 tarihli yazıdan muris ...adına taşınmazların satış tarihinde (13.11.2017) bir hesap açıldığı, davalı tarafından iki farklı işlemle gönderilen toplam 265.969,55 TL'nin aynı gün hesap sahibi tarafından çekildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan, davalının savunmasında hiç dile getirmediği, murisin oğlu ... tarafından dile getirilen taşınmazların muris ve sonrasında davalı tarafından murisin oğullarına kiralanıp - kiralanmadığının araştırılmasının savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kalması bir yana, sonuca etkili olacak bir durum da değildir. Zira, dosya kapsamından taşınmazların devir tarihindeki gerçek değerleri toplamı 850.619 TL olarak belirlendiği halde, davalı tarafından murisin devir tarihinde açılan hesabına peşinat açıklamasıyla sadece 265.969,55 TL yatırıldığı ve aynı gün çekildiği, kalan taşınmaz bedelinin murise ödendiği ispatlanamadığı gibi, temliklerden önce murisin davalıdan borç para aldığı iddiasının da soyut kaldığı, ispatlanamadığı, taşınmazların değerinin önemli bir kısmının bedelinin ödenmemiş, sadece göstermelik bir kısmının bu iş için açılan banka hesabına gönderilip aynı gün çekilmiş olmasının, muvazaalı işleme delil oluşturma çabasından ibaret olduğu, murisin uzun yıllardır emekli maaş işlemleri için kullandığı Vakıfbank hesabında, dava konusu temliklerle ilgili hiçbir hareket olmadığı, başka banka hesabı olduğunun ve terekeden taşınmazların bedelinin çıktığının tespit edilemediği, gerçek değer ile göstermelikte olsa ödenen değer arasında fahiş fark olduğu, öte yandan dava konusu taşınmazlarda murisin oğulları ... ve ...'ın kiracı olarak bulunduklarına dair olgunun da davalı tarafından savunmada dile getirilmediği, kira kontratı, kira ödemesi yada kiracılık ilişkisini ortaya koyan herhangi bir belgenin davalı tarafından ibraz edilmediği, davalı tanığı ... ve Orhanın 20.03.2020 tarihli kolluk araştırmasıyla dava konusu 3772 parselde oturduklarının ve ...'ın aynı taşınmaza tekel bayii, ...'ın ise market (Büfe) işlettiğinin anlaşılmasından sonra kiracılık ilişkisinin ... tarafından dile getirildiği, bu durum davalının savunmasında ileri sürdüğü murisin aile ilişkilerine dair özel bilgilerin ailenin dışında olduğunu savunan davalı tarafından bilinmesinin hayatın olağan akışına aykırı olması hali ile birlikte değerlendirildiğinde tanık ...'ın davanın reddini davalıdan daha çok istedi sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan murisin, kanser hastalığı teşhisinin konulduğu 2014 yılından itibaren kızı davacı ...'nın yanında yaşadığı, ihtiyaçlarının davacı tarafından karşılandığı, kanser tedavisinin devlet tarafından yapılıyor olması nedeniyle ekstradan önemli bir paraya ihtiyacı olmayan, emekli maaşı olan murisin taşınmaz satmaya ihtiyacının olmadığı, Adana'da kendisine yeni bir taşınmaz almak yada yaptırmak için dava konusu taşınmazları sattığı iddiasının da doğru olmadığı, ölümcül olduğu herkesçe bilinen kanser hastalığı ile mücadele eden murisin yeni bir yatırım yapmak için mevcut taşınmazlarını satmasının beklenen bir davranış olmadığı, murisin kısa aralıklarla kaldığı memleketi Kırıkhan'a geldiği bir dönemde temliklerin yapılmış olması, oğullarının bankaya borçlu olmaları, murisin borç alarak yaptığını iddia ettikleri taşınmazlarda üç yıl önce resmen satılmış olmasına rağmen murisin oğulları ... ile ...'ın oturuyor ve dükkan işletiyor olmaları birlikte değerlendirildiğinde; temliklerin bedelsiz ve muvazaalı olduğu bankaya yatırılıp aynı gün çekilen paraların muvazaaya delil oluşturma çabasından ibaret olduğu, murisin oğlan çocukları lehine kızlarından mal kaçırmak kastıyla hareket ettiği ve davalının emanetçi olduğu, davaya cevap dilekçesinin daha sonra tanık olarak da dinlenilen murisin oğulları yardımıyla yazıldığı, somut olayda muris muvazaası hukuki sebebinin bütün unsurları itibariyle gerçekleştiği, hal böyle olunca 'red kararının yanlışlığına vurgu yapılmak suretiyle davanın kabul edilmesi gereğine değinilerek' bozma kararı verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun, kararın araştırmaya yönelik olarak bozulması yönündeki görüşüne katılmıyorum.